Alevi Haber Ajansi

Balkan Alevi-Bektaşileri hakkında bilmediklerimiz/Dizi yazı-1-VİDEO

Balkan Alevi-Bektaşileri hakkında bilmediklerimiz

Ayhan Aydın anlatıyor

Dizi yazı: 1

Yakın tarihe kadar Türkiye sınırları içinde yaşayan Alevilerin önemli bir bölümünün bile birbirinden haberdar olmadığını biliyoruz. Haberdar olanlar ise kısmi bilgilere sahip. Teknoloji ve iletişim araçlarının gelişimiyle birlikte Alevi toplumunun basın yayın alanında kaydettiği gelişmeler beraberinde bir farkındalık yarattı. Bu farkındalık Karadeniz, İç Anadolu, Ege, Akdeniz, Trakya, Çukurova Alevilerini, Arap ve Kürt Alevilerini buluşturmakla kalmadı temel talepler etrafında birlikte hareket etmenin imkanlarını da yarattı.

Farkına vardık ki aslında Aleviler geniş bir coğrafyaya yayılmış. Bugünkü İran, Irak, Suriye sınırları içinde yaşayan Alevi topluluklarının olduğunu biliyoruz. Fakat yeterli bilgiye sahip değiliz. Hepsi araştırma konusu. Haber konusu.

Sınırlı bilgiye sahip olduğumuz alanlardan biri de Balkanlar. Romanya, Bulgaristan, Makedonya, Yunanistan, Arnavutluk gibi geniş bir coğrafyaya yüzyıllar önce gitmiş ve buralara kök salmış Alevi-Bektaşi topluluklarının varlığından haberdarız. Fakat bilgilerimiz dağınık ve parçalı. Birçoğumuz Balkan Alevi-Bektaşilerin tarihine, kültürüne, yaşam anlayışına ve güncel sorunlarına dair sınırlı bilgilere sahibiz.

Gazeteci Yazar Ayhan Aydın, Balkan Alevi-Bektaşileri konusunda geniş araştırmalar yapmış, defalarca gidip yerinde incelemelerde bulunmuş bir isim. Kendisiyle uzun bir söyleşi yaptık. Fazla işlenmeyen bir konu olduğu için mümkün oldukça kısaltmadan üç bölüm biçiminde vermeyi uygun gördük.

Söyleşinin ilk iki bölümü ağırlıklı olarak tarihi bilgileri, demografik haritayı ve bu coğrafyadaki Alevi-Bektaşi toplumuna mal olmuş dergah, ocak, ziyaretlerin durumunu kapsamaktadır.

Üçüncü ve son bölümde ise biraz daha güncel konular işlenerek, Balkan Alevi- Bektaşilerin yaşadığı sorunlar üzerinde durulmaktadır.

“BALKAN ASLINDA DAĞLIK-ORMANLIK YER ANLAMINA GELİR”

Balkanlarda belli bir Alevi yoğunluğunun olduğunu biliyoruz. Türkiye’deki Alevilerin yabancı olduğu bir saha. Buralara gidip gelen, bilen bir araştırmacı olarak, bu konuda bize öncelikle oranın demografyasını, Alevilerin yayılım haritasını aktarabilir misiniz?

Ayhan Aydın: Evet, Balkanlar yoğunlukla da Türklerin söylediği şekliyle Rumeli hem bir coğrafyanın hem de zengin bir kültürün ismidir.

Jeopolitik öneme sahip, 1. ve 2. Dünya Savaşında önemli bir yere sahip olan bir bölgeden bahsediyoruz. 1. Dünya Savaşının da çıkış coğrafyası. Ve Osmanlı tarihi denildiği zaman da neredeyse yarı yarıya belki de daha fazla Balkanlarla ilgili bir mücadelenin tarihidir aslında. Dolayısıyla Türkiye açısından da Türkiye tarihi açısından da çok önemlidir. Tabii ki bu geniş coğrafyada Alevi-Bektaşi toplumu da yüzyıllar boyunca yaşamını sürdürmüş, bugün de sürdürmeye çalışan önemli bir kültür parçasıdır.

