PİRHA-Alevi Dernekleri Federasyonu (ADFE) yaptığı bir açıklama ile Avusturya’da Aleviliğin özgün bir inanç olarak tanınmasına değinerek, “Avusturya Alevi Federasyonun mücadelesi “Alevilik inancı” için verilmiştir. Bu mücadele ile elde edilen kazanımlar tüm Alevilerindir. Alevi toplumu ne yozlaştırılmış Sünniliğin ne de yayılmacı Şiiliğin ne de başka bir din versiyonunun dalı budağı değildir” ifadelerini kullandı.
Avusturya Devleti’nin, Aleviliği bağımsız, özgün bir inanç olarak tanınmasının ardından Türkiye’deki Alevi kurumlarından açıklamalar gelmeye devam ediyor. Alevi Dernekleri Federasyonu (ADFE) da İstanbul Küçükçekmece’de bulunan Garip Dede Cemevi’nde bir açıklama yaparak, Avusturya’daki kazanımı selamladı. ADFE Genel Başkanı Celal Fırat, ADFE Pirler Meclisi Başkanı Binali Doğan‘ın da yer aldığı açıklamaya çok sayıda kişi katıldı.
“MÜCADELE İLE ELDE EDİLEN KAZANIMLAR TÜM ALEVİLERİNDİR”
“Avusturya Alevi Federasyonun mücadelesi “Alevilik inancı” için verilmiştir. Bu mücadele ile elde edilen kazanımlar tüm Alevilerindir” diyen Celal Fırat, “Bu kazanım kimleri rahatsız eder?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Sünnilik inancında ki, din ve ahlak ilkelerini yozlaştırıp hoşgörüyü yok eden, kafa kesen, insanları yakan, farklıkları ötekileştiren, onları düşman gören, kısacası her türlü insanlık dışı davranışı İslam dinine bulaştıran zihniyeti rahatsız eder. Alevilerin sosyal statüsünü, toplumdaki rolünü, düşüncesini ve kültürünü ırkçılık anlayışıyla anlatan, Sünni ya da Şii din ögeleriyle yorumlayan yani “yekpare kalıplaşmış” bir Alevilik tanımı uyduran sözde birkaç Alevi kurumunu rahatsız eder. Sünni İslam yasalarıyla demokrasiyi ve laikliği yok eden, Alevilerin haklarını bulundukları ülke sınırları dışında sürgün eden, Alevileri kamusal alanda yok sayan, rencide eden cemevlerini ticarethane olarak gören iktidarları rahatsız eder.”
“RAHATSIZ OLANLAR ALEVİLERİ BİRBİRİNE DÜŞÜRMEK İSTİYOR”
Fırat sözlerine şöyle devam etti:
“Avusturya Alevi Federasyonun mücadelesi der ki; “Alevilerin Sünnilik veya Şia din anlayışı” yoktur, Aleviler Sünni veya Şii değildir, Avusturya ve diğer tüm Avrupa ülkeleri Sünniliğe ve Şia ya İslam gözüyle bakar yasaları ve uygulama organlarında buna göre özgürlükleri denetler, bizler de Sünnilik ve Şii’lik haklarıyla özgür değiliz der ve inanç mücadelesi verir”. Ancak bu mücadelede rahatsız olanların velvelesi altında Avrupa’da özgürleşen Alevi hareketinin yükselişi var, amaç bu kurumları gözden düşürmek ve daha da ileri giderek “Ali’siz Alevilik” iftirası gibi kötü bir niyetle Alevileri birbirine düşürmektir.
Avusturya Alevi Federasyonun mücadelesi mücadelemize güç katacaktır. Siyasi, itikadı ve tasavvufî açıdan yürüdüğümüz yol, Şah Hüseyin ve Ali’ye giden yoldur bu “Yol Cümleden Uludur”. Alevilik, Hak-Muhammed-Ali yoludur. Alevilik, insanın Hakk’ı yerde, gökte, başkasında değil kendisinde aramasıdır. Alevilik, insanın eline, beline, diline sahip olmasıdır. Alevilikte edep yalnız dile değil gönüllere dolanır, gönül Hakk’ın misafirliğine mazhar olacak kadar temiz tutulmaya çalışılır. Bu nedenledir ki Aleviler ne ararsa Kudüs’te, Mekke’de Hac’da değil, kendinde gönlünde arar. Bu nedenle, kıble insandır, çünkü Hakk’a ulaşmak insanın kendi nefsinden, kendi gönlünden geçer.”
