PİRHA- HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Yargıtay’ın, anayasal düzene açık şekilde başkaldırdığına dikkat çekerek, “Yargıtay’ın bu tutumu ‘biz demokrasiye inanmıyoruz, Anayasal düzeni reddediyoruz’ demenin itirafıdır. Gelin hep birlikte, yargının siyasi darbelerine, hukuksuzluklara ve kurumsal çürümeye son verelim” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Yargıtay’ın AYM’nin Can Atalay kararını tanımaması ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına ilişkin HEDEP Genel Merkezi’nde toplanan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrasında açıklama yaptı.
Türkiye hukuk ve siyaset tarihinde darbe mekaniğinin en canlı olduğu bir dönemden geçtiğinin altını çizen Bakırhan, Yargıtay’ın kararını “darbe teşebbüsü” olarak nitelendirdi.
“2015 yılından sonra adım adım bir Anayasasızlaşma sürecini yaşıyoruz” diyen Bakırhan, Anayasa’nın AKP-MHP ittifakı tarafından askıya alındığını söyledi.
Bakırhan, bugüne kadar AİHM kararlarının tanınmaması ve yargının siyasete müdahalesinin çok sayıda örneğine şahitlik ettiklerine dikkat çekerek, “Siyasi iktidar tarafından desteklenen bu tutum, Türkiye’de yargı eliyle siyasete müdahalenin zeminini güçlendirmiştir. İktidar ortağı Bahçeli’nin her hafta parti grup toplantısında HDP’nin kapatılması başta olmak üzere birçok konuda Anayasa Mahkemesi’ni hedef göstermesi bu yargı darbesinin yolunu açan söylemlerini oluşturmuştur. Yargıda milliyetçi, ırkçı, ulusalcı, iktidar güdümlü kadrolaşma ve bu kadroların cesaretlendirilmesi, bugünkü hukuk faciasının gerekçesidir. Açıktır ki, ortaya çıkan bu hukuk faciasının baş sorumlusu AKP-MHP ittifakıdır. Bu ittifak, hukuk ve adaleti çıkarları uğruna ortadan kaldırmıştır. Dün yapılan suç duyurusuyla dünya hukuk tarihinin kara sayfalarına bir hukuk faciası daha eklenmiştir” dedi.
“YARGITAY’I DARBE TEŞEBBÜSÜNE İTEN VE CESARETLENDİREN AKP -MHP İKTİDARININ KENDİSİDİR”
Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“HDP’nin kapatma davasında hukuk dışına çıkan, AİHM’in emsal kararlarını tanımayan ve kapatma davasını siyasi bir şova dönüştüren Yargıtay’ın siyasi iktidar ve ortağı tarafından cesaretlendirilmesi, dünkü hukuk faciasının ön habercisiydi. Binlerce siyasetçi arkadaşımıza verilen adaletsiz ve hukuksuz cezaları onayan, bu cezaları onadıkça siyasi iktidar tarafından sırtı sıvazlanan Yargıtay, 7 yıllık tutukluluk süresini dolduran siyasetçi arkadaşlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Leyla Güven şahsında onlarca arkadaşımızı ısrarla rehin tutmaktadır. Yargıtay’ı darbe teşebbüsüne iten ve cesaretlendiren AKP -MHP iktidarının kendisidir. İktidarın küçük ortağı yemiyor içmiyor ‘Anayasa Mahkemesi kapatılmalı’ diyor. Kimse ona ‘Senin yaptığın Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüstür!” demiyor. Oysa bu ifadeler, faşist, popülist bir rejim tesis edeceğiz demenin itirafıydı.
