PİRHA-Bir grup milliyetçi-ırkçı şahısların Hünkar Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini Veliyettin Ulusoy ile Dede Hasan Doğan’a karşı organize saldırılarına tepkiler devam ediyor. PİRHA’ya açıklamalarda bulunan Eğitimci-aktivist Aysel Kılavuz ve Gazeteci Çilem Küçükkeleş, “Alevilik üretip, postnişliğimize bile saldırıyorlar. Başka bir yol kurma cesareti kendinde buluyorlar. Alevi kurumlarının ciddi bir şekilde deklarasyon yazıp inanç kuruluna göndermesi gerek” dedi.
Bazı cemevlerinde Hakk’a uğurlama erkanlarında Alevi inancından uzaklaşılmasını eleştiren Hünkar Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini Veliyettin Ulusoy ve Dede Hasan Doğan’ın bazı ırkçı, asimilasyoncu çevrelerin organize saldırılarına Alevilerin tepkisi devam ediyor.
PİRHA’ya konuşan Eğitimci-aktivist Aysel Kılavuz ve Gazeteci Çilem Küçükkeleş bu tür saldırıların yeni olmadığını, Alevileri asimile etmek için planlı olarak gerçekleştirildiğini belirterek, bu saldırıların karşısında Veliyettin Ulusoy’a ve Hasan Doğan gibi dedelere sahip çıkılması gerektiğini ifade ettiler.
“BİZİM BİRLİK OLUP, GÜÇLÜ OLMAMIZ GEREKİYOR”
Yapılan saldırılara ilişkin ‘Aleviler birlikte hareket etmedikleri ve birbirleriyle uğraştıkları için onlar da bu cesareti buluyor’ diyen Eğitimci-aktivist Aysel Kılavuz şunları dile getirdi:
“Mafya çetesinin yönettiği bir dönemdeyiz ve onlar cesareti bunlardan alıyor. Fakat tüm bunların yanında biz kendimiz bunu birbirimize yapıyoruz. Misal birinin yaptıklarını, davranışlarını, söylemlerini beğenmiyor olabiliriz ama onu edep içinde arayıp konuşmak lazım, medyanın önüne atıp da linç kampanyası açarsan onlar da böyle yapar. Bizim birlik olup, güçlü olmamız gerekiyor. Demokratım, aydınım, ilericiyim, Kürt’üm, kadınım diyen herkesin birlikte hareket etmesi gerekiyor. Çünkü çok kötü bir dönemden geçiyoruz. Sanal dünyada troller istediğini yazıyor ve saldırıyorlar. Buna izin vermemek için bütün kurumların bir araya gelmesi gerekiyor. Birbirimizin eksiklerini görebiliriz, yanlışları olabilir tüm bunlara karşı birlikte hareket etmemiz gerekir. Çünkü Alevi inancında birlikte hareket etmediğimiz zaman ne yazık ki bizden çıkan troller de oluyor, dışardan da var, para karşılığında yazanlar var.”
“İNTERNET ÜZERİNDEN ALEVİ KANAAT ÖNDERLERİMİZE SALDIRMAK EN BÜYÜK DÜŞKÜNLÜKTÜR”
Bu tür saldırılarla Alevi kanaat önderlerini kimsenin bitiremeyeceğini ifade eden Kılavuz sözlerine şu şekilde devam etti:
“Biz onlara destur vermişiz seven de var sevmeyen de var. Seven de sevmeyen de kendi içimizde ikrarla çözülmesi gereken bir sorundur ama dışarıda (sosyal platformlarda) çözülmeye çalışılması yanlış. Misal bir adam eşini boşar, bu düşkün değildir, gider pirine görünür, yol açılır. Biri bir hata yapar, bir kusur işler gene gider pirine görünür ama sırrı tasfiye edenler en büyük düşkündür. Şu an internet üzerinden Alevi kanaat önderlerimize saldırmak en büyük düşkünlük, en büyük suçtur. Bunlar affedilmeyecektir. İnancımız şunu diyor; bir kusur işlenmişse gel önce bir görün, kendi kusurunu gel al da görün veya pir bir kusur işlemiş ise pir gidip talibinden hatasını giderir. Veliyettin Ulusoy olsun, kim olursa olsun eksiğiyle kusuruyla o bizim sorunumuzdur. Kimse kimseye troller üzerinden saldırma veya onu küçültme, hakaret etme hakkına asla (ne hukuksal ne anayasal ne de bizim Alevi hukuku olarak) sahip değildir. Veliyettin Ulusoy’un eksiği olabilir, yanlış düşünüyor olabilir yani onlara yanlış gelebilir ama bunu kendi içimizde çözmeliyiz.
