Alevi Haber Ajansi

‘AKP Avrupa’daki Alevileri kriminalize etmek istiyor’

PİRHA- Gazeteci Fuat Ateş AKP’nin Türkiye’deki Alevi hareketi ile Avrupa’daki Alevi hareketi arasındaki güç ilişkilerini zayıflatmak istediğine vurgu yaparak, ilk olarak Alevilerin tatlı asimilasyon yöntemi ile daha sonra da Avrupa’daki Alevi hareketini marjinal bir hareket olduğunu iddia ederek Alevileri bölmeye çalıştıklarını söyledi. Ateş, “Geldiğimiz son noktada asimilasyon politikalarını sertleştirdiler. Avrupa’daki Alevileri “kriminalize” edip, anavatanlarını ziyaret etmeleri engellenmek isteniyor. Bu yöntemin de Alevi toplumu üzerinde etkili olacağına inanmıyorum’’ şeklinde konuştu.

Muhalif yayın organlarına yönelik uygulamalardan nasibini alan televizyonlardan biri de Alevi kanalı Yol TV idi. Yol TV’nin yayınları 22 Aralık 2016 tarihinde Radyo ve Televizyon Üstkurulu (RTÜK) tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret , toplumda ayrımcılığı körükleme ve terör örgütlerini öven yayın yapma’ gerekçesi ile sonlandırıldı. Alevilere yönelik keyfi uygulamalar OHAL sürecinde daha da arttı. Avrupa Alevi Birlikleri Konferedasyonu (AABK) yayın organı Alevilerin Sesi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Fuat Ateş ile Alevilere yönelik uygulamaları, Almanya’nın Alevi politikasını ve referandum sürecini konuştuk.

Alevi toplumuna yönelik yayın yapan televizyonlardan TV10 kapatıldı, Yol TV ceza aldı. Bu uygulamalar sadece televizyonlara değil aynı zamanda Alevi toplumuna yönelik bir yönelim olarak değerlendiriliyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Medyaya dönük bu uygulamalar Alevilere yönelik saldırıların sadece bir ayağı. 2000’li yılların başından bu yana özellikle Avrupa’da yükselen Alevi örgütlenmelerine cesaret veren en önemli etken hiç kuşkusuz hızla gelişen Alevi medyası oldu. Bunu AKP Hükümeti de görüyor ve AKP devasa olanaklara sahip medyasının, halkın gözünde pul kadar bile değerinin olmadığının da farkında. Bu koşullar altında söz konusu alana yönelik baskıların artmasına şaşmamak lazım. Burada bir parantez açmak gerekiyor. Türkiye’de OHAL ile şiddetlenen bu baskı iklimini salt Alevileri hedef alan bir durum olarak değerlendirmek doğru olmaz. Kürt halkı başta olmak üzere, akademisyenlerden gazetecilere, siyasetçilerden sivil toplum kuruluşlarına kadar birçok kesim ciddi bedeller ödediler ve ödüyorlar.

Yol TV’nin şu anki durumu nedir?

Her hafta düzenli bir şekilde yaptığımız “yol aşkına” programında sarf edilen görüşler nedeniyle “terörü övme ve cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla RTÜK’ün aldığı TÜRKSAT’tan çıkarma kararı vardı. Bu karar tarafımıza tebliğ edilmeden yandaş medyadan öğrendik. Bu tür durumlarda iddia edilen suçun vuku bulması halinde verilecek ceza kınama olmalıydı, en ağırı söz konusu programın yayından kaldırılması olabilirdi ama asla ekran karartma olamaz. Bunu biz söylemiyoruz, RTÜK’ün ilgili mevzuatında yer alıyor. Tabii, Türkiye uzun süredir mevzuat ve yasalarla yönetilmenin askıya alındığı bir ülke konumunda. Buna rağmen yönetici arkadaşlarımız KHK ile kapatılmadığı için yürütmeyi durdurma kararını çıkarmak için bir dava açtılar. Mahkeme heyeti, RTÜK’e mevzuatıyla uyuşmayan bu kararı savunması için 30 günlük bir süre tanıdı. RTÜK’ün yapacağı savunmaya göre önümüzdeki günlerde mahkeme bir karara varacak. “Yanlış hesap Bağdat’tan döner” atasözünün Ankara için de geçerli olup olmayacağını hep birlikte göreceğiz.

