PİRHA-ABF, 12. yılında Gezi Parkı eylemlerini anarak, “Farklı inançların, kimliklerin, sınıfların bir araya geldiği, birbirinin sesini duyduğu, birbirine el uzattığı o büyük buluşmadır Gezi. Alevilerle Sünnilerin, Kürtlerle Türklerin, beyaz yakalılarla işçilerin yan yana olduğu, önyargıların sarsıldığı, hakikatin kolektif bir direnişe dönüştüğü o günler, bu topraklarda Hüseyni bir duruşun izlerini bırakmıştır” dedi.
Taksim Gezi Parkı Direnişinin 12. yılında Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) yazılı açıklama yayınlandı.
“GEZİ UMUTTUR, UMUT SUSTURULAMAZ”
“Gezi Umuttur, Umut Susturulamaz” diyen ABF şunları kaydetti:
“Gezi Direnişi’nin 12. yılında, Haziran’ın asi çocuklarını, yaşamı savunan barışçıl bedenleriyle bu topraklara onur bırakan gençleri bir kez daha yüreğimizde taşıyor, unutmuyoruz! Ali İsmail’i, Ethem’i, Medeni’yi, Berkin’i, Abdullah’ı, Ahmet’i, Mehmet’i…
Her biri evladımız, her biri bu halkın yüreğinde bir isyan çiçeği, her biri özgür yarınlarımızın toprağında filizlenen bir fidandır. Gezi; bu ülkede vicdanı olan herkesin sokakta attığı bir çığlıktır. Talan edilmiş doğaya, kadın bedenine yönelmiş şiddete, Alevilere reva görülen ayrımcılığa, gençliğe biçilen suskunluğa, emeğin sömürülmesine karşı yükselen bir vicdan ayaklanmasıdır. O gün nasıl meydanlardaysak, bugün de meydanlardayız.”
“GEZİ BİZİM İÇİN YALNIZCA BİR DİRENİŞ DEĞİL, BİR ÖĞRETİDİR”
Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı’nın asimilasyon politikalarıyla Aleviliği teslim almaya çalışmakta olduğunu hatırlatan ABF, “ O gün nasıl ‘Bir kişi daha eksilmeyeceğiz’ dediysek, bugün de aynı sözün, aynı kararlılığın arkasındayız. Gezi’de direnenlerin karşısında duran iktidar, bir yandan sözde ‘Açılım’ masallarıyla Alevilerin gözünü boyamaya çalışırken, bir yandan da Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı gibi Alevilerin tanımadığı bir kurum üzerinden yürüttüğü asimilasyon politikalarıyla inancımızı teslim almaya çalışmaktadır. Biz, bu ikiyüzlü politikalara da, inancımıza yönelen her türlü müdahaleye de boyun eğmedik, eğmeyeceğiz! Berkin Elvan’ı sokakta katleden zihniyet ile Alevi mahallelerini potansiyel tehdit gören anlayış aynıdır. Bugün de aynı devlet; kadınların yaşam hakkına, halkların kimliğine, inançların özgürlüğüne düşmanlık etmektedir. Gezi bizim için yalnızca bir direniş değil, bir öğretidir. Zorbalığa karşı dik durmanın, bir lokmayı bölüşmenin, kenetlenmiş bir halk olmanın öğretisidir” dedi.
“SİZİN ZULMÜNÜZ VARSA, BİZİM DE GEZİ’MİZ VAR!”
ABF, Gezi Direnişi’ni ‘terör’ ilan eden anlayışın, halkın vicdanında mahkum olduğunu belirterek şunları ekledi:
“Farklı inançların, kimliklerin, sınıfların bir araya geldiği, birbirinin sesini duyduğu, birbirine el uzattığı o büyük buluşmadır Gezi. Alevilerle Sünnilerin, Kürtlerle Türklerin, beyaz yakalılarla işçilerin yan yana olduğu, önyargıların sarsıldığı, hakikatin kolektif bir direnişe dönüştüğü o günler, bu topraklarda Hüseyni bir duruşun izlerini bırakmıştır. Gezi, bütün halklarla birlikte zalime ses çıkarmanın ne denli güçlü olduğunu ve o sesin yaydığı umudu gösterdi bize. İbrahim Kaypakkaya’nın dediği gibi; ‘Bu çelik aldığı suyu unutmayacak’
Gezi’de o umudu gören, direnmeyi öğrenen genç fidanlar da aldığı suyu unutmayacak!
Bu direnişin çocukları, yitirdikleri kardeşlerinin anısıyla büyüyecek, adalet mücadelesini sürdürecek. Gezi Direnişi’ni ‘terör’ ilan eden anlayış, bu halkın vicdanında mahkum olmuştur. Bu halk, sizin saraylarınızdan, yalanlarınızdan, zulmünüzden daha büyüktür!
Gezi’de yitirdiğimiz canlarımız için adalet arayışımız sürecek. Onları unutmayacağız, unutturmayacağız! Bir kez daha haykırıyoruz. Sizin zulmünüz varsa, bizim de Gezi’miz var!”
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.