Bizim kendi trollerimiz saldırıyor, başkaları değil. Alevi kurumları birlikte hareket ederse bu troller bunu yapamaz, bunlar birbirlerinden fırsat buluyorlar. Biz Aleviler barış, sevgi, huzurdan yanayız. Bizim cennet ve cehennemimiz buradadır. Bizim yolumuz sevgidir, dilimiz sevgidir, sevgiden başka bir şey bilmeyiz biz. Bizim bunlara karşı cevaplarımız da Alevi diliyle olmalı, onların seviyesine inmememiz gerektiğine inanıyorum. Bu doğrultuda bütün Alevi kurumları bu duruma ciddi tavır alırsa bir daha bu cesareti alamazlar.”
“DEDELERE HAKARET ETMELERİNE İZİN VERMEMEMİZ GEREKİYOR”
Hacı Bektaş Veli’nin Postnişinliğinin saygınlığı olduğunu ve ancak talipleri olanların onu yargılayabileceğini vurgulayan Kılavuz şunları aktardı:
“Zaten dedeyi dede yapan, piri pir yapan, mürşidi mürşit yapan taliptir. Bir eksiklik varsa onlar kendi içinde çözer. Kimsenin kimseye hakaret etme haddi yoktur. Alevilik gerçekten bir deryadır, evrensel bir doğa inancıdır. Alevilik, bütün evrene dua eden bir inançtır. Bunu nasıl alıp kör bir inancın içine atarsın? Onların kendi inançlarına bir şey demiyoruz. Biz de 12 imam vardır, 12 havari var diye Hristiyan mıyız? Hayır değiliz. İnançlar birbirinden almış. İslam bizim içimize girmiş, biz girmedik İslam’ın içine. Alevi dede diye geçinen, dede kılıklı gri pasaportlular hala dedeyiz diye ortalıkta geziyorlar. Veliyettin Ulusoy, Hasan Dede, Mehmet Turan Dede gibi birçok insana hakaret etmelerine izin vermememiz gerekiyor. Bir kusurumuz varsa bunu kendi içimizde çözmemiz gerekiyor.
Çok iyi hatırlıyorum. Bizim köyde biri bir hırsızlık yapmıştı. Yıllarca o kişi ceme alınmadı ama pir onu sorguladı. O kişi yıllar sonra ceme girebildi. Şimdi ise bakıyorsun adamlar Alevi inancına, bir sürü küfür edip hakaretler ediyor. Bir de bakıyorsun bu kişiler Alevi kanaat önderleri içinde yer alıyor. Böyle bir durum kabul edilemez. Bu haksızlıklara karşı durmak bir edeptir, bir erkandır. Edep ve erkan da Alevilikte vardır.”
“ALEVİLİK MİLLİYETÇİLİĞİ REDDEDER; BİZ PİRLERİMİZİN, KANAAT ÖNDERLERİMİZİN YANINDAYIZ”
Alevilikte milliyetçiliğin yerinin olmadığının altını çizen Kılavuz son olarak şunları kaydetti.
“Hatta bırakın milliyetçiliği, kadın erkek ayrımı, cins ayrımı yoktur. Herkes candır, canandır. Alevinin yolu birdir. Yol ise sevgidir, barıştır, huzurdur, kadın erkek ayrımı yapmadan bütün halkların barış içinde yaşamasıdır. Pirle, mürşitle hiyerarşi içinde musahibiyle, kirvesiyle yıllarca yaşamış, Alevilik böyle bu güne gelmiştir. Alevilik İslam’la değil İslam’dan çok önce vardır. Birçok kültür ve inanç birbirinden almış ama Alevilik reddiyeci olmuş. İslam döneminde İslam’ın katı kurallarını reddetmiş, asla ben burada yokum demiş. Alevi kurum önderleri, talipler olarak bunu hep birlikte püskürmek gerek. Bazı konularda anlaşılamayabilir ama güzel Alevi diliyle (onların yaptıklarıyla değil), Alevi yol önderlerimiz, pirlerimiz ve mürşitlerimizle çözmeliyiz sorun varsa. Binlerce yıl böyle süre gelmiş bu. Biz pirlerimizin, kanaat önderlerimizin yanındayız. Eksiklerimiz varsa o sizin değil bizim sorunumuzdur, diye bu şekilde tavır alınması lazım. Dışarıdan saldıran trollere de, bütün Alevi kurumları ciddi bir şekilde deklarasyon yazıp inanç kuruluna göndermesi gerek. Kadınlar, gençler, federasyonlar, denekler ciddi bir karar alıp tavır almaları lazım. Sen direnirsen hak kazanırsın. Çünkü hak verilmez alınır.”
