PİRHA- Mersin Cemevi Kadın Komisyonu Üyesi Aysel Kılavuz, barışın Aleviler için yalnızca siyasal bir talep değil, inancın özünde yer alan insani bir değer olduğunu belirterek, barış sürecinin Aleviler açısından toplumsal eşitlik ve demokrasi mücadelesinin de bir parçası olduğunu ifade etti.
Türkiye’de kırk yılı aşkın süredir süregelen çatışmalı ortama, Barış ve Demokratik Toplum sürecine Alevi perspektifinden yaklaşan Mersin Cemevi Kadın Komisyonu Üyesi Aysel Kılavuz, barışın hem insani hem de inançsal bir zorunluluk olduğunu söyledi. Kılavuz, “Alevilik doğadan, sevgiden ve insandan yana bir inançtır. Bizim yolumuzda savaş yoktur. Barış belki zor görünür ama aslında en doğru olandır” ifadeleriyle çağrısını yineledi.
“BARIŞ MAZLUMLARA NEFES OLACAK”
Barışın önemine dikkat çeken Kılavuz, Türkiye’deki çatışmalı sürecin yıllardır halklara büyük acılar yaşattığını dile getirerek, “Barışı ifade etmek, barışı dillendirmek çok önemlidir, çok kıymetlidir. Bu nedenle barış çağrısı da çok değerlidir. Gerek Devlet Bahçeli tarafından olsun, gerek PKK tarafından fark etmez; hangi parti ya da hangi insan barış sürecini destekliyorsa bu çok kıymetlidir. Arkasında ne dönüyor ne yapılıyor çok önemli değil. Önemli olan insanların artık ölmemesidir. Bu ülkede Kürt’ü, Laz’ı, Çerkesi, Alevisi, Sünnisi, Ermenisi hep birlikte Ulusal Kurtuluş Mücadelesi verdi. Cumhuriyet kuruldu ama Cumhuriyet’in temelleri tam olarak yerine oturmadı. Lozan Antlaşması’nda büyük bir hata yapıldı. Eğer o zaman Kürtlerin bu ülkede var olduğu, bir halk olduğu, bir ulus olduğu ve hakları bulunduğu kabul edilseydi, belki de bu 40 yıllık savaşta bu kadar genç, bu kadar insan ölmezdi” diye konuştu. Bu ülkede gerek Aleviler gerekse Kürtlerin büyük bir zulüm yaşadığını vurgulayan Kılavuz, “Demokrasinin temelleri sağlam atılmadığı, anayasa işlemediği için en büyük haksızlık Alevilere ve Kürtlere yapıldı. Ancak Aleviler daha fazla mağdur edildi. Çünkü Kürt camiye gidebiliyordu ama bir Alevi camiye gitmediği için ‘dinsiz’ sayıldı” dedi.
1938 Dersim Katliamı’na değinen Kılavuz, tarihin karanlık sayfalarının yüzleşmeden kapanamayacağını belirterek şunları söyledi:
“1938 Dersim Katliamı bunun en ağır örneklerinden biridir. Kız çocukları subaylara verilmiş, saçları kesilmiş, satılmıştır. Alevilere yapılan zulmün nedeni hem Kürt hem Alevi olmalarıydı. Çünkü Alevilerin hem inançsal hem de kimliksel bir varlığı vardır. Biliyorsunuz, bu cumartesi ayın 15’i; Dersim Katliamı’nın yıldönümü. Mazlum insanlar, yaşlılar, gençler, çocuklar, bebekler, dedelerimiz haksız yere uçurumlardan atıldı. Annelerin karnındaki ceninler çıkarıldı, çocuklar çadırlara kapatıldı. Bu yaşananlar tarihin en büyük zulümlerindendir. Geçmişte olduğu gibi bugün de bunlar savaşın bir sonucudur.”
“ALEVİLİK BARIŞTAN YANA BİR İNANÇTIR”
Aleviliğin doğaya, sevgiye ve insana dayalı bir öğreti olduğunun altını çizen Kılavuz, “Oysa Aleviler barıştan, sevgiden, huzurdan ve birlikten yanadır. Hızır’a bakın; o bile barışı, sevgiyi temsil eder. Biz bir ağacı bile kesmeyiz. Çünkü Ali ve peygamber inancı bir doğa inancıdır; ekolojik bir öğretidir. Suyu kutsal sayar, güneşi kutsal sayar, suyu mürşit kabul eder, yani pirin yerine koyar. Toprağı, ayı, tüm canlıları kutsamıştır. Evrenin semah döndüğüne inanır. Bu yüzden Alevilikte her canlı kutsaldır. ‘Kendine yapılmasını istemediğini başkasına da yapmamak’ anlayışıyla hareket edilirse, bu ülke gerçekten barışa kavuşur” dedi.
Kılavuz, Alevi kurumlarının barış için aktif çalışmalar yürüttüğünü de sözlerine ekleyerek, “Aleviler zaten barıştan yanadır. Bizim federasyonumuz da bu yönde çalışmalar yürütüyor, aşkın ve sevginin mesajlarını yayıyor. Umarım yakında barış gelir, huzur buluruz. Çünkü Diyarbakır bir Antalya kadar güzeldir, hatta daha da güzeldir. Mersin de öyle. Bunlar bizim ortak değerlerimizdir” ifadelerini kullandı.
“BARIŞIN YÜKÜ KADINLARIN OMUZUNDA”
Kadınların barış sürecinde belirleyici bir role sahip olduğunu vurgulayan Aysel Kılavuz, “Eğer bu ülkede barış gelecekse, bütün bu farklı katmanların birbirini kabul etmesi gerekir. Ancak o zaman kalıcı barış sağlanır. Bu noktada biz kadınlara büyük görev düşüyor. Çünkü biz anneler, hangi dinden, hangi siyasi görüşten olursak olalım, hiçbir dalın kırılmasını istemeyiz. Biz çocuklar ölmesin, analar ağlamasın istiyoruz” şeklinde konuştu.
Barışın bütün halkların ortak talebi olduğunu vurgulayan Kılavuz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bir Kürt de bu ulusal mücadele için savaşmıştır. Bir Kürt’ü yok sayarsan, bir Alevi’yi yok sayarsan bu ülke eksik kalır. Alevilik yolunda avcı bile kendi cemine alınmaz; çünkü Alevilik yaşamı kutsar. Avcının bile cemine alınmadığı bir inanç barıştan yana olmaz mı? Biz çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın istiyoruz. Barış annelerini ve barış için elini uzatan herkesi yürekten destekliyorum. Yanlarında olamasam da gönlüm onlarla birliktedir.”
Fatoş SARIKAYA/ MERSİN
Yoruma kapalı.