PİRHA- Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) önceki dönem başkanlarından Ali Balkız, Muharrem orucunun bedenlerin matem orucu olduğunu belirterek, Aşurenin geleneksel olarak 12 ayrı gıdanın bir araya getirilerek aynı kazanda kaynaması ve ben olmaktan çıkıp biz olduk anlamına geldiğini söyledi.
Haberin Videosu
Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) önceki dönem başkanlarından, araştırmacı yazar, Ali Balkız, Alevilik ’de Muharrem orucunun geleneksel ritüellerini, tarihsel nedenlerini, “Yası Kerbalayı” yaşanan gerçeklerde aramanın önemine değindi. Balkız; Alevilikte oruç ve İslamda oruç’un ayrıntılarını ve Aşure yapının önemini de PİRHA’ ya anlattı.
Balkız; “Kerbela’da Hz. Hüseyin ile birlikte susuz bırakılarak katledilen 72 insan ve 12 İmamlar için tutulan (Yası Kerbela) Muharrem orucunda; su içmez, hayvansal gıda tüketmez, düğün- dernek yapmaz, bedenlerini hevesli şeylerden, uzak tutar Anadolu Alevileri. Oruç açma saatleri ise güneşin batışına denk gelir” diyerek tarihsel ayrıntılarına da şu sözlerle devam etti:
“ALEVİLER MAZLUMU TERCİH ETTİ”
“Bir inanç ve toplumsal kültürü oluşturan temeller; tarihi süreci, bir kahramanlık öyküsü veya bir travma temelinde oluşur. Sosyolojik ve kültürel anlamda Kerbela’da Aleviler açısından bu kültür ve inanışı oluşturan, meydana getiren sürdürücü acı bir travmadır. Türkler İslamiyet’i, doğuşundan, 150-200 sonra tanıdılar. Yani Hazreti Muhammet hakka yürümüş, dört halife devri tamamlanmıştı. Türklerin İslamiyet’i tanıdığı yıllarda, Emeviler tamamlanmak üzereydi, Abbasiler başlamak üzereydi. Ancak; Alevilerin, Marun nehrinden, orta Asya’dan getirdikleri kendi inançları, kültürleri alışkanlıkları vardı. Şaman’dılar, Zerduş’tüler. Kılıç zoruyla 200 yıl süren savaşların sonunda ancak İslamiyet’i kabul ettiler. Ama kendilerine benzeterek.! İslamiyet’in ilk dört halifelik dönemindeki iç kavgalarda, muhalefeti ve mazlumu tercih ettiler. Zalime karşı Hz. Ali ve onun ehli beytini kendilerine bent olarak kabullendiler. Artık kılıç zoru kavga bitmişti. Ancak Hz. Hüseyin şehit olmuştu. Aleviler bunu kendilerine sancak yaparken, Hz. Hüseyin’i kendilerine rehber aldılar, onun acısını kendi acıları kıldılar. Unutulmaz bu durum acısıyla hala devam ediyor.”
MUHAREM ORUCU; DAVAYI KABUL ETMEK, TARAF OLMAKTIR
Muharrem orucunda Aşure yapımının önemini de vurgu yapan Balkız, şunları söyledi:
“Muharrem orucunu, ramazan orucun gibi düşünmemek lazım. Bu tamamen farklı bir şey. Neden farklı derseniz; inanç içeriği farklı. İslam’da olduğu gibi farz değil; İslam’ın beş şartından, imanın altı şartından gibi bir şey değil. Alevilikte oruç; Kavgada verilen mücadelede bedenlerin acısı ve o acıyı hissetme; o acıyı hissederek onu paylaşma, hissederek onun acısını taze tutma, en önemlisi de onun davasını gütme, Hz. Hüseyin’in davasını kabul etmek, taraf olmaktır oruç.
Yezide karşı, Muaviye’ye karşı, Emevi’ye karşı olmanın simgelerinden birisidir. Onun için Yas-ı Muharrem tutulur. Muharrem ayı (ayında yas-ı muharrem) bitince aşure yaparlar. Aşure geleneksel olarak 12 ayrı gıdanın bir araya aynı kazana konulmasıdır. Su, yarma, şeker, ceviz, fındık, fıstık, üzüm, nohut, fasulye, kayısı, dut vb. malzeme çeşitliliği ile yapılır. Bunları bir araya getirmek; bir araya geldik ben olmaktan çıktık, biz olduk anlamı bulur. Her yıl Aleviler Muharrem ayında oruçlarını tutarlar, yâd ederler ve sonradan aşurelerini kaynatırlar.”
DEVLET TELEVİZYONLARI DİYANET HİZMETİNDE
Balkız, devlet televizyonları ve Diyanetin yaklaşımlarını da şu sözlerle kınadı:
“Anadolu Aleviliğinde oruç (Yası Kerbela), ne İran Şiiliğinde olduğu gibi şekle bürünmüş bedenleri kana bulamaktır, ne de asimile edilmiş yanlış bilgilerle anlatılan Aleviliktir. Devlet televizyonları (Yası Kerbela) orucumuzu, Muharrem ayımızı kısaca değinip geçiyor. Anadolu’da yaşayan binlerce Alevi Devletin televizyonlarından kendi kültürünü konuşamıyor, anlatamıyor. Devlet Ramazan ayında televizyonlardan, radyolardan, vaazlar, bayramlar, etkinlikler yapıyor. Devlet tüm olanakları diyanet kullanılmaktadır.”
Cebrail ARSLAN-Ayhan KARDAŞLAR/ANKARA
Yoruma kapalı.