PİRHA – Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın(HBVAKV) düzenlediği 13. Hızırşah Festivali kapsamında Aşık Veysel’i anma programı yapıldı.
UNESCO tarafından 2023 yılının “Aşık Veysel yılı” ilan edilmesinin ardından Hızırşah etkinliklerinde de Veysel’in hayat hikayesine yer verildi.
Festivalin 2. gününde, Aşık Veysel ile ilgili sunum yapılmasının ardından birçok müzisyen tarafından Veysel’in eserleri seslendirildi.
Hüseyin Çoban, Aşık Veysel’in yaşamına ilişkin yaptığı sunumda, “Aşık Veysel’i anlatmak için türküyü bilmek, türküleri anlamak gerekiyor” dedi. Çoban, ayrıca Veysel için kaleme alınmış şu şiiri de okudu:
Bu güzel insanı nasıl anlatsam,
Sevgi bahçesinde güllerde Veysel.
Ne yalan söylesem ne yanlış katsam,
Yalın Türkçesiyle dillerde Veysel.
Sivrialanın mor menekşe gülünden,
Yunus tutmuş sanki onun elinden,
Hacı Bektaş, Pir Sultan’ın yolundan,
Hakk’a niyaz eden kullarda Veysel.
ALEVİ BEKTAŞİ TEKKELERİNİN AŞIK VEYSEL’E KATKISI!
Hüseyin Çoban, Aşık Veysel’in, Sivrialan köyüne yakın olan Mustafa Abdal Tekkesi’nde sanat eğitimine başladığını belirterek şunları kaydetti:
“Veysel’in, ilk sazını almasındaki maksat şudur: Köy derneklerinde, düğünlerinde, odalarında türkü söyler, saz çalar ve geçimini sağlar. Çünkü fukara Anadolu çocuğu ve kör bir çocuk; yoksa hayata nasıl tutunur! İşte bu noktada karamsarlık da hâkim olur. Karamsarlık hâkim olur ancak Veysel, azim ve cesareti de bırakmaz. Hem ana hem babadaki bu karamsarlıktan çıkarak Aşık Veysel’in toplum hayatında parlamasına bir ‘efsane’ diyebiliriz. Bu çok önemli. Çünkü bu efsanenin oluşmasında Veysel’in yaşadığı çevre, Alevi Bektaşi inanç ögeleri ve Alevi Bektaşi tekkelerinin katkısı, ayrıca 1931 Sivas Aşıklar Bayramı en büyük etkendir. Aşık Veysel’in yetiştiği topraklarda bu maya var zaten.
Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Emlek bölgesi Agahi Kenter babası, Ali İzzettin’i, Devrani’si ve Aşık Veli’si… Bunlar Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet sonrası yetişmiş halk ozanlardır. Veysel de bunlardan etkilenir.
Gönül sofrasını açmış erenler,
Nerede pişip yanmış karası yoktur.
Bu nasıl bir tarz var mı görenler,
Kilosu gramı darası yoktur.
Aşkın deryasına girip yüzenler,
Karanlıkta kördüğümü çözerler.
Sır içinde iki cihanı gezerler,
Gecesi gündüzü sırası yoktur.
1931 aşıklar bayramına kadar Veysel’in kendi şiiri ve bestesi yoktur. Yani 39 yaşına kadar Veysel’in dili çözülmemiştir. Halk deyimiyle Aşıklar Bayramına çağırırken de her ozan kendi demesini söyler. Aşık Veysel usta malı türkülerini söyler. Söylediği türkülerden bir tanesi de şudur:
Mecnunum Leylamı gördüm,
Bir kere de baktı geçti
Ne sordum ne de söyledi,
Kaşlarını yıktı geçti.
Veysel, Aşıklar Bayramında gelecekteki kişilik hayalini de yüksek oranda kurmaya başlar artık. Aşık Veysel’in bu hayali, kafasındaki hedeflere ulaşmak için önemli bir etkendir. Çünkü fukara ve kör Veysel artık kendine bir hedef koymuştur. Anadolu halk kültürünün, türkülerin kendi uğraşı içerisinde bir noktayı yakalayacağına da inancını tam sağlamıştır. Halk kültürünün bozulmamış bu temsilcisi, gözleri görmeyen Veysel, sonrasında Ankara’da halk evine düşer. Halkevinde aydınlar tarafından baş tacı edilir.”
Yapılan sunumun ardından Cihan Yıldız ve Özcan Parlaktaş, Aşık Veysel’in birbirinden güzel eserlerini seslendirdi.
Cebrail ARSLAN/MUĞLA
Yoruma kapalı.