Balkan aslında dağlık ormanlık yer anlamına gelir. Türklerin verdiği bir isimdir gerçekten. Dünyanın birçok yerinde de Balkanoloji bir bilim dalı olarak üniversitelerde yerini almıştır. Çünkü birbirinden çok farklı etnik, dinsel ve sosyal grubun olduğu dünyanın en nadir sosyolojik alanlarından biridir. Bir geçiş bölgesidir, Anadolu coğrafyası gibi. Dolayısıyla birbirinden farklı bu etnik gruplar, yapılar sürekli birbiriyle mücadele etmiştir. İşte bunları da gözardı etmemek lazım. Yani din savaşları, ülkelerin sınırlarını sürekli değiştirmek istedikleri, daha büyük bir ülke kurma hayalinde olduğu bir paylaşım alanının adıdır Balkanlar. Bu da konumuzla doğrudan ilgilidir.

“ÖNEMLİ OLAN COĞRAFYADA KÜLTÜRLERİN BIRAKTIKLARI İZLERDİR”

Türklerin bin yıl öncesinden bu topraklarda varlık gösterdiğine inanıyor tarihçiler. Sadece Türk tarihçiler değil çünkü Karadeniz’in kuzeyinden gelen Türk boyları da Avarlar, Kıpçaklar gibi boylar da burada yerleşik yaşam kurmuşlar. Fakat yoğun Sılavlaşma hareketleri sonucunda Türklerin Selçukludan ve Osmanlıdan önceki dönemlerine ait çok ciddi bilgilere ulaşamıyoruz. Gerçi tarih büyük bir bilim. Bunlar araştırıldıkça da ortaya yeni şeyler çıkacaktır. Fakat önemli olan o değil, önemli olan coğrafyada kültürlerin bıraktıkları izlerdir. Bu vesileyle gerçekten kim ne derse desin Türklerin Balkanlarda çok derin bir iz bıraktıkları da bir gerçektir.

“ALEVİ-BEKTAŞİLER 1263 YILINDA BALKANLARLA TANIŞIYOR”

Alevi-Bektaşi toplumuna gelecek olursak 1263 yılında ilk defa Sarı Saltuk öncülüğünde Alevi-Bektaşi düşüncesinin Balkan topraklarına göçüyle karşılaşıyoruz. Sarı Saltuk kolonizatör bir Türk dervişi olarak, bir alt eren kimliğinde, öncü olarak Balkanlara damgasını vurmuş bir büyük isimdir.

“SARI SALTUK’UN BALKANLARIN BİRÇOK YERİNDE TÜRBESİ VAR”

Bugün bile 1263 yılından bu güne kadar Balkanların her yerinde, her karışında isminin en çok zikredildiği bir ulu eren olarak karşımıza çıkıyor. Bugün Romanya Babadağ dediğimiz coğrafyada türbesi mevcut. Fakat sıra dışı bir kimliğe sahip olarak Sarı Saltuk’un Balkanların birçok yerinde türbesi ve makamı var.

Bullgaristan’da Varna yakınlarında Kaliagra Burnu’nda, Makedonya’da Ohrid de Setaou Naum manastırı içerisinde, yine Arnavutluk’ta başkent Tiran’ın 40 km kuzeyinde Kruya kentinde Kruya Dağı içerisindeki makamı, aynı zamanda Kosova’da ve birçok yerde makamları var. Bugün bile birçok yerde Müslümanı ile Hıristiyan’ı ile insanlar tarafından ziyaret edilmektedir. Fakat en çok Alevi-Bektaşi toplumu içinden çıktığına inandıkları bu ulu ereni yad etmekte, ziyaret etmektedirler.

