Alevi Haber Ajansi

‘Afrin operasyonu ile ikinci bir Sünni Arap kemeri oluşturulmaya çalışılıyor’-VİDEO

PİRHA- Araştırmacı-Yazar Mehmet Bayrak Afrin operasyonuna yönelik, “Bugün Türkiye’de 4 milyona yakın göçmen var deniyor. Bunların büyük çoğunluğu Sünni Araplardan oluşuyor. Buraya mülteci olarak gelen Sünni Arapların yerleştirildiği bölgeye dikkat edelim. Urfa, Maraş, Malatya hattına doğru bir yerleştirme yapıyor. Terolar bunun bir uzantısıdır” dedi. Bayrak, mevcut yönetimin İç Toroslar hattında bir Arap kemeri, Kuzey Suriye hattında bir Sünni Arap kemeri oluşturmaya çalıştığını söyledi.  

Yazar Mehmet Bayrak, Kürt ve Alevi tarihi üzerine araştırmaları ile tanınıyor. Konuyla ilgili bir çok kitabı mevcut. Özellikle İç Toroslar’da Alevi-Kürt Aşiretler kitabı bölgeyi tanımak açısından önemli bir eser. Konu Rojava, özelde Afrin olunca bölgenin demografik yapısı hakkında başvurulacak kaynaklardan biri de Mehmet Bayrak. Uzun bir dönem birlikte program da yaptığımız Araştırmacı-Yazar Mehmet Bayrak ile Afrin’in demografik yapısı ve göçertilme politikalarını konuştuk.

Bayrak, Afrin’in yapısını anlamak için bir bütünen Kürt coğrafyasını incelemek gerektiğini düşünüyor ve açıklıyor:

“Kürdistan dediğimiz coğrafya esas itibarı ile 7 ana bölgeden oluşuyor. 7 Ana bölgenin 5’i doğrudan Kürdistan ana kıtası üzerinde Kuzey, Batı, Doğu, Güney ve Sentral Kürdistan. Bir de Albruz dağları ve Horasan Kürt yerleşim yeridir. 7. Bölge de Orta Anadolu Kürt yerleşkesidir. Bugün üzerinde durduğumuz ve gündemde olan Afrin’i de içinde barındıran Güneybatı Kürdistan ya da Rojava dediğimiz bölge Kürdistan ana kıtasının bir parçasıdır. Tarihten bu yana böyledir. Binlerce yıllık tarihi olan bir Kürt yerleşkesidir. Buranın Kuzey parçasından ayrılması da sanıldığı kadar eski değil, Lozan ile birlikte ortaya çıkan bir durumdur. 1923’de bağıtlanan Lozan antlaşması ile Kürdistan 4’e bölündü. Tabiri caizse Lozan’ın bedeli Kürtlere ödetildi. Çünkü daha önce Osmanlı ve Safevi’ye bağlı Kürt toplumu olmak üzere iki parça halindeyken 4’e bölündü. Nitekim gerek Kuzey, gerek Güneybatı, gerekse Güney Kürdistan bölgeleri, Orta Anadolu Kürt yerleşkesi ve Sentral Kürdistan Osmanlı toprakları içerisindeydi. Bunun dışında sadece Doğu Kürdistan, Albruz Dağları ve Horasan Kürt yerleşkesi İran sınırları içerisindeydi. Bunlar ne zaman bölündü: Esas itibarı ile resmi dağıtılması 1923 Lozan ile oldu. Güney ve Güneybatı Kürdistan son Osmanlı Meclisi Mebusan’nında ve Ankara’daki ilk mecliste kabul edilen Misak-ı Milli sınırları Türklerle Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı kapsıyordu. Doğu Kürdistan’ı bunun dışında bırakarak söylüyorum. Kürtlerin bir bölümü bağımsızlık istese de , önemli bir kısmı Türklerle birlikte eşit olarak yaşamayı istiyorlardı.”

