Karar Hükmünde Kararname ile kapatılan Özgür Gündem Gazetesi’nin Yayın Danışma Kurulu üyesi olduğu için tutuklanan ve 133 gün cezaevinde tutulduktan sonra önceki gün tahliye edilen yazar Aslı Erdoğan, ilk gününü annesiyle birlikte geçirdi. Aslı Erdoğan, tutuklanmasını da, tahliye edilmesini de bir “şok” olarak tanımladı.
“BİR BALTAYLA KESİLMİŞ GİBİ…”
Dihaber’den Yasin Kobulan’a Konuşan Aslı Erdoğan, gözaltına alındığı anın şokunu da tahliye edildikten sonra yaşamaya başladığını ifade ederek, “Daha o ilk şoku hazmedemediğimi gece rüyalarımdan anlıyorum. Gözaltı rüyalarını yeni görmeye başladım. Bir anda balta ile kesilmiş gibi seni hayatından koparıyorlar ve bir daha ne zaman geri döneceğinizi bilmiyorsunuz” dedi.
“NE ZAMAN ÇIKACAĞINI BİLEMEMEK”
Erdoğan, “Her şeyi bırakıyordum. Türkiye’den gidiyordum. Veda yazımı da yaz sonuna planlamıştım. Artık her şeyimle kendimi edebiyata verecektim” dedi. Aslı Erdoğan, tutuklanmanın en korkunç yanının “ne zaman çıkacağını bilememek” olduğunu söyledi. Yazar Erdoğan, dışarda olmayı “dünyanın tüm güzellikleri, çirkinlikleri olduğu gibi geri geliyor” sözü ile değerlendirdi.
“BİR KAPI ŞAK DİYE KAPANIYOR”
Her ne kadar tahliye olsa da Aslı Erdoğan’ı en çok zorlayan da, 4 buçuk ayını birlikte geçirdiği koğuş arkadaşlarını cezaevi duvarları arasında bırakmak oldu. Aslı Erdoğan, bu durumu da “Çok zor. Ne zaman bir daha bir birimizi göreceğimizi bile bilmiyoruz. Bir kapı şak diye kapanıyor ve bir daha birbirinizi görmüyorsunuz” sözleriyle özetledi.
“GÖKYÜZÜNÜ VE DENİZİ ÖZLEDİM”
Cezaevinde en çok zorlandığı zamanın ilk bir iki hafta olduğunu dile getiren Erdoğan, dışarıda bıraktığı her şeyi çok özlediğini, ancak zaman geçtikçe gökyüzünü ve denizi özleme başladığını söyledi. Aslı Erdoğan, tutuklanmadan öncede denizi pek sevmediğini ancak Cezaevi’nin televizyonda denizi gördüğünde bile gözyaşlarının dolduğunu ifade etti.
“BİR ANI…”
Aslı Erdoğan, mahkemeye geldiği sırada yaşadığı bir anını şu sözlerle anlattı: “Gardiyanlardan biri tıkır tıkır tıkır gözlerimin önünden geçince manikürlü elleri dikkatimi çekti. Öyle olabilmeyi özlemişim. Gardiyanların da bir yerde mahkumlara üstünlüğüdür bir yerde yaptıkları manikür ve makyajları. Kokularla girerler koğuşa ve bakın ‘Sizin sahip olmadığınız şeylere sahibiz’ derler. Bir anda acıttı içimi o topuklu ayakkabıyı giyememek. Hiç giymemiş olsam bile yasaklandı ya o, maniküre de özel bir düşkünlüğüm yok, ama o an topuklu ayakkabı sesi karşısında kıskançlık tuttu beni. Çok basit şeyler. Senden o kadar çok şey alınıyor ki.”
“SAVCI TUTUKLANMALI ÖNCE”
Aslı Erdoğan, yargılandığı davanın “çok tuhaf olduğunu” ifade ederek, sadece Özgür Gündem Gazetesi’nin Yayın Danışma Kurulu üyesi oldukları için tutuklandıklarını söyledi. Aslı Erdoğan, tamamıyla yasal bir durumun gayri resmi ilan edildiğini belirtti. Erdoğan, bir gazetenin kapatılması durumunda bile “örgüt yayını” olarak lanse edilemeyeceğini, hukuki olarak büyük bir problem olduğunu kaydederek, “Eğer örgüt yayını ise yayın izni veren savcının en başta örgüt üyeliğinden tutuklanması gerekiyor. Buna o zaman niye izin verdin. Azıcık hukuk bilen biri güler bu gerekçeye. Zaten her gazeteye dava açabilecekleri kadar, düşünce ifade özgürlüğünü kısıtlayabilecek bir sürü madde var zaten ellerinde. Bir gazeteyi boğmak istiyorsa Türkiye hukuku, zaten elinde onlarca araç var ve bunlar kullanımda” dedi.
“HUKUK MU SONUNDA DEVREYE GİRDİ ANLAMADIM”
Aslı Erdoğan, tahliye kararını beklemediğini de kaydetti. “Bu kararın verilmesinde neyin etkili olduğunu bilemiyorum” diyen Aslı Erdoğan, “Hukuk mu sonunda devreye girdi, yoksa sonradan siyaset mi devreye girdi anlamadım” dedi.
“Hiçbir zaman siyasi bir yazar olmadım” diyen Aslı Erdoğan, “Kürt meselesinde önce Kürtlerin konuşması gerekiyor” dedi.
“KÖTÜ BİR DÖNEM CEZAEVİNDE YATMAK İÇİN”
Bakırköy Kadın Cezaevi’nin diğer cezaevlerine göre baskıların daha az olduğunu ifade eden Aslı Erdoğan, 70 kadar siyasi tutuklunun bulunduğunu, bu tutuklulara da siyasi tutuklu denilmediğini “terör suçlusu” olarak tanımladığını söyledi. OHAL’in getirmiş olduğu kısıtlamaların Bakırköy Kadın Cezaevinde de uygulandığını dile getiren Aslı Erdoğan, “Her an sevkler söz konusu. Kötü bir dönem cezaevinde yatmak için. 6 ay öncesine kadar daha da sert. Bir 12 Eylül dönemi değil ama yine kötü bir dönem yatmak için” diye konuştu.
“ÇOK ENDİŞELİ VERİCİ BİR SÜREÇ”
Aslı Erdoğan, yaşanan siyasal süreci cezaevinde “derin bir endişe” ile izlediklerini söyledi. Aslı Erdoğan, “Saat 8’de televizyon açılırdı. O hafta patlama oldu mu zaten tahliyeler duruyordu. Karardıkça karardı Türkiye. Derin bir endişe ile izliyorduk. Çok endişe verici bir süreç. Sonucu ne olacağını anlayamadığımız bir süreç. Ben yönetiyor olsaydım Türkiye’yi normalleşme üzerine, herkes ile uzlaşma üzerine kurardım politikaları” dedi.
“DAYANIŞMA OLMASAYDI BELKİ DAHA DA İÇERDEYDİM”
Dışarıdaki dayanışma eylemlerine dair ise Aslı Erdoğan, kampanyaları ve destek eylemlerini daha çok gelen kartlardan öğrendiğini dile getirerek, “Yeni Zelanda, Suudi Arabistan’dan destekler geliyordu. Ama Aslı Erdoğan ceza almalı diyenleri de gördüm. Seninle ilgili konuşuyorlar ama bir cevap hakkın yok. Bu dayanışma olmasaydı ve belki daha da çok tutarlardı” sözleri ile değerlendirdi.
“KİTABIMIN EKSİK KALAN BÖLÜMÜNÜ DEVLET TAMAMLADI”
Aslı Erdoğan’ın okuyucularına da bir sürprizi var. Cezaevine girmeden önce basıma hazırladığı kitabının anlaşmalı olduğu yayınevi tarafından basılmadığını hatırlatarak, “Mart’tan beri kitap hazır. Biri denemeler, biri hikayeler. Şimdi onları tamamlayacağım ama ciddi bir roman yazmak için elimde çok malzeme var. Epey önce başladığım bir roman var. Cezaevi romanı diyemem, bir evlilik romanı. Ana karakteri Amerikalı biri ile evli bir araştırmacı yazar. Edebiyat üzerine doktora tezi yazıyor. Bu kadının geçmişinde kısa bir cezaevi deneyimi var. Ama çok karanlık bir delik bu. Adamın giremediği tek yer kadının hayatında o cezaevi süreci. Kadın anlatmıyor ama adamın beklediği ise işkence gibi şeyler. Ne bir aşk acısı ne de kadının beklediği bir erkek. Böyle bir hikayenin içerisinde 4-5 aylık bir cezaevi süreci var. O bölümü de yazamadım bir türlü. Sanki tam oturdu yerine. Ta yıllar önce kurduğum bir hikaye. Onu daha çok DHKP-C gibi bir koğuşta düşünmüştüm ama. Birden bire devlet bana romanımdaki eksik noktayı tak diye verdi. Tuhaftır romanda kurduğum sahne bizzat o cezaevinde yaşanmış” diye konuştu.
Aslı Erdoğan, cezaevinde yeni bir hikayeye başladığını belirterek, PKK davasından cezaevi yatan 6 kadının, cezaevinden tahliye edilmeleri ardından bölgeye yolculuklarını konu aldığını söyledi. Aslı Erdoğan, kitabını “İstanbul’dan başlayıp, Van’a giden bir yolculuk” sözüyle özetledi.
Yoruma kapalı.