Alevi Haber Ajansi

Akbaş: Türkiye’de Alevi ismiyle ilk derneği kurduk, yargılandık ama Aleviler kazandı-VİDEO

PİRHA- Alevi isminin yasaklı olduğu 90’lı yılların başında 10 kişiyle Alevi Kültür Dernekleri’ni kuran ve ‘Alevi’ isminden dolayı yargılanan Hüseyin Akbaş, kazananın Aleviler olduğunu söyledi. Akbaş, “O dönem Alevi ismini kullanmak dahi suçtu. 10 kişilik arkadaş grubu gizlice toplanıp dernekleşme kararı verdik. Yargılandık ama örgütlü olan Alevi toplumu kazandı” dedi.

Alevilerin inanç düzeyindeki geleneksel ocak ve dergah örgütlenmelerinin dışında dernek, vakıf, federasyon, konfederasyon şeklindeki örgütlenmelerinin tarihi, iç ve dış göçle doğrudan bağlantılı.

Ülkenin farklı yerlerinden çeşitli gerekçeler ile batı illerine göç eden Alevilerin 1980’li yılların sonu ve 1990’lı yılların başında arayışları dernekleşme sürecine kadar olgunlaştı. Alevi isminin yasaklı olduğu dönemde kurulan Alevi dernekleri ise İçişleri Bakanlığı’nın tüzük sorununa takıldı, kimi yöneticiler hakkında ise davalar açıldı.

Alevi Kültür Dernekleri’nin (AKD) ilk kurucularından olan Hüseyin Akbaş, 1990’lı yıllardaki Alevi dernekleşme sürecini, Alevilik üzerindeki yasakları, ilk eylem, etkinlik süreçlerini PİRHA‘ya anlattı.

“AMACIMIZ ALEVİLERİN İBADET YAPACAĞI BİR MEKANDI”

Köylerden kentte göç eden Alevilerin ibadetini yapacağı bir mekan arayışına girdiğini söyleyen Hüseyin Akbaş, “Örgütlü toplum olmak demek güç demektir. Avrupa’da sivil toplum örgütleri partilerinin de önünde gelmektedir. Sivil toplumun önemine inan birisi olarak 1989 yılında arkadaşlarımla birlikte Aleviliği çağrıştıran bir dernek kurmak için toplantılara başladık. Tabi o dönem Alevi ismini kullanmak yasaklıydı. Amacımız Alevilerin ibadetini gerçekleştireceği bir mekan yaratmak, cenazesini kaldırmak ve bir araya getirebilecek dernekleşmeydi. Bu çaba ve amaç ile bir araya gelen bir arkadaş grubuyduk” dedi.

“ALEVİ İSMİ YASAKLIYDI, GİZLİCE TOPLANIYORDUK”

8-10 kişilik bir arkadaş grubuyla bir evde toplantılar almaya başladıklarını belirten Akbaş, ‘Hacı Bektaş Veli Kültür ve Tanıtma Derneği’ adıyla 3 Eylül 1990 tarihinde İzmir Valiliği’ne başvuruda bulunduklarını belirterek, “İzmir Kadifekale’ye bağlı Ümraniye Mahallesi’nde yaşayan Bektaş Deren’in evinde 8-10 kişi toplantılar yapmaya başladık. O zamanlar Alevilerin bir dernek için aleni toplanması çok zordu, sanki gizli toplanmış gibiydik. Aleviler olarak nasıl dernekleşebileceğimizi tartışıyorduk. Bu süreç 1988, 1989 ve 1990 yıllarına kadar sürdü. Bu toplantılara Selahattin Özel, Ali Akdayı, Ayhan Gökdemir, Ceyhan Uslu, ben, Hüseyin Aslan, İhsan Meral, Kamber Sönmez, Seyit Mehmet Göktay, Sultan Yıldırım ve Veli Aksüt, Mehmet Yılmaz Deren, Muzaffer Topbaş, Hasan Var, Hüseyin Yılmaz, Muharrem Çabuk katıldı. Bu kişilerle toplanarak bu süreci olgunlaştırarak 1990 yılının 3 Eylül’ünde İzmir Valiliği’ne başvurduk” diye konuştu.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NDAN ‘ALEVİ’ İSMİNE ENGEL

Akbaş, Alevi isminin yasaklı olmasından kaynaklı farklı isimler ile dernek kurduklarını söyledi. İçişleri Bakanlığı’nın Alevi ismini gerekçe göstererek 2 yıl boyunca kendilerini oyaladığını kaydeden Akbaş, o süreci şöyle anlattı:

Derneğin adını Hacı Bektaş Veli Kültür ve Tanıtma Derneği olarak ve Eşrefpaşa semtinde bir adres belirledik. Tabi Alevi ismini aleni olarak kullanamadığımız için bu isimleri belirledik. O dönem ileri görüşlülük yaparak derneğin çalışma alanını tüm Türkiye olarak tüzüğe geçirdik. 3 Aralık 1993’te yani 2  yıl sonra derneğin genel merkezini Ankara’ya taşıdık. İsmini ise Alevi Bektaşi Derneği olarak değiştirerek İçişleri Bakanlığı’na başvuruda bulunduk. Bu süreç tam olarak 2 yıl sürdü ve o arada hep askıda kaldı. İçişleri Bakanlığı, tüzüğümüzün noktasına, virgülüne bahaneler bularak defalarca geri gönderdi. Asıl adı Alevi Kültür Dernekleri olan dernek esas olarak 27 Mayıs 1995 yılında kuruldu.

“ALEVİ TOPLUMU AKIN AKIN GELDİ”

1991 yılında açtıkları derneğin toplumda büyük karşılık bulduğunu hatırlatan Akbaş, “1991 yılında İzmir şubesini açmamız büyük bir heyecan yarattı. İnsanlar akın akın üye olmaya başladılar. O dönem Atatürk Kapalı Spor Salonu’na Arif Sağ, Musa Eroğlu ve Yavuz Top’u getirdik. Salon 5 bin kişilikti ama dışarıda 10 bin insan daha vardı. İnsanlar köylerindeki kültürü, inancı yaşatmaya aç kalmıştı. Kuruluş masraflarını ise bizler ceplerimizden karşılıyorduk. Ve o dönem Alevi Kültür Dernekleri’nin ilk genel başkanı Selahattin Özel olmuştu” şeklinde konuştu.

“TABELAYA ‘ALEVİ’ YAZILDIĞI İÇİN YARGILANDIK, BERAAT ETTİK”

Akbaş, İzmir’de kurulan ilk cemevlerinden biri olan Yamanlar Cemevi tabelasına ‘Alevi Bektaşi Cemevi’ yazdıkları için haklarında dava açıldığını ve yargılandıklarını sözlerine ekleyerek, “O dönem Alevi ismini dahi anmak suçtu. Alevi Kültür Dernekleri İzmir’de ilk şubelerinden birini Yamanlar’da açmıştı. İlk kurucularımızdan olan Veli Aksüt’ü, Yamanlar Cemevi’nin başına geçirmiştik. Dışarıdaki tabelaya ise ‘Alevi Bektaşi Cemevi’ yazmıştık. Tabelanın fotoğraflarını hemen çekmişler ve şikayetçi olmuşlar. Ben, Hakk’a yürüyen Veli Aksüt ve Selahattin Özel, Karşıyaka’da bulunan Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandık. Bize yöneltilen suç ise ‘tabelaya neden Alevi yazdınız?’ oldu. Tabelanın kaldırılmasını istiyorlardı. Biz bu davadan beraat ettik ve gelip tabelayı kaldırdılar” ifadelerini kullandı.

“MADIMAK KATLİAMI YÜRÜYÜŞÜNE DAVA AÇILDI, YARGILANDIK”

Sivas’ta Madımak otelinde katledilen canlar için 3 Temmuz 1993 günü İzmir’de düzenledikleri yürüyüş sonrasında haklarında yeni bir dava açıldığını kaydeden Akbaş, şöyle devam etti:

“İnsanlı tarihinin yüz karası Madımak Katliamı’ndan sonraki gün bir yürüyüş düzenledik. O dönem telefon, sosyal medya gibi şeyler yaygın değildi. 3 Temmuz 1993’te binlerce kişi bir araya gelerek katliamı protesto ettik. İzin almak gibi bir şeyi düşünmedik. Yürüyüşten sonra emniyet birkaç isim isteyerek, ‘izinsiz yürüyüşten’ dolayı para cezası keseceğini söyledi. Ben ismimin yazılmasını istedim. Kısa bir zaman sonra savcılık tarafından bir iddianame hazırlanmış. Mahkemeye çıktık, ‘Madımak’ta yakılan canlarımızı, şehitlerimizi anıyorum. Beni tutuklayın, bu benim çocuklarıma ve torunlarıma bırakabileceğim en büyük onurdur’ dedim. Bizim değil katliamın kaçak faillerinin yakalanıp yargılanmasına dair savunma yaptık. O davadan da beraat ettik.”

“ÖRGÜTLÜ OLAN TOPLUMLAR GÜÇLÜDÜR, GENÇLER KURUMLARIMIZA SAHİP ÇIKMALI”

Alevi Kültür Dernekleri’nin (AKD) ilk kurucularından olan Hüseyin Akbaş, son olarak şunları kaydetti:

“O günden bu güne Alevi örgütlerinin sayısı çoğaldı, üye sayıları onlarca kat arttı. Çokça binalara sahip oldular. Ancak o günlere kıyasla aynı heyecan olduğunu söyleyemem. Örgütlü olan toplumlar güçlüdür. Örgütsüz, bireysel olarak bir şeyleri kazanma şansınız yoktur. Gençlerimizi cemevlerimize, derneklerimize üye olmaya, sahip çıkmaya çağırıyorum.”

Ersin ÖZGÜL/İZMİR

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak