PİRHA – Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren Gülsün Karababa’nın ağabeyi Hüseyin Karababa, talep ve bilgisi dışında Anayasa Mahkemesine tazminat başvurusu yapılması sebebiyle Av. Necati Yılmaz ve Şenal Sarıhan hakkında geçen günlerde suç duyurusunda bulundu. İddialara cevap veren Av. Şenal Sarıhan, davanın her aşamasından ailelerin haberdar olduğunu belirtti.
2 Temmuz 1993’te yapılan Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren Gülsün Karababa’nın ağabeyi Hüseyin Karababa, Avukat Necati Yılmaz ile Şenal Sarıhan hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
“Görevi kötüye kullanma” iddiasıyla suç duyurusunda bulunan Hüseyin Karababa, kardeşinin katledilmesi üzerine açılan ceza soruşturması ve devamındaki davayı takip etmek üzere Necati Yılmaz’a vekalet verdiğini vurguladı. Karababa, Av. Yılmaz’ın, bir süre sonrasında davayı Av. Sarıhan’a ilettiğini belirtti. Avukat Şenal Sarıhan’ın ise dava kapsamında aileler adına tazminat başvurusunda bulunduğunu söyleyen Karababa, bu sebeple rahatsızlık duyduğunu ifade etti. Hüseyin Karababa, aile bireylerinden Deniz Karababa’nın da aynı gerekçelerle suç duyurusunda bulunacağının altını çizdi.
Av. Şenal Sarıhan konuya ilişkin PİRHA’ya konuştu.
“1993’TE SÖZCÜ AVUKATLARDAN BİRİ OLARAK GÖREVLENDİRİLDİM”
Katliam yaşandığı zaman Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı altında oluşturulan müdahil avukat grubunda sözcü avukatlardan biri olarak görevlendirildiğini hatırlatan Şenal Sarıhan, “1993 yılında ortaya çıkan bu katliam sonrasında ben o sırada Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı olarak görev yapıyordum. Baroların hemen hemen bütünü, bizim derneğimiz aynı zamanda siyasi partilerin avukatları ve her birimiz bu katliam karşısında insanlığa karşı işlenmiş bir suçun var olduğu, aynı zamanda orada atılan ‘Cumhuriyet burada kuruldu burada yıkılacak’ sloganları yönünden de Türkiye Cumhuriyeti aleyhine de bir eylem olduğu gerekçesiyle bu davada taraf olmak istedi, yananların ailelerinin yanında olmak istedi ve bütün bu gruplar birleştik. Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı altında, birliğin bünyesi içinde bir müdahil avukat grubu oluşturuldu. Ben o dönemde yaptığım görev nedeniyle sözcü avukatlardan biri olarak görevlendirildim” dedi.
“KARABABA AİLESİNİN BANA DOĞRUDAN VERİLMİŞ VEKALETLERİ VAR”
Vekaletleri aldıktan sonra isteyenlere vekaletlerin tevkil edilmesi için, ailelere bir kolaylık olsun diye Necati Yılmaz’a sorumluluk verildiğini belirten Sarıhan, “Necati Yılmaz arkadaşımız o tarihte bir demokratik kitle örgütü başkanıydı. Türkiye Barolar Birliğinden Sayın Önder Sav’ın ve hepimizin de hazır bulunduğu arkadaş topluluğu içinde vekaletlerin alınması ve vekaletleri aldıktan sonra isteyenlere vekaletlerin tevkil edilmesi için ailelere bir kolaylık olsun diye, aileler yorulmasınlar diye Necati Yılmaz arkadaşımıza sorumluluk verildi. Hatırladığım kadarıyla 300 veya 600’e kadar tevkil verildi. Ben de tevkil verilenlerden biriyim. Ayrıca bana verilmiş bireysel vekaletler de var. Özellikle Karababa ailesinin ve diğer aile bütün bireylerinin bende doğrudan verilmiş vekaletleri de var” diye konuştu.
“KARABABA, BENİM O DAVADA AVUKAT OLDUĞUMU BİLİYORDU”
Bu davanın 1993 yılından bu yana sürdüğünün altını çizen Sarıhan, ailelerin her aşamada bilgi sahibi olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Yargılamada yani ilk yakalananlar yönünden yargılama 2002 yılı itibariyle sonuçlandı. Cafer Erçakmak ve arkadaşları diye devam eden dava ikinci dava olarak devam etti ve bu davanın bitiminden sonra yine o tarihte Karababa benim o davada avukat olduğumu kendilerinin ve bütün ailesinin avukatı olduğumun bilgisi içindeydi. Biz önce Türk hukuk sistemine göre Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurmak gerektiği için Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin önderliğinde ailelere çıkardığı çağırılarla, bir toplu vekaletle biz bu işleri sürdürmeye çalıştık. Bütün ailelerin her aşamada bilgileri oldu. Sayın Karababa’nın da bu konuda bilgisi oldu. 20 yıllık süre dolmaya yakın insanlığa karşı işlenmiş suçlardan zaman aşımı olmaz diyerek Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk.”
“ANAYASA MAHKEMESİ’NE BAŞVURMADAN ÖNCE İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ’NE GİTMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL”
Şenal Sarıhan, Hüseyin Karababa’nın İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapmadığı yönündeki iddialarına şu cevabı verdi:
“Karababa’nın size yaptığı açıklamada benim böyle bir başvurum olmadığından söz ediliyor bu tamamen zaman aşımı sorunun insanlığa karşı işlenmiş suçlarda olmayacağı, yaşam hakkımızın ihlal edildiği 2’nci bir davamız daha oldu, 3 aşamada yürüyen dava. Bu onunla ilgili de uzayan yargılamada başvuruda bulunduk. Çünkü 30 yıla yaklaşmış oldu biliyorsunuz yakın zamanda da bitti. Hukuken Anayasa Mahkemesi’ne başvurmadan önce bizim İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmemiz mümkün değil, bugünkü kurallar bunlar.”
“BEN BU DAVANIN GÖNÜLLÜ AVUKATIYIM”
Sarıhan, tazminat istendiği iddiasına ise şu yanıtı verdi:
“Tazminat ailelerin mağduriyeti sebebiyle ortaya çıkan bir durum, yoksa ölüm karşılığı olan değil, onu zaten aldılar. O davada benim hiçbir rolüm de yok. O vakit bir grup arkadaşımıza yine görev verildi ve Sivas İdari Yargıya başvuruldu, oradan tazminatlara hükmedildi ve o tazminatları o ailelere, o dönemdeki avukat arkadaşlarımız tarafından dağıtıldı. Ben ceza davasında sorumluluk alan arkadaşlardan biriydim ve bildiğiniz gibi bunu utanarak söylüyorum ama toplu davaların da kaderi budur. Ben 32 yıldır bu davayı takip ediyorum. Neredeyse bu davayı yürüten tek kişiyim. O tarihten bu tarihe bunu bir sorumlulukla, hem insanlığa karşı duyduğum bir sorumlulukla, hem ülkeme karşı duyduğum sorumlulukla hem de adalete karşı olan görevim sebebiyle sürdürüyorum. Bugün Hüseyin Karababa’nın mücadele etmesi gereken başka yerler varken benimle tartışmaya girmesini doğru bulmuyorum. Adeta benim bir tazminat peşinde olduğumu söylüyor. Herkes bilir ki ben bu davanın gönüllü avukatıyım. Gönüllülüğün ne anlama geldiğini burada anlatmaktan da utanırım.”
“UTANILACAK YA DA HUKUKA AYKIRI HERHANGİ BİR EYLEMİM OLMADI”
Hüseyin Karababa’nın iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunan Şenal Sarıhan, “İlginç olan yıllardır biz Karababa’yla aynı mahkemelerde görev yapıyoruz. Geliyor, katılıyor sonuç olarak. Muratların olduğu (firari sanık Murat Songur ve Eren Ceylan) yeni biten davaya kadar, başından sonuna kadar ilk aşamalarda onu görmedim. Geçen yıl Karababa sürekli beni aşağılamaya, kamuoyu gözünde incitmeye, alçaltmaya çalıştı ve bu konuda benim de hakkımdır dava haklarımı kullanmak. Ben onların acılarına hürmet ederek bugüne kadar bunu yapmadım. 1 yıl önce bu arkadaşın vekaletinden ve ailenin de vekaletinden çekildim. Çünkü bana karşı bir güven sorunu varsa ben artık orada duramazdım ve ayrıldım. Şimdi kalkıp, 1 yıl değil 32 yıl sonra kalkıp da bizim bilgimiz dışında şöyle olmuş, böyle olmuş demek doğru değil. Bugün bütün ailelerin bilgisi içindedir, her şey Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin bilgisi dahilindedir. Bu davanın sorumluluğunu almaya hazır olan bütün meslektaşlarımın da bilgisi vardır. Bu konuda utanılacak ya da hukuka aykırı herhangi bir eylem ve işlemim olmadığı inancındayım. Yine de onların acılarına saygı duyarım bu başka bir meseledir” diye ekledi.
Av. Necati Yılmaz ise Hüseyin Karababa’nın kendisi hakkında suç duyurusunda bulunmasına ilişkin herhangi bir açıklama yapmayacağını belirtti.
Buse Nehir Demir-Cebrail ARSLAN/ANKARA
İLGİLİ HABERLER:
Hüseyin Karababa’dan, Av. Necati Yılmaz ve Şenal Sarıhan hakkında suç duyurusu!
Yoruma kapalı.