PİRHA- Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Genel Başkanı Cuma Erçe, Aleviler olarak bütçeden özel bir pay istemediklerinin altını çizerek, “Bu ülkede yaşayan her bir canın, her bir vatandaşın lehine bir bütçe istiyoruz. Yani çocuklarının eğitimine ayrılacak bütçe, halkın sağlığına ayrılacak bir bütçe, temiz bir çevrede, temiz su kaynaklarına ulaşabileceğimiz bir bütçeden yanayız” dedi.
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşmelerine başlanan 2026 Bütçe’sine dair Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Genel Başkanı Cuma Erçe, sorularımızı yanıtladı.
“2026 BÜTÇESİNİN DİĞER BÜTÇELERDEN FARKI YOK”
-Alevi kurumlarına yönelik son dönemde açılan “kültür evleri” ve “Alevi-Bektaşi Başkanlığı” gibi kalemler bütçede nasıl yer alıyor? Bunları yeterli ya da samimi buluyor musunuz?
Cuma Erçe: Bütçe kalemlerine bakıldığında zaten genel anlamda olmayan yani devletin nazarında ötekileştirilmiş, yok sayılmış, inkâr edilmiş, Alevilerin ve Alevi inancının bütçede yer almadığını da çok net olarak görmemiz mümkün. Alevi kurumlarına, Alevilerin ibadethanelerine yönelik bir çalışmanın olmadığı da çok net olarak görünüyor.
“ALEVİLER OLARAK BU ÜLKEDE YAŞAYAN HER VATANDAŞIN LEHİNE BİR BÜTÇE İSTİYORUZ”
-Alevi toplumunun taleplerine ilişkin özel bir bütçe kalemi ayrılması gerektiğini düşünüyor musunuz?
Cuma Erçe: Alevi kurumlarının ve Alevilerin kuruluşlarını asla kabul etmeyeceklerini deklare ettikleri, Kültür Bakanlığı’na bağlı Alevi Bektaşi Kültür Cemevi Başkanlığı’na Kültür Bakanlığı üzerinden aktarılacak olan bütçenin de aslında biz Alevilere ve Alevi kurumlarına, cemevlerine yansımayacağını, yansıyacak olanların da kendilerince makul ve makbul Alevi kurumlarına peşkeş çekileceğini şimdiden görmemiz mümkün.
Esas itibariyle bizim beklentimiz ya da mücadelemiz eşit yurttaşlık mücadelesi. Eşit yurttaşlık mücadelesi dendiğinde aslında Alevilerin de, Sünnilerin de, başka inanç gruplarının da, kendisini öteki gören ya da ötekileştirilen bütün kesimler açısından eşit yurttaşlık meselesinin bunların hepsini keseceğini düşünüyoruz. Biz Aleviler için özel bir bütçe falan talep etmiyoruz.
Bu ülkede yaşayan her bir canın, her bir vatandaşın lehine bir bütçe istiyoruz. Yani çocuklarının eğitimine ayrılacak bütçe, halkın sağlığına ayrılacak bir bütçe, temiz bir çevrede, temiz su kaynaklarına ulaşabileceğimiz bir bütçeden bahsediyoruz. Burada kendimizde görürüz.
Daha çok yoksul çocukların eğitim haklarının elinden alındığını gördüğümüz bir ortamda eğitime ayrılan bütçenin çok yetersiz kaldığını, öğretmen atamalarının çok çok altta kaldığını görüyoruz. Toplumda korkunç bir yoksullaşma görüyoruz ve bu yoksullaşmaya bağlı olarak da toplumun önemli bir kesiminin, açlık sınırının çok altında kalan ücretlere tabi tutuldukları tam bir kölelik rejiminin olduğunu net olarak görüyoruz. Halkımız çok sıkıntı içerisindeyken biz Aleviler olarak ayrı bir bütçeden bahsetmemiz mümkün değil. Biz bütçenin kalem kalem herkesi kapsayacak biçimiyle eşit olmasını ama bunun yanında da aynı zamanda şeffaf olmasını istiyoruz.
Bu bütçeye bakıldığında bir savaş bütçesi olarak devam ettiğini net olarak görüyoruz. Yani yıllardır bundan vazgeçilmedi. İşte en son yine İngiltere Başbakanının Türkiye’ye gelmesiyle, onlarla yapılan anlaşmalar ortaya çıktı. Yine Türkiye Cumhurbaşkanının Beyaz Saray’da dünya halklarının baş düşmanı olan Amerika Başkanı Trump’la yaptığı görüşmeler var. Orada hangi sözlerin verildiği, nelerin yapıldığına dair dedikodular, yazılanlar, çizilenler ortada. Hal böyleyken halkçı bir bütçenin olmadığını ifade ediyoruz.
Yoksa biz Aleviler olarak bize özel bütçe ayrın demiyoruz. Laik bir ülkede zaten inanç gruplarına bütçe ayrılmaz. Ve bütün vatandaşlar, o ülkenin bütün vatandaşları, o ülkede yaşayan bütün canlılara eşit muamelede bulunulur, eşit davranılır.
“DİYANETE BÜTÇEDEN AYRILAN PAY 7-8 BAKANLIĞIN BÜTÇESİNE EŞİT”
– Bütçede Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan payın yine yüksek olması Alevi toplumu açısından ne ifade ediyor?
Cuma Erçe: Bu bütçenin Diyanet İşleri Başkanlığı’na yönelik bir bütçe olduğunu, Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin eğitime, sağlığa, çevreye ayrılan bütçenin çok çok daha üstünde olduğunu görüyoruz. Zaten 7-8 bakanlığın bütçesinden daha büyük bir bütçeye sahip olan kocaman bir holdingden bahsediyoruz.
Diyanet İşleri Başkanlığı gericilik merkezi olarak iş yapmaktan başka bir işe yaramayan, kadın düşmanı beyanatların hazırlandığı ya da imamlar tarafından camilerde hutbeye dönüştürüldüğü, yine gericiliğin aslında teorisinin oluşturulduğu bir merkez. Cemaatlerin, tarikatların yuvalandıkları bu merkeze, bilimden, kültürden, sanattan uzak bir merkezin, tamamen gericilik ve asimilasyon üssü olarak kullanılan ve her yıl daha çok bütçe ayrılmaktadır.
“BİZİM TALEBİMİZ LAİK VE DEMOKRATİK BİR CUMHURİYETTİR”
-Alevi kurumları bütçe görüşmelerinde ortak bir talep ya da öneri sunmayı düşünüyor mu?
Cuma Erçe: Bizim talebimiz laik, demokratik bir cumhuriyet talebidir. Onun dışında biz ayrıca bir bütçe talebimiz yoktur.
“ALEVİLERE ÖZEL BÜTÇE AYIRIN DERDİMİZ YOK”
–Kültürel mirasın korunması veya inanç mekânlarının onarımı için bütçede yer ayrılmaması ne anlama geliyor sizce?
Cuma Erçe-Aslında tarihine düşman bir ülke politikası, bir siyaseti güdülüyor. Yani yıllardır aslında tarihi kalıntıların korunması yerine tümünden ortadan kaldırılmasına göz yumuluyor. Hatta zaman zaman bu tarihi kalıntıları ortadan kaldıran projelere imza atılıyor. Barajlarda gördük nice tarihi eserlerin dünya çapında inanılmaz yere sahip olan tarihsel kalıntıların nasıl sular altında bırakıldığını gördük.
Ayakta kalanları ise özellikle Alevilerin tarihinde çok önemli yer tutan dergâhlarımızın, ibadethanelerimizin, ziyaretgâhlarımızın bırakın korunmasını, onarılmasını, buraları neredeyse bir caminin parçası haline getirip buralara minareler diken, mescide çeviren yaklaşımlar görüyoruz.
Ve bunun dışında da birçok dergahımızın kapısına Kültür Bakanlığı tabelalarının asıldığını görüyorsunuz. Bu öyle olunca da ayrı bir bütçenin anlamı kalmıyor. Çünkü ayrılan bütçede asimilasyon politikalarına hizmet edecek şekilde kullanılıyor.
Dolayısıyla bunların toplamına bakıldığında bize sunulan rakamın çok çok daha üstünde dini vakıflara, cemaatlere, tarikatlara, onların camilerine, mescitlerine, onların Kur’an kurslarına korkunç paralarının aktarıldığını net bir şekilde görüyoruz. Biz bu paraların bir kısmını da cemevlerine, bir kısmını da bize verin demiyoruz. Böyle bir derdimiz yok. Biz söylediğimiz çok açık eşit yurttaşlıktan yanayız.
Dilini kullanamayan, dili yasaklanmış haklar içinde eşit yurttaşlık diyoruz. Yani Kürdü içinde Alevi’si içinde Türk’ü içinde Müslüman içinde herkesi için eşit yurttaşlık diyoruz. Zaten eşit yurttaşlığa dayalı laik ve demokratik bir cumhuriyet olgusuyla biz bu sorunları çözeriz.
Cebrail ARSLAN/ANKARA
İLGİLİ DOSYALAR
Ender İmrek: Bu bütçe açlık ve yoksulluğu derinleştirir!
‘Bu bütçe çiftçiye destek değil, borç yazıyor’
Ayşegül Devecioğlu: Savaş bütçesiyle barış olmaz
Yoruma kapalı.