“KÜRTDAĞI KÜRTLERİ ATLARINA ATLAYIP ANKARA’YA GELİYORLAR”

Bayrak, Afrin coğrafyasının içinde barındırdığı Kürtdağı Kürtlerinin Hakimiyet-i Milliye matbaasında bastırdıkları ve Kürtdağı Mutelebatı adı verilen talepler metninin tarihine vurgu yapıyor. Bu metni bilmeden Rojava tarihinin anlaşılamayacağına dikkat çekiyor ve şöyle açıklıyor:

“Daha Lozan’a gitmeden önce Ankara’daki hükümetin gerek İngilizlerle, gerek Fransızlarla 1921-1922 yıllarında gizli anlaşmalar yaparak Güney ve Güneybatı Kürdistanı, yani Rojava’yı el altından İngiltere ve Fransa’ya peşkeş çektikleri ortaya çıktı. Bunu haber alan dönemin Kürtdağı Kürtleri ki bugün Afrin o coğrafyaya düşüyor zaten, Çiyayi Kurden denen bölgenin Kürtleri kendi aşiret liderleri öncülüğünde atlarına atlayıp Ankara’ya geliyorlar. Ankara’da Hakimiyet-i Milliye matbaasında bir broşür basıyorlar. Bu broşür Kürt Dağlıların Mutalebatı adını taşıyor. Bu broşürü bilmeden bugünkü Rojava olayını anlamak mümkün değil. Bu muhtıra mektup, bir talepler dilekçesidir. Burada Kürtdağı Kürtleri, Mustafa Kemal Anadolu’ya çıkmadan önce antiemperyalist, antiişgalci bir tutumla Güneybatı’da Fransızlara karşı, güneyde İngilizlere karşı nasıl hareket ettiklerini ve direnişe geçtiklerini anlatıyor. Adeta savaş güncesi tarzında veriyor. Daha Samsun üstü Anadolu’ya çıkılmadan önce, Ankara’da Hakimiyet-i Milliye matbaasında basılarak tüm milletvekillerine dağıtılan bir istekler dilekçesidir.

“VERİLEN SÖZLERİN TUTULMAMASINA İTİRAZ EDİYORLAR”

Demin söylediğim etkenlere, Fransızlara ve İngilizlere karşı direndik diyor. Nitekim bu direnişin yoğunlaştığı coğrafyalar, bugün dikkat edin Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa adı ile anılıyor. Bu ünvanlar oradan geliyor. Bunların tümü Rojava’ya sınır olan Serxet’te kalan vilayetlerdir. Binxet (tren hattının altı) Rojava’ya, Serxet (tren hattının üstü) ise bu vilayetlere tekabül ediyor.

Antep bölgesinden gelen araştırmacılar, Cahit Tanyol mesela, deniliyor ki antiemperyalist bir yöneliş ile Fransızlara karşı mücadele eden 18 çeteden 14’ü Kürt çetesiydi. “Biz 1918’de başladık” diyorlar, “Siz 1919 ortalarında ortaya çıktınız” diyorlar. “Şimdi haber alıyoruz ki siz bizi şehir şehir, belde belde, köy köy, aşiret aşiret, ev ev ikiye bölmüşsünüz. Verilen sözler bunlar mıydı” diye itiraz ediyorlar. “Eğer bu sorun düzeltilmezse bu coğrafya da onulmaz yaralar açılır” diyorlar. Olayın püf noktası şu: Adeta bugün olabilecekleri o tarihlerde gösteriyor Kürtler. Mutlaka Misakkı Milli’ye uyulmalı, Kürt coğrafyası Kuzey parçasına eklemlenmiş olarak kalmalı. Yoksa bir sürü olumsuzluklar çıkar deniyor.Her tarafta benzer sorunlar yaşanıyor.”

