PİRHA – Çok sayıda Alevi örgütü, “Alevilerin Örgütlenme Manzarası” başlıklı çalıştayda bir araya geldi. Akademisyenlerin yaptığı sunumlarda, kurumların önerilerine dair başlıklar paylaşıldı.
Ülke genelindeki faaliyet yürüten çok sayıda Alevi dernek, vakıf, federasyon yöneticileri, İstanbul’da “Alevilerin Örgütlenme Manzarası – Sorunlar, İmkanlar ve Arayışlar Çalıştayı’nda bir araya geldi.
Garip Dede Dergahı’nda düzenlenen çalıştay, 4 Ekim’de başlatılıp, basına kapalı şekilde yürütülmüştü. Çalıştayın ikinci günü, “Alevi Örgütlenmesinin Panoraması Toplumsal Yapı, Siyaset ve Değişim” başlığıyla açıldı.
Çalıştayın açılışı, akademisyenlerin sunumlarıyla başladı. Çalıştayın ilk gününde kurulan masalarda öne sürülen başlıklar aktarıldı.
“İNANÇSAL ANLAMDA BİR GERİYE GİDİŞ OLDUĞU TESPİT EDİLDİ”
Çalıştayda ilk olarak Akademisyen Gözde Orhan söz aldı. Çalıştayın ilk gününde yapılan konuşmaların özetini paylaşan Orhan, Masa 1’in ele aldığı başlıklara değindi. Orhan, yapılan çalışma ile dezavantajlı olan Abdallar, Çepniler gibi Alevi gruplarına da yer verildiğini belirterek şunları aktardı:
“Ankara’da kurulan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na dair konuşmalar, öneriler yapıldı. İnançsal anlamda bir geriye gidiş olduğu tespiti yapıldı. ‘Kurumların temel ihtiyaçları üzerinde somut, finansal çözümler üzerinde arayışa girmeliyiz’ denildi. ‘Örgüt içi yapıları daha demokratik hale nasıl getirebiliriz?’ bunu uzun uzun konuştuk.
Öneriler içerisinde arşiv çalışmalarının kayıt altına alınması gerektiğinin önemine de değinildi. Kurumların bu tür çalışmalara destek vermesi gerektiği vurgulandı.”
“ÇATI ÖRGÜTLENMESİ ÖNERİSİ ÜZERİNDE DURULDU”
Doç. Dr. Cemal Salman da çalıştayın ilk gününde ele alınan başlıkları özetledi. Salman, Masa 2 olarak temel çalışmanın ‘örgütler ve örgütlenme üzerine’ olduğunu aktardı. Salman, şunları söyledi:
“Örgütlerin kendi iç sorunları ve örgütlerle, dergahlar ile ocaklar arasındaki sorunlar üzerine konuştuk. Temel tespitlerden biri, Alevi örgütlenmesi, yüzyıllarca ocak sistem üzerinden yürüdü, modernleşme süreçleri ile beraber ocakların açtığı alanı dernekler ve vakıflar doldurdu. Gençlerin, kadın temsilinin örgütlerde az olması başlıkları da tartışıldı. Dışarıdan ‘Alevilerde çok başlılık, çok seslilik var’ deniliyor ancak burada farklı Alevi topluluklarını da içerisinde barındırmak üzere geniş kapsamlı bir buluşma var. Çepniler, Tahtacılar, Abdallar gibi birçok kesim burada. ‘Örgütler arası ilişkiler’ başlığı da çok önemliydi. Bütün örgüt temsilcileri ‘bir şekilde bir araya gelmemiz gereken bir zemin olmalı’ önerisi sunuldu. Çatı örgütlenmesi önerisi üzerinde duruldu.”
“ÖRGÜTLERİN, TOPLUMU NE ORANDA TEMSİL ETTİĞİ KONUSU TARTIŞILDI”
Doç. Dr. Mehmet Ertan da Masa 3’teki başlıkları aktardı. Ertan, Alevi kurumlarının, kamu kurumları, belediyeler ve siyasi yapılarla nasıl ilişki içerisinde olması gerektiğine dair bilgi paylaşıldığını söyleyerek şöyle devam etti:
“Dergahların, Alevi kurumlarının denetimlerine değinildi. Kamu personeli alımında ayrımcılığın önlenmesi başlığı da öne çıktı.
