PİRHA- Cumartesi Anneleri, 39 yıl önce gözaltında kaybedilen Hüseyin Morsümbül’ün akıbetini sordu. 36 yıl oğluna kavuşmak için mücadele eden ve 3 yıl önce hayatını kaybeden Fatma Morsümbül’ün vasiyeti üzerine mezar taşına “Yıllarca Galatasaray’a oğlum Hüseyin ile buluşmanın hayaliyle geldim. Bizi söküp atmak istediler, copladılar, yerlerde sürükleyip gözaltına aldılar, vazgeçmedik” yazıldığı belirtildi.
HABERİN VİDEOSU
Cumartesi Anneleri 757 haftadır abluka altında kayıplarının akıbetini sormaya devam ediyor. Bu hafta da İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin Beyoğlu’nda bulunan binası önünde toplanan Cumartesi Anneleri 39 yıl önce gözaltında kaybedilen Hüseyin Morsümbül’ün akıbetini sordu.
Kayıpların fotoğraflarının ve kırmızı karanfillerin taşındığı eyleme bu hafta HDP Milletvekilleri Oya Ersoy, Ahmet Şık ve Ömer Öcalan katıldı.
Basın açıklamasını okuyan gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun, “Hüseyin Morsümbül’ü unutmadık” diyerek Hüseyin Morsümül dosyası hakkında şu bilgileri paylaştı:
DOSYADA ETKİN BİR SORUŞTURMA YÜRÜTÜLMEDİ
“12 Eylül askeri darbesinin ardından, 18 Eylül 1980 akşamı Morsümbül ailesinin Bingöl’deki evi asker ve polisler tarafından basıldı. Bingöl Lisesi’nde öğrenci olan çocukları Hüseyin gözaltına alındı. ‘Oğlumu nereye götürüyorsunuz’ diyen annesine ‘ifadesi alınacak, kısa bir süre sonra gelir’ denildi.
Hüseyin geri gelmeyince ailesi Bingöl Askeri Tugay Komutanlığına gitti. Ancak kendilerine ‘Bizde yok’ cevabı verildi. Aile arayışını sürdürünce Hüseyin’in yüksek güvenlik önlemleri ile korunan taburdan kaçtığı söylendi. Oğullarını aramaya devam eden anne ve baba gözaltına alındı. Baba Hanefi Morsümbül ağır işkence gördü. Fatma ve Hanefi Morsümbül askeri savcılığa giderek ifade verdi, sorumlular hakkında şikayetçi oldu ama Hüseyin’in kaybedilmesiyle ilgili hiçbir işlem yapılmadı.
İHD avukatının 2011 yılında yaptığı suç duyurusu ile Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı yeni bir soruşturma başlattı. Hüseyin Morsümbül’ün gözaltında kaybedildiği dönemde görevli dokuz personelin listesi, adresleri ve irtibat bilgileri savcılığa ulaştı. Soruşturma kapsamında savcıya ifade veren dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Coşkun Kıvrak, olay tarihinde izinli olduğunu, izin dönüşü masasına isimsiz bir ihbar mektubu bırakıldığını, mektupta Hüseyin Morsümbül’ün gözaltında astsubaylarca dövülerek öldürüldükten sonra alay komutanı ve astsubaylar tarafından arabaya konularak götürüldüğünün yazılı olduğunu söyledi.
Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı derinleştirme görevini yerine getirmedi. Olayın üzerinden uzun zaman geçmesi nedeniyle dava açmayı gerektirecek yeterli delil elde edilemediği gerekçesi ile ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ verdi. 20 Ekim 2015 tarihinde bu karar için Bingöl Sulh Ceza Hakimliğine yapılan itiraz ise henüz sonuçlanmadı.”
MEZAR TAŞINA VERDİĞİ MÜCADELE YAZILDI
Hüseyin Morsümbül’ün kaybedilmesinden dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Çoşkun Kıvrak, Bingöl İl Alay Komutanı Beşir Akın, Bingöl Jandarma Komutanlığında görev yapan amir ve personeller ile 12 Eylül darbesinin tüm aktörlerinin sorumlu olduğunu vurgulayan Tosun, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Üç yıl önce aramızdan ayrılan Fatma Morsümbül 36 yıl oğluna ulaşmak için mücadele etti. Vasiyeti üzerine mezar taşına ‘Yıllarca Galatasaray’a oğlum Hüseyin ile buluşmanın hayaliyle geldim. Bizi söküp atmak istediler, copladılar, yerlerde sürükleyip gözaltına aldılar, vazgeçmedik’ yazıldı. Arkadaşımız Fatma Morsümbül’ün bıraktığı yerden gözaltında kaybedilen oğlunun akıbetinin açıklanmasını istiyoruz!
FATMA ANANIN DAVASINI BEN SÜRDÜRECEĞİM
Morsümbül ailesi adına seslenen Ayten Morsümbül “Fatma Ana yok ama ben buradayım. Onun davasını, adalet arayışını ben sürdüreceğim. Sağ olduğum sürece buradayım. Hüseyin’i ben arayacağım, kemiklerini ben isteyeceğim. Onun yerine kemiklerini ben sırtımda taşıyacağım. Polis değil adalet istiyorum ben. Bu annelerin acıları yeter” dedi.