“İKRARIMIZDAN VAZGEÇMEDİK”
Tarihte yaşanan Alevi katliamlarına da değinen Fırat, “Alevilik inancı; tıpkı güzel ve cefakâr Anadolu gibi köklerine bağlı kalan her canı candan ileri seven, saygı duyan hoşgörüyle diğer din ve inançlardan ayrılan ve bu kadim coğrafyada kendine özgü gelişen kutsal bir yoldur. Alevilik; özünde sazla söylenen “kutsal bir sözün” halklar üzerinde ıslahat yaratarak, insanı insan olmaya çağırmasıdır. Bu çağrı uğruna Sivas’ta yakılmadık mı, Dersim’de sürgün edilmedik mi, Maraş-Çorum’da katledilmedik mi, şehirlerde, okullarda, iş yerlerinde ötekiler olmadık mı? Tüm bu acıların, kaçak göçek yaşamamızın bedelini ödemedik mi? Şah Hüseyin’in onurlu duruşuna, Ali’nin adaletine sığınmadık mı? İkrarımızdan vazgeçtik mi? Hayır!” ifadelerini kullandı.
“NE YOZLAŞMIŞ SÜNNİLİĞİN NE DE YAYILMACI ŞİİLİĞİN DALI BUDAĞIYIZ”
“Alevi toplumu ne yozlaştırılmış Sünniliğin ne de yayılmacı Şiiliğin ne de başka bir din versiyonunun dalı budağı değildir dedik” diyen Fırat, konuşmasının geri kalanında şunları kaydetti:
“Dört kapı kırk makam ilmin şehridir dedik. Ahlak, erdem ve insan onurunun değerli olduğuna vurgu yaptık. İnsanı ve onun şah damarında olan tanrıyı ve sırlarına erişmeyi sağduyu ve akılla çözdük. Kişinin topluma girişini ikrarla disiplin ettik. Musahip olduk, kardeş olduk ve bu yönle birbirimize köklerimize bağlandık ve bu bağlılığı önemseyerek tertemiz bir inanca sahip olmanın gururunu yaşadık. Rehberi, piri ,mürşidi ve talibi olan cem ile ibadet edip, semah ile aşka varan, müsahip ile yol sürüp Muharremde yas çeken Hızır da özünü dara çekip bayram eden bir inançtır.
Bu anlamda Avusturya Alevi Federasyonun mücadelesini bir kez daha selamlıyoruz. Onlar ve dünyanın diğer ülkelerdeki Alevilerin desteğiyle; kıyılara vuran çocuk cesetlerini görmezden gelmeyeceğiz. Farklılaşma ve ayrışmayı düşman saymayacağız. Hırsızlığa, yolsuzluğa talana karşı hurafelere sığınmayacağız. Taciz, tecavüz edilerek katledilen kadınların ölümüne susmayacağız. Çocukların, gençlerin tarikatlar, cemaatlere ve bağnaz gruplara kurban verilmesini görmezden gelmeyeceğiz.
Asimilasyoncu, gerici ve yok edici zihniyete teslim olmayacağız. Alevilerin yemeği yenilmez, suyu içilmez, mum söndürür diyen aşağılık kişilikleri teşhir etmekten korkmayacağız. Alanlara, okullara, köprülere Alevileri katledenlerin isimlerinin verilmesine susmayacağız. Küresel ve ülkesel yoksulluğa ve buna bağlı kapitalizmim dayattığı insan modeline hayır diyeceğiz. Avrupa yasalarıyla özgürleşen, inancı yasallaşan bir halkın bu topraklarda da özgürleşerek köklerine kavuşacağından hiç şüphemiz yoktur ve mücadelemizi büyüteceğiz.”
PİRHA / İSTANBUL
Yoruma kapalı.