Belediyeleri ilgilendiren kısımda ise ‘temasa geçilebilir’ denilerek cemevlerinin kamusal alan olduğuna vurgu yapılıp, dolayısıyla bu belediyelerle ilişki içerisinde olunmasının son derece doğal olduğu belirtildi. Siyasi partilerle tabii ki de temas kurulmalı fikri oylandı ancak Alevi hareketinin oluşturacağı bir diplomasi komisyonunun, kamu kurumlarıyla, siyasi partilerle, belediyelerle temaslar yürütülebilir önerisi çıktı.
Uzmanların olacağı bir diplomasi komisyonunun ilişki yürütebileceği konuşuldu. Şahsi ilişkiler üzerinden değil; Alevi kurum başkanının, bir temsilci ile değil, komisyon üzerinden görüşülmesi meselesi konuşuldu. Topluma ve kuruma şeffaflık sunulması meselesine de değinildi. Kurumlarla nasıl görüşülmesi gerekir konusu ön plana çıkarken, Alevi kurumlarının da bu konuda kendini dara çekmesi konusu belirdi. Örgütlerin, toplumu ne oranda temsil ettiği konusu da tartışıldı. Örgütler ile toplum arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirmek konusu da ele alınan konulardandı.”
“ALEVİLERE YÖNELİK GERÇEKLEŞTİRİLEN KIYIMARLA YÜZLEŞMENİN ÖNERİSİ DİLE GETİRİLDİ”
Prof. Dr. Şükrü Aslan ise Masa 4’te yer alan isimlerin hem gençleri hem de ileri yaştaki grupları temsil ettiğini söyledi. Aslan, şunları aktardı:
“Devletin, inanç kurumlarının yerine geçmek gibi bir amacının olduğu sorunu gündeme geldi. Alevileri tanımak yerine onlar adına bir şeyler yapmak amacı taşıdığına ve meşruiyet probleminin de buradan kaynaklandığı söylendi. Eğer devlet tarafından gerçekten Alevilere ilişkin bir şeyler yapılacaksa temsilcilerin muhatap alınması gerektiğini söylendi.
Bir ortak tespit de ‘Alevi örgütlenmesinde tıkanma var’ şeklindeydi. Diğer yandan Alevilerin siyasi muhatabı olarak devletin, ilgili kurumlarıyla muhakkak bir şekilde temas kurulması gerektiği ifade edildi. İlgili kurumların Alevilere yönelik atacakları adımlara karşı hazırlıklı olunması gerektiği dile getirildi. Mevcut durumda cemevi örgütlenmesinin, cemevi dışında pek çok işlev içerisinde olduğuna değinildi. Alevi kurumlarının bir hukuk kurumu oluşturması gerektiği konusunda da bir ihtiyaç dile getirildi. Bütün avukatların orada buluşabileceğine değinildi. Eğer Türkiye’de yeni bir anayasa yapılacaksa tabii ki Alevi kurumlarının tamamı burada görüşlerini ifade etsin ama ondan önce Alevilere yönelik bugüne kadar gerçekleştirilen kıyımlarla yüzleşmenin önerisi de dile getirildi.
Masa katılımcıları içinde 2002 doğumlu bir arkadaşımızın olması, 1995 doğumlu iki arkadaşımızın olması son derece değerli ve anlamlıydı.
Masa sunumlarında yapılan tartışmalarda sadece mutabık kalınan hususlar burada sunulacaktır. Bunları da tematik başlıklar altında şöyle sıralayabiliriz:
Alevi Örgütlenmesi Ya da Alevilerin Örgütlenme Manzarasına Dair: Alevi örgütlülüğü ile ilgili olarak yapılan tartışmaların özetini belki de bir katılımcının şu cümlesinde özetlemek mümkün: “Alevi örgütlenmesinde bir tıkanma var”.
