İHD Genel Merkezi, 14 gündür ablukanın sürdüğü Nusaybin Koruköy’e ilişkin raporunu açıkladı. Çarpıcı bilgilerin yer aldığı raporda tanık ifadelerine yer verilirken, evleri basılan ailelerin kız çocuklarının ‘Bize hizmet ederler’ denilerek tutulduğu söyleniyor. Yine tanıkların “12 Eylül’ü de yaşadık 90’ları da ama böyle bir şey görmedik” sözleri de raporda yer alıyor. Raporda, etkili soruşturma talep edilerek, Meclis’e ‘köyde inceleme yapma’ çağrısında bulunuluyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi, 11 Şubat’tan bu yana Koruköy başta olmak üzere Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı köylerde yapılan operasyonlara dair hazırlanan raporu, kamuoyu ile paylaştı.
İHD, güvenlik nedeniyle raporu hazırlayan üyelerinin isimlerini paylaşmazken, raporda Koruköy’de yaşanan hak ihlallerine dair çarpıcı bilgiler yer aldı.
İHD Heyeti’nin söz konusu raporu 20 Şubat Pazartesi günü Mardin’de başlatılan incelemelere dayanıyor.
Raporda, Mardin Valisi Mustafa Yaman ile Nusaybin Kaymakamı’ndan yazılı olarak randevu talep edildiği ancak hiçbir yanıt verilmediği aktarılıyor.
Heyetin aynı gün Nusaybin’de çeşitli görüşmeler yaptığı ve ardından Koruköy’e gitmek için yola çıktığı belirtilen raporda, Koruköy’e 15 kilometre kala askerlerce durdurulduğu ifade ediliyor.
Operasyonlara tanıklık eden kişilerin beyanlarına yer verilen raporda, heyetin yasağın 6’ıncı gününde hastalığı nedeniyle köyden çıkabilen 40 yaşlarında bir erkeğe ulaştığı aktarılıyor. Raporda, ulaşılan tanığın ifadelerine şöyle yer veriliyor:
“11 Şubat Cumartesi günü saat 19.30’da köyün üzerinde yoğun helikopter sesleri duyduk, 20.30’da da cami hoparlöründen muhtar tarafından, köye askerlerin geldiği ve sabaha kadar sokağa çıkmanın yasak olduğu duyuruldu. Aynı anda da operasyon başladı. Öncelikle köyün dışındaki evler basılmaya başlandı. 73 yaşındaki Ebubekir Koç ilk gözaltına alınanlardan. Geride kalanlar evlerde rehin kaldık. Basılan evlerden çıkardıkları insanları boş alanlarda toplayıp işkence ve kötü muamelede bulundular.
35 yaşında bir kadın gördüğü manzara karşısında burnu kanadı ve fenalaştı. Kaynanası da fenalaşmış ve durumları ağırlaşınca rica minnet hastaneye gönderilmesine izin verildi. Kadının, Kıbrıs’ta çalışan ve yıllık izni için köye gelmiş bulunan eşi de Pazar günü gözaltına alındı. Bu nedenle kadın kızlarını da yanında götürmek istemiş ancak buna izin verilmemiş. Kadının 14 ve 12 yaşlarındaki iki kızının evden ayrılmasına izin vermemişler. Kadın, kızlarını ‘Bize hizmet ederler’ diyerek evde tuttuklarını söyledi. Aile kızları ile iletişim kuramıyor ve bu durumdan çok endişeli.
Cumartesi’nden Pazartesi’ye 16 kişi gözaltına alınmıştı ve gözaltılar devam etti. Gözaltına alınanlar arasında çocuklar da vardı. Acil durumdaki hastaların çıkışı zor da olsa mümkün ama çocukların çıkmasına izin verilmiyor. 2 ve 4 yaşlarında çocukları olan kalp hastası bir kadın fenalaştı, çocuklarını götürmesine izin vermediler. O da hastaneye gitmeyi reddetti. Durumu ağırlaşınca çocuklarını yanına almasına izin verdiler. Bir ay önce de köye operasyon yapılmıştı. O zaman 6 kişiyi gözaltına aldılar. İki gün tutup serbest bıraktılar. O zaman evlere zarar vermediler.
