Alevi Haber Ajansi

Barış akademisyeni Acar: Barış Süreci, kadınları siyasete çağırıyor!- VİDEO

PİRHA- Barış akademisyeni Zeliha Burcu Acar, barış sürecinin “Eril devlet bakışıyla sınırlı kalmaması” gerektiğini vurguladı. Savaşın en ağır yükünü kadınların taşıdığını belirten Acar, gerçek ve kalıcı demokratik dönüşüm için kadınların siyasette ve barış sürecinde aktif, belirleyici rol üstlenmesinin zorunlu olduğunu söyledi.

Türkiye’de barış ve demokratik toplum sürecine yönelik tartışmalar, siyaset, akademi ve sivil toplum alanlarında gündemdeki yerini koruyor. Sürecin sürdürülebilirliği için ifade özgürlüğü, toplumsal katılım ve hukuki düzenlemelerin gerekliliği vurgulanıyor.

Bu çerçevede barış bildirisine imza attığı gerekçesiyle görevinden ihraç edilen, açtığı davayı kazanarak üniversiteye dönen ancak kısa süre sonra tekrar ihraç edilen Barış Akademisyeni Zeliha Burcu Acar, sürece dair PİRHA’ya değerlendirmelerde bulundu.

“SÜREÇ TÜM TOPLUMUN KATILIMIYLA ŞEKİLLENMELİ”

Zeliha Burcu Acar, barış sürecini sadece iki taraf arasında yürüyen bir müzakere olarak görmenin yetersiz olacağını belirterek, sürecin geniş toplumsal kesimlerin katılımıyla yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Acar’a göre demokratikleşme ve kalıcı barış, yalnızca siyasi aktörlerin değil, toplumun tamamının sorumluluk almasıyla mümkün olabilir.

Acar, sürece dair değerlendirmesinde “Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin nasıl şekilleneceği üç temel faktöre bağlı. Yerel ve uluslararası etkenlerin yanı sıra, içeride sürece kimlerin katıldığı çok önemli. Şu anda sadece iki tarafın masadaymış gibi görünmesi, sürecin doğasını daraltıyor. Hepimize görev düşüyor. Bu süreçte herkesin daha fazla siyasi özne haline gelmesi ve tavır alması gerekiyor. Sürekli iki taraf arasında geçen, sıkışmış bir süreç algısı var. Oysa bu algıyı kırmak bizim elimizde. Barış sadece devletle bir yapı arasında geçen bir mesele değil; toplumsal düzeyde yayılması gereken bir süreç. Bu nedenle sürecin genişlemesi ve toplumsallaşması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“BARIŞ İÇİN SADECE SİLAHLARIN SUSMASI YETMEZ”

Acar, kalıcı barışın sağlanabilmesi için yalnızca çatışmaların durmasının yeterli olmadığını, yapısal ve hukuki adımların da atılması gerektiğini dile getirdi. ‘Negatif Barış’ olarak tanımlanan çatışmasızlık halinin ötesine geçilmesi gerektiğini söyleyen Zeliha Burcu Acar, “Silahlar sustu ama süreç tamamlanmadı. Açıklamalar yapıldı, bildiriler yayımlandı, bazı kararlar alındı. Ancak kalıcı barış için bu adımların yasal karşılıklarının olması gerekiyor. Silah bırakana hukuki güvence verilmeden, yurda dönüş yolları açılmadan bu süreç eksik kalır. Barış sadece reformlarla sağlanmaz ama hukuki düzenlemeler olmadan da toplumsal kabul inşa edilemez. Anadilde eğitim, kültürel hakların tanınması gibi somut değişiklikler gerekiyor. Bunların sadece yasalara yazılması da yetmez; insanlar bu düzenlemelerin neden yapıldığını bilmeli, inandırılmalı. Aksi takdirde gerçek bir dönüşüm yaşanmaz” dedi.

“SESSİZLİK SÜRECİ ZAYIFLATIYOR”

Barış bildirisine imza attıkları dönemdeki siyasi atmosferle bugünkü koşullar arasında hem benzerlikler hem de farklılıklar olduğunu ifade eden Acar, akademisyenlerin süreci sahiplenmesinin önemli olduğunu belirterek, “Bir ilerleme var diyemem belki ama süreç yeniden şekilleniyor. Fakat hala üniversitelerden, akademiden yeterli ses çıkmıyor. O dönemde ifade ettiğimiz fikirlerin bugün hala geçerli olduğunu düşünüyorum. Bugün daha fazla katılım gerekiyor. Hala işe dönememiş akademisyenler var. Üniversitelerde olanlar da süreci biraz uzaktan izliyor. Oysa bu toplumsal bir mesele. Akademisyenlerin fikir beyan etmesi, süreci sahiplenmesi önemli. Sessizlik, sürecin dışına itilmeyi kolaylaştırıyor” diye konuştu.

BARIŞIN NASIL OLACAĞINI BİZ KADINLAR DA SİYASİ OLARAK BELİRLEMELİYİZ

Acar, barış sürecinde kadınların yer almasının yalnızca temsili değil, dönüştürücü bir güç olduğunun altını çizdi. Kadınların savaşın etkilerini en fazla yaşayan kesim olduğunu, bu nedenle barışın kurulmasında da aktif rol üstlenmeleri gerektiğini kaydeden Acar, şu ifadeleri kullandı:

Bu süreç, kadınları siyasete çağırıyor. Kadınların kamusal ve siyasal alanda daha aktif, özneleşmiş şekilde yer almaları şart. Bu süreç hepimizi doğrudan ilgilendiriyor ve kadınların daha etkin hale gelmesi gerekiyor. Bu süreç, eril devlet veya eril bakış açısı dediğimiz sınırlı bir perspektifle kalmamalı. Otoritelerin değişmesi için gerçek bir demokratik taban hareketi istiyorsak, kadınların aktif olması zorunlu. Süreçte farklı siyasi partilerin yaklaşımları var; fakat çoğu zaman “Ben bu ilkelere aykırım” diyerek iletişim kopuyor. Bu, aslında eril bir bakış açısıdır. Çünkü ilkeleri deneyimden koparıp gerçeklikten uzak bir yerde tartışıyoruz. Oysa ilkeler değişebilir, kavramlar deneyimle anlam kazanır. Karşılıklı dinleme şart. Kürt anneleri, Türk anneleri birbirini dinlemeli. Hukuki süreç tamamlandığında bile, pek çok insan hala travma yaşıyor, kayıplar var. Bu travmaları anlatacak, dinleyecek biri olmalı. Bazen sadece gidip dinlemek bile önemli bir değişim yaratabilir.

Savaşın acısını en çok kadınlar çekti; çünkü onlar birçok katmanlı travma yaşadı. Erkekler de kayıp yaşar ama ifade etme şansı daha fazla. Kadınlar ise yaşadıkları acıları anlatmakta daha çok zorluk çekti. Barışın nasıl olacağını biz kadınlar da siyasi olarak belirlemeliyiz. Kendimizi ortaya koymalı, aktif rol almalıyız. Ancak bu şekilde gerçek bir dönüşüm mümkün olabilir.”

Fatoş SARIKAYA/ MERSİN

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.