PİRHA – İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi ile Ankara Aydın ve Sanatçı Girişimi, Bakur belgeseli yönetmenlerine verilen cezayla ilgili açıklama yaparak “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarına da aykırı olan bu haksız cezalandırmaya karşı Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun yanındayız” dedi.
İHD Ankara Şubesi ile Ankara Aydın ve Sanatçı Girişimi, çözüm sürecinin devam ettiği 2013 yılında PKK kamplarını görüntüleyerek örgütün Türkiye dışına çekilme sürecini anlatan Bakur belgeseli yönetmenlerine verilen cezayı basın açıklamasıyla kınadı.
Mülkiyeliler Birliği binasında yapılan açıklamaya çok sayıda akademisyen ve sanatçı da katıldı.
İHD Ankara Şube Yöneticisi Nuray Çevirmen, Bakur isimli belgeselin Mayıs 2015’te Batman’da gösterilip iki yıl sonrasında ‘terör propagandası yapmak’ suçlamasıyla dava açıldığını ve Batman 2. Ağır ceza mahkemesi, söz konusu davayı, Çayan ve Mavioğlu’na verdiği 4 yıl 6’şar ay ceza ile karara bağladığını aktardı.
Çevirmen, belgeselin henüz gösterime girmeden yönetmen Çayan Demirel’in kalp krizi geçirerek % 99 oranında sürekli engelli bir halde yaşamını sürdürmeye çalıştığını da ifade etti.
“SANATSAL İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE YÖNELİK BİR MÜDAHALEDİR”
Basına okunan metnin devamında şunlar dile getirildi:
“Şiddeti teşvik etmeyen, terör eylemlerini haklı göstermeyen, konuyu eleştirel bir biçimde ele almaya ve ülkedeki barış ortamına katkı sağlamaya çalışan bir sanat eseri olan Bakur’un yönetmenlerine açılan bu dava sanatsal ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahaledir.
Sanatsal ifade özgürlüğü, sanatçının özgürce çalışması, eserini yaygınlaştırmasını ve bunun müdahaleye uğramamasını güvence altına alır. Keyfi olarak, farklı süreçlere göre değişim gösteren politik atmosferlere göre değiştirilemez ve ortadan kaldırılamaz bir güvencedir bu. Bugün ne yazık ki ülkenin en temel ve ağır sorunu olan Kürt sorununu bir yerinden kapsamına alan filmler gösterim şansı bulamamakta, fiilen engellenmekte ve sansüre tabi tutulmaktadır. Kürtçe müzik yapan sanatçıların konserleri iptal edilmekte, dahası, Kürtçe konuşan vatandaşlar kimi zaman sadece bu nedenle linç girişimlerine maruz kalmaktadır.
Özcesi, sanat eserlerinin suç unsuru kabul edilmesi temel insan haklarına ve hukuka aykırıdır. Sanatsal ifade özgürlüğünü ihlal eden bu haksız ve hukuka aykırı cezai müeyyidenin tüm sonuçlarıyla birlikte bir an önce ortadan kaldırılmasını, genel olarak düşünce ve ifade özgürlüğü üzerindeki engellemelere son verilmesini talep ediyoruz. Yorum, haber, sanat, müzik ve film yapma hakkımız kadar, sanat ve sinema ürününe özgürce erişim hakkımız da kutsaldır. Dokunulamaz.”
“KİMSE BİZDEN PABUÇ BIRAKACAĞIMIZI BEKLEMESİN”
Okunan basın açıklaması sonrası söz alan Akademisyen Fikret Başkaya, “Mülk sahibi sınıflar ve devlet, fikirlerin sonuçları olduğunu ve düşüncelerin kitlelere mal olduğunda maddi bir güç oluşturduğunu biliyor. Dolayısıyla civciv yumurtadayken ezmek üzere harekete geçiyor” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşte yasaklar, sansür bu amaçla gündeme geliyor. Fakat sansürün asıl amacı cezayı alan şahıstan ziyade bir otosansür yaratmaktır. Dolayısıyla insanlar, ‘yazarsam, çekersem, çizersem başıma iş gelir mi?’ diye düşünüyor. Bugün yapılanlar da insanlara bunu düşündürmek için aslında. Fakat bunlar gerçeği söyleyecekler için asla caydırıcı olamaz. Kimse bizden pabuç bırakacağımızı beklemesin, asla öyle bir şey yapmayacağız. Ertuğrul Mavioğlu ile Çayan Demirel dostlarımız yalnız değildir.”
Konuşmacılar arasında yer alan İsmail Beşikçi ise “Amerika’da Noam Chomsky, ülke yönetimini en ciddi eleştiren kişidir. Başkanı, kongreyi, senatörü eleştirir. Yani yönetimi her yerde eleştirir ama bu eleştirilerinden dolayı asla ceza almaz. Çünkü demokrasinin gereği budur” yorumunu yaptı.
Barış Akademisyenlerinden KHK ile ihraç edilen Prof Nejla Kurul ise “Bugünkü kötücül ortam üniversiteler kadar her kurumu etkisi altına aldı. Şu veya bu biçimde kitaba, kaleme, klavyelere sarılan insanlar, böyle bir yaşamı red edeceklerini düşünüyorum. Çünkü insan olmak demek; kendilerine verilmiş olan yetenek, bilgi ve becerilerini en güzel şekilde açığa vurmak demektir. Kürt meselesi Türkiye’nin yakıcı sorunu. Belgeselin çekildiği dönemlerde bir barış dönemi söz konusuydu. Ayrıca Bakur hiçbir şekilde şiddet içermeyen bir çalışma” dedi.
PİRHA / ANKARA
Yoruma kapalı.