PİRHA- “İnsan yaşantısını yattığı yatağa, kullandığı yorgana borçlu” diyen Halil Ölmez, 52 yıldır yaptığı yorgancılık mesleğine olan ilgisini, “Bir yere tatile gitsem yine aklıma geliyor. Gece rüyamda bile yorgan dikiyorum” sözleriyle anlatıyor.
HABERİN VİDEOSU
Günlük yaşamın parçası sayılan ve çeyiz sandıklarının vazgeçilmezleri arasında bulunan “el emeği, göz nuru” yorganlar… Bir zamanlar Tarihi Mısırcılar Çarşısı’nın neredeyse yarısını kapsayan yorgancılık mesleği kaybolmaya yüz tuttu.
Halil ve İbrahim Ölmez kardeşler, bu mesleği 12 metrekarelik bir alanda 50 yıldır İstanbul Eyüp’e bağlı Alibeyköy’deki atölyesinde icra ediyor.
1954 YILINDA YORGANCILIĞA BAŞLAMIŞ
Kaybolmaya yüz tutmuş bu mesleği babasından 7 yaşındayken alan 52 yaşındaki Halil Ölmez ile karşılaşıyoruz.
Ölmez, yerini makine üretimi ucuz ve hafif yorganların aldığı bu mesleği bir sanat eseri gibi işliyor. Babasının zamanında 3 dükkan değiştirdiğini söyleyen Ölmez, sonuncusu ise şimdi çalıştığı dükkanda 1954 yılından bu yana çalışıyor. 3 çocuk babası Ölmez, “Ekmek teknem burası, bundan başka yapacak başka işimiz yok. İşimi seviyorum, müşterilerimi seviyorum, insanlarla diyalog kurmayı seviyorum” diyor. Ölmez, yorgancılığa 1946 yılında babasının Trabzon’dan gelip İstanbul’daki Mısırcılar çarşısında başladığını söylüyor. 50 yıl öncenin olmazsa olmazları olan yorganların günümüzde rağbet görmemesi kazançlarını da sekteye uğratmış.
“50 YIL ÖNCE HERKESİN İHTİYACIYDI”
Ölmez 50 yıllık süreci şöyle karşılaştırıyor:
“50 yıl önce bu meslek genç kızların aslında herkesin ihtiyacıydı. O zaman divan, yatak örtüleri vardı. Ama ne zamanki hazır işler, fabrikasyon işler çıktı bizim işlere de sekte vurdu Ömrümüzün yettiği kadar devam edeceğiz, bırakmadık bu işi. Eskiden daha iyi kazanç sağlıyorduk şimdi yok. Şimdi bizim yorgancılar derneğimiz var ama hayır yok. Ne derneği olduğu belli değil. Devletten bu derneklerin kaldırılmasını istiyorum.”
“TALEP OLMAYINCA MESLEK YOK OLUYOR”
Peki neden vazgeçti insanlar bu yorgandan? Ölmez şöyle açıklıyor bu sorunun cevabını:
“Bunu söküyorsun, sökünce yıkıyorsun. Artık o yünü yıkayacak gençlik yok. Yani eskiden annelerimiz yıkarlardı getirirlerdi, yatak yaparlardı. Tabi sağlık vardı ama o zamanki insanlar daha dinçti. Yaptığımız iş kıymetli ama kıymetini bilen yok. Gelen insanlar seni pasif görüyorlar, sanata değer verilmiyor. Talep olmadığı için bu meslek yok oluyor. Talep neden olmuyor. Gençler bunu artık bir meslek olarak görmüyor. Sonra devletimiz önem vermiyor. Belediyeler önem vermiyor. Dikiş, nakış kursları var ama yorgan yok. Bu mesleği sevdirecek hiçbir şey yok. Bu mesleği yaşatacak bizleriz. Çocuğum bile talep etmedi. Bu mesleğin işi zor. Bu mesleğin yaşatıcısı devlet, eğer yaşatırsa da meslek ebedi var olur. Doğalgazın olduğu evlerde fazla kalın yapmaya gerek yok ince yapıp kullanacaksın. Şimdikiler naylon gençlik. Burada okumuş, hakim, doktoru da var ama kendini beğenmiş üniversite talebesi yok.”
YORGANCILIK ZOR İŞ
Yorgan fiyatları ise modeline göre 150 TL’den 400 TL’ye kadar değişiyor. Desenli yorganları ise 2 günde yaptığını söyleyen Ölmez, “Makinada tarıyorsun. Makinadan sonra çatıyorsun. Güzelce seriyorsun, serdikten sonra çevirip ağzını dikiyorsun, sopalıyorsun, telliyorsun. Ondan sonra dikiyorsun bunu. Millet kolay zannediyor ama kolay değil. Sonra bu basma yorganla bitmiyor. Seten yorgan, bebek yorganı, Ales, yatak gibi işler çok. Şimdi kış olduğu için yorgan işi çok oluyor. Yatak, yorgan, yastık her şeyi yapıyoruz. Şiltesini getiren olur, yününü getiren olur yaparız. Ya da her şeyi benden olur. İster yün ister elyaf ister pamuk ne isterseniz yaparız. Sadece el işi dikip satıyoruz” diyor.
“İNSANIN ÖMRÜNÜ UZATIR”
“Sağlık açısından bir numara” diyen Ölmez elindeki yorganı göstererek sağlık açısından önemine şöyle değiniyor:
“İnsanın ömrünü uzatır. Yaylı yatarları senelerce kullanıyorsun ama yıkayamıyorsun. Beyaz bir kumaşı kapalı bir yere koy birgün sonra simsiyah oluyor. Anneler gençliğini, sağlığı ona borçluydu. Aslında insan yaşantısını yattığı yatağa, kullandığı yorgana borçlu.”
10 yıl sonra bu mesleği yapamayacağına inanan Ölmez, yorgancılığın da çeşitli tozdan dolayı solunum yolu rahatsızlıklarına neden olduğunu söylüyor. Ölmez, “Devlet bize hak tanısa, bu işin emeklilik yaşı 55. Bu yaştan sonra bu işi yaptırmayacaksın. Çünkü vücut artık tamamen toza alışmış. ‘Bazıları maske kulan’ diyor. Bu meslekteki hastalıklardan en önemlisi bel ağrısı, boyun ağrısı, akciğer. Solunumla ilgili. Ben bu işsiz yapamam” ifadelerini kullanıyor.
“BU İŞ SEVİLMEDEN YAPILMAYACAK BİR İŞ”
Tüm bunlara rağmen işine olan tutkusunu şöyle anlatıyor:
“Bir yere tatile gitsem yine aklıma geliyor. Gece rüyamda bile yorgan dikiyorum. Bu işi severek yapıyorum. Bu iş sevilmeden yapılmayacak bir iş. Bu işte öyle çok para yok. Eskiden çok para vardı. Bu bir fırın gibi, devlet memurluğu gibi, bakkal gibi. Yeri gelir cebinde paran olur evine gidersin, yeri gelir iki hafta paran olmaz. Bu işte sabır edecek ve emek vereceksin. Bu işte sebatkar olursan hayatında mücadele edersin. Ama sebatkar olmasan hiç yapmana gerek kalmaz. Yaparken ben buna imzamı atmak istiyorum ama olmuyor. Bu meslek, yılların mesleği. Bu Hallacı Mansur’dan beri 750 yıllık bir meslektir. Bir el sanatıdır. Avrupa’da, İstanbul’da bu meslek yüzyıllardır var.”
Semra ACAR/Sevim KAHRAMAN
İSTANBUL
Yoruma kapalı.