“BU TÜR SALDIRILAR HEP OLDU, OLACAK; ÖNEMLİ OLAN BİZ NE YAPACAĞIZ?”
Alevilere yönelik yapılan bu saldırıların Türkiye’de şu an yaşanan koşullarından bağımsız olmadığını aktaran Gazeteci Çilem Küçükkeleş ise yaptığı açıklamada şunları ifade etti:
“Alevilerin kendi içerisinde kurumsallaşmasının yaşadığı sorunları çözme iradesi gösterememesi, yol kuramaması, doğru tartışmalar üretememesinden kaynaklı mütemadiyen dışardan da bir yönelime maruz kaldığını gözlemliyorum. Bir toplum, inanç var ve buraya yönelik her zaman dışarıdan hep müdahale oldu. Bu müdahaleyi yapmak isteyenler de yanına çeşitli kendini Alevi olarak tanımlayan şahısları alarak, bazen kendisini Alevi dedesi, Alevi piri olarak tanımlayan şahısları alarak biraz bu alanları yağmalamak istiyorlar. Siyaset hesaplarını buralarda gerçekleştirmek, bu toplumu kendi siyasi partilerinin bahçesine çevirme girişimleri hep oldu muhtemelen hep olmaya devam edecektir. Müthiş bir asimile edici müdahalelerinin olduğunu hep gördük, hep de devam edecek, bu bir gerçeklik. Sorun şu ki ‘bu tarz müdahalelerde toplum ne diyecek, nasıl anlatacak, nasıl cevaplayacak’ gibi bir soru işaretiyle karşı karşıyayız. Aleviler bugün var olan siyasi partilerin değil sadece, geçmişte de var olan siyasi partilerin elit müdahaleleriyle karşı karşıya kaldılar.
“MHP İLE HAREKET EDİP ALEVİ TOPLUMUNUN VAROLUŞ GEREKÇESİNE SALDIRIAN ORGANİZE BİR HAREKET”
MHP meselesinin şöyle bir farklılığı var. Alevilerin, MHP ile yaşadığı bir Maraş meselesi var. Oradan gelen çözümlenmemiş, helalleşilmemiş buna ilişkin adalet terazisi kurulmamış, doğru mahkemeler yürütülmemiş gibi bir sürü soru işaretleriyle dolu. Helalleşemediği bir süreç var ve çok ilginçtir ki bu siyasi partiyle hareket edip, buradan topluma saldıran, aynı zamanda toplumun varoluş gerekçelerinin neredeyse müdahale eden, kendine göre organize etmeye çalışan bir hareketle de karşı karşıyayız. Tabi ben de tartışmaları şaşkınlıkla izliyorum. Bu tartışmalarda asıl yer alan, kendini Alevi olarak tanımlayanların pozisyonlarını daha büyük şaşkınlıkla izliyorum.”
“DÜNÜ OLMAYAN, TOPLUMLA İLİŞKİSİ OLMAYAN KİŞİLER BUNLAR”
Alevilikte ocakların geçmişten bugüne kadar taşınan, kendini koruma yöntemlerinden biri olduğunu söyleyen Küçükkeleş sözlerine şu şekilde devam etti:
“Bu nasıl bir yöntemdir? Yol yürütücülerinin ocaklarda yetişmesi, burada emek vermesi, topluma nasıl yaklaşacağını bilmesi, inancı nasıl toplumla buluşturacağını öğrenmesini sağlayan bir sistemdir. Bu anlamda o ocakta yetişen kişiler Alevi toplumu açısından çok kıymetlidir. Bunu bir kan bağı gibi okumuyoruz elbette. Bütün pirlerin tüm evlatları Alevilerin yol yürütücüsü değildir. Pir Hakk’a yürümeden önce geriden kimin devam edeceği, kime elverdiği aslında bellidir. Bütün evlatlarına el vermez. Hizmet edene, topluma kendini adayana, bu yolu yürütme kamilliği gösterebilene elverilir. Ama bugün biz Türkiye’de şunu görüyoruz ki bütün dedelerin evlatları sırf o dedenin evladı olmaktan kaynaklı kendilerini bir yere koyuyor.