Operasyon başladığında çatışma yoktu. Operasyon başladıktan 6 gün sonra Cuma günü saat 15.00 gibi silah sesleri geldi. Ölümler de o zaman oldu. 3 kişiyi fotoğraftan teşhis ettik. Aslında hala şüphelerimiz var; çünkü tanınmaz haldeler. Birisi köyde yaşayan ve akli dengesi yerinde olmayan birine benziyor mesela. Ben de 6. günde hastalık nedeni ile köyden çıkış yaptım. Sonra kısmen telefon aracılığıyla olan biten hakkında bilgi alabildim. Şu anda telefon iletişim ve bilgi akışı tamamen kesilmiş durumda. Köyde temiz su sorunu var. Bir ay önce yapılan operasyondan sonra köye su sağlayan trafo bozulmuştu, arıza giderilmedi. Biz de su ihtiyacını çevre köylerden tankerle su getirerek gideriyorduk. Yasakla beraber buna izin verilmedi. Kirli suları içmek zorunda kaldık. Evlerde su ve yiyecek stoku yoktu. Bu nedenle hem su hem de yiyecek bulamıyoruz. Bahçeye çıkmaya bile izin vermedikleri için ekmek de yapamıyoruz. Kirli su kullanmak zorunda kalınca salgın başlamış. Aldığım bilgilere göre, köyden bu nedenle hastanelere sevkler artmış. İki kişi için de hastanede zehirlenme teşhisi konulmuş. Köye sadece ambulans ve itfaiye arabalarının girip çıkmasına izin veriliyor. Evlerin yakılıp yıkıldığı söyleniyor ancak kaç ev bilmiyorum.
Xerabe Bava eski, tarihi bir köy. Sur ve kilise kalıntıları gibi tarihi kalıntılar var. Köylüler korucu olmayı kabul etmedikleri için 15 Mayıs 1995 tarihinde köy yerle bir edilmişti. İki kişiyi camiden çıkarıp öldürmüşlerdi ve hepimiz zorla göç etmek zorunda kalmıştık. O zaman köy 185 haneydi. 2002 de köye dönüş için izin çıktı ve 7-10 Mart 2002 tarihlerinde de köylüler tekrar köye döndü. Köyü yeniden inşa ettik. Köyümüz şimdi 65 haneli ve 500 civarı nüfusu var. Nusaybin’deki sokağa çıkma yasaklarında hane sayısı 100 oldu, sonrasında yine 65’e düştü. Köyde hala hastaneye götürülmeyen hastalar var. Birisi Bego Doğan, 76 yaşında, iki damarında stent var, düzenli ilaç kullanıyor ve bakıma muhtaç. Şu an köyde yalnız ve 10 gündür haber alamıyoruz. Operasyon havadan başladı sonra karadan araç desteği geldi. Köyde durum tam olarak ne bilemiyoruz. Kayıplar var mı, kaç kişi ölmüş, kaç ev yakılmış yasak bitince anlayacağız. Bildiğimiz 39 kişinin gözaltına alınıp karakola getirildiği. Bu sayı da net değil.
Abdullah Doğan, (64), Osman Doğan (19), Vedat Doğan (16) yaşı küçük diye 4’üncü gün serbest bırakılmış. Soyadı Bayhan olan 8. sınıf öğrencisi bir çocuk da gözaltına alındı ve yaşı küçük diye 4’üncü gün serbest bırakılmış. Gülbahar Toy (40), Soyadı Bayhan olan bir kadın (40), Neriman Güngör (40) gözaltında kalp krizi geçirdiğinden serbest bırakılmış. Eşi Şükrü Güngör halen gözaltında. Gözaltındakileri görmeye izin yok. Hastaneye getirdiklerinde bekleyip görüyorduk ama artık getirmiyorlar. Araştırdık doktoru karakola götürüyorlarmış.
Operasyona katılanlar çok çeşitli. Askerler var, özel harekâtçılar var, yüzleri kapalılar var, sivil giyimliler var, sakallılar var. Çok uzun boylu iri yarı gruplar var. Ellerinde çeşit çeşit silahlar var. Bazıları sırtlarında plazma televizyona benzeyen bir şey taşıyorlar. Basından duyduk, İzmir Bornova’dan özel bir tugay gelmiş ama gerçek mi bilmiyoruz. Ben çıkarken sırf yol üstünde 1000 kadar asker-polis gördüm. Komando, jandarma, özel harekat… Olanları izah edemiyorum. 12 Eylül’ü de yaşadım, 90’ları da ama böyle bir şey görmedik, şoktayım.”
İşkence fotoğrafları yayınlanan Abdi Aykut’un eşinin anlatımları da raporda
Raporda, işkence gördüğü fotoğrafları basına yansıyan Abdi Aykut’un eşinin de anlatımlarına yer veriliyor.