“İÇ TOROS KÜRTLERİ VE ROJAVA KÜRTLERİ ARASINDA SİYASİ, KÜLTÜREL BİR BİRLİKTELİK VARDI”

Son dönemlerde konuşulan en önemli konulardan biri de Afrin ve çevresinin demografik yapısı. Nüfusun ne kadarının Arap, ne kadarının Kürt olduğuna dair kesin bilgi yok, zira asimilasyon ve göçertilme politikaları neticesinde demografik yapı hakkında net bir şey söylemenin mümkün olmadığını belirtiyor Bayrak. Oradaki göç ve göçertilme dengesini de şöyle anlatıyor:

“1922’deki anlaşma çerçevesinde gizlice satılan Rojava Kürtleri, 1923 Lozan Antlaşması ile resmen bölünmüş oldu. Unutmayalım ki bizim de içinden geldiğimiz İç Toroslar bölgesinin Maraş, Antep, Urfa, Antakya, Hatay tümüyle Halep’e bağlıydı. Bütün nüfus ilişkileri, ticari, kültürel ilişkileri bölgeyle bağlantılıydı. Rojava Kürtleri ile Serxet’te kalan Kürtler yoğunlukla Alevi, Sünni, Ezidi Kürtler arasında doğal bir birliktelik vardı. Böyle olduğu içindir ki bu iki parçayı birbirinden ayırmak mümkün değil. Aynen hattın kuzeyindekiler gibi, Rojava Kürtlerinin büyük bölümü Ezidi, bir bölümü Alevi Kürttü. Sonradan müslümanlaşan unsurlar var, fakat Müslümanlar o hatta daha azınlıktaydı. Bu kuzeydeki Kürt yapılanmasının bir uzantısıydı. Mardin Ezidi yoğunluklu mesela, keza Urfa, Maraş bölgesi Alevi Kürt yoğunluklu. İç Toros bölgesindeki Kürtlerle, Rojava Kürtleri arasında tarihsel bir demografik, beşeri, siyasi, kültürel birliktelik vardı.

“İÇ TOROS’TAKİ BAZI AŞİRETLER SURİYE’YE YERLEŞTİRİLİYOR”

Sonradan göç hareketleri de olmuş. Bir bölümü 19. Yy’ın ortalarında Osmanlı’nın göçebe ya da yarı göçebe aşiretleri iskanı sürecinde gerçekleşmiş. Bunlar sonraki gidişler. Diyelimki İç Toroslar’da göçebe ya da yarı göçebe aşiretler (Bunlar sadece Kürt Alevi aşiretler de değil, Sünni Türk aşiretlerde var. Cerit aşireti, Tecirli aşireti gibi)  Osmanlı Alman müşavir subayların önermesine uyularak yerleşik hayata geçiriliyor. Fakat kendi topraklarında bırakılmıyor, doğrudan Suriye’ye gönderiliyorlar. Osmanlı yönetimi Suriye’yi kendi doğal yerleşim yeri yapmak istiyor. Dolayısıyla bu aşiretler oraya iskan edildiklerinde, (hatta Maraş bölgesinden giden Kılıçlı aşireti var) oradaki sürgün aşiretlerle iletişime geçmek için Türkçe öğreniyorlar ve kendi dillerini unutuyorlar. Bunların bir bölümü topraklarına geri döndü. Osmanlı gösterilen yerde iskan edilmek şartıyla serbest bıraktı. 1925 Hareketi ardından, Ağrı Zilan, ardından Dersim Tertelesi gibi etkenlerle kendi topraklarından ayrılmak zorunda kalan unsurlar var o bölgeye giden.”

“BÖLGEDEKİ TEMEL ALEVİ OCAKLARINDAN BİRİ LASKİYE’DEDİR”

Yazar Mehmet Bayrak, bölgede önemli ölçüde Ezidi Kürt varlığından bahsediyor ve Alevi Kürtlerin de bölgede yine önemli bir nüfusu olduğuna dikkat çekiyor. Bu nüfusun büyük bir bölümünün asimile edildiğini, ya da kendilerini korumak adına gizlendiğinin altını çiziyor. Bölgede demokratik bir yaşamın hayata geçmesi halinde baskı altında kalan toplumların kendi kimlikleri ile ortaya çıkacaklarına vurgu yaparak şöyle devam ediyor:

“Atatürk’ün etnopolitika uzmanı Prof. Hasan Reşit Tankut en temel Alevi Ocaklarını anlatırken birinin de Rojava ve Laskiye bölgesinde olduğunu söylüyor. Üryan Hızır Ocağı bu ocaklardan bir tanesidir. Bu coğrafyadaki temel Alevi Ocaklarından biridir Laskiye. Oradaki ocak çevredeki Alevilere de hitap eden büyük bir ocaktı. Aleviler, Sünni egemenlik içerisinde ya ona benzeşiyor ya da kimliğini kamufle etmek zorunda kalıyor. Nitekim katliamlara maruz kalan Ezidiler de Müslüman görünüyorlar. Onların durumu Alevilerden daha kötüydü. Demokratik bir ortam olduğunda ancak bu unsurlar kendi kimlikleri ile ortaya çıkıyor. Orada bu komünal özerk yaşam hayat bulursa o zaman insanlar gerçek kimlikleri ile ortaya çıkacak. Şimdi Türk ideologlarının Afrin’in yüzde 35’inin Kürt olduğunu söylemelerinin hiç bir kıymeti harbiyesi yok. Kesin bir sayım yapılabilmiş değil. Arap yönetiminde, Baas ırkçılığı döneminde de Kürtler arasında göçertmeler yaşandı. Dolayısıyla bu bizi yanıltmamalı. Demokratik bir ortamda gerçek demografik yapı ortaya çıkabilir. Halk arasındaki adı Çiyayi Kurdan olan yerleşim yerini bile Türk dağı diye sundular. Aynen Antep’in içindeki Kürt isimlerini Türk yapmaları gibi mesela.

EZİDİ HATTI…

Özellikle diğer dinlerin etkisinde kalmayan coğrafyada Serxet Binxet olarak nitelendirdiğimiz Kafkasya bölgesi, Gürcistan’tan Ermenistan’a, oradan Azarbeycan’a, oradan Türkiye İran sınır hattından Şengal’e kadar olan coğrafyadan, oradan da Güneybatı yönünden Akdeniz istikametine kadar yaşayan Kürtlerin büyük çoğunluğu yüzyıl önceye kadar Ezidiydi. Bunu bilmek için kahin olmaya da gerek yok, bunu kitabımda da işledim. Bu toplulukların büyük çoğunluğu şimdi Müslüman görünüyor. Afrin bölgesi, Kobane bölgesi de dahil bu söylediklerime.”

KOCO AĞA’NIN TARİHİ…

Afrin denince Elbistanlı Koco Ağa’ya değinmeden olmaz. Zira Hatay Kırıkhan’a yerleşen Koco Ağa’nın tarihi o bölgenin göçertilme politikasının da bir parçası aynı zamanda. Nuri Dersimi’yi de saklayan kollayan Koco Ağa’nın o dönemdeki duruşunu da şöyle anlatıyor Bayrak:

“Afrin denince ilk akla gelen isimlerden biri Nuri Dersimi’dir. Onun Hatıratım kitabını ilk kez yayınlayan bir yazar olarak bende çok şey öğrendim. Nuri Dersim’in iki kitabı var: 1952 Halep basımlı  Kürdistan Tarihinde Dersim, bir tanesi de Hatıratım’dır. Ben Hatıratım kitabını sadeleştirerek, fotoğraf ekleyerek tekrar yayınladım. Afrin’in, Antakya’nın yakın tarihi konusunda yakın bilgiler edindim.