“OCAKZADELER MECLİSİ’ ADLI OLUŞUMDA TOPLUMUYLA HEMHAL OLMAMIŞ İNSANLAR VAR”
Yalnız o yere koyma sorunu da değil şöyle bir sorunla da karşılaşıyoruz. Mesela çalışıyorlar, para kazanıyorlar, kendi şahıslarına mal mülk ediniyorlar, emekli oluyorlar. Sonra birden Alevilikleri akıllarına geliyor ve ‘ben ocakzadeyim, bu toplum adına bu inanç adına konuşabilirim’ diyorlar. Oysaki bu evre Alevilik açısından çok önemlidir. Dün ne yaptınız bu gün neredesiniz? Dün de nerede durduğunuz çok önemlidir Aleviler açısından. Dün gittiniz avukatlık, memurluk yaptınız, dün gittiniz kendi hayatınıza, kendi şahsınıza biriktirdiniz; bugün kalkıp toplum adına bir şey söylemeye çalışıyorsunuz. Bu ‘Ocakzadeler Meclisi’nde böyle çok sayıda kişi var. Daha önce toplumun talibine gitmemiş, toplumunu sormamış, tolumu ile hemhal olamamış insanlar şimdi tam da bu toplumun binlerce yıldır bedel ödediği inanç üzerine kendilerinde söz hakkı görüyorlar. Ben bunu kabul etmiyorum. Talibine gitmeyen, talibine hizmet etmeyen pirin sadece bir kan bağıyla pir olabileceğini düşünmüyorum ben. Bu kısmı ile ‘ocakzadeler meclisi’ de çok organize edilmiş bir meclis. Yani dünü olmayan, toplumla ilişkisi olamayan ama bugün kalkıp toplum adına söz söylemeye çalışan kişiler.”
“VELİYETTİN ULUSOY SOFRA KURAN BİRİDİR, ‘SOFRA KURUN DA GELİP OTURAYIM’ DEMİYOR”
Açıklamasında Veliyettin Ulusoy ve dedelere yönelik saldırıya ilişkinde değerlendirmelerde bulunan Küçükkeleş şunları dile getirdi:
“Çok değerli bir sözü var, sofra kur diyor. Sofra kurun da gelip oturayım demiyor. Veliyettin Ulusoy sofra kuran biridir. Hala taliplerine giden, hala hizmet eden, bir talip istediği zaman bir telefonla anında ulaşabilen biri. Ki biz bu özelliği çok kaybettik. Çünkü bizde koltuğa oturmak, posta oturmak artık eskisi gibi hizmet eden değil de hizmet görene dönüştüğü için buraya da bir müdahale olduğunu düşünüyorum. Bunu dönüştürmeye, burayı ele geçirmeye, ele geçirdikten sonra buranın üzerinden siyaset yapmaya çalışan kişilerin saldırıları olduğunu düşünüyorum.
“DERGAHI YAĞMALAMA, TALAN ETME, SİYASETE PEŞKEŞ ÇEKME GİRİŞİMİDİR”
Mesela İYİ Parti açısından söyleyecek olursak, Meral Akşener’e birileri gitmiş, kendilerini Hacı Bektaş Dergahı adına ağırlamışlardı, hediyeler vermişlerdi ve kendilerine o siyasi partide dergah üzerinden bir temsiliyet açmaya çalışmışlardı. Ama biz bunu Sayın Veliyettin Ulusoy şahsında hiç görmedik. Yani elbette ki parti ziyaretlerini kabul etmiştir, elbette ki Alevi toplumunun fikirlerini söylemiştir ama kendini buralara peşkeş çekmemiştir ve postun ağırlığını bu anlamda taşımak için önemli bir gayret sarf etmiştir. Ben bunu kıymetli buluyorum. Buraya saldırının aslında dergaha bir saldırı ve dergahı yağmalama, talan etme, siyasete peşkeş çekme girişimi olduğunu düşünüyorum. Özünde ne topluma bir hizmet, ne inanca bir hizmet olduğunu düşünüyorum. Burayı ele geçirip buradan çeşitli siyasi partilerin koltuğuna oturma gayreti olarak görüyorum.”
“TEK DÜZELİKTEN ÇIKMAK GEREKİR”
Hakka uğurlama erkanlarındaki tartışmalara da değinen Küçükkeleş şu şekilde konuştu:
“’Bu okunacak mı, şu okunacak mı?’ tartışmasından ziyade biz bu inancın bin bir süreğinden bahsediyoruz. Her süreğin kendine göre yolu-yöntemi var. Yola giderken kurduğu bir hakikat var ve biz Aleviliği tekleştiremeyiz. Sadece bu var ve sadece böyle erkan yapılır diye tek cümle kuramayız. Mesela Arap Alevilerinin erkanları çok Arabi-İslamidir. Doğal olarak kendileri Arap’tır zaten ama biz Arap Alevilerine diyebilir miyiz erkanlarınızı şöyle kaldırın diye. Aslında ona yol açan şeylerden biri Cem Vakfıyla başlayan sonraki süreçlerde Demokratik Alevi Hareketi’yle devam eden şu girişimler çok oldu: Erkan yazmak ve herkesi tek düze bir erkanla kaldırma yöntemi kurmak. Bu kadar tekleştirirseniz biri de kalkıp size, sizinki doğru değil bizimki doğru diyebilir. Hiç birinin doğruluğu toplumca ispatlanmış inanca bakılıp kanıtlanmış şeyler değil, ben bu tekleştirmeyi doğru bulmuyorum. Pirlikler sorgulandı, erkanlar sorgulandı, sözler sorgulandı biz kendimizi bu kadar sorgulayan bir toplum olamayız. Bu aslında asimilasyonun bir doğal sonucu ama şöyle bakarsak durduğumuz noktanın ne kadar da gerilediğini gösteren bir yer. Bu kadar asimilasyona karşı kayıtsız kalırsak toplamda herhalde tartışacağımız bu olur.
“VELİYETTİN ULUSOY’UN HİZMETİNİ GÖRÜYORUM”
Oysaki toplumun çok başka yaşadıkları sorunları, çok başka dertleri var ama bunlara hiçbir şey söylemeyip, birbirini sorgulayan, birbiriyle kavga eden bu görüntü şunu da yaratıyor; Alevi toplumunun morali çok bozuluyor bu konuda çünkü bu kadar iyiden bahseden bir toplum bu kadar birbirine düşüp, bu kadar sert tartışmalar yapabilir mi? Yapamaz, birbirini anlamıyor olamaz yani. Biz bir ağacın dalındaki meyve bile çiğ ise yaşasın, koparmayalım, olgunlaşsın diye bekleriz. Çünkü evrenin kendini bir tamamlama süreci vardır diye. Ama bugün tam tersi birbirimizi yıkmak, başa düşürmek, kendimize göre bir Alevilik tasvir etmek için çok çatışmalı, çok yıpratan bir tartışmanın içerisine düşüyoruz. Bence bu tartışmayı en iyi bitiren söz gene Hacı Bektaş Vakfı Postnişinliğinde sayın Veliyettin Ulusoy’dan geldi aslında. Bütün bu tartışmaları yürüten pirler, dedeler, kendilerini öyle tanıtanlar buradan çıkmanın yolu, kendi doğruluklarını anlatabilmenin yolu, taliplerine sofralar kursunlar bakalım talipler gelsin. Kimin hizmeti ne kadar? Talip görsün, ölçsün ve buna göre konuşsun ama bu talip ortada yok, birileri bu talibin piriyim diyip ortaya çıkıp, dünya kadar tartışma yürütüyor. Görünen köy kılavuz istemez deriz ya ben Veliyettin Ulusoy’un hizmetini görüyorum, talibi var, o yüzden de cümlelerini de kıymetli buluyorum ama hizmetini görmediğim, talibine gitmeyen ama talip var diye kendine koltuk oluşturanların bu toplumda hiçbir kıymetinin olduğunu düşünmüyorum.”
