Alevi Haber Ajansi

Açtıkları müze ilgi görmeyince piknik alanına dönüştürdüler-VİDEO

PİRHA -Tahtacı Türkmen Alevisi olan Medine ve Salman Tuzlu çifti, Balıkesir Edremit’e bağlı Hacıaslan Köyü’nde 10 yıl önce açtıkları Cıngıllı Kültür Evi, ilgi görmeyince halkın gelip piknik yaptığı bir mekana dönüştürmüş. Salman Tuzlu, “Burayı bir kültür merkezi diye açtım. İçerisinde müze ve kütüphane vardı. Ancak hiç kimse 2 yıl boyunca bir kitap açıp içinde ne var deyip okumadı” diyerek üzüntüsünü belirtti.

Tahtacı Türkmen Alevisi olan Medine Tuzlu ve Salman Tuzlu çifti 10 yıl önce açtıkları Cıngıllı Pınar canlı kültür müzesi ilgi görmeyince halkın gelip piknik yaptığı bir işletme halini almış. Çift, uzun süre mücadele etse de insanların bir kitap dahi açıp okumadığını söyleyerek Cıngıllı’yı bu nedenle artık bir aile işletmeciliğine dönüştürdüğünü ifade ettiler. Ancak çiftin asıl amaçlarının Cıngıllı Pınar’ın bir canlı kültür merkezi olması, herkesin gelip burada harman dövmeyi, zeytin toplamayı ve orak biçmeyi görmesini, bilmesini istediklerini belirtti.

Edremit’in Tahtacı Alevi köyü olan Hacıaslan Köyünde yaşayan Medine Tuzlu ve Salman Tuzlu çifti yaşadıkları köyün inancını, gelenek ve göreneklerini Pir Haber Ajansı’na (PİRHA) anlattı.

“HANGİ MİLLETE GİDERSEK GİDELİM KUL HAKKI İLE GİTMEYELİM”

Eşi emekli olduktan sonra piknik alanı açıp işleten ayrıca kendi çabaları ile saz çalmayı öğrenen ve gördüğü olaylardan etkilenerek türkü besteleyen Medine Tuzlu, Hacıaslan köyünde yapılan düğün ritüellerini şöyle aktarıyor:

“Biz Tahtacı Alevisiyiz. Bizim burada 9 tane Tahtacı Türkmen Alevisi var. Bizim düğünlerde hiç kimse tabaktır, kaşıktır, bardaktır gibi şeyler hediye etmez. Sadece kız çeyizine gider hediye. Kız tarafı oğlan tarafına gidince fasulye tabağa koyar gider. Çünkü hangi millete gidersek gidelim kul hakkı ile gitmeyiz. Bu nedenle giden yediği yemeği kendisi ile götürür. Kimsenin kimseye hakkı geçmesin diye. Akşamları da un götürüyoruz. Götürdüğümüz unun üstüne çiçek koyarız. Ve düğünde yapılan yemek için dışarıdan aşçı gelmez. Teyzemiz, halamız, komşumuz ve akrabalarımız yapar. Unun üstüne koyduğumuz çiçeği yemek yapan kadına veririz. Çiçeği alan kişi koklar ve saçlarının arasına çiçeği koyar. Düğün evine gelen erkeklerin verdiği para ile varsa borç ödeniyor. Kadınların getirdiği yemek ise düğün sahibi borcunu ödeyinceye kadar getirilir. Tüm bu yapılanlar evlenen çifte bir yardım ve dayanışma içindir.”

“ÖLENLERİMİZİ EŞYALARIMIZLA İLE DEFNEDİYORUZ”

“Mezar ziyaretlerimiz Hıdırellez’de oluyor” diyen Tuzlu, Tahtacı Türkmen Alevilerin her yıl Hıdırellez’de mezarlarını ziyaret ettiklerini söyleyerek ölen kişinin cenaze erkanında yapılan ritüelleri ise şöyle anlatıyor:

“Hıdırellez’de gidip mezarlarımızın başında önce kurban keseriz. Köyden biri vefat ettiğinde kadınsa tüm köylüler şalvar, bez ve benzeri şeyler getirir ölen kişinin üstüne atar. Erkekse gömlek, havlu ve çiçek götürürüz. Çiçeklerle beraber giden bütün hediyeler sarılır ve ölen kişinin yatağıyla yorganıyla ölen kişi ile birlikte mezara gömülür. Daha sonra kadınlar cenaze evine giderken kendisi ile sofra götürür. Çevre köylerde cenaze evine gelenler o sofrada yerler.”

“HERKESİN EVİ ALLAH’IN EVİDİR”

Cemevlerinin olmadığını belirten Tuzlu, “Cemlerimizi kendi evlerimizde yapıyoruz. Çünkü herkesin evi Allah’ın evidir. Bu nedenle herkesin kendi evinde cem yapması daha iyi bizim için. Ancak şimdi nüfus arttığı için bir cemevi yaptık” diye konuştu.

“CINGIL SAVUNMASIZ CANLILARI KORUYANDIR”

Muhafaza memurluğundan emekli olduktan sonra eşi ile birlikte Cıngıllı Pınar Kültür Merkezi’ni açan ancak ilgi görmediği için herkesin gelip piknik yaptığı bir alana dönüştüğünü söyleyen Salman Tuzlu, buranın nasıl kurulduğunu ve isminin nereden geldiğini şöyle ifade ediyor:

“Burası zamanında babamın satın aldığı bir yer. Ancak köylüler için burası zamanında korkunç ve çok sapa bir yerdi. Domuz bile girmezdi buraya. Çocukları burayla korkuturlardı. Burayı önce kültür merkezi olarak açtım. Buraya Cıngıllı Pınar ismini verdim. Yöre olarak Pınarlı Dere olarak adlandırılır. 1800 yıllarda köyümüze ilk gelenler köyde su olmadığından burada testiler, bakraçlar, taşıma yolu ile su taşırlarmış. Biz de oranın Pınar kısmını aldık ve araştırmacı bir kişiliğe sahip olduğum için nereden geldiğimi araştırdım Şamanizm ile ilişkili olduğumuzu öğrendim. Buradaki cıngılın anlamı iyi ruhlar ve kötü ruhlardır. Küçük yaştaki çocuklar, hayvanlar ve kendini koruyamayan canlıları kötülükten koruduğuna inanılan ve bir takı olarak kullanılan boncuk dizisidir. İslamiyet’e geçince cıngılın ismi nazarlık olmuş. Bugünkü nazarlık bizim cıngıl’dır.”

“KİMSE BİR KİTAP AÇIP OKUMADI”

Cıngıllı Pınar’ı bir kültür merkezi diye açtığını belirten Tuzlu, “İçerisinde müze ve kütüphane vardı. Üzülerek söyleyeyim ki hiç kimse 2 yıl boyunca bir kitap açıp da içinde ne var deyip okumadı. Alıp resmine bile baksaydılar sevinecektim” dedi.

Canlı müzecilik yapmak istediğini söyleyen Tuzlu, “Amacımız harman dövmeyi, zeytin toplamayı ve orak biçmeyi  burada göstermekti. İnsanlar piknik havasına döndürdü. Daha sonra piknik yapılan bir mekan halini aldı.  Eşim, oğlum ve ben üç kişi işletiyoruz. Büyüdükçe iş imkanı da sağlamayı düşünüyoruz. Ve burayı tatil köyü yapmaya çalışacağız” diye konuştu.

“DOĞANIN ECZASINA GÜVENİYORUM”

Resim çizen ve bitkilerle de uğraşan Tuzlu, “Ayrıca bitkilere yönelik bir çalışma yapmak istiyorum. Çünkü her bitkinin bir hastalığa veya başka bir şeye iyi geldiğini düşünüyorum. Doğanın eczasına çok güveniyorum. Yakma tekniği ile, yağlı boya ve sulu boya ile resim yapıyorum. Ama en çok yakma tekniği ile resim yapıyorum. Aynı zamanda fotoğraf çekiyor belgesel yapıyorum” ifadelerini kullandı.

(HABER MERKEZİ)

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak