PİRHA- 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair açıklama yapan Alevi Bektaşi Federasyonu, erkek egemen zihniyetin ve devletin kadının kazanılmış haklarını elinden almaya çalıştığını kaydetti. Açıklamada, “Ege’de ve Karadeniz’de doğayı ranta teslim etmemek için direnen kadınların yürüdüğü yolda birleşen elleriyle kadınlar, yoksulluğun, ayrımcılığın, devlet ve erkek şiddetinin, tacizin, tecavüzün olmadığı bir yaşam, eşit ve özgür bir dünya kuracaklar” dedi.
Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair açıklama yaptı. Yazılı olarak yayınlanan açıklamada erkek egemen zihniyetin ve devletin kadının kazanılmış haklarını elinden almaya çalıştığına vurguda bulunarak, iktidarın kadına yönelik şiddet ve katliamda birinci derecede sorumlu olduğu ifade edildi.
Kadına yönelik cinsel, bedensel ve psikolojik şiddetin yasalar ve yargılama önünde cezasız bırakılması politikasının adalete güvensizliği getirdiğine dikkat çekilen açıklamada, her geçen gün kadın katliamlarının devam ettiği hatırlatıldı.
Direnen kadınların ortak mücadelesi ile yoksulluğun, ayrımcılığın, devlet ve erkek şiddetinin, tacizin, tecavüzün olmadığı bir yaşam, eşit ve özgür bir dünya kurulacağı temennisinde bulunulan açıklamada 8 Mart ayrıca selamlandı.
“KADINA YÖNELİK ŞİDDETTE CEZASIZLIK ADALETE GÜVENSİZLİĞİ GETİRİYOR”
Açıklamada şunlar kaydedildi:
8 Mart kadının, örgütlenme ve eşit yaşam hakkı için mücadelesinin simgesidir. 8 Mart, dünyanın her yerinde, her şehrinde kadının mücadele, özgürleşme ve dayanışma günüdür.
8 Mart’ta tüm dünyada kadın haklarından, onların ne kadar fedakar, cefakar ve kutsal olduğundan bahsedilir. Emekçi kadınların hakları, sözde de olsa teslim edilmeye çalışılır, kadınların hak ettikleri hayatı yaşayabilmeleri için planlar yapılır, projeler gerçekleştirilir. Ancak ülkemizde yaşayan kadınların durumu ise biraz farklı…
Onların önemli bir kısmına göre kadın olmak, ayrımcılıkla, şiddetle, acıyla, tacizle, tecavüzle ve ölümle iç içe yaşamak demek! Ülkemizde bir çok yerde kadına şiddet hala meşru görülüyor. Ayrıca, şiddet gören kadınlarımızın neredeyse yarısı, kocalarının kendilerine şiddet uygulamalarını haklı buluyor. Evde kocaya, işyerinde işverene, baba ocağında babaya, abiye “BORÇLU” sayılan kadın, haklarının farkında olamıyor. Tüm bunların yanında kadına yönelik şiddet cinsel, bedensel ve psikolojik şiddet ceza bile almadığından, umut kırıcı ve adalete güvensizliği getiriyor.
“KADINLARIN KAZANILMIŞ HAKLARI ELLERİNDEN ALINMAYA ÇALIŞILIYOR”
Tüm bu erkek egemen zihniyet, kadının kazanılmış haklarını elinden almaya çalışan devlet terörü üzerine, hükümet sözcüsü olan Özlem Zengin’in, ”AKP gelene kadar ‘kadın’ kelimesinin adı yoktu Türkiye’de” sözleri, kulağa son derece ironik geliyor. İktidarları boyunca kadının adının sadece şiddet ve cinayet gibi konularda geçtiği gerçeği bir yana, bir de kadının kazanılmış hakları da ellerinden alınmaya çalışılıyor.
“DEVLET VE ERKEK ŞİDDETİNİN OLMADIĞI EŞİT BİR DÜNYA KURULACAK”
Bu baskılar, düşündüklerinin aksine daha direngen, mücadeleci, birleşik kadın mücadelesini sağlamalıdır. Dil, din, ırk gözetmeksizin, evde, fabrikada, tarlada, sokakta, okulda, tüm kadınlar dünyayı değiştirecek gücün kendi ellerinde olduğunun bilinciyle birleşmelidir.
Çünkü kadınlar, mücadele eden, direnen Zeynep Anaların, Clara Zetkinler’in, evlatlarının kemiklerini bulmak için yıllardır inatla mücadele veren Cumartesi annelerinin, Gezi Şehitleri annelerinin, “Namus benimdir, onu kimselere bırakmam hakim bey” diyen Çilem Doğanlar’ın, Ege’de ve Karadeniz’de doğayı ranta teslim etmemek için direnen kadınların yürüdüğü yolda birleşen elleriyle, yoksulluğun, ayrımcılığın, devlet ve erkek şiddetinin, tacizin, tecavüzün olmadığı bir yaşam, eşit ve özgür bir dünya kuracaklar. Kadının gücüne olan inancımızla, 8 Mart birlik, dayanışma ve mücadele gününü selamlıyoruz.
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.