PİRHA- Boğaziçi Üniversitesi’nden tutuklanan öğrencilerin aileleri, bir basın toplantısı düzenledi. Aileler, “Barış ve aydınlık Türkiye’den yana tüm halkımızı çocuklarımızın eğitim hakkını savunmaya, üniversite özgürlüğünden yana öğretim üyeleri ve öğrencileri bu gençlerle dayanışmaya, çocuklarımızı ve Boğaziçi Üniversitesi’ni hedef gösterenleri özür dilemeye davet ediyoruz” dedi.
Boğaziçi Üniversitesi’nde Afrin operasyonu için lokum dağıtanları protesto etmelerinin ardından tutuklanan öğrencilerin aileleri İstanbul Tabip Odası’nda (İTO) basın toplantısı yaptı.
Toplantıya çok sayıda akademisyen ve öğrencinin yanı sıra DİSK Genel Başkanı Kani Beko, TTB Başkanı Raşit Tükel, KESK Eş genel Başkanı Aysun Gezen, HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, ANAP eski Genel Başkanı Nesrin Nas, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, TMMOB MMO Başkanı Battal Kılıç, İTO Sekreteri Samet Mengüç, ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, EMEP MYK üyesi Levent Tüzel ve Halkevleri Eş Genel Başkanı Nuri Günay katıldı.
“KİM BU GENÇLER?”
İlk konuşmayı yapan tutuklu bulunan öğrencilerden Deniz Yılmaz’ın babası Bülent Yılmaz, “Çocuklarımız devleti yönetenler de dahil, taraflı medya, Boğaziçi Üniversitesi’ne ve bu üniversitenin hoşgörü, demokrasi ve özgürlük geleneğine karşı kin besleyenler tarafından hedef gösterilmişlerdir. 12 gün süren uzun gözaltı sürecinde kaba dayak da dahil olmak üzere psikolojik işkenceye maruz bırakılmışlardır. Bu 12 günlük gözaltı sürecinin son gününde çocuklarımızın emniyet ifadeleri alınmıştır, bu nedenle bu 12 gün gözaltı süresi keyfiyet ve cezalandırmadan öte bir anlam taşımamaktadır. 3 Nisan 2018 tarihinde savcılığa çıkartılan çocuklarımızın savcılık ifadeleri dahi alınmadan tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilmeleri çok manidardır” dedi.
“ÖĞRENCİLER TUTUKLU DEĞİL TUTSAK”
Hiçbir hukuksal gerçekliğe dayanman, kanıttan yoksun bir şekilde Bakırköy ve Silivri Cezaevinde tutulan öğrencilerin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamayacağını söyleyen Yılmaz, “Başka ülkede olsa savaş taraftarları yargılanırdı. 10 öğrenci tutuklu değil tutsak edilmiştir. Çocuklarımızın yeri Bakırköy, Silivri cezaevi değil Boğaziçi Üniversitesi’nin kampüsüdür” ifadelerini kullandı.
“HEDEF GÖSTERENLER ÖZÜR DİLESİN”
Yılmaz, açıklamanın sonunda hedef gösterenlerin özür dilemesini isteyen Yılmaz, “Barış ve aydınlık Türkiye’den yana tüm halkımızı çocuklarımızın eğitim hakkını savunmaya, üniversite özgürlüğünden yana öğretim üyeleri ve öğrencileri bu gençlerle dayanışmaya, çocuklarımızı ve Boğaziçi Üniversitesi’ni hedef gösterenleri özür dilemeye davet ediyoruz” dedi.
“SADECE BARIŞ İSTEYEN ÇOCUKLARDI”
17 yaşındaki hazırlık sınıfı öğrencisi Yaren Tuncer’in annesi Özgür Tuncer kızının evlerinin karşısında bir defne ağacı için ağladığını söyleyerek “Sadece barış isteyen çocuklardı, ne diyebilirim ki” dedi. Tuncer, “Yavrumu her cana duyarlı, toplumda yaşananlara karşı farkındalığı yüksek bir çocuk olarak büyüttüm. Ağaçlar için de şehitler için de gözyaşı dökebilen bir çocuk o. İktidar için canlar yanmasın, analar ağlamasın istediler” ifadelerini kullandı.
“KALEM TUTMASI GEREKEN ELLER KELEPÇELİ”
Esen Deniz Üstündağ’ın ablası Özlem Kösem “Kardeşim 23 Mart’a kadar sıradan bir barınak gönüllüsü öğrenciydi. Ama o günden bu yana kalem tutması gereken elleri kelepçeyle tanıştı” diye konuştu.
“OKULDA BERABERSEK HAPİSHANEDE DE BERABER OLMAK İSTİYORUM”
Boğaziçi Üniversitesi eski Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Faruk Birtek de öğretim üyeleri adına konuştu.
“Bizim üniversitemizde her görüş özgürce ifade edilir” diyen Birtek, “İsmi geçen çocukların pırıl pırıl olduklarına eminim, onlardan terörist olamaz. Bütün çocukların suçsuz olduğu ortaya çıkacak fakat ben dayanamıyorum. Dershanede berabersek hapishanede de onlarla olmak istiyorum” ifadelerini kullandı.
“ZORBALIĞA KARŞI DURDUKLARI İÇİ GURUR DUYUYORUZ”
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri adına konuşan ve kendisi de 22 Mart’ta gözaltına alınıp serbest bırakılan Tilbe Akan “Arkadaşlarımızla kendi seslerini zorbalığa karşı ifade edebildikleri için gurur duyuyoruz” diye konuştu.
Akan insani duygularla yapılan eylemlerin çarpıtıldığını belirterek bunun sebebini Boğaziçi Üniversitesi’nin “İktidarın bastırdığı düşüncelere her zaman yer vermiş olması” dedi.
“60 YAŞINDAYIM, KORKARAK YAŞIYORUM BU ÜLKEDE”
Açıklamanın sonunda bir kadın ayağa kalkarak sadece Boğaziçi Üniversitesi’nde değil diğer üniversitelerde de bu sorunların yaşandığına dikkat çekti.
“Kimse bunları duymuyordu ancak Boğaziçi’ne değince duydu. 60 yaşındayım korkarak yaşıyorum ülkemde. Eşimle sabaha kadar uyumuyoruz acaba bugün kapımız çalınır mı diye” ifadelerini kullanan kadın, “Okuması yazması olmayan özel güvenlikler bizim çocuklarımızı her gün dövüyor. Boğaziçi’ne gelene kadar kimsenin sesi çıkmıyordu. Bugün de kapım çalınır mı diye biz uyuyamıyoruz. Lütfen ayrım yapmayın, hepsi bizim yavrumuz. Biz çocuklarımız için her zaman önde olmalıyız” diye katılımcılara seslendi. (HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.