Alevi örgütlenmesinde devletle ilişki kurmak, kimlik inşasının, toplumsal mücadelenin vb. doğası gereğidir. Dolayısıyla devlet ya da ilgili kamu kurumlarıyla ilişki temas vb. bir bakıma kaçınılmazdır. Bu ilişkinin aleni ve Alevilerin taleplerine uygun olarak kurulması gerekir. Bunun için diplomasi de, müzakere de gereklidir. Bu müzakere ve temasın, Alevi kurumları temsil eden kurullar aracılığıyla yapılması uygun olur. Fakat bunun mümkün olmadığı durumlarda Alevi kurumların genel olarak bu müzakerelerde bulunması uygun olur. Kamu kurum yöneticilerinin tercihlerine göre bir temas ve müzakere kabul edilemez.
Devletin ya da hükümetlerin inanç gruplarının taleplerine yanıt vermek, onlarla müzakere etmek ve onların özgürlük alanlarını açmak gibi görevleri dururken, kendini inanç gruplarının yerine koyup o kimliği kendisinin inşa etmesi kabul edilemez. Bu anlamda sistemin Diyanet İşleri Başkanlığı gibi Sunni Müslüman dünyayı kendi öngördüğü gibi kurma ve yönetme politikası uygulaması sorunlu olduğu gibi Kültür Bakanlığı bünyesinde Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurması da aynı amaca matuftur ve makul değildir. Bu kurum, kaçınılmaz olarak kendine uygun bir Alevilik inşa etmektedir ve Alevi kurumlar tarafından kabul görmemesi de bundandır.
Alevilerin yeni bir örgütsel kurum ve yapıya ihtiyacı olduğu, bu yeni kurumsallaşmada cemevi fonksiyonlarının yeniden tanımlanması gerektiği, Cemevinin inançla ve ibadetle ilgili olduğu ve bu sınırlar içinde işlemesi gerektiği, diğer tüm kamusal girişimler (eğitim, sağlık, hukuk, çevre vb.) için ayrı örgütlenmelere ihtiyaç olduğu dile getirildi.
Aynı şekilde Alevi örgütlenmesinin ihtiyaç duyduğu yeni kurumsal inşanın sadece türkiye’de değil, dünyadaki tüm alevi kesimleri kapsayacak biçimde inşa edilmesi gerektiği belirtildi.
Hukuk Alanı ve Alevilerin Geleneğine Uygunluk
Alevi geleneğinin yüzyıllar boyu “Ocak” sistemi içinde kendini üretmesiyle birlikte, kentsel yeni hayatın getirdiği ortamda büyük ölçüde sendikal örgütlenmeye benzeyen yeni dernek sisteminin kurulması bir bakıma kaçınılmazdır. Bu durumu belki bir yönüyle geleneğin kurumsal yapısında bir savrulma olarak okumak mümkün ama aynı zamanda yeni ortamda yeni imkanlar olarak da düşünülebilir. Dolayısıyla bu alanı düzenleyen yeni bir hukuk sistemine ihtiyaç bulunmaktadır.
Alevi kurumların hem kendi aralarında, hem de kendi içlerinde yeni hukuk alanları düzenlemek ve bu iki alanın hukukunu yeniden düşünerek inşa etmek. Alevi kurumların dışarıyla ilgili ilişkilerinde ve işlerinde bir “Hukuk Kurumu” olşuturmak ve ve tüm Alevi dünyası için ilgili adımları atmak, rapor oluşturmak ve süreçleri (Türkiye’de ve dünyada) takip etmek. Bir bakıma “Hukuk Raporları” geleneğini oluşturmak. Örneğin “Alevilere Yönelik Hak İhlalleri İzleme komitesi” gibi. Aynı kurul, Türkiye’nin anayasası ve hukuk sisteminin, kimlik dışlayıcılığı ve bilhassa Alevilere yönelik dışlayıcı düzenlemeler yönünden (677, Diyanet Kanunun, Köy Kanunu, nüfus Kanunu vb.) gözden geçiren ve bir çerçeve sunan metin önerileri hazırlamak. Ya da cemevlerini ibadethane olarak kabul eden yeni bir yasal düzenleme hazırlamak gibi. Masa sunum özetleri için bu konuda ilk taslak çalışmalar da sunuldu.
Bu alanda son olarak Alevilerin talep listesinin güncellenmesi, bu taleplerin tüm Alevi kurumların ortak mücadelesi ve girişimlerinin metinleri olması gerektiği noktasında mutabık kalındı. Bu listeye eklenmek üzere yeni anayasa çalışmalarından önce, Alevi katliamlarıyla yüzleşmeyi esas alan vir “yüzleşme ve Hakikat komisyonu” kurulmasını talep etmek.”
Masa 8’in oturum özetleri ise şöyle:
“Bu masa ağırlıklı olarak akademisyenlerden oluştu. İletişim alanından iki, sosyoloji alanından iki, sanat alanından iki akademisyen vardı. Bugün Alevilerin ortaklaşalaştığı alanın teoloji değil, sosyolojik olduğu tespit edildi. Dolayısıyla teolojik alanda tüm Aleviler arasında bir birlik kurmaya çalışmanın makul, uygun, doğru olmayacağı vurgulandı. Sosyolojik alanın kuruluşunda devletin şimdiye kadarki yasakçı politikasının, bugün ABCB gibi bir kurumla sonuçlanmış olmasının hem bir kazanım hem de devletin kendini inanç gruplarının yerine koyması olarak sorunlu olduğu vurgulandı.
Türkiye’de Alevilerin ilk derneklerinin “Köy Dernekleri” olduğu, kentleşme ve göçlerle birlikte “Ocak” sisteminin ağır şekilde çözülmeye başladığı ve sendikal tip bir örgütlenmenin öne çıktığı vurgulandı. Bu yeni örgütlenme tipinde “Dede” rolünün, dernek başkanına tabi olması bir gerilim olarak tespit edildi. Bu yeni modelde geleneksel Aleviliğe, Ali’ye saldırmak normalleşti. Bu durumun tüm Alevi topluluklarda (Tahtacı, Çepni, Arap Alevileri gibi) aynı şekilde devam ettiği tespit edildi ve vurgulandı.
Alevifobinin inşasının Türkiye’de hemen her zaman canlı tutulduğu, inşa edildiği ve bugün de devam ettiği vurgulandı. Alevi örgütlenmesinde diasporanın özel bir alan olarak ele alınmasının gerekliliği vurgulandı. Özellikle iletişim alanında yeni bir politika gerekliliği tespit edildi. Dijital ortamda kimlik inşası ve örgütlenmenin çok daha özel bir uzmanlık ve biçim olarak kurulması gerektiği vurgulandı.
Dikey örgütlenme modelleri yerine, yatay örgütlenme modellerinin geliştirilmesi gerektiği vurgulandı. Alevi hafızasının inşasının esas alan örgütlenme modelleri ve araçlarının inşasının önemi vurgulandı. Bu anlamda söz ve müziğin Alevi gelenek ve kimliğinin inşasındaki öneminin altı çizildi.
Alevi kurumların demografik özellikleri ile ilgili kapsamlı araştırmalara ihtiyaç olduğu tespit edildi. Önce bu alanın manzarasını tespit etmek gerekir.
Alevi Bektaşi kurumlarında kadınların görünmez oluşunun çok büyük bir sorun olduğu ve bunun Alevi geleneği ile uyuşmadığı tespit edildi.
Türkiye’de ve dünyada Alevi mekanların bir envanterinin çıkarılması ve bunların korunması yönünde özel bir çalışmanın yapılması ihtiyacı dile getirildi.
Alevilerin bir yol arayışında olduğu tespit edildi. Tüm gerilimlerin buradan kaynaklandığı vurgulandı. Bir Alevi Bektaşi Meclisi kurmanın çok daha uygun bir model olacağı vurgulandı. Tüm spesifik alanların (hukuk, eğitim vb.) bunun alt kurumları olması gerektiği tespit edildi. Bu meclisin alt kurumlarında “Eğitim”in ayrı bir başlık olarak incelenmesi gerektiği tespit edildi. Bu alanda enstitü gibi yeni kurumsal yapılara ihtiyaç dile getirildi. Alevi örgütlerin siyasete angaje olmaması gerektiği vurgulandı. Örgütlerde delegelik sistemini kaldırılması gerektiği vurgulandı. Örgütsel manzaranın tespiti, yeni kurumsal inşalar, alt başlıklar ve bilhassa eğitim.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.