İHD avukatlarından Eren Keskin de “Coğrafyamız bir soykırım coğrafyası. 1915, 1938 ve 90’lar. Aslında yürütülen politikanın hepsi aynı ve devam etmekte” dedi. Morsümbül ailesinin ifade verdikleri ilk gündem beri bir dosya olduğu zannettiklerini kaydeden Keskin, aileye böyle bir dosyanın olmadığı bilgisinin verilmediğini ve ailenin gördükleri baskıdan dolayı göç etmek zorunda kaldıklarını belirtti.
“HÜSEYİN MORSÜMBÜL 2003’TE VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILMIŞ”
Davayla ilgili bilgi veren Keskin, önce 2011 yılında İçişleri Bakanlığına başvuru yaparak olayla ilgili bilgi istediklerini oradan savcılığa yönlendirildiklerini ve suç duyurusunda bulunduklarını ifade etti. Savcılıkta nüfus kayıtlarını incelerken Hüseyin Morsümbül’ün 2003 yılında vatandaşlıktan çıkarıldığını gördüklerini dile getiren Keskin, benzer dosyalarda ya kaçtı belgesi düzenleme ya da vatandaşlıktan çıkarma gibi işlemlerin yapıldığını ekledi.
“2015’TEN BU YANA CEVAP YOK”
2011 yılındaki başvurularından itibaren dosyanın 4 yıl savcılıkta kaldığını ve bu 4 yıl boyunca hiçbir araştırmanın yapılmadığını ve savcının ek kovuşturmaya gerek olmadığı kararı verdiğini kaydeden Keskin, “Savcının kovuşturmaya yer olmadığı kararındaki birkaç cümlesi önemliydi. Savcı diyor ki ‘İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı olmaz.’ Ama tabi ki Türkiye Cumhuriyeti devleti Birleşmiş Milletler zorla kaybetmelere karşı sözleşmeyi imzalamadığı için zaman aşımı maalesef ki uygulanıyor. Savcı sanırım zaman aşımı demeye utanıyor diyor ki ‘üzerinden çok uzun yıllar geçti artık bir delil bulmak mümkün değil.’ Bu karara itiraz ettik. 2015’ten bu yana hala bir cevap gelmedi.
“HÜSEYİN MORSÜMBÜL’Ü İŞKENCEDE ÖLDÜRDÜLER”
Hüseyin Morsümbül’ün tanıklarından Yaşar Dayanç’ın mektubu okundu. Mektupta şu ifadeler yer aldı:
“Hüseyin Morsümbül’ün ailesi Bingöl’de ağabeyimin evine 100 metre mesafede oturuyorlardı. Hüseyin Morsümbül’le aynı mahallede kalıyorduk, okul dağıldıktan sonra mahallede misket oyunu oynardık, futbol oynardık. Mahalle kavgalarında hep beraberdik. Hüseyin Morsümbül’le çocukluk ve gençlik hayallerimizi paylaştık…
Hüseyin 12 Eylül faşist askeri darbesinin ardından gözaltına alındı ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Bir mezarı bile olmadı. Ben de Ekim 1980’de Kiğı’da gözaltına alındım. Kiğı’da beş gün kaldıktan sonra beni askeri bir arabayla Bingöl jandarma kışlasına getirdiler, soğuk bir hücreye atılar. Bir gece 3-5 nöbetçisi olan asker hücrenin kapısını açtı gözlerim bağlıydı bana şöyle dedi ‘Hüseyin Morsümbül’ü işkencede öldürdüler;’ taş bağlayıp Murat suyuna mı atılar çukur kazıp yerin dibine mi gömdüler bilmiyorum! Ama öldürdüklerini çok iyi biliyorum!
“KIVRAK, HÜSEYİN SERTKAYA’NIN ÖLDÜRÜLMESİNDEN DE SORUMLU”
Ben kışladan cezaevine gittikten sonra ağabeyim cezaevinde ziyaretime gelince kendisine ‘Hüseyin’in ailesine söyle Hüseyin’i işkencede katletmişler’ dedim. O dönemde Bingöl jandarma kışlasında yüz başı rütbesinde olan Özel Harp Dairesi’nde görevli yüz başı Durmuş Coşkun Kıvrak Bingöl halkına çok acı çektirdi. Hüseyin Morsümbül’ün insanlık dışı işkencelerle öldürülmesinden ve daha sonra gözaltında kaybedilmesinden Durmuş Coşkun Kıvrak sorumludur. Kıvrak, Hüseyin Sertkaya’nın gözaltında işkence ile öldürülmesinden de sorumludur. Bingöl halkı buna tanıktır.
“EVLATLARI GELECEK DİYE BEKLER CUMARTESİ ANNELERİ”
2015 yılında Fatma anneyi ziyaret ettim. Kendi duygularını şu şekilde bana ifade etti ‘Kapı çalındığında acaba o mu duygusuyla kapıya koşuyordum! Her korna sesinde pencereden dışarıya bakıyordum! Her telefon çaldığında onun sesini duyabilirim duygusuyla telefonu alıyordum!’ Hep evlatları gelecek diye bekler bütün Cumartesi Anneleri. Ölümü hiç düşünmezler. Yıllar sonra ölüsüne bile razıyım duygusu başlar. Bir mezar taşı olsun mezarını koklayayım duygusu yakar insanı. Yine de ölümü kabul etmek istemezsin. Nasıl anlatayım dil bu acıyı tarif edemez ki.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.