PİRHA- Araştırmacı Yazar Ali Aksüt, “Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan bu güne laikliğin ve eşit yurttaşlığın sadece anayasada var olduğunu hiçbir zaman işletilmediğini, her şey Hanefi fıkhına göre, Sünni İslam’a göre devlet eliyle örgütlenip yapılandırılmıştır” dedi.
Ülkemizde son dönemlerde en çok tartışılan kavramların başında gelen laiklik ve eşit yurttaşlık üzerine Araştırmacı Yazar Ali Aksüt, PİRHA’ya konuştu.
Aksüt, Aleviler üzerindeki asimilasyonun cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan bu yana sürdürüldüğünü belirterek, anayasada varolan laiklik ve eşit yurttaşlığın hiçbir zaman işletilmediğini ve ölü bir maddeden öte bir anlamının olmadığını vurguladı.
Ali Aksüt, 1924 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı kurularak Hanefi fıkhına göre Sünni İslam’ı adeta Türkiye’de bir devlet dini haline getirildiğini vurgulayarak şunları söyledi:
“1924 yılında Hilafet kaldırıldığı zaman hemen en kısa sürede ne yapıldı? Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Devletin toplumun din işlerine karışmadığı, inananların kendi inançlarını istedikleri gibi yönlendirdikleri, sadece başka inançlar üzerinde tahakküm kurmamaları için kurulmuş bir kurum olması gerekirken, ne oldu? Diyanet İşleri Başkanlığı kurularak Hanefi fıkhına göre Sünni İslam’ı adeta ülkemizde bir devlet dini haline getirildi” dedi.
“CUMHURİYETTEN BUGÜNE SÜNNİ İSLAM DEVLET ELİYLE YAPILANDIRILIYOR”
Laikliğin anayasada olmasına rağmen hiçbir zaman işletilmediğini, adeta ölü bir maddeden öte anlamı olmadığını belirten Aksüt, sözlerine şöyle devam etti:
“1924 yılının 3 Mart’ından 1937 yılına gelinceye kadar bu şekilde gitti. 1937 yılında ne yapıldı? Aslında bir şey yapılmadı. Sadece o günkü anayasaya bir madde eklendi. Türkiye Cumhuriyeti’nin laik devlet olduğu maddesi eklenmişti. Evet bu maddenin eklenmesi çok çok iyi bir kazanım ama eğer bir madde yazıldığı kanunda hiçbir zaman işletilmeyen bir madde olarak kalıyorsa o bir madde değil, ölü bir maddedir. Ölü bir maddenin de topluma hiçbir faydası yoktur.”
“LAİKLİK VE EŞİT YURTTAŞLIK ANAYASADA VAR ANCAK HİÇBİR ZAMAN İŞLETİLMEMİŞTİR
1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin dünyada kabul görmesi üzerine Türkiye Cumhuriyeti’nin de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni kabul ettiğini hatırlatan Aksüt, “Peki, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni kabul eden Türkiye Cumhuriyeti eşit yurttaşlığı gündemine almış mıdır? Vatandaşlarını eşit gözle görmüş müdür? Bunlara bir inanç ayrımı yapılmadan mezhepler arasında bir ayrım yapılmadan hatta ülkemizde azınlıkta bulunan birçok İslam dışı inançtan olanların da varlığı gözetilerek işletilen bir madde olmuş mudur? Tıpkı 1937 yılında kabul edilen laiklik maddesi gibi işlemeyen, bir gösterişli madde olarak kabul edilmiş, öylece kalmıştır” şeklinde ifade etti.
“BU ÜLKEDE GÖRÜNEN O Kİ ALEVİ BEKTAŞİLER EŞİT YURTTAŞ OLAMAYACAKLAR”
Bugün yapılanların sadece bugünkü iktidarın anlayışından değil, geçmişten günümüze yanlış giden bir anlayıştan kaynaklandığını vurgulayan Araştırmacı Yazar Ali Aksüt, “Günümüzün iktidarı ne yapıyor? Günümüz iktidarı geçmişteki bu davranış kalıplarından aldığı güçle hareket ediyor. Geçmişte Aleviler, Bektaşiler eşit yurttaş sayılmadı ki bugünkü iktidar da aynı gözle baksın. Bugünkü iktidar aynı zihniyeti devam ettiriyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde Aleviler Bektaşiler eşit yurttaş olarak görülmemiştir. Görünen o ki görünmeyecektir de” diye konuştu.
Cebrail ARSLAN/ANTALYA
Yoruma kapalı.