Suç teşkil ettiği iddia edilen görüşler konusuna gelirsek, AKP’nin IŞİD’e destek verdiğini söyledik, bu görüşümüzde haklıyız. Ezilenlerin bir araya gelerek mücadele etmesi gerektiğini söyledik, hala da aynı görüşteyiz. Yol TV ile ilgili gelişmelerin ne olacağını kestiremeyiz ama bildiğimiz bir şey var ki; direnmek için medya bir araçtır, amaç değildir. Amacımız gerçekleri topluma ulaştırmaktır. Bu süreçte halkımıza ulaşacak farklı iletişim kanallarını da gündemimize alacağız.

Artık Alevileri “tipinizi beğenmedik” diye gözaltına alıyorlar…

“Tipini beğenmeme” tutumu Türk-İslam sentezinin en belirgin özelliğidir. Farklılıklara tahammül edemeyen zihniyetin tezahürü bir harekettir ve Alevi toplumu olarak devlet kurumlarında yabancısı olmadığımız bir davranış türü…

Olaya gelirsek, AKP iktidarı uzun bir süredir güç zehirlenmesiyle karşı karşıya. OHAL’in de verdiği sonsuz güç kullanımı yetkisiyle devletin tüm kademelerinde böyle pervasız tavırları görüyoruz. Bu olayın, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu İnanç Kurulu Başkanı Sayın Cafer Kaplan’ın oğlunun başına gelmesini de tesadüf olarak değerlendirmemek gerekir. AKP Hükümeti’nin, Alevi Açılımı ile başlattığı ve Muharrem iftarlarıyla devam ettirdiği projenin devamı niteliğinde bir girişimdir. Amaç, Türkiye’deki Alevi hareketi ile Avrupa’daki Alevi hareketi arasındaki güç ilişkilerini zayıflatmak. İlk olarak “tatlı asimilasyon” diye nitelendirebileceğimiz diyalog yoluyla bu nifakın tohumlarını ekmeye çalıştılar. Bu yöntem sonuçsuz kalınca Avrupa’daki Alevi hareketini “marjinal” bir hareket olduğu iddiasını ortaya attılar. “Alisiz Aleviler” denilerek, Alevilerin içinde bölünme yaratacaklarını tahmin ettiler. Pek tabi bu da tutmadı. Geldiğimiz son noktada ise asimilasyon politikalarını sertleştirdiler. Avrupa’daki Alevileri “kriminalize” edip, anavatanlarını ziyaret etmeleri engellenmek isteniyor. Bu yöntemin de Alevi toplumu üzerinde etkili olacağına inanmıyorum.

 Almanya’da yaşıyorsunuz. Almanya’da Alevilik dersleri okullarda okutuluyor, ve bu bir hak olarak var. Almanya’nın ve Türkiye’nin Alevi politikası arasındaki farklılıklar nelerdir sizce?

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu, Almanya’da yaşamakta olan Alevilerin tek çatı örgütü olup, Almanya çapında 156 Alevi Kültür Merkezi’ne sahiptir. Alevi inancına mensup yaklaşık 800 bin kişiyle, Almanya’da Hristiyan ve müslümanlardan sonra, üçüncü büyük inanç grubunu oluşturmaktayız.

Almanya Anayasası 7. Maddesi, 3. Fıkrasına göre tanınmış bir inanç kurumu olan AABF, federal hükümetin bir organizasyonu olan İslam Konferansı ve Uyum Zirvesine üye olup, burada üye örgütlerinin sorunlarını dile getirebiliyorlar. Birçok örgüte kıyasla Almanya’ya özgü bir oluşum olan AABF, sekiz eyalette okutulmaya başlanan Alevilik dersleri hakkını elde etti. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun kamu yararına hizmet veren bir kurum olarak tanınması gibi, Alevilik İnanç Öğretisinin, Alman üniversitelerinde, araştırmaya değer öğretiler kapsamına alınması, kurumumuzun politik hedeflerinin en önemlilerinden birini oluşturuyor. Kamu Tüzel Kişiliği (Körperschaftstatus) haricinde Almanya’da alınabilecek tüm hakları almış durumdayız. Kamu Tüzel Kişiliği hakkıyla ilgili “30 yıllık bir kurum olma” kriterini yerine gelmesi lazım. Yani önümüzdeki yıl buna da ulaşmış olacağız. Bu anlattıklarım Almanya’daki genel durumumuz.

Türkiye’ye baktığımızda ise zorunlu din dersleri uygulaması ve Cemevlerine yasal statü verilmesi gibi konularda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin lehte kararlarına rağmen bir adım atılmıyor. Alevilerin temel taleplerini karşılamak bir tarafa, AKP döneminde yeni yeni sorunlar üstüne eklendi. Özellikle eğitimdeki gericileşme sadece Alevileri değil, tüm demokratik kesimleri tehdit edecek bir hale dönüştü.

Almanya’da  DİTİB’teki casus imamların durumu oldukça yankı yarattı. Tabi bu sadece imamlarla sınırlı değil. Yıllarca Alevi kurumlar da başta olmak üzere birçok  muhalif kurum hakkında nasıl bir Mit ağı oluşturulduğu da basına yansıdı. Durumu nasıl okumak lazım?

Yıllardır Avrupalı siyasetçilere DİTİB gibi kurumların neden var olduğunu anlatmaya çalıştık. Bu kurumların sivil toplum kuruluşları gibi çalışmadıklarını, Türk-İslam sentezini Avrupa’da yaşayan sünni toplulukları aşılayarak, Türkiye’nin Avrupa içerisinde “Truva atı” olabilecek paralel bir toplum yaratma çabalarına dikkat çektik. Maalesef Avrupalı siyasetçiler yakalandıkları Politik Doğruluk (Politische Korrektheit) hastalığı bu tehlikeyi fark edebilmelerine engel oldu. Gelinen son noktada, AKP muhaliflerini fişleyen ve adeta MİT’in alt birimi gibi çalışan bir DİTİB portresi kamuoyundan saklanamayacak netlikle ortaya çıktı. Asıl soru; Avrupalı devletler, bu gerçek karşısında nasıl tavır alacaklar? Günlük siyasi konjonktür gereği göstermelik yaptırımlarla sınırlı mı kalacaklar yoksa uzun vadede bu sorunu çözme yolunu mu tercih edecekler hep birlikte göreceğiz. Tercihleri ne olursa olsun, önümüzdeki dönem Avrupa’nın gündemindeki en büyük sorun siyasal islam olacaktır. Bu soruna çözüm bulamadıkları takdirde yükselen ırkçılıkla da mücadele etmek zorunda kalacaklar.

Referandum sürecindeyiz. Alevi kurumları da Hayır diyeceğini açıkladı. Aleviler neden ‘Hayır’ diyor, bu süreçte nasıl bir çalışma yürütmeli?

“Evet”i savunanların elle tutulur bir argümanları yok. Sürekli dile getirilen argüman, “Devlette çift başlılığa son vereceğiz. Daha hızlı karar alabileceğiz” deniliyor. Trafikte olduğu gibi devlet yönetiminde de sürat felakettir. Yasama, yürütme ve yargı bürokrasi demek değildir, aksine demokrasiyi var eden kurumlardır. Bugün dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olan Almanya’da, bir araba markasında yaşanan skandal nedeniyle başbakan mahkemeye ifade vermeye çağrılabiliyor. Türkiye’de ise ne sorgulayan bir yargıya, ne de araştıran gazeteciye tahammül yok. Bu iklimde getirilmek istenen başkanlık sistemi zaten var olan toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Bu nedenle Aleviler olarak esarete karşı, teokratik yönetim anlayışına karşı, çoksesliliği susturan güce karşı, bilimin ışığını yok etmeye çalışan karanlığına karşı, şiddete karşı, bu ülkenin umudu olan aydınlara yapılan baskılara karşı ve sonsuz yetkiye karşı hayır, diyoruz.

Referandum sürecinde derneklerimizde ‘Hayır’ panelleri düzenleniyor. Ayrıca elimizdeki tüm medya olanakları ve dahil olduğumuz tüm platformlarda ‘Hayır’ tercihini yaygınlaştırmak için çalışıyoruz. Oy verme sürecinde de Alevi Kültür Merkezlerimizden otobüslerle üyelerimizi oy kullanmaya götüreceğiz. Mücadelemiz bu referandumla da sınırlı kalmayacaktır. Sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın, Türkiye; laik, demokratik ve insan haklarına saygılı bir ülke olana dek mücadeleye devam edeceğiz.

Elif SONZAMANCI

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak