PİRHA- Çanakkele’den Balıkesir’e uzanan Kazdağları Milli Parkı doğal güzellikleri içinde barındırıyor ve farklı iklimsel koşulları ile nitelikli bir ekosistem oluşturuyor. Bu doğal güzelliklerin maden aramaları, barajlar, evsel atıklar, derelerin kirliliği ile yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını söyleyen Çevre aktivisti Kubilay Öztürk, 15 yıl sonra bu bölgede tarım ve hayvancılık yapılacağından, yaşamın sürdürüleceği alanların yok olmasına karşı alınması gereken önlemlerden bahsetti.
Emekliliğin ardından 3 yıl önce Balıkesir’in Edremit ilçesine yerleşen Kubilay Öztürk, Edremit Akçay Çevre Platformu aynı zamanda Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği üyesi.
“Çocukluğum Kocaeli’nde geçti. Kocaeli körfezinin nasıl kirlendiğini gördüm. Yetişkinlik zamanımda İzmir’deydim. İzmir körfezinin nasıl kirlendiğini gördüm. Şimdi artık yaşlılığın eşiğindeyiz. Şimdi Edremit Körfezi’ne geldik” diyen Öztürk, Ayvalık’tan Ayvacık’a kadar aynı ekosistemin içinde yer alan Balıkesir’in de aynı kaderi paylaşmasını istemiyor.
TÜM KÖRFEZ YAZLIK EVLERLE DONATILMIŞ
Öztürk, barajlardan maden aramalarına, arıtma tesislerinden derelerdeki kirliliğe, evsel atıklardan yapılaşma sorununa kadar Balıkesir’in ekosisteminin nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu anlattı. Bu sorunlara tek tek değinen Öztürk, çözüm önerilerini de şöyle anlattı:
“Bu körfez Çanak şeklinde bir havza. Girişinde ve çıkışında su kanalları oldukça dar ve sığ. Dolayısıyla balıkçılık açısından ideal bir yer. Fakat kirlenmemesi gerekiyor. İki tarafının dağ olması turizm sektörünün yoğunlaşmasını getiriyor beraberinde. Bu da daha çok yazlık tabir edeceğimiz bir dizi evlerin yapılması ile kendini gösteriyor. Maalesef bunlar 12 ay kullanılan evler değil. İnsanlar bunu birkaç ay kullanıyorlar. Biraz da yazın kullanılacağı için iptidai evler. Yani ısınma sorunları var. Kışın kalmak mümkün değil. Çok korunaklı evler değil malzemeleri de ona göre. Müteahhitler böyle bir ekol geliştirmiş. Kimse de durun ne yapıyorsunuz dememiş. Fakat özellikle gece Körfez’e baktığınız zaman artık bütün körfezin çevresi ışıl ışıl yanıp sönen lambalarla dolu. Bir karış yer bile kalmamış. Bu insan varlığı beraberinde kirlenmeyi getiriyor. Bu evlerin yapılması için inşaat ruhsatı. İnsanları oturması için oturma ruhsatı veren belediyeler nihayetinde bu insan yükünün çöpünü taşımak zorunda. Atık sularını da arıtmak zorunda. Arıtma tesisleri yetersiz.
ARITMA TESİSİ
Altınoluk’ta 120 bin kapasiteli arıtma tesisi var. Ama Altınoluk yazın 500-600 bin kişi oluyor. Bu Akçay’da da geçerli. Üstelik böyle hassas su özelliği taşıyan körfezlerde ileri arıtma tesislerinin kullanılması gerekiyor. Oysa bu çevredeki tesislerin hiçbiri ileri arıtma tesisi olarak yapılmamış. Örneğin Ayvalık’ta ileri arıtma tesisi bir seneye yakındır çalışmıyor. Çünkü belediye maaşları ödemiyor. Direk denize akıtılıyor.
Burhaniye’de iki tane tesis var. Eski olan biyolojik arıtma yapabiliyor. Borularla çıkanı denize akıtıyorlar. Balıkesir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü BASKİ’nin yeni bir projesi var. Biz de bunu Çevre Bakanlığı’nın Balıkesir’deki teşkilatının ilan sayfasından okuduk. Derin deniz deşarjı yapmak istiyor. Biz çevreciler buna karşı değiliz. Hakikaten yeterli bir şekilde arıtılan su sonuçta seyreltme mantığı ile daha büyük suların içerisine konulabilir. Ama mevcut arıtma tesislerine ileri arıtma tekniğine getirmeden buradan çıkan suları götürüp bu denize atarsa denizi mahvederler.
“KÖRFEZİ KİRLETMEYECEK DEŞARJLAR YAPILMALI”
Niye bunu yapıyorlar diye düşünebilir siniz? Eskiden arıtma tesislerinin çıktıları dereler vasıtası ile denizlere gidiyordu. Ve halk o derelerin kıyısında kokuyu duyuyordu. Kirliliği görüyordu. Fakat şimdi BASKİ’nin projesiyle bunlar denizin birkaç kilometre içine deşarj edilecek. Dolayısıyla halkın biraz gözünden saklanmış olacak. Biz elimizden geldiği kadar BASKİ’nin yapmak istediği bu derin deniz deşarj projelerini, 5 proje bu, birlikte etkisinin ne olabileceğinin etüt edilmesini istiyoruz öncelikle. Çünkü tek tek ele almışlar bunları. O da ayrı bir gizleme. Sonrasında da arıtma tesislerini ileri arıtma tekniğine kavuşturularak körfezi kirletmeyecek deşarjlar yapılmasını istiyoruz.
DERELERDEKİ KİRLİLİK
Bunun dışında bir de dereler vasıtası ile gelen kirlilik var. Çok fazla tarımda kullanılan kimyasallar var. Bunlar dereler vasıtası ile iniyor. Derelerin her birinin yanında mutlaka mesire yerleri, piknik alanları var. Buradan bir takım pisikler geliyor. Bir de besi çiftliklerinin pislikleri dereler vasıtasıyla geliyor. Öyle ki bu sadece zeytinliği ya da kızılkeçili ile ilgili değil. Bütün derelere gittiğinizde bir kirlilikle karşılaşıyorsunuz. Bunların da bir şekilde zapturapt altına alınması gerekiyor. Sadece arıtma tesisleri ile olmuyor. Bir de özel arıtmalar var. Motel, oteller gibi. Bunların da kamu denetiminde olması gerekiyor. Eğer BASKİ doğru düzgün arıtamadığını denize salarsa bunlar da aynısını yapıyorlar.
EVSEL ATIKLARIN DEPOLANMASI
Evsel ve kentsel atıkların depolanması da bir başka problem. Balıkesir Belediyesi’nin 2014’te devreye giren bir tane modern depolama tesisi Balıkesir Merkez’de var. Dolayısıyla Balıkesir’in kuzeyindeki bütün ilçelerin de çöpleri oraya geliyor. Orada tıbbi atıklar bile işlenebiliyor. Fakat bu kıyı Balıkesir dediğimiz Ayvalık’tan Mıhlı Çayı’na kadar tamamında tek bir çöp depolama alanı var şu anda. O da Edremit’te. Bütün bu çöpler toplanıyor bazı nakil sistemlerinden geçirildikten sonra oraya atılıyor. Oradan da Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ihaleyle bir vatandaşa vermiş. Urfa’dan gelen ya da Suriye’den gelen insanlar oradan çöp topluyorlar. Orada da çok iptidai barakalarda yaşamlarını sürdürüyorlar. Bu insani tarafı. Bir de doğayla ilgili tarafı. Bizim Edremit çayı bu pisliğin içinden geçiyor. Dağların yamaçlarından doğuyor. Edremit çayı bu çöplüğün içinden geçiyor. Şehri kat ediyor. Ve en son Akçay’da denize dökülüyor. Yani biz bu arıtma tesislerini ileri arıtma tekniğine kavuştursak bile bu dereleri zapturapt altına almadan Körfezin kirlenmesini engelleyemeyiz. Bu birçok hastalığı beraberinde getiriyor. Hele bizim Dalyan dediğimiz dibine kadar yazlık konutların yapıldığı bir yer ama aslında göçmen kuşların da uğrak alanı. Onlar da orada konakladıktan sonra yollarına devam ediyorlar. Onlara da bir yaşam alanı bırakmıyoruz.
YAPILAŞMA KONUSU: ZEYTİN KES YAZLIK YAP
Arıtma ve çöple ilgili olan dışında yapılaşma konusu var. Eskiden belediyeler küçükken imar planında bir değişiklik yapmak isteyince askıya çıkartıyorlardı. 90 gün geliyordu itiraz falan olmazsa kabul ediyorlardı. Meclis onayına sunuyorlardı. Şimdi bunlar 2014’den itibaren büyük şehre geçti. Doğa kaldıramıyor bu kadar yapılaşmayı. Zeytin kes, yazlık yap. Su kaynaklarını etkile. Denizlerimizi kirlet. Şehirleri kirlet, çöp koyacak yerin bile yok. Bunların tümüne bir master plan yapmak gerek. Ne kadar şehirleşeceğiz? Ne kadar doğal alan bırakacağız?