“PİRHA ASİMİLASYONA KARŞI MÜCADELE EDİYOR, KIYMETLİ BİR HABERCİLİK YAPIYOR”
MHP’ye yakın Milliyetçi-ırkçı grupların PİRHA’yı hedef almasına da tepki gösteren Çilem Küçükkeleş şunları aktardı:
“PİRHA aslında yaptığı haberlerle asimilasyona karşı önemli bir mücadele yürütüyor. Bu toplumun iç sesini dışa veriyor, içerde tutmuyor, dışa vuruyor, tartışıyor, habere dönüştürüyor. Saldıranlar da bu yapılsın istemiyorlar. Niye? Çünkü burada da şöyle bir şey var: Sistemlere benzerseniz ne yaparsınız? Konuşanı susturursunuz, haber yaptırmazsınız, kendinize göre medya oluşsun istersiniz. PİRHA’ya da bu yönde bir baskının sadece bu çevreler açısından değil, birçok çevreler açısından olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Çünkü tıpkı bu iktidar gibi kendi medyasını istiyorlar ama PİRHA’nın durduğu Alevi toplum medyacılığı, bu kadar kendini toplumun önünde gören değil, Alevi toplumunun ne dediğini açığa çıkarması açısından kıymetli bir habercilik yaptığını düşünüyorum. Bundan kaynaklı mutlaka saldırılara uğrayacak. Alevilerin ilk ajansı PİRHA oldu. Toplumda da büyük kabul de gördü. Toplum kendisi muhabiri oldu, haberini gönderdi, kıymet verdi önemli olan bu kıymettir. Diğer saldırılar kendi çapında, kendi çehrelerinde kalır ki o çehrenin dili epeydir çok bozuldu.”
“ALEVİ TOPLUMU BİRLİK OLAMADIĞI İÇİN BU TÜR SALDIRILARA MARUZ KALIYOR”
Aleviliğin yeniden yaratılmaya çalışıldığını ve bundan herkesin vazgeçmesi gerektiğini vurgulayan Küçükkeleş son olarak şunları söyledi:
“En doğru yol bu inancın diline bakmaktır. Bu dil yeni değil gülbengleriyle, deyişleriyle uzundur getiriyor ve anlatıyor. Her biri çok derin felsefedir, her biri çok büyük sözlerdir, yalnız bizim değil birlikte yaşadığımız diğer inançların bile hayranlık duyduğu, kullandığı sözlerdir. Dönüp buraya bakalım birileri Alevilik adına bir şeyler üretiyor ya bu inançta bu var diye ben dönüp çocukluğuma bakıyorum. Çünkü bizim asimilasyonumuz son 50 yıldır çok gelişkin. Son 20 – 30 yılda daha da zirve yaptığını düşünüyorum. Alevilikte hiçbir şey yoktan var olmaz. Gerçek olan her şey Alevidir, Alevi olan her şey gerçektir. Buraya bakarsak çok şey görürüz. Bir diğeri de bizim de örgütlenme modellerimizin, kurumlarımızın iktidarlara benzeyen yönlerinden, yöntemlerinden uzaklaştıkça, demokratikleştikçe aslında Alevileşeceğini de biliyoruz. Bugün Türkiye’de en büyük ihtiyaç temiz eller meselesi diyoruz ya ortaya dökülen devlet mafya, çete ilişkilerine bakınca temiz eller diyoruz. Bizim de biraz özellikle Demokratik Alevi Hareketi açısından bir temizlenme, bir dönüp bugüne kadar ne yaptığımıza bakmaya, yaparken ne kadar Alevi olduğumuzu anlamaya çok ihtiyacımız var. Yeniden dönüp baktığımızda bu sistem temizlensin eyvallah ama bu kirlilik bize ne kadar yansıdı, biz ne kadar bozulduk bu bozulmayla nasıl baş edip yeniden arınabilirizi konuşmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Yoksa şu an ki örgütlü yapıyla bunları aşmak gerçekten mümkün değil. Bu saldırıların sebebi de bu kadar açık saldırıya açık bir hale dönüşmemizden kaynaklı olduğunu düşünüyorum.
“MHP BİLE CESARET EDİP ALEVİLİK ÜRETİP POSTNİŞİNLİĞİMİZE SALDIRIYOR”
Çok açığız ki MHP bile buna cesaret edip kendince Alevilik üretip, postniliğimize bile saldırıyor. Başka pirlere saldırıyor ve başka bir yol kurma cesareti kendinde buluyor. Bu bizim açık kalmamızdan, savunmasız kalmamızdan kaynaklı olduğundan düşünüyorum.”
PİRHA HABER MERKEZİ
Yoruma kapalı.