PİRHA- PSAKD Kadın Meclisi’nin Antalya’da gerçekleştirdiği çalıştayda konuşan Av. Şenal Sarıhan, Cumhuriyet tarihi boyunca kadınların verdiği mücadeleleri anlattı. Sarıhan, “68 kuşağının hak arayan kadınları, 90’lı yıllarda bu kez kendi hakları için mücadele etmeye başladılar. Kadınlar kendi hakları için beklemediler ve mücadele ettiler” dedi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Kadın Meclisi tarafından 5-6-7 Kasım’da Antalya’da gerçekleştirilen çalıştaya katılan Av. Şenal Saruhan ‘Kadın, Laiklik ve Cumhuriyet’ başlıklı seminer verdi.
Türkiye’deki kadınların büyük mücadeleler ve bedellerle haklar kazandığını belirten Sarıhan, tarihte yaşanan faşist darbelerin kadınların üzerinde iki kat baskıya neden olduğunu vurguladı. Darbelere ve siyasi tüm olumsuzluklara rağmen özellikle 90’lı yıllardan itibaren kadınların hakları için büyük mücadeleler verdiğini de aktaran Sarıhan, laikliğin kadın hakları açısından önemli bir ilke olduğunun da altını çizdi.
“TARİHTE KADINLAR DİRENDİLER VE KISMEN DE OLSA HAKLARINI ALDILAR”
Devletlerin laik olması gerektiğini ifade eden Sarıhan, laikliğin esas olarak kadınların yararına olduğunu ifade etti. Dinlerin, özellikle de islam dininin kadınları aşağıladığını ve ikinci sınıf gören bir anlayışı empoze ettiğini belirten Sarıhan, “Eğer bir iktidar dini esaslar üzerine oluşur ve gelişirse, o zaman kadının ikincilliği kabul edilmiş olur. Bunun değiştirilmesi için çaba gösterildi. Bu çabanın tarihi 1945’lere kadar gidiyor. 1945’e kadar kadınların toplumsal yaşam içinde var olması konusunda mevcut iktidarların da bir çabası oldu. Ama çok yetersiz kaldı. Hemen anımsayalım, 1934’te bir Mediye Muhittin ve arkadaşlarının bir kadın partisi kurmak için girişimleri vardı. Kadın partisi kurulmasına izin verilmedi. Niye verilmedi? Çünkü kadınların parti kurulabilmesinin anayasada dayanağı yoktu. Anayasada değişiklik yapmak zor bir iş değildi. Cumhuriyet hükümeti anayasa değişikliği konusunda ‘zamansız’ olur diyerek yapmadı. Kadınların aynı tarihlerde, önemli mitingleri, yürüyüşleri oldu. Siyasi hakları için 1934-35 yıllarında direnişler oldu. Kadınlar, muhtar olmak, siyasi yaşamın içinde olabilmek, belediye meclislerinde görev alabilmek gibi haklar için direndiler. Ve bu çabalarla birlikte, kadınların siyasette var olmalarının önü kısmen açılmış gibi oldu” şeklinde konuştu.
“DARBELER YAPILARAK, DİN ÜZERİNDEN TOPLUM SUSTURULMAYA ÇALIŞILDI”
Türkiye’de 1950’de yaşanan iktidar değişikliği ile birlikte laiklik konusunda da gerilemelerin yaşandığını ve dine dayalı bir siyasi yapı oluşturulduğunu söyleyen Sarıhan sözlerine şu şekilde devam etti:
“1950’de dini referans alan bir hükümet geldi başa. Sonra 12 Mart 1971 ve daha sonra 12 Eylül faşist darbesi yaşandı. Her ikisi de darbeci güçler tarafından, siyasete dini alet ederek, toplumun yeniden pasifleştirilmeye, susturulmaya çalışıldığı dönemlerdir. Topluma yapılan her baskı kadınlar üzerinde iki kez baskı oluşturuyor. Kadınlar o dönemde daha çok baskıyla, daha çok geri gidişle karşılaştılar. 80’li yıllardan 90’lı yıllara doğru giderken, 68 kuşağımız vardı birde. Bizim mücadeleci bir kuşağımızdır. Ben de o kuşağın bir insanı olmakla övünüyorum. 68 kuşağı bütün bu gerici hareketlere karşı direnç gösteren, hem emperyalizme karşı hem anti laik uygulamalara karşı mücadele yürüttü. 68 ve 78 baskılanmasında o dönemin hak arayan kadınları, bu kez kendi hakları için mücadele etmeye başladılar. Devrimci hareketler her şeyi devrimden sonraya bırakmak istiyor. Bu yanlıştır. Kadınlar kendi hakları için beklemediler ve mücadele ettiler.”
“90’LI YILLAR, KADINLARIN HER ALANDA ÖRGÜTLENDİĞİ DÖNEMİ İFADE EDER”
80’li yılların kadınların önce evlerde örgütlendiği sonra derneklerde, meslek örgütlerinde örgütlendiği dönemler olduğu bilgisini veren Av. Şenal Sarıhan, “O yıllar, kadının insan hakları taleplerini yoğunlaştırdığı dönemlerdir. 90’lı yıllarda aydınlar öldürüldü, toplu katliamlar oldu. Maraşlar, Çorumlar, Sivaslar yaşandı. Uğur Mumcu, Muammer Aksoy katledildi. Ben o sırada Çağdaş Hukukçular Derneği genel başkanıydım. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nden Emel Sungur arkadaşımız bana telefon etti. Dedi ki, bu yıl PSAKD Kadın Kolları olarak farklı bir şey yapalım. Çünkü bu demokrasi talebi içinde kadın vurgusu çok öne çıkmıyor, ayrıca gerici bir örgütlenme giderek tırmanıyor, hep birlikte bir şeyler yapalım, dedi. Ben de kadın komisyonumuzla bu konuyu görüşeceğiz sizin önerinizi oraya götüreceğim, dedim. Sonrasında bir yürüyüş ya da miting yapma fikri ortaya çıktı.
Şeriata karşı bir yürüyüş yapalım, dedik. Toplantıya gittik. Toplantıda bu fikir çok beğenildi ama gücümüz ne diye sorguladık ama geri durmadık. PSAKD ile birlikte bu işin öncülüğünü yaptık. Türkiye’de ilk defa şeriata karşı 50 bin kadının katıldığı kadın mitingi gerçekleştirdik” dedi.
Cebrail ARSLAN/ANTALYA
Yoruma kapalı.