Kobani Kumpas Davası gibi Kürt ve muhalif siyasetçilere, Kürt gazetecilere, Kürt kadın aktivistlere, halkın hakkını savunan avukatlara, insan hakları savunucularına, aydın ve yazarlara ve elbette Gezi protestocularına yönelik açılan davalarda ‘faşizmin hukuku’ diye niteleyebileceğimiz anlayışın bir kez daha kendisini dışa vurduğunu gördük. Bu anlayış, yurttaşları ‘hakkın öznesi’ olarak değil, bir düşman olarak görüyor. Nitekim bu zihniyet dün aleni bir biçimde, darbeye teşebbüs etmiştir. Ülke hukukunun en üst kurumuna bu kadar rahat tehdit varsa, kimse güvende değil. Kimsenin sessiz kalma hakkı yoktur. Ülkenin geleceği söz konusudur. Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya dönük bu kadar açık ve rahat ifadelerde bulunmak aslında topluma savaş açmaktır. Toplumu kökten yok saymaktır. Bu darbeci dile, zihniyete, bu darbeci şovenizme ‘dur’ denilmelidir. İktidar, dokunduğu her şeyi çürüten, yozlaştıran bir konumdadır.
Erdoğan ‘Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyorum ’ demedi mi? Bahçeli ‘Anayasa Mahkemesi derhal kapatılmalıdır’ demedi mi? Yerel mahkemeler defalarca ‘Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyoruz’ demediler mi? Yargıtay ‘Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamıyorum’ demedi mi? Oysa Anayasal düzeni değiştiren sizsiniz. Sizler; binlerce siyasi tutsağı uyduruk delillerle Anayasal düzeni değiştirmekle suçladınız. Oysa asıl suçlu sizsiniz siz.
“GELİNEN NOKTADA TUZ KOKMUŞTUR”
Geldiğimiz noktada artık tuz kokmuştur. Anayasayı ortadan kaldırma süreci, özü itibariyle Türkiye’de demokratik siyaseti ve hak aramayı kapatma sürecidir. Yargıtay, Anayasal düzene açık şekilde başkaldırmıştır. Yargıtay’ın bu tutumu biz demokrasiye inanmıyoruz, Anayasal düzeni reddediyoruz demenin itirafıdır. Bu başkaldırı ve darbe teşebbüsüne karşı AİHM ve AYM kararlarının bir an önce uygulanması gerekiyor. Bu durumun gelişmediği her an, ülkedeki istikrarsızlık ve kurumsal çürüme derinleşecektir. Kurduğumuz her sözden, yaptığımız her politik faaliyetten anayasal suç bulanlara karşı bugün bütün toplumu savunuyoruz. Çünkü gerçek suç işleyenlerin kim olduğu ortadadır. Demokrasi nefreti ile dolup taşanların, ‘devlet biziz’ sanrıları ile yatıp kalkanların varacağı son durak toplumun haklarını ortadan kaldırmaktır.
HEP’ten HEDEP’e siyasi geleneğimiz boyunca darbe mekaniği ve yargının siyasi darbelerinin en yakın tanığı ve mağduru biz olduk. Bu darbeci zihniyeti çok iyi bilir, tanırız. Bu zihniyetin ancak demokrasiden, insan haklarından, barıştan yana olan siyasal ve toplumsal muhalefetin birlikte ve güçlü mücadelesi ile yenileceğini de biliyoruz. Darbenin panzehiri daha fazla demokrasi, daha fazla adalet ve özgürlüktür. Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararı derhal uygulanmalı. Hapishanelerdeki tüm siyasi tutsak yoldaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır.
“HEP BİRLİKTE YARGININ SİYASİ DARBELERİNE, ÇÜRÜMEYE BON VERELİM”
Gelin hep birlikte, yargının siyasi darbelerine, hukuksuzluklara ve kurumsal çürümeye son verelim. Gelin hep birlikte, hukuk sistemini, Anayasayı ve yasaları yeniden ele alıp bu ülkede adalet, demokrasi ve barışı tesis edelim. Cumhuriyeti demokratikleştirip darbeci anlayışlardan sonsuza dek kurtaralım çağrımızı yineliyoruz. Meclis’i ve Meclis Başkanlığı’nı bu darbe teşebbüsüne karşı tutum almaya çağırıyoruz.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.