Bugün Antakya olarak nitelendirdiğimiz bölge İç Toroslar’ın bir uzantısıdır. 1923 Lozan’ı ile sınırlar belirlendikten sonra diğer yerleşim yerleri iskanı belli oldu, fakat Antakya 1938’e kadar muallakta kaldı. Bu konuda önemli bilgileri Nuri Dersimi vermiştir. Aynı zamanda Dersim Soykırımı sırasında Suriye’yi geçtikten sonra Xoybun’un koruma amaçlı Nuri Dersimi’yi götürüp teslim ettiği Koco amca var. O tarihte Hatay Kırıkhan bölgesinde çok önemli bir şahsiyet. Kendisi Elbistanlı. Orada çok saygın bir yer ediniyorlar. Odun kömürü üretimi yapıyorlar. Bu odun kömürünü Fransız mandasına da satıyorlar. Öylesine saygınlık kazanıyor ki, Fransız müsteşarı da Koco amcayı ve çevresini kendi tarafına çekmeye çalışıyor, Ankara’daki yönetimi de çekmeye çalışıyor. Orası muallakta olduğu için bir oy sayımı veya referanduma gidildiğinde toplumda etkin insanlar oldukları için yanına çekmeye çalışıyorlar. Bölge ile ilgili önemli bilgiler veren Nuri Dersimi çarpıcı anekdotlar da anlatıyor. Nuri Dersim’i gittikten sonra Kürt Özgürlük Örgütü gidiyor onu Koco amcaya teslim ediyor. Koco amcanın iki oğlu (Dr. Koco, Avukat Sıtkı Elbistan, sonradan Elbistan soyadını aldılar, 1959’taki 49 Hareketi’nin içinde yer alan Kürt aydınlarıdır)  ve Koco amca koruyor Nuri Dersimi’yi.

“KOCO AĞA NURİ DERSİMİ’NİN HAYATINI KURTARIYOR”

Fakat Türk devleti boş durmuyor. Mit Bölge Başkanı çeşitli suçlar işlemiş iki kardeşi Nuri Dersimi’yi Koco amcanın Hatay Kırıkhan’daki evindeyken öldürmekle görevlendiriyor. O tarihte Mit Bölge Başkanı bunlara 500 bin lira da rüşvet öneriyor. Fakat durumu anlayan Nuri Dersimi ile Koco amca bunlarla tartışıyor, Koco amca bunları evden kovuyor, böylece Nuri Dersim’in hayatı kurtuluyor.
Öyle iddia edildiği gibi büyük mücadele ile alınmadı Hatay. Fransızlar alacağını alıyor bir bakıma bağışlıyorlar Hatay bölgesini.

Koco amcanın bu bölgeden götürdüğü, Alevi Kürtlerle, Afrin bölgesindeki Kürtlerle nasıl bir yakınlaşma olduğu anlatılıyor kitapta. Bu bloku bölmek için çekilen hatta Demokrat Parti döneminde mayınlama yapıldı. Bundan önceki dönemde geçişler daha kolaydı. Sürü ihracı, ihtiyaçlar, kumaş gibi alışveriş ilişkisi vardı. 1950’li yıllarda oraya mayın döşenmesi ile birlikte ciddi kopuş yaşanmaya başladı. Devletin de istediği buydu zaten.

Nuri Dersimi 1973’te vefat ettiğinde Afrin’in bir köyüne gömüldü.

Bir bütün olarak Rojava, Afrin ile kuzey bölgesinde kalan Kürtler arasında çok yakın bir ilişki var.”

KIRIKHAN’DA ALEVİ KATLİAMI VE AFRİN’E GÖÇLER…

Yine 1971 yılında vuku bulan Kırıkhan Olayı da bölgenin tarihini anlamak açısından önemli. Yazar Mehmet Bayrak, Kırıkhan’da yapılmak istenen Alevi katliamını da özetle şöyle aktarıyor:

“Antakya’nın o bölgesinde çok önemli bir Alevi Kürt nüfusu var.
1971’de Kırıkhan’da bir Alevi katliamı yaşandı. Yine bu Elbistan bölgesinden giden Koco amcanın katipliğini yapan Mehmetali Göçmen diye bir şahsın çocukları o dönemde bir gazete çıkarıyorlar Kırıkhan’da. Bu devletin işine gelmiyor. Gazeteyi basıyorlar, yakıyorlar, daha sonra Alevi evlerine dağılıyorlar. Alevi katliamı öyle gerçekleşiyor. Elbistan ya da Afrin bölgesinden oraya yerleşen büyük bir Alevi Kürt varlığı var. Onlara dönük yapılıyor. Sınırlar netleşince bir bölümü kalıyor. Bir bölümü tekrar eski topraklarına geçiyor.”

“AFRİN OPERASYONU İLE İKİNCİ BİR SÜNNİ ARAP KEMERİ OLUŞTURMAK İSTENİYOR”

Devam eden Afrin operasyonuna tepkiler devam ediyor. TSK orada IŞİD’e karşı da mücadele ettiğini belirtiyor, fakat buna yönelik bir emare henüz ne görüntülendi ne de yansıdı. Afrin operasyonuna yönelik düşünlerini ise Bayrak şöyle açıklıyor:

“Kendi sınırları dışında kalan Kürtlerin önünü kesmek amacıyla yapılan saldırıları onaylamak mümkün değil. Kürtlerin en büyük talihsizliği sırtını dayayacak bir yerin olmamasıdır. Kendi iradeleri dışında dörde bölündü diyoruz ya: Sırtını Türkiye’ye dayasa Kürt sorunu var, İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin Kürt sorunu var. 1925’ten itibaren bu devletler arasında zımni ve daha sonra açık bir ittifak yapıldı.

Fransa, Suriye topraklarından geçen demiryollarını Türkiye’ye açarak, askeri sevkiyat yapılmasını sağladı. Demiryolları Suriye toprakları içinde geçtiği halde, orası Fransa sömürgesi olduğu halde, Fransa Türkiye’ye açtı demiryollarını. Kürtleri kuşattılar. 1925’teki hareketi bastırmak için Türk devleti 16 filoluk bir uçak kullandı ilk defa. Bir görüşe göre Almanya, diğer görüşe göre İngiltere’den alınan zehirli gaz atmak suretiyle 15.500 civarında Kürt katledildi. Türkiye nüfusu o zaman 12 milyondu. Fransa İngiltere gibi ülkelerle ittifakı olduğu gibi daha sonraki süreçlerde Sadabad Paktı, Bağdat Paktı, daha sonra SENTO’ya evrilen ortak bir örgütlenme var. Bir üye Türkiye, İran, Irak, Suriye Kürt sorunu var, Pakistan’ın Pencap sorunu var. Hami devletler kim Amerika ve İngiltere. Dolayısıyla Türkiye İran rejimini sevmez, Irak’taki Şii yönetimi sevmez, Saddam ile ilişkileri daha iyiydi. Yine Suriye’deki Baas yönetimiyle sıkı fıkıydı. Orada Sünni Arap devleti kurmak istediği için ilişkiler de bozuldu. ABD’de yeşil ışık yakmadı. Türkiye dışa düştü. Oradan toplu göçleri de özendirdi. Bugün 4 milyona yakın göçmen var deniyor. Bunların büyük çoğunluğu Sünni Araplardan oluşuyor. Buraya mülteci olarak gelen Sünni Arapların yerleştirildiği bölgeye dikkat edelim. Urfa, Maraş, Malatya hattına doğru bir yerleştirme yapıyor. Terrolar bunun bir uzantısıdır. Mevcut yönetim İç Toroslar hattında bir Arap kemeri oluşturmaya çalışıyor. Kuzey Suriye hattında bir Arap kemeri oluşturmaya çalışıyor. Halkları bertaraf ederek buraya yerleşmiş olan Sünni Arapları oraya yerleştirerek ikinci bir Sünni Arap kemeri oluşturmaya çalışıyor.
Bu kabul edilebilir bir olay değildir. Yeni kurulan toplumsal düzen rahatsız ediyor.”

Elif SONZAMANCI/BONN

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak