PİRHA-Üniversiteli öğrenciler, barınma sorununa ilişkin seslerini duyurmak için 12 Aralık Pazar günü Ankara’da olacaklarını duyurdu. Barınamıyoruz Hareketi’nden Arda Yüksel, “Bütün sorunlarımızın kaynağının orada olduğunu biliyoruz. Aslında Ankara bizi hesaplaşmaya çağırdı. Biz o hesabı görmeye gidiyoruz” dedi.
“Çantalarımızı yastık, bankları yatağımız yaptık” diyerek parklarda yatan ve bütün gözleri barınma sorununa çeken üniversite öğrencileri 12 Aralık Pazar Ankara’da olacaklarını duyurdu. Park nöbetleri sona erdikten sonra basının ilgisi azalsa da öğrenciler, barınma sorununa temel bir çözüm için mücadele etmeye devam ediyor. Türkiye’nin birçok şehrinden üniversiteli, “Bütün bu sorunlarımızın kaynağının Ankara’da olduğunu biliyoruz. Ankara bizi hesaplaşmaya çağırdı. Hesabı görmeye gidiyoruz” diyerek Ankara’ya yönelecek.
12 Aralık Pazar gününe yapılan çağrı öncesi, başladığı andan itibaren Barınamıyoruz Hareketi’nin içinde yer alan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Arda Yüksel ile eylem sürecini, üniversitelilerin sorunlarını, cemaat yurtlarını ve Ankara yolculuğunu konuştuk.
PİRHA: Türkiye, Barınamıyoruz Hareketi’ni parklarda ve sokaklarda sabahlayan üniversite öğrencileri ile tanıdı. O dönem gerçekleştirilen nöbetler dikkat çekti. Fakat nöbetlerin sonlanmasıyla basının da ilgisi azaldı. İlk günden bugüne süreci kısaca nasıl anlatırsınız?
ARDA YÜKSEL: İlk nöbetimiz 19 Eylül’dü. Nöbete çıkmadan önce şu herkes için gündem olmuştu: Kiralar fırladı. Zaten ev bulunamıyor. Bütçeye uydurup, kalabildiğimiz evler de “Orada barınacaksak, hiç barınmayalım” diyebileceğimiz evler. Öğrenciler için çok büyük bir yurt sorunu oluştu. Bütün bunlardan ötürü böyle bir harekete ihtiyaç olduğu düşünüldü ve başlatıldı. Parklarda yatarak ve dayanışmayı büyüterek başladık. O süreçte ne kadar çok insanın böyle bir derdi olduğunu gördük. Güzel bir dayanışma oldu. Battaniyesiyle, çorbasıyla destek verenler oldu.
Ne yaptıysak yine kendimiz yapmış olduk. Devlet dediğimiz taraftan gelen bir şey yok. Bu sorunu çözmeden de vereceği hiçbir şeyi kabul etmeyecektik. Bu sürecin yalnız öğrencilerin bir barınma sorunu olmadığı aşikâr. Bunu biz de biliyorduk. Başlarken öğrenci ve gençlik özneleri ile yola çıktık. Milyonlara sesimizi duyurduysak, milyonlar da bize seslerini duyurdu.
Atık kağıt işçilerinin depolarındaki barınma sorunundan, bir başka yoksulluk süreci geçiren insanların barınma sorunundan, LGBTİ+’ların yaşadıkları alanlardan atılmasına kadar birçok ezilen tarafın sorunuydu. Biz bir şey yapmadan devletin bu sorunu çözmeyeceğini biliyorduk. O yüzden bir aylık süre verdik. İnsanlar şunu gördü: Çözüm oradan gelmeyecek. Ama biz bu bir ayda ne yapacağız?
PİRHA: Barınamıyoruz Hareketi en başta iki şeyi başardı. Ortada ciddi bir sorun vardı ve bu sorun yalnız öğrencilerin değil; bir bütün vatandaşların sorunuydu. Bunu gözler önüne serdi. İkinci olarak da ortada bir sorunun olmadığını savunan siyasi iktidara geri adım attırarak sorunun varlığını kabul ettirdi. Hareketin görünür kıldığı krizi nasıl tarif edersiniz?
Bütün tarihimize baktığımızda devrimci, demokrat, toplumsal muhalefetin harekete geçerek bir şeyleri harekete geçirdiğini gördük. Bu süreçte de başta inkar edildi. Bu sorun zaten herkesin gündemindeyken biz de üzerine gittik ve hareketle öne çıktı. Öğretmenevlerinde yerler açıldı. Belediye bir yerler açtı. Üsküdar’da öğrencilerin faturaları karşılandı.
Bunların hiçbiri onların lütfu olmadı aslında. Bu hareket bunları yaptırmış oldu. İnkar edileni Kabul ettirdik. Barınma meselesi sadece dört duvar içerisinde yaşayıp, yaşamama sorunu da değil. O dört duvar içerisinde nasıl yaşadığımız, nasıl bir dört duvar arasında yaşadığımız… Temelde yine bir yoksulluk ve adaletsizlik problemi var. Bu kriz, ekonomik olduğu kadar siyasal bir kriz. Hareket olarak burayı deşeceğiz.
PİRHA: Geçtiğimiz günlerde Antalya’daki bir cemaat yurdunda üniversiteli bir genç, yurtta çalışan kişi tarafından vahşice katledildi. Devletin eksik bıraktığı yerleri dolduran ve buraları hem gelir hem de örgütlenme aracı olarak kullanan cemaat yurtları cinsel istismar, yangın, cinayet vs. gibi konular ile gündeme geliyor. Son yaşananlar ile bu duruma nasıl bakıyorsunuz?
Bardak çok kere taştı aslında. Ankara’ya giderken hareketimiz içerisinde çok farklı bir hissiyat uyandırdı. Cemaat yurtları devlet destekli örgütlenme yerleri olduğundan dolayı yoksul öğrenciler için ucuz olabiliyor. İnsanlar, cemaatleri sevsin veya sevmesin bir bakıma o yurtlara mecbur bırakılıyor. Rıza üretiliyor. Bu arkadaşımızın katili yalnız onu orada öldüren değil, o yurdun cemaati, cemaatin yurtla ilişkisini kuran doğrudan devletin ve ucuzluk, pahalılık sorununu yaratan sermayenin kendisidir. Tam olarak Ankara aslında.
Arkadaşımızın davasını ve kavgasını Ankara’ya taşıyacağız. Saklamak istedikleri bir mesele oldu bu. Geçen bir gazeteci arkadaşımız haber yapmak için oraya gitti. Antalya’ya gider gitmez gözaltına alındı. Bir şekilde basın da engellendi. Çünkü haklıyız. Haklı olduğumuzun en acı göstergesi. Bunun görülmesini istemiyorlar ama en görünür şekilde Ankara’ya taşıyacağız.
PİRHA: Üniversiteli gençlerin sorunu yalnız barınma ile sınırlı değil muhakkak. Milyonlarca öğrenci ağır kredi borçlarıyla mezun oluyor. İşsizlik, gelecek kaygısı vb. gibi de sorunlar devam ediyor. Bir üniversiteli olarak var olan sorunlarınızı mevcut ekonomik ve siyasal kriz ekseninde nasıl sıralarsınız?
Kapitalizm gençlere eskiden bir hayal satabiliyordu. Üniversiteleri bir sınıf atlama kurumu gibi gösterebiliyordu. Geldiğimiz noktada yaşanan krizle bize vaat edilen hiçbir şey yok. Artık o sahte hayalleri de satamıyorlar. Üniversite öğrencisi şunu biliyor: 30 yaşına geldiğinde bir mülk sahibi olamayacak. Üniversitenin akademik boyutuna geldiğimizde ise özellikle son beş-altı senedir akademide derin bir baskı var. Bu baskı akademik tartışmalara, bilimsel üretime, hak arama mücadelelerinin üniversitelerde kısıtlanmasına kadar geldi.
Üniversitelerde polislerin varlığı, özel güvenliklerin polisle çalışması, faşist çetelerin oluşturulması, devrimci öğrencilere karşı yapılan saldırılar… Bütün bunları dikkate aldığımızda; öğrenci barınamıyor, geleceği yok. Bu sistemin bizle olumlu olan hiçbir tarafı yok. Tamamen bir karşıtlık üzerinden ilişkileniyor bizimle. Biz de aynı şekilde.
PİRHA: Barınamıyor Hareketi 12 Aralık Pazar günü Ankara’da olacağını duyurdu. Ne yapacaksınız?
Barınamıyoruz Hareketi çok büyüyen bir hareket oldu. Herkes Ankara’ya gelmek istiyor. Onun da bir şekilde yollarını arıyoruz. Çünkü Ankara’ya gitmek için de para gerekiyor. İstanbul ve İzmir’den dayanışmamızın neticesinde ücretsiz araçlar kaldıracağız. Ankara’ya gidilme sebeplerinden birincisi şu: Bütün bu sorunların kaynağının orada olduğunu biliyoruz. Yaşadığımız koşulları bize dayatanlar orada.
Aslında Ankara bizi hesaplaşmaya çağırdı. Tercih de etmedik belki de. Biz o hesabı görmeye gidiyoruz. 12 Aralık’ta bütçe görüşmesi olacak. 13’ünde de bir karar çıkacak. O bütçe mecliste görüşülürken, bu sorunu yaşayan asıl insanlar orada yok. “Bizi görmezden gelemezsiniz. Buradayız. Bizden bağımsız olamaz. Ya meclistekiler gelecek ya da biz o meclise gidiyoruz” diyeceğiz.
Barış KOP / İSTANBUL
İLGİLİ HABERLER:
Yoruma kapalı.