Almanya’daki bir araştırmada, 18 bin 500 üyeyle en güçlü aşırı sağcı akımlardan olan ülkücülerin ülkedeki, azınlık grupları için büyük tehlike teşkil ettiği belirtildi. Raporda, ülkücülerin şiddet eğilimine dikkat çekildi.
Federal parlamentodaki beş partinin kasım ayında yasaklanması için kanun teklifi hazırladığı Almanya’daki Ülkücü Hareket’le ilgili yapılan araştırmada, çarpıcı tespitlere yer verildi. Hareketin ortaya çıkışı, gelişimi, ideolojisi, örgütlenmesi, tehlikesi ve genç kuşak göçmen kökenliler üzerindeki etkisinin incelendiği araştırmada, ülkücülerin ülkedeki azınlıklar için büyük bir tehdit oluşturduğu belirtildi.
Amerikan Yahudi Komitesi Berlin Direktörlüğü’nün Köln Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kemal Bozay’a yaptırdığı araştırmada ülkücüler, yaklaşık 18 bin 500 üye ile Almanya’daki en güçlü aşırı sağcı akımlardan biri olarak nitelendirildi.
Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre araştırmada, ülkücü ideolojinin “Yahudi düşmanlığı, ırkçılık ve azınlıklara duyulan nefret temelinde şekillendiği” kaydedilirken, Yahudiler, Kürtler, Aleviler, Hristiyanlar ve diğer azınlık grupları için de tehlike teşkil ettiği belirtildi.
CİNAYETE VARAN ÜLKÜCÜ SALDIRILAR
Amerikan Yahudi Komitesi’nin Berlin Direktörü Dr. Remko Leemhuis, “Araştırma, ülkücülerin toplumsal ortak yaşam için ne kadar büyük bir tehlike teşkil ettiğini ortaya koydu” diye yorumladı. “Yahudiler, Kürtler, Aleviler ve diğer azınlıklar bu antisemitik ve ırkçı ideoloji taraftarlarının tehdidi altında. Araştırmada da sıralanan, hem Türkiye hem de Almanya’da şiddetten cinayete varan ülkücü saldırılar, ne kadar büyük bir şiddet eğilimi bulunduğunu açık ve net biçimde ortaya koyuyor” dedi.
Araştırmada ülkücülerle Alman aşırı sağcılar arasındaki benzer veya ayrılan taraflara da değinildi. Araştırmayı yürüten ve Alman aşırı sağcılığı konusunda da çalışmaları bulunan Prof. Dr. Kemal Bozay’a göre Türk ve Alman aşırı sağcılığı arasında pek çok paralellik var. Bozay düşman sayılan gruplar ve örnek aldıkları motifler farklı olsa da her iki grubun çekirdeğindeki ideolojik temelin aynı olduğunu belirtiyor. Bozay, “Ayrıştıkları en önemli nokta ise dini koydukları yer. Alman aşırı sağcılar Yahudi temelleri nedeniyle Hristiyanlığı reddederken, Türk aşırı sağcılar, İslamı, Türk-İslam sentezi çerçevesinde öne çıkarıyor, vurguluyor” diye konuştu. Bozay, Almanya’daki aşırı sağ örgüt ve dernekleri hakkındaki yasağın uygulanmasını da talep etti.
Almanya’da halihazırda örgütlü olan en büyük ülkücü yapılanmaların başında 170 dernek ile Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu (ADÜTDF/Türk Federasyon) geliyor. Almanya istihbarat raporlarında ADÜTDF, MHP’nin dış yapılanması olarak niteleniyor ve ‘MHP’den gelen emir ve ona sadakat ile yönetildiği’ ifadesi yer alıyor. Onu 20 derneği ile Avrupa Türk İslam Kültür Dernekleri Birliği (ATIB) izliyor. Almanya’daki diğer bir örgütlenme olarak da Büyük Birlik Partisi’nin Avrupa örgütlenmesi olarak nitelenen Avrupa Türk Kültür Dernekleri Birliği (ATB) izliyor. Araştırmada, aşırı sağcı oluşumların, aidiyet sorusuyla karşı karşıya kalan Türkiye kökenli gençlerin yaşadığı kimlik sorunlarının “MHP’liler tarafından kötüye kullanıldığı ve gençlerin kendi aralarında birbirilerine karşı kışkırtılıp, nefret beslemeye yönlendirildikleri” belirtildi. Bozay, bu durumun Erdoğan hükümeti iktidarı döneminde devlet çizgisi olduğunu ve bu sayede aşırı sağcı oluşumların kendine yeni taraftarlar kazandığını tespit ettiklerini dile getirdi.
Almanya’da Anayasayı Koruma Teşkilatı, son raporunda, ülkücü yapılanmalar dışında ülkede 2 bin 800 kadar ideolojik açıdan ülkücü ancak örgütsüz bir grubun daha bulunduğunu belirtiyor. Bu grubun internet üzerinden ‘turancılık’ ideolojisi ve ‘üstün Türk ırkı’ propagandası yaydığı, başta Kürtler, Ermeniler, Yunanlar, Yahudiler ve ABD’liler gelmek üzere düşman gruplar da tanımladığı belirtiliyor.
Ülkücülerle ilgili çalışmayı yapan Prof. Dr. Kemal Bozay, MHP’nin dolayısıyla da ülkücülerin Türkiye’de hükümet ortağı olduğunu ve şimdiki hükümet üzerindeki etkisini belirterek, “Almanya’da Türk hükümetinin Almanya’da artan tesirinin nasıl sonlandırılabileceği veya sınırlandırılabileceğine dair genel bir tartışma yürütülmeli” ifadelerini kullandı.
Yoruma kapalı.