PİRHA-Partisinin Temel Haklar Eylem Planını açıklayan DEVA lideri Ali Babacan, vatandaşlık tanımını yeniden ele almayı teklif ettiklerini belirtti. Babacan, cemevlerini ibadethane olarak tanıyacaklarını açıklarken, “Herkesin kendini bu ülkenin eşit ve özgür bir vatandaşı hissetmesi, böylesine güçlü bir vatandaşlık anlayışının hâkim kılınmasıyla mümkündür” dedi.
Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Temel Haklar Eylem Planını, Ankara’da açıkladı. Anayasa’daki 66. maddenin yeniden ele alınması gerektiğini belirten Babacan, “Parti programımızda açıkça beyan ettiğimiz üzere biz, ülkemizde daha kapsayıcı ve daha kuşatıcı yeni bir vatandaşlık anlayışının geliştirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Ülkede hiç kimsenin ayrımcılığa maruz kalmamasının temel dayanaklarından biri, güçlü bir vatandaşlık anlayışıdır. Herkesin kendini bu ülkenin eşit ve özgür bir vatandaşı hissetmesi, böylesine güçlü bir vatandaşlık anlayışının hâkim kılınmasıyla mümkündür. Bu kapsamda, anayasamızın 66’ncı maddesini, çağımızın gereği olarak, kapsayıcı bir anlayışla yeniden ele almayı teklif ediyoruz” dedi.
“HERKESİN EŞİT VATANDAŞ OLDUĞU BİR TÜRKİYE HEDEFLİYORUZ”
Amaçlarının vatandaşların özgürlük alanını genişletmek olduğunu söyleyen Babacan’ın açıklamalarından öne çıkan satır başları şöyle:
“Toplantı ve gösteri hakkına sahip çıkacağız. Bakın, bu sadece muhalefette sarf edilmiş bir söz değil. İktidar hedefi olarak önümüze koyuyoruz. Milletin eleştirilerine asla kulaklarımızı tıkamayacağız. Mülki idare amirlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin düzenlenmesine ilişkin yasaklama yetkilerini kısıtlayarak kötüye kullanılmalarının önüne geçeceğiz.
Bizim tek amacımız var: Vatandaşlarımızın özgürlük alanını genişletmek. Hiç merak etmeyin. Özgürlük, Türkiye’ye bol gelmeyecek. Özgürlük elbisesi ülkemize inşallah çok yakışacak. Türkiye’ye esaslı bir zihniyet değişimi öneriyoruz. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, tüm vatandaşlarımızı kapsayan yepyeni bir yaklaşım öneriyoruz. Toplumsal barış ve eşitlik hedefliyoruz. Türk-Kürt-Arap-Laz-Çerkes demeden, sağcı-solcu demeden, Sünni-Alevi demeden, inançlı-inançsız demeden herkesin eşit ve onurlu vatandaş olduğu bir Türkiye hedefliyoruz.
“ANADİLİNDE EĞİTİMİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILMALI”
Herkesin anadili, anasının ak sütü kadar helaldir. Bu topraklarda konuşulan tüm diller, bizim dilimizdir. Biz bütün bu dillere aynı yakınlıktayız. ‘Eşit mesafedeyiz’ demiyorum. ‘Aynı yakınlıktayız’ diyorum. Anayasamızın 42. maddesinin bu doğrultuda değiştirilmesini öneriyoruz. Ortak ve resmi dilimiz Türkçeye ek olarak, eğitim ve öğretimde ‘anadilinin kullanılması ve geliştirilmesi hakkı’nın anayasal güvenceye kavuşturulması gerektiğini ifade ediyoruz. Anadilinde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini söylüyoruz. Yerelden gelen talepler doğrultusunda, yerleşim yerlerinin isimlerini aslına döndürülmesini de önemli bir hedef olarak önümüzde durması gerektiğini ifade ediyoruz.
“CUMARTESİ ANNELERİNİN ACISINA KÖR KALMAYACAĞIZ”
Cumartesi Annelerinin acısına kör, feryadına sağır kalmayacağız. Evladı dönsün diye kapısını gece-gündüz açık tutan ana-babaların, mezar taşına bile hasret kalan kardeşlerin, eşlerin acısına sessiz kalmayacağız. Bu karanlığın üstüne gideceğiz. Birleşmiş Milletler Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmeyi imzalayacağız. Ceza kanunumuzda, zorla kaybetme fiilini müstakil bir suç olarak düzenleyeceğiz ve zamanaşımı kapsamında olmayacağını da açıkça ekleyeceğiz. Bu eylemi de insanlık suçu olarak tanımlayacağız. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımı olmaz. Hukuk devletinin onurunu kurtaracağız.”
Hukuk devletinde vatandaşın canı, devletin yüz akıdır. Cezaevlerinde yaşam hakkı ihlallerine göz yummayacağız. Kolluk gücü tarafından vatandaşlarımıza uygulanan onur kırıcı muameleye hiçbir koşulda müsamaha göstermeyeceğiz. İşkenceye, çıplak aramaya son vereceğiz. İhmali, kusuru ya da kastı bulunan sorumlular hakkında gereğini yapacağız. Neredeyse 20 yıl sonra ülkemizin aynı noktaya gelmiş olmasından hicap duyarak, yeniden ‘işkenceye sıfır tolerans’ diyeceğiz.”
“CEMEVLERİNİ İBADETHANE OLARAK TANIYACAĞIZ”
İbadethanelerin ibadet yeri olarak tanınmasının önündeki engellerden ciddi ölçüde rahatsızız. Herkesin inancına saygı duymak zorundayız. Bu kapsamda, cemevlerini ibadethane olarak tanıyacağız. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini bütün dinleri kapsayacak şekilde, nesnel ve çoğulcu bir içeriğe kavuşturacağız.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.