KIZILDELİ SULTAN ADI ETRAFINDA YAŞANAN GÖÇ

İkinci büyük isim ve tarih de 1354 tarihinde bugün Yunanistan sınırları içerisinde bulunan Didimityon (Dimeteko) yakınlarındaki Seyidali Sultan-Kızıldeli Sultan isimli ulu şahsiyetin kurmuş olduğu zaviye ve dergahla ikinci Alevi-Bektaşi göçü gerçekleşmiş oluyor. Bunlar iki nokta. Fakat (bir başka bölümde de değineceğimiz gibi) Balkanlarda Alevi-Bektaşi varlığının asimilasyonuna yönelik çalışmalar da bu iki tarihi şahsiyet üzerinden yürütülmeye çalışılmaktadır.

“YÜZBİNLERCE BEKTAŞİ ARNAVUT KÖKENLİDİR”

Balkanlar şu anda önemli ölçüde Avrupa Birliği’ne üye olan ve olmak üzere olan ülkelerden oluşuyor. Bu üye ülkelere baktığımız zaman Türk toplulukları var. Bu Türk toplulukları içerisinde Alevi-Bektaşiler var. Fakat gözden uzak tutulmaması ve insanların ayırdına varması gereken bir husus da özellikle Bektaşiliğin belli bir millete-ki bütün inançlarda bu böyledir ama- sadece Türklere özgü olmadığını vurgulamak açısından söylemek gerekirse; yüzbinlerce Bektaşi Arnavut kökenlidir.

Bunu özellikle vurgulamak gerekir. Yani sadece Türk tarihi ile ilişkilendirmemek gerekir. Bir bütünlükle bakmak lazım. Dolayısıyla zamanında Boşnaklardan, Rumlardan da Bektaşilerin olduğunu biliyoruz. Fakat bu gün nüfus olarak Türklerin dışında en yoğun olarak Arnavutlar Bektaşiliği kabul etmiştir.

“ROMANYA’DA ALEVİ-BEKTAŞİ VARLIĞI SON DERECE AZALMIŞTIR”

Ülkelere bakacak olursak demografik yapı ve yerleşim yerlerine şöyle bir bakalım; Romanya’da hem Türk nüfusu çok azalmış hem de Alevi-Bektaşi varlığı son derece azalmıştır. Neredeyse kalmamış. Yeni araştırmalarla, keşiflerle bu belki ortaya çıkabilir. Fakat benim yaptığım araştırmada orada en azından bir hoşgörü kültürünün olduğunu Türkler arasında, Sarı Saltuk’u Anadolu’daki insanların eren ve evliyalara baktığı şekliyle gördükleri, bir eren olduğu, bir hoşgörü timsali olduğu, sevgi yumağı olduğu şeklindedir ve Romanya’da Sarı Saltuk Türbesi’ni her sene binlerce insan ziyaret etmektedir.

“BULGARİSTAN ÖNEMLİ ALEVİ YERLEŞİMLERİNDEN BİRİ”

Balkanlardaki en önemli Alevi yerleşimlerinden birisi ve Türklerin de en yoğun yaşadığı ülke Bulgaristan’dır. Yaklaşık 800 bin Türk yaşamaktadır. Bunların nüfusa oranı bakımından yedide birinin Alevi-Bektaşi kimliğine sahip insanlardan oluştuğu belirtilmektedir.

Elimizde kessin bilgiler belgeler yok. Fakat hani biz nasıl ki Türkiye’deki toplam Alevi-Bektaşi sayısını bilemiyorsak Balkanlardakini de bilemiyoruz. Birçok nedeni var, yani bu konuda objektif olunmaması, bilimsel çalışma yapılmaması en önemlileri. Düşünebiliyor musunuz Türkiye’de 8 ile 25 milyon arasında zikredilen bir Alevi-Bektaşi nüfusu var. Arada çok ciddi büyük bir rakam farkı var. Balkanlarda da bu böyledir. Biz artık yöreler üzerinden gideceğiz, yaklaşık rakamlar üzerinde duracağız. Yani kessin bir verisel rakam üzerinde durmak çok zor.

“BULGARİSTAN’DAKİ ALEVİLER OCAK SİSTEMİNE DAHA YAKIN”

Bulgaristan’da üç ana bölgede Aleviler-Bektaşiler varlığını sürdürüyorlar. Aleviler-Bektaşiler diyorum çünkü insanların kendilerini isimlendirmesine göre biz onları nitelendirebiliriz. Bizim onlara bir isim vermemiz bir şey ifade etmez. Örneğin Bulgaristan’dakiler kendilerine Kızılbaş- Alevi-Bektaşi-Babai diyorsa biz onları öyle kabul etmek zorundayız. Bizim bakış açımıza göre değil verilere göre hareket etmek, objektif davranmak zorundayız.

Bulgaristan’daki topluluklar Anadolu ocak sistemine daha yakın bir Alevi sistemini benimsemiş olmakla birlikte Bektaşiliğin de derin izleri görülür. Çünkü ocaktan gelen Ehli Beyt soyuna dayandığı söylenen ocakzadelik sistemiyle dedelik kurumu yürümüştür. Bulgaristan’da da bu böyledir. Belki uzun yıllar bu böyle olmuştur. Fakat Bektaşilikteki Babagan kolunun etkisi ile soydan yürümeyen, yani babadan oğula geçmeyen halkın isteğiyle olayı kavrayan, olayı yürütebilecek, bilge olduğuna inanılan inanç önderi kimliğindeki babalar ibadetleri sürdürmektedir.

Dolayısıyla Alevi-Bektaşi içiçeliğinden bahsetsek hiç de yanılmış olmayız. Yani birbirini etkilemiş sistem var. Alevi ama Bektaşi. Gerçi öz Alevi, yani Bektaşilik Aleviliğin içinden çıkan bir inanç yapısı, bir tarikat sistemi. Elbette Bektaşilik de bir kurum olduğundan dolayı bazı farklılıkları var. Sadece inanç önderleri konusunda değil, başka noktalarda da farklılıkları var. Bu farklılıklar birliğe zarar vermez. Öz Alevidir, öz aynıdır. Fakat ibadet şekilleri, davranış farklılıkları vardır.

“DELİ ORMAN BÖLGESİ ŞEYH BEDREDDİNLERİN YURDUDUR”

Bulgaristan’da kuzey doğu Bulgaristan’a tarihte Deli Orman bölgesi denir. Deli Orman bölgesi Nazım Hikmetlerin de şiirlerinde işledikleri, Şeyh Bedreddinlerin yurdu olarak bilinir. Burada yoğun bir Kızılbaş topluluğu vardır. Birçok köyde Kızılbaşlar geleneklerini, kültürlerini, inançlarını yoğun bir şekilde yaşamaktadırlar.

İKİ ÖNEMLİ ŞEHİR SİLİSTRE VE RAZGRAD

İki önemli şehir vardır biri Silistre diğeri ise Razgrad. Silistre ve Razgrad’ın köylerinde bu gün de cemler inanç önderlerinin huzurunda yerine getirilmektedir. Buradaki en önemli inanç önderimiz Demir Baba’dır. Demir Baba Razgrad’ın merkezinde, bütün belki de Balkanların özündeki en önemli inanç önderlerinden ve inanç merkezlerinden birisinin ismidir. Razgrad yakınlarında olan türbesini bütün Balkanlardaki insanlar ziyaret etmektedir.

VARNA’DA AK YAZILI SULTAN TÜRBESİ

Varna önemli bir sahil kentidir. Varna kentine çok yakın Ak Yazılı Sultan Türbesi vardır. Zamanında o bölgede de Alevi-Bektaşi toplumu yaşamış olsa da şimdi türbe sadece ziyaretçileri ağarlamaktadır. Çevresinde bir Türk nüfusu kalmamıştır. Çok azalmıştır.

Silistre yakınlarında bizim Ak Kadınlar, Dulova dediğimiz beldede, Karalar dediğimiz bölgede, Razgrad da Kazcılar, Adaköy, Ostrova, Sevar, Caferler Köyünde, Yeni Baltacı Köyde birçok köyde Alevi-Bektaşi canlar, Kızılbaş toplulukları ibadetlerini sürdürmektedir.

ALVANLAR BALKANLARDAKİ EN BÜYÜK ALEVİ YERLEŞİM BÖLGESİ”

Orta Bulgaristan’da yani bu gün Kotel ilçesine bağlı Yablanova olarak isimlendirilen Elvanlar-Alvanlar o büyük beldede bin haneye yakın insanların yaşadığı bütün Balkanlardaki en büyük Alevi yerleşim bölgesidir. Buraya yakın Küçükler ve Veletler. Üç köyde Anadolu Aleviliğinin ocak sistemi de burada yürüyor. Yani orada tam örtüşen bir yapı var. Burası Ali Koç dedenin taliplerinin yaşamış olduğu beldedir. Bu gün dedelik sistemi, cemler devam etmektedir.

VARLIĞINI SÜRDÜREN OCAKLAR VAR

Bu ocakların hangi ocaklar olduğunu biliyor muyuz?  

Aydın: Tabii, şimdi bir kere burada yani bütün Balkanlarda olduğu gibi, Bulgaristan’da Seyid Ali Sultan Ocağı, Kızıldeli Ocağı, Ali Koçbaba Ocağı bunlar isim olarak da, ocak olarak da mevcudiyetlerini sürdüren ocaklardır.

Ama Bektaşiliğin Dergah ve Tekke sistemi de burada var. Mesela Demir Baba’nın çevresindeki Bektaşi topluluğu. Yani o dergaha, o dergahın geleneğine bend olmuş, aşina olmuş, kendisini teslim etmiş topluluklar var. Yani tekke ve dergahlar bir yaşam alanıyken ona bağlı köylerde de aynı gelenek sürmüş, bir bütünlük oluşmuş.

TÜRKİYE ALEVİLERİ İLE SÜREN BAĞLAR VAR

Yoğun bir şekilde birbiriyle iç içe geçmiş. Zamanla bazı farklılıklar oluşmuş. Pazartelililer, Çarşambalılar, Babailer. Bunların her birisini de biz olduğu gibi kabul edeceğiz. Örneğin Yeşil Abdal süreği denen bir sürek varmış. Bu gün yok Yeşil Abdal süreği. Yeşil Abdal yaşamış. Onun bir cem erkanı varmış. Ocağı varmış. Ama yok bu gün. Nerede? İşte diğer ocakların içine gire gire o yaşamsal bütünlüğünü korumuş. Mesela Deli Orman bölgesinde Sultan Sücaattin Veli Ocağı, yani Eskişehir Seyit Gazi Sücağı köyünün merkezinden çıkan bu ocağa bağlı babalar da hizmet yürütmektedir. Yani Türkiye ile bağlantılı ocaklar var. Sadece içe kapanık değil, Türkiye ile organize olan bir bağ var.

Hala bu ilişki var diyorsunuz?

Aydın: Çok canlı bir şekilde devam ediyor. Yani buradaki dedeler orayı ziyaret ediyor. Oradaki babalar buraya geliyor. (DEVAM EDECEK)

Semra ACAR/Turabi KİŞİN

(Fotoğraflar: Ayhan Aydın)

Arnavutluk-Tiran-Dunya-Bektasiler-Birligi-Turbeler-Dedebabalarin-turbeleri..jpg
Arnavutluk-Tiran-Dunya-Bektasiler-Birligi-Turbeler-Dedebabalarin-turbeleri..jpg

Balkanlarda cem

Demir Baba Türbesi/Razgrad

Harabati Baba (Sersem Ali Dedebaba) Türbesi. Tetova Makedonya

Kosova Yakova Bektaşi Tekkesi

Romanya Sarı Saltık Türbesi Babadağ’da

Bulgaristan’da cem

Sarı Saltık Türbesi Bosna Mostar

Yunanistan Seyyid Ali Sultan Dergahı Bahçede tarihi çeşme

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak