PİRHA- 26 yıl önce köyden şehre göç eden Ayten Demir için bazı tatları ve alışkanlıkları bırakmak hiç de kolay olmuyor. Onlardan biri ekmeği evde pişirmek diğeri de ana dilini konuşmak.
İzmir’in Çiğli İlçesi’ne bağlı Alevilerin yoğun bulunduğu Güzeltepe Mahallesi’nde yaşayan Ayten Demir’i yağmurlu bir havada ekmek yaparken görüntülüyoruz.
26 yıl önce Muş Varto’nun İçmeler Köyü’nden İzmir’e göç eden Demir ailesi, Alevilerin yaşadığı bir mahallede yaşamanın tadını çıkarıyor. Komşuluk ilişkileri her ne kadar eskisi gibi olmasa da onlar mahallede 3-4 kişi bir araya gelerek ekmek yapıyor. Mahallede bulunan Gülizar Mayda’nın evinin çatısında kurduğu ve ortak kullanılan saçlı sobasında her hafta bir kadın evine ekmek yapıyor. Ekmek yapmak için kimi zaman iki kişi kimi zaman üç kişi bir araya gelip yardımlaşarak haftalık ekmeklerini pişiriyorlar.
“KÖYLER ŞEHİRLERİ GEÇMİŞ”
Sabahtan ekmeklerin hamurunu yoğuran Ayten Demir, sacı yaktıktan sonra hamuru yumak yapıp bir köşeye yığıyor. Daha sonra merdane yardımıyla açıyor ekmekleri. Bir taraftan yağmurun sesi bir taraftan ateşte yanan odunların çıtırtısı iç içe giriyor.
Ayten Demir, çocukları çok istediği için ekmek yapıyor özellikle. Ekmekleri saca atarken köy anılarını hatırlıyor ve şöyle konuşuyor Demir:
“Köyün kışı çok soğuktu. Hamurumuz donuyordu. Köyden İzmir’e geldik burası da soğuk ama köy çok daha soğuktu. Kıştı, çobanlar vardı. Makine yoktu, elbiseleri ele yıkıyorduk. Çok eziyet çektik ama şimdi köyler şehirleri geçmiş.”
TEKNOLOJİ GELDİ İLETİŞİM KOPTU
Demir, yine de eski yaşamın daha gerçek olduğunu düşünüyor. Teknolojinin insanlar arasında iletişimi zayıflattığını belirten Demir, “Eskiden televizyon yoktu, bir şey yoktu şimdi telefonlar var hiç kimse kimseyle konuşmuyor ki hep telefon. Eskiden telefon, elektrik yoktu insanlar birbirlerine masal anlatıyordu. Komşular yan yana giderdi ama şimdi hiçbir şey kalmadı” diye de ekliyor.
Çocuklarını okutabilmek için İzmir’e göç ettiğini söyleyen Ayten Demir, “Köyde hayvanlarımız çoktu. Durumumuz iyiydi. Çobanlar koyunlara gidiyordu. Çocuklar okula başlayınca mecburen göç ettik” dedi. Demir, yine de köyle olan bağını koparmamış. Her yıl ilkbaharda köye gidip sonbaharda geldiklerini söylüyor.
BİRİ ÇEVİRİYOR, BİRİ ODUN KOYUYOR, BİRİ PİŞİRİYOR
1993 yılında İzmir’e gelen Demir, “Burası Güzeltepe Mahalllesi. Buranın çoğu Alevi toplumundan oluşuyor. Tabi insan insan olsun, Alevisi, Sünnisi fark etmez” diye belirtiyor.
Komşuluk ilişkilerinin önemine değinen Demir, “İki üç kişi yan yana gelip ekmek yapıyoruz. Biri çeviriyor, biri odun koyuyor ateşe, biri de pişiriyor. Öylece yapıyoruz. Yaptığım ekmekleri üç aile paylaşıyoruz. Bir hafta yetiyor bize bu ekmek” ifadelerini kullanıyor. Demir, yağlı ekmek, normal saç ekmeği ve tam buğday ekmeği yapıyor.
“İNSAN ANA DİLİNİ KAYBETMEMELİ”
Ana dilin önemine de değinen Ayten Demir, evde genellikle Kırmançki konuşuyor. “Ben hep Kırmançki konuşuyorum o sebeple Türkçem çok iyi değil” diyen Ayten Demir, “Çocuklarla da konuşuyorum. Çocuklar anlıyor fakat konuşamıyorlar. Ben kendi dilimi evde konuşuyorum hiç Türkçe konuşmuyorum o sebeple Türkçem zayıf. İnsan kendi dilini kaybetmese iyi olur. Sürekli konuşsa ama gençler artık konuşmuyorlar” diye de serzenişte bulunuyor.
“TEK MAAŞLA GEÇİM ZOR”
Demir ile muhabbetimiz dönüp dolaşıp ekonomiye geliyor. Demir, ne tek maaş ile ne de asgari ücret ile geçimin mümkün olacağını düşünüyor. En çok da geçimi zorlaştıran zamlardan dert yanan Demir, “Türkiye’de her şey çok pahalı. Tek bir maaşla biraz zor geçiniyor. Maaşı elektrik, suya veriyoruz elde bir şey kalmıyor. Bir emekli maaşı ne olacak. Zamlar olmasa yine millet geçinir biraz ama bu zam milleti mahvetti. Her gün zam geliyor” diyor.
Sevim KAHRAMAN-Semra ACAR / İZMİR
Yoruma kapalı.