PİRHA- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne çağrı yapan Alevi kadınlar, kadına yönelik erkek şiddeti noktasında iktidarın önleyici mekanizmaları devreye sokmakta gönülsüz olduğunu belirterek, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe konulması gerektiğinin altını çizdi.
Mirabal kardeşler olarak bilinen Patria, Minerva ve María Teresa’nın, Dominik Cumhuriyeti’ni yöneten Rafael Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele ederken işkence edilerek katledilmeleri üzerine Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1999 yılında 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan etti. O günden bu yana dünyanın dört bir yanındaki kadınlar, 25 Kasım günü bulundukları her alandan erkek şiddetini duyurmak ve devletlerin şiddete karşı etkin politikalar uygulaması için talepte bulunuyorlar.
Her ne kadar Alevi inancında kadın ve erkeği eşit gören bir yaklaşım olsa da Alevi kadınlar da diğer toplumlarda olduğu gibi patriyarkal baskılar ve kadına yönelik şiddetle mücadele ediyor. Bu anlamda hem Alevi hem de kadın mücadelesi içerisinde yer alan Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nden İnçi Kaya, Britanya Kürecikliler Kültür ve Dayanışma Derneği Eş Başkanı Hanım Akdemir ve Aktivist Sevgi Sarıtaş, PİRHA’ya 25 Kasım ile ilgili konuştu.
AKP’NİN POLİTİKALARI KADINA ŞİDDETİ KÖRÜKLÜYOR”
Türkiye’de kadın cinayetlerinin artış göstermesinin sebebi olarak AKP hükümetinin söylem ve politikalarına dikkat çeken Avrupa Demokratik Kadın Hareketi Sözcüsü İnçi Kaya, “Türkiye’deki AKP faşist hükümetinin politikaları, sahte namus, ahlak algısı ve değerleri ile şiddeti her gün besleyen politikalarıyla bu şiddetin daha da yükselmesine sebep oluyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması da bunun en somut örneklerinden birisi. Gerici faşist AKP iktidarının bu sözleşmeyi gereksiz görmesi bunun sonucunda da Türkiye’de artan kadın cinayetleri aynı zamanda çocuk cinayetleri ve LGBTi+’lara yönelik nefret cinayetleri de bir o kadar yükselişte” dedi.
MÜCADELE ÇAĞRISI
Avrupa’da da kadın cinayetlerinin yaşandığına vurgu yapan İnçi Kaya, “194 kadın Almanya’da şu ana kadar öldürülmüş ve 134 kadın da Fransa’da şiddet sonucu bu yaşamdan koparılmışlar. UNICEF’in yayınladığı bir rapora göre de her sekiz kız çocuğundan biri 18 yaşından önce tecavüze maruz kalıyor, cinsel istismara uğruyor dünya genelinde. 370 milyon kız çocuğu ve genç kadın bu durumdan etkileniyor. Öte yandan şu an devam eden savaşlarda da en çok kadınlar ve çocuklar mağdur oluyor” diye belirtti.
Tüm bu şiddet biçimlerine karşı tek çarenin örgütlü mücadele olduğunun altını çizen İnçi Kaya, “Avrupa demokratik hareketi tüm bu şiddete, savaşa, ırkçılığa, yoksullaştırılmaya karşı tek çare örgütlenmektir. Eğer her iki cins için de eşit bir dünyada yaşamak istiyorsak sömürünün ve savaşların olmadığı bir dünyayı da yaratmak zorundayız. Bu da ancak mücadeleyle olur. Tüm kadınları 25 Kasım’da bulundukları alanlarda sokaklara, mücadele alanlarına çağırıyoruz. Örgütlü mücadeleyi güçlendirelim diyoruz. Jin, jiyan,azadi” şeklinde konuştu.
“CEZALAR CAYDIRICI DEĞİL”
Ülke ve dünya genelinde kadına şiddetin doruk noktasında olduğunu belirten Britanya Kürecikliler Kültür ve Dayanışma Derneği Eş Başkanı Hanım Akdemir, İstanbul Sözleşmesi’nin önemine işaret ederek, “Sözleşmenin Türkiye’de yeniden hayata geçirilmesi gerekiyor. Kadına yönelik şiddetin caydırıcı cezası olmadığı için suçlular erkekler cesaret buluyor. Kadınlar artık sokak ortasında silahla ya da bıçakla ya da herhangi bir şekilde ölümle burun buruna geliyor. Buna karşı gelmek için ülkenin ve dünyanın dört bir yanında kadınlar bir olmalı ve ses çıkarmalı. Mücadele yaşatır” diye konuştu.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN SONRA ŞİDDET ARTTI”
Aktivist Sevgi Sarıtaş, Alevi göçmen bir kadın olarak İngiltere’de yaşamasına rağmen hala Türkiye’de olup bitenler meseleleri yakından takip ediyor. Özellikle kadın ve çocuklara yönelik şiddetin İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasından sonra daha da arttığını dile getiren Sarıtaş, şu ifadeleri kullandı: “Maalesef her sabah uyandığımızda bir felaketle sarsılıyoruz. Bir sabah kalkıyoruz Narin canımız katledilmiş, küçücük bir kız çocuğu Şirin okulda olması gerekirken dilendirilirken öldürülmüş. Bir sabah kalkıyoruz çocukları zorla fuhuşa sürükleyen çeteleri ifşa ettiği için Avukat Dilek Ekmekçi tutuklanmış ve hatta akıl hastanesine yatırılmış, Kaz Dağları’nda zeytin ağaçları katledilmiş, hayvanlar telef edilmiş. Türkiye’de kadın, çocuk, ağaç, hayvan olmak çok zor. Bunlar felaket veya kader değil. Özellikle kadın cinayetlerinin bu kadar artmasının sebebi İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş olmaktır. O yüzden bir an önce bu hatadan geri dönüp İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe girmelidir. Yaklaşan 25 Kasım’da İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar uygulandığını bilmek hepimizi bir nebze mutlu edecektir.”
Elif TABAK-Fatoş SARIKAYA/ İNGİLTERE
Yoruma kapalı.