Eşinin anlatımlarına göre, Abdi Aykut, operasyondan 10 gün önce bahçeyi ekime hazırlamak için köye geldi. Çatışmanın başladığı Cuma gününe kadar haberleşebildiği eşiyle en son konuşurken de “Bahçeye, bahçeye” bağırtılarını duydu ve sonrasında bir daha bağlantı kuramadı.
Ayrıca raporda Aykut’un eşi iki gün sonra bir akrabasına ulaştığı ve bu akrabasının, şu dedikleri yer alıyor:
“Durum kötü, Abdi yaralı. Yaralandıktan 2 gün sonra komutan ‘Gidin bakın o adam yaşıyor mu?’ dedi. Baktık, yaşıyor; hastaneye götürdüler ama battaniyenin içinde büzüşmüştü. Yaşar mı bilmem.”
Hastaneye giden Aykut’un eşi, kendisine “Eşin burada” denildiğini ancak hastaneye giden oğlunun kimliği alındıktan sonra hastaneden kovulduğu kaydediliyor.
SAVCI GÖRÜŞMEYİ REDDETTİ
Raporda, İHD Heyetinin tanık görüşmesi sonrası Nusaybin Adliyesi’ne giderek Cumhuriyet Başsavcısı ile görüşmek istediği ancak savcının “Çok yoğunum, görüşemem diyerek” talebi reddettiği bilgisine de yer veriliyor.
Daha sonra Mardin Valisi ve Nusaybin Kaymakamı ile tekrar randevu talep edildiğini ancak yine randevu verilmediği vurgulanan raporda, hiçbir resmi yetkili ile görüşme yapılamayacağı anlaşılınca heyetin Koruköy’e hareket ettiği aktarılıyor.
Koruköy’e 15 kilometre kala heyetin önünün kesildiğinin kaydedildiği raporda, şunlar aktarılıyor:
“Yolun kesildiği noktada iki büyük panzer, TOMA ve sivil bir ‘doblo’ benzeri araç ile bir kısım askeri yetkili ve sakallı, sivil ve silahlı birileri beklemekteydi. Aynı zamanda bu noktaya yakın bölgede heyetimizden önce gelmiş HDP ve DBP milletvekili heyeti, bir grup barış annesi ve köyde yakınları bulunan çoğu kadınlardan oluşan insanlar dağınık olarak kümelenmişti.”
GÖZALTILAR
Raporda, engellemenin ardından heyetin Nusaybin’e dönerek avukatlarla görüştüğü ifade edilerek, gözaltılara ilişkin de şu bilgiler aktarılıyor:
“Avukatlar ciddi sıkıntılar yaşadıklarını, gözaltına alınanlarla görüşmelerinin engellendiğini, hukuki yardım sağlayamadıklarını, özel avukatları görüştürmeyip CMK’den zorunlu avukat istenmesi nedeniyle de sorun yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Kendilerine ulaşan ve isimleri netleşmeyen bilgiye göre, yaklaşık 50 kişinin Nusaybin Jandarma Karakolu’nda tutulduğunu söylemişlerdir.”
MECLİSE ETKİLİ SORUŞTURMA ÇAĞRISI
İHD raporunun sonuç bölümünde ise işkence, kötü muamele, yargısız infaz, evlerin yakılması ve tahrip edilmesi ile yaygın kayıt dışı gözaltı ile köylülere eziyet gibi ciddi iddiaların vakit geçirilmeksizin yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından etkili bir şekilde soruşturulması talep ediliyor.
Yine; TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun acilen bir alt komisyon kurarak Koruköy’de inceleme yapması, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun ciddi hak ihlalleri ile ilgili inceleme yapması, Adalet ve İçişleri bakanlıkları tarafından mevzuata aykırı işlemlerde bulunan kamu idarecileri hakkında etkin adli ve idari soruşturma yürütülmesi çağrısı yapılıyor.
Raporda son olarak da şu çağrıya yer veriliyor:
“Nusaybin Koruköy’deki uygulamalar 16 Ağustos 2015 tarihinde başlayan ve çeşitli ilçelerdeki sokağa çıkma yasakları uygulamalarında karşılaşılan hukuk dışı tutum ve davranışların maalesef sürdürüldüğünü ve ciddi hak ihlali iddialarının bulunduğunu göstermektedir. Bugüne kadar sokağa çıkma yasağı ilan edilip güvenlik operasyonu yapılan il ve ilçelerdeki hak ihlalleri ile ilgili etkili bir soruşturma yapılmaması karşısında uluslararası insan hakları kuruluşları ve Türkiye’nin tarafı olduğu sözleşmeler uyarınca oluşturulmuş insan hakları mekanizmalarını duyarlı olmaya davet ediyoruz.”
Yoruma kapalı.