BARAJLAR
Barajlara da biz şöyle bakıyoruz. Havran’da bir tane sulama barajı yapıldı. Havran’da baraj yapıldıktan üç sene sonra zeytinciler zeytinlerini köklemeye başladılar. Çünkü rutubet ortamı artınca özellikle çiçeklendiği zaman zeytin bir don yaşarsa o sene hiç ürün falan alamıyor. İki sene meyve alamazsa kişi üçüncü sene kökleme ihtiyacını duyuyor.
Çanakkale’de Altıntaş barajın dibine altın madeni için ruhsat verdiler. Orada çıkarılan topraklar vinç sistemi ile yığılacak. Siyanür damlatma yöntemiyle de içindeki maden alınacak. O siyanür de doğal olarak gideceği yer sulama barajı. O da Çanakkale insanı su içsin diye yapılmış.
BARAJLAR MADENCİLİK FAALİYETLERİ İÇİN YAPILIYOR
Mıhlı’da, Kızılkeçili’de, Zeytinli’de baraj yapılma düşüncesi var. Devlet Su İşleri bunu önce tarım amaçlı diye programına yazdı. Bu dağlar dünyanın yağışını alıyor. Burada su bitmez. Bütün çeşmeler, bütün dereler sürekli akar. O zaman işi çevirdiler biz bunu kentsel ihtiyaçlar için yapıyoruz demeye. Halbuki biz biliyoruz bu barajların burada bulunan milli parkın küçültülmek istenmesi beraber ortaya konuluyor.
Bu ikisini bir araya getirdiğimizde de bunun madencilik faaliyetleri için yapıldığını anlamak kolay. Edremit Akçay’da zaten sular kesilmez. Ancak boru değiştirileceği zaman ilan ederler. Bunun için birinin gelip baraj yapması gerekmiyor. Ama burada milli parkı küçültürlerse ve madencilere burayı açarlarsa onların çok suya ihtiyacı var. O yüzden baraj yapılıyor. Buradaki köylünün de buna karşı çıkmasının bizim de karşı çıkmamızın temel nedeni bu.
BALIKESİR’İN DERDİ MADEN, ÇANAKKALE’NİN TERMİK SANTRAL
Edremit’ten Küçükkuyu’ya Çanakkale ile Balıkesir arasındaki konumdayız. Ama Kazdağı her iki ile de giriyor. Milli park, mesire yerlerimiz de aynı şekilde. Bölüşmek durumundayız. O ildeki bu konulara yaklaşımla bu ildeki çevresel konulara yaklaşımın arasında yerel yönetimler açısından fark var. Ama merkezi yönetim hepsine aynı bakıyor. Çanakkale’nin temel derdi termik santraller. Balıkesir’in temel derdi ise madenler. Çanakkale’de şu anda yapımı devam edenlerle birlikte 13 civarında termik var. Üstelik bunlar yerel madenleri, kömürü değerlendirmek adına yola çıkılsa bile ithal kömürle çalışıyor. O yüzden bunların bir kısmını getirip denizin tam kıyısına yapıyorlar. Bunlara özel limanlar da yaptırıyorlar. İthal kömür ile enerji elde ediyorlar onu da devlete satıyorlar. Ve çok karlı. Ama burada Edremit’e çok yakın olan Yenice’de termik yapmak istiyorlar. Hemen hemen 60’a yakın muhtar buna karşı imza topladı. 3 defa ÇED raporu geri döndü. Öyle bir yerde yapmak istiyorlar ki, sadece 10-15 sene çalıştıracakları bir alan termik santralleri yapacakları yer o kadar kocaman değil ama küllerini depolamak için çok büyük alanlar istiyorlar. Ve 15 sene sonra o külleri ve kapatılmış olan termik santrali kapatıp gidecekler. O insanlar sonra hayvancılık bile yapamayacaklar. Halbuki mevcut durumda devlet oradaki insanlara besicilik için gereken tarım ürünlerinin nasıl yetişeceği nasıl depolanacağı nasıl daha fazla verim sağlanacağı konusunda çok ufak yardımlar yapsa belki oranın ekonomisini çok daha fazla kaldırabilir.”
Sevim KAHRAMAN
BALIKESİR
Yoruma kapalı.