PİRHA – Doç. Dr. Nail Elhan ile Doç. Dr. Mustafa Onur Tetik, Alevi yayıncılığında bir ilke imza attı. Geçmişten günümüze dek yayınlanan Alevi dergilerini arşivleyen Elhan ve Tetik, bir sonraki aşamada ise ulaştığı dökümanları dijital ortamda kamuoyunun hizmetine sunacak. Doç. Dr. Nail Elhan çalışmayı PİRHA’ya anlattı.
Hitit Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Öğretim Üyeliği yapan Doç. Dr. Nail Elhan ile Doç. Dr. Mustafa Onur Tetik, “Alevi Dergileri” projesine başladı. 1960’lı yıllardan günümüze kadar çıkarılan tüm Alevi dergilerinin izini süren akademisyenler, bugüne kadar alanında hiç yapılmamış bir arşivcilik örneği sergiliyor.
Akademisyen Nail Elhan ile Şahkulu Sultan Dergahı’nda bir araya geldik ve yapılan çalışmanın detaylarını dinledik.
“ALEVİLERİN KÜLTÜREL MİRASININ YOK OLMAMASI İÇİN”
Doç. Dr. Nail Elhan, öncelikle tüm Alevi kurumlarının ve Alevi yazarların sahip olduğu arşivlerden faydalandıklarının ve Alevi yayıncılığının yok olmaması için böylesi bir çalışmaya girdiklerinin altını çizdi. Kültürlerin yaşam bulması için arşiv tutmanın önemli olduğunu söyleyen Elhan, bu sebeple Türkiye’de 1960’lardan günümüze kadar Alevi dergilerinin analiz edilmesi ve dijitalleştirilmesi konulu bir çalışma başlattıklarını anlattı.
Nail Elhan, çalışma kapsamında her kesimden Alevi kurum ve şahıslarıyla görüştüklerini de vurgulayarak şunları söyledi:
“Bu çalışmada 1960’lardan itibaren yayınlanmış ve kendini ‘Alevi’ olarak tanımlamış dergilerin, bültenlerin, gazetelerin arşivini oluşturup ve bunları ‘Alevi dergileri’ başlığı altında bir internet sitesinde kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Bu çalışmaya başlamamızdaki sebep ise Alevilik çalışmalarında şöyle bir sorun var; 2014 yılında yazılmış bir doktora tezinde de bunu görmüştüm; Türkiye Birlik Partisi üzerine çalışma yapmış bir akademisyen, Alevi arşivi konusunda sıkıntılardan bahsediyor ve şöyle bir soruna işaret ediyordu: Alevilerin yeni bir şey söyleyememe gibi bir sorunu var. Bunda da en önemli sorun bir arşivin olmaması.
Bir Alevi arşivi var, bazı dernek ve vakıflarda görülebilir ama bunun herkesin ulaşabileceği bir mecraya taşınması ve paylaşılması gibi bir durum söz konusu değil. Bu durum temel eksiklerden birisiydi ve bunun üzerine bir bakış yaptığımızda Türkiye’de doktora, yüksek lisans tezlerinin depolandığı Yüksek Öğretim Kurulu’nun ‘YÖKTEZ’ adında bir sitesi var. Buraya girdiğinizde Alevi dergileri üzerine yapılmış çalışmalar son derece az. 2010’lu yıllardan sonra özellikle dergilerin arşivlenmesi ve dijitalleştirilmesi konusu Türkiye’de önemli bir konu haline geldi. Özellikle İslamcı, milliyetçi dergilerin dijitalleştirilmesini görebiliyoruz. Yani araştırmacılara arşivlerin sunulması, bu alanlardaki çalışmaların sayısını da arttırıyor ama Alevi yayınları üzerine böyle bir çalışma maalesef yok. Böylesi bir ihtiyaç var. Hem Alevilerin kültürel mirasının taşınması, yok olmaması hem de bu arşivin çalışmalarla desteklenmesi, güzel çalışmaların ortaya konulması için bir ihtiyaç olduğu hasıl oldu ve o şekilde çalışmaya başladık.”
“ALEVİLİĞİ KENDİ İDEOLOJİLERİ BAĞLAMINDA TANIMLAYANLAR VAR”
Şimdiye kadar 70’in üzerinde dergi, gazete ve bülten tespit ettiklerini söyleyen Nail Elhan, “Dijital argüman çalışmasına yaklaşık bir yıl önce başladık. Son 2 ay içerisinde ise saha içerisinde pratik çalışmalar yapmaktayız” diye belirtti.
Akademisyen Elhan, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın hazırladığı ‘Alevi Ansiklopedisi’ konusunda da görüşlerini paylaştı. “Ortada Aleviliğin tanımı konusunda bir sorun var” diyen Elhan, çalışmalarının tam da ‘Alevi Ansiklopedisi’ tartışmalarına denk gelmesi sebebiyle şunları söyledi:
“Burada tanımı yapan kişi ve tanımı yaparken kullandığı kavramlar ciddi şekilde önem arz ediyor. Bence Alevilik araştırmacısına sorulabilecek en zor soru ‘Alevilik nedir?’ sorusudur. Çünkü Aleviliğe farklı şekillerde yaklaşıp onu kendi ideolojileri ve kimlikleri bağlamında tanımlamaya çalışan araştırmacılar oluyor. Bu konuda 6 farklı Alevilik tanımından bahsedilebilir. Alevi dergileri projesinde bizler bir ‘Alevi’ tanımı yapmadan bu işe girdik. Kendisini ‘İslam içi’, ‘İslam dışı’, ‘Şii’ ya da nasıl tanımlıyorsa tanımlasın; kişi kendisini ‘Alevi’ olarak tanımlıyorsa bu kültürel mirası Alevi dergisi olarak ele aldık. Kültür Bakanlığı’nın çalışmasında şöyle bir sorun olabilir; bir taraftan Alevi Ansiklopedisi’nin ortaya konulması evet faydalıdır. Şimdi bunu yapmaya çalışan farklı Alevi grupları da var. Bu Alevi ansiklopedisini oluştururken biraz önce söylediğim gibi temel sorun ortaya çıkıyor, yani tanım sorunu. Bir Alevi kurumuna ‘Aleviliği tanımla’ derseniz size farklı tanımlar yapacaktır. Burada üzerinde ortaklaşabilecek bir Alevi tanımının, tarihine ilişkin bir ifadenin ortaya konulması biraz zor. Yani en basitinden Aleviliğin kendisini tanımlayalım dediğiniz zaman buna bir kısım diyecek ki ‘Aleviliğin tarihi İslam öncesine dayanır’. Bir kısım da bu konuyu İslam ile özdeşleştirip anlatacaktır. Bir kısım, Aleviliği Türklükle bağdaştırıp anlatacaktır. Bir kısım ise İrani, Ari ve Kürdi geçmişi olduğunu, inancın geçmişinin Mezopotamya’da olduğunu ve İslam’dan da eski olabileceğini söyleyecektir. Yani buradaki temel sorun tanım sorunudur. Ama şu da önemli, Alevilerin kendilerini tanımlama sorunu var mı? Bence yok. Ama Alevileri tanımlama sorunu olduğunu düşünüyorum. Bunda da baş sorumlulardan bahsedecek olursak siyasi otorite önemli sorunlardan birisidir.
“İDEOLOJİK TARTIŞMALAR BİR TARAFA BIRAKILMALI”
Diğer taraftan Alevi kurumları da sorun yaratan taraflardan birisi. Tabii bu mesele bize şu sorgulamayı da getirir; Alevi kurumları ne kadar Alevileri temsil ediyor? Bugün x vakfı ya da derneği, Alevilik tanımı yaptığında, bu sokaktaki sıradan bir Alevi için ne kadar anlamlı? O kişinin Alevilik görüşünü ne kadar temsil ediyor? Sıradan bir vatandaş, görüşleri tamamen zıt olan iki farklı Alevi kurumuna da gidip etkinliklere katılabiliyor, insanlarla sohbet edebiliyor. Bu sorunun çıkışının da özellikle 1970’lerden itibaren şehirleşme, siyasallaşma, örgütlenme süreçlerinde aranması kanaatindeyim. Çünkü 100 yıl öncesine döndüğümüzde bir Kızılbaş’a ‘Aleviliği nasıl tanımlıyorsunuz?’ diye sorduğunuzda farklı bir şey söylediğini düşünmüyorum. Geçmişteki Aleviliğin çok farklı olduğu kanaatinde değilim. Ama özellikle 1980’lerdeki siyasi gelişmeler ile farklı Alevilik türlerinin, farklı Alevi tarih yazımlarının ortaya çıktığını görüyoruz. Bu da bir yerde doğal bir süreç olarak değerlendirilebilir ama bir taraftan baktığınızda da burada tarihle sosyolojinin bir çatışmasını görüyoruz. Çünkü Alevilik tarihine baktığınızda elde yazılı olan kaynaklar sizi bir yere kadar götürür ama mevcutta sosyolojik olarak belli bir tabanı olan Alevilik tanımlarına baktığınızda bunların önemli bir kısmının tarihle gerçeklik ilişkisi yoktur, sonradan ortaya çıkmıştır. Buradan galip çıkan kim olur? Belki de bu 200 yıl sonrasında belli olur. Daha önceden benzer bir süreci örneğin Bahailik yaşamıştı. Artık Bahailikten farklı bir din olarak bahsediyoruz. Belki 200 yıl sonra ‘Ali’siz Alevilik’ Aleviliğin Ortodoks dönüşümü olarak ortaya konulacaktır. Aleviliği İslam içi olarak görenler belki de daha çeperde kalacaktır. Bu, o tarih yazımının ve onun düşünürleri, entellektüelleri ile ilgili bir durum. Yani tarihsel olarak gerçek ve doğru olmayabilir ama sosyolojik olarak tabanı olan belli Alevilik görüşleri de vardır. Bunları dışlamak kanaatinde değilim. Yani Aleviliği İslam için görenin, Alisiz Aleviliğe inananı, Aleviliği İslam’dan daha da eski olarak gören birisini dışlaması gerektiği kanaatinde değilim.
Aleviliği İslam içi gören kişi de kendisini Alevi olarak tanımlıyor, Aleviliği İslam dışı olarak ayrı bir din gören de kendisini Alevi olarak tanımlıyor. İkisi de Alevi kimliğine sahip çıkıyor. Bu durum onları yelpazenin zıt taraflarına atar ama o çemberin dışına çıkarmaz. Burada oturup o tarihsel gelişmelerden, dönüşümlerden kaynaklara da bakarak bir ortak nokta bulabilmek önemlidir. Bunda da Alevi kurumlarının öncü olması gerekir. İdeolojik tartışmalar bir tarafa bırakılması gerekir. Alevi kurumlarının çuvaldızı biraz da kendilerine batırması gerektiği kanaatindeyim.
“ALEVİ YAYINCILIĞININ YOK OLMAMASI İÇİN ÇABA İÇERİSİNDEYİZ”
Akademisyen Nail Elhan, dijital dergi çalışmasından nasıl faydalanılacağını da anlattı. Elhan, dergi arşivine sahip olanlardan destek beklediklerini söyleyerek şöyle devam etti:
“Şu anda dergilerin tespiti aşamasındayız. Bir envanter çıkartıyoruz; hangi dergilere ulaşabiliyoruz, hangi dergiler eksik, onları tespit etmeye çabalıyoruz. 75 civarında dergimiz var ve bu dergilerden bazılarının tamamen ulaşabildiğimiz sayıları varken bazı dergilerde ise eksik sayılar mevcut. Bazı dergilere ise hiç ulaşamadık. Öncelikle bunları tespit edip ortaya dökmemiz gerekiyor. Bu tespitlerin ardından araştırma ve analiz sürecimiz başlayacak. Bu süreçte dergilerin hangi konuları işledikleri, bu dergileri çıkaran kadrolar, kapak resimleri, nerede çıkarılmış gibi konular üzerinde bir analiz yöntemi izleyeceğiz. Bu süreç yaklaşık 1 yıl kadar sürecektir. Ardından dergileri dijitalleştirip internet sitemize; alevidergileri.com‘a yükleyeceğiz. Ardından bunu kamuoyu ile paylaşmış olacağız. Alevilikte hangi meselelerin bu dergilerde nasıl ele alındığını merak edenler siteye girip anahtar kelime yazdığında otomatik olarak araştırmacının önüne ilgili konu gelecektir. Diyelim ki ‘Semah’ kelimesi araştırılacak. Semah kelimesini yazdığında hangi derginin hangi makalesinin hangi sayısında kelimenin geçtiği görülecek.
“DERGİLERDE GÖREV ALANLARLA DA KONUŞACAĞIZ”
Çalışmamız sadece Alevi dergileriyle de sınırlı değil. Bu kültürün, yayıncılık hizmetinin taşıyıcısı olan bu dergilerde görev yapmış editör, yayın yönetmen, dergilerin sahipleri ve ulaşabildiğimiz yazarlara herhangi bir ayrım gözetmeksizin ulaşıp kısa röportajlar yaparak dergilerin ortaya çıkış süreçleri, hangi konuları ele aldıkları, kapandıysa bunların sebepleri, Alevilerin gündelik hayatına, siyasallaşma, politik süreçlerinde nasıl etkili olduklarını konuşacağız. Bu videolar da yine internet sitemizde yer alacak.
Bu işler bir hayli maddiyatlı işler. Ancak biz bu işin maddi boyutunda değiliz. Bu işten cebimize herhangi bir kazanç da sağlamıyoruz. 1960’lardan günümüze kadar ortaya konulmuş bu emeğin ve Alevi kültürünün taşıyıcısı olan Alevi yayıncılığının yok olup gitmemesi, bir arşiv tutulması için çaba içerisindeyiz. Bu kapsamda da elinde arşivi olan herkesin buna destek sunmasını talep ediyoruz.”
Eren GÜVEN/İSTANBUL
Yoruma kapalı.