PİRHA – 70 yaşındaki Aşık Kul Turabi, bağlama ve kemanıyla zakirlik yapmaya devam ediyor. Küçük yaşta baba ve dedesiyle cemlerde yer alan Kul Turabi “Henüz piştim diyemem. Çok kaynadım ancak daha pişemedim” diyerek aşıklık geleneğinin bir sınırının olmadığına da vurgu yapıyor.
Sivas’ın Yıldızeli ilçesi Salıçal köyünden Ankara’ya gelip yerleşen Aşık Kul Turabi, uzun yıllarını doğup büyüdüğü topraklara hasretlik çekerek geçirir. Özlem o kadar yoğundur ki günlerden bir gün Ankara sokaklarında yürürken aldığı kete kokusu dahi Kul Turabi’de hüzne sebep olur.
Birçok bestesinin odağında yurt özlemi ve yitirilen değerleri öne çıkaran Kul Turabi, köyü ile özdeşleşen o kete kokusuna ise şu dörtlüğü yazıp sazıyla seslendiriyor:
“Ayrı kaldık baba yurdundan sıladan
Hasret kokusu da ne güzel geldi
Terk eyledim vatanımdan yurdumdan oy oy
Katmerin kokusu da ne güzel geldi.”
BABA VE DEDESİYLE BİRLİKTE CEMLERDE YERİNİ ALDI!
Asıl ismi Turabi Pektaş olan Aşık Kul Turabi, ‘Kul’ mahlasını dedesi Hasan Derviş’ten aldığını belirtti. Babasının da aşıklık geleneğinin sürdürücüsü olduğunu söyleyen Kul Turabi, “Babam da saz ve keman çalardı. Üçümüz beraber ceme oturuyorduk. Ben 14 yaşında, babam 40 yaşında, dedem de 70’e doğru yaşlarındaydı. Günlerden bir gün dedem bana bir ad (mahlas) koymak istedi. ‘Derviş Kul Turabi’ ismini verdi. Sonrasında bu uzun geldiği için sadece ‘Kul Turabi’ kaldı. O zamandan bu yana Yıldızeli ilçesi Sarıçal (Çerdiğin) köyünde bayağı bir yaşam sürdük. Bu yıllar içerisinde Aşık Veysel babanın yanına da gittim. Mahsuni Şerif, İsmail Daimi, Davut Sulari gibi isimlerin yanında çok oturup çaldım. O isimlerin her birinden bir şeyler aldım” diye belirtti.
AŞIK OMMANİ’NİN ARDILI!
Aşık Kul Turabi, bağlama ile ilk tanışıklığının 8 yaşında başladığını ancak 14 yaşına kadar hiç ezgi söylemediğini de aktardı. 14 Yaşından sonra kimi bestelerini düzenleyip seslendirmeye başlayan Kul Turabi, “Kemanı ise son 12 yıldır çalmaktayım. Köyümüzde kemanı bir tek babam çalardı. Ben de tıpkı kemanı babam gibi aşağı doğru tutarak çalmaktayım. Ancak babam Aşık Ommani’nin söyleyişi daha dertliydi” dedi.
“KENTTE CEM HİZMETLERİNDEN UZAK KALDIM”
1983 yılında Ankara’ya gelip uzun yıllar kapıcılık yaptığını söyleyen Kul Turabi, 9 senenin ardından yeniden bir göç yoluna düşer. Sonrasında ailecek Tekirdağ’a yerleştiklerini anlatan Kul Turabi, 14 yıllık serüvenin ardından emekli olup yeniden Ankara’ya döner. Çok sayıda aşık ve ozanın yaşam sürdüğü Ankara’da OZAN-DER’e de üye olan Kul Turabi, sözlerine şu cümlelerle devam etti:
“Ankara’ya geldikten sonra Halk Ozanları Derneği’ne üye oldum. Ancak Ankara’ya geldikten sonra inanç adına yaptığım hizmetler hep arka planda kaldı. Her şey değişti. Bu durum bende dert oldu. Bunu da müziğime yansıttım;
‘Kul Turabi gayrı intizar eyleme
Bir yaralı gibi boynunu bükme
Seyranbağları’nda çok dertli ötme
Yaralıyım yaralı, elleme…”
“ÇOK KAYNADIM ANCAK DAHA PİŞMEDİM!”
Aşık Kul Turabi, eskisi gibi yoğun olmasa da kimi zamanlar ihtiyaç duyulması durumunda zakirlik yaptığını belirtti. Ancak zakirliğin önemli bir hizmet olduğunun altını çizen Kul Turabi, zakir olabilmenin özüne ise şu sözlerle değindi:
“Cemi yürüten asıl zakirdir. Dede sade bir dua eder ama her şeyi zakir çevirir. Hizmetçiyi çağıran, çerağ uyandıran, deyiş ve mersiye söyleyen hep zakirdir. Zakir olmayınca dede cem süremez. Gerçek manada bir zakir, 12 hizmeti iyi yürütmesi lazım. Biz şu an aşığın olmadığı yerde zakirlik yapıyoruz. Ben daha çok ozanlığa hizmet ediyorum. Aslında benimki tam ozanlık da değil. Ben halen bir ozan olmuş değilim, çünkü ozanlar halka daha çok örnek olurlar, ancak biz henüz tam anlamıyla ozan olamadık. Ozan olmak herkese de nasip olmuyor. Mahsuni babadan sonra ozanlık da eğildi. Bizim yaptığımız ise ozan kültürünü yürütmek…”
“Kul Turabi bu yolda nasıl pişti?” sorumuza ise “Toplumdaki değerli insanlarla oturarak” cevabını verdi. Turabi Pektaş, sözlerini “Henüz piştim demem. Çok kaynadım ancak daha pişmedim” diyerek noktaladı.
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.