Alevi Haber Ajansi

AABK Başkanı Mat: Aleviler hem iç, hem de dış asimilasyon ile karşıkarşıya-2.Bölüm-VİDEO

PİRHA- AABK Başkanı Hüseyin Mat Alevilerin iki asimilasyon politikası ile karşı karşıya olduğunu, bunların iç asimilasyon ve dış asimilasyon politikaları olduğunu belirtiyor. Geçtiğimiz günlerde Hacıbektaş’ta yayınlanan ‘Alevi yolu ve Erkanı’ başlığıyla hazırlanan bildiriye yönelik ise, “Bildiride yöntem ve usülde bazı eksiklikler vardı. O da zamanla giderilebilir. Bizim bütün örgütlerin yöneticileri, bilim insanları, hepsi bir araya gelip bunu daha da genişletmeli. Yanlışı, doğrusu eksiği tartışılmalı” diyor.

Hüseyin Mat Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK), aynı zamanda Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun (AABF) Genel Başkanı. Erzurum’da doğup büyüyen Mat, Almanya’da uzun süreden bu yana Alevi örgütlenmesinde yer alıyor. Alevilerin gündemi ise son yıllarda oldukça yoğun. Zira Alevileri ilgilendiren gelişmeler çok hızlı, sıcak gündemler ardı ardına yaşanıyor. Aleviler muhalefetin önemli bir ayağını oluşturuyor. Dolayısıyla açıklamaları, durdukları yer de gündeme yön verici nitelikte.

Hüseyin Mat ile AABF’nin Köln’deki Genel Merkezi’nde görüştük. Alevilerin sıcak gündemi üzerinden bir kaç konu ele aldık. Söyleşimizin ilk bölümünde Mat’ın CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından başlatılan Adalet Yürüyüşü ile ilgili düşüncelerini paylaştık. Söyleşimizin  ikinci, yani bu bölümünde ise Mat’a  Hacıbektaş Postnişini Veliyettin Ulusoy’un “Pirincin İçindeki Beyaz Taşlar” başlığıyla yaptığı açıklama ile geçtiğimiz günlerde Hacıbektaş’ta birçok inanç önderi ve aydının imzasının bulunduğu ‘Alevi Yolu ve Erkanı’ başlığıyla hazırlanan geniş kapsamlı bildiri hakkında düşüncelerini sorduk.

 Hacı Bektaş Veli Dergâhı Postnişini Veliyettin Ulusoy, ’Pirincin içindeki beyaz taşlar’  başlıklı eleştiri yazısında  isim vermeden Osman Baydemir’in söylemini eleştirmiş, Madımak’ta yaşamını yitirenlerin anması sırasında Şeyh Sait isminin Hacı Bektaş Veli ve Pir Sultan Abdal ile birlikte anılmasından rahatsızlık duyduğunu belirtmişti. Ulusoy “Madımak Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin anması sırasında karanfiller bırakılırken, Hacı Bektaş Veli ve Pir Sultan Abdal’ın, Alevilerin kurmuş olduğu Kamber-i Ali sofrasına oturmayan Şeyh Sait ile aynı kefeye konulurken ‘alkışlanması’ incitici bir durumdur. ‘Alevilerin kestiği haramdır, yenilmez’ düşüncesi ile kurulan sofraya oturmayan birinin Yolumuzun uluları ile aynı kefeye konulmasına gönlümüz razı olmaz” demişti.

 

Açıklama ile ilgili ne düşündüğünü sorduğumuz Hüseyin Mat, söylemlerin ön yargılardan kaynaklandığını düşünüyor.

Sayın Osman Baydemir Alevileri çok yakından tanıyan entelektüel bir siyasetçidir” diyen Mat, Diyarbakır’da parmakla sayılacak kadar az bir Alevi toplumu olmasına rağmen, A’dan-Z’ye kadar bir cemevi yapıp, Alevi toplumunun hizmetine sunmasının son derece önemli olduğuna vurgu yapıyor. Baydemir’in cemevi inşa ettirdiği için hakkında fezleke açıldığına da dikkat çeken Mat, Baydemir’in çok doğru bir şey yaptığını belirtiyor. Mat devamında şunları söylüyor:

“SİVAS SADECE ALEVİLERİN MESELESİ DEĞİL, BÜTÜN KİMLİKLERİN MESELEDİR”

“Dün yaşanmış olan olumsuzluklar, ön yargılar, bir çok olumsuz gelişmeler var. Mesele sadece bizi katledenler, asimile etmek isteyenler, bizim üzerimizde emeli olan insanlar değil. Devlet katlediyor, devlet haksızlık ediyor demek topu taca atmaktır. Evet bizi asimile etmek isteyen, bize yaşam hakkı tanımayanlar ne kadar suçluysa, daha fazla suçlu olan bizleriz. Birbirimizi çok suçladık, önyargılarımız fazla oldu. Kürtler ile Türkler arasında olmaması gereken bir suni kavganın içerisine girdik. Aleviler ile Sünniler arasında kavgalar olmamasına rağmen kendimizi bu kavganın içerisinde bulduk. Gerekçe ne ise bunları görüp, çözme konusunda çaba harcamamız lazım. Doğru olana doğru demek, yanlış olana da yanlış demek gerekir. Demokrasi ile içselleşmiş bir insan profili ile olaylara yaklaşmak gerekiyor.”

Baydemir’in Sivas’a ilk defa gelmediğini dile getiren Mat, HDP milletvekillerinin, CHP milletvekillerinin, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin kendilerini Sivas’ta yalnız bırakmadığını ifade ediyor.

Sivas’ın ise sadece Alevilerin meselesi olmadığını, aynı zamanda Kürtlerin de, Türklerin de , Sünnilerin, Şiilerin, Türkiye’de yaşayan bütün etnik ve inanç kimliklerinin meselesi olduğuna vurgu yapıyor. “Sivas’a sadece yaşamını kaybetmiş insanlarımızı anma, onların uğradığı haksızlığın giderilmesi, utanç müzesi talebiyle gitmiyoruz” diyen Mat,  oraya aynı zamanda ülkenin özgürleştirilmesi, demokratikleştirilmesi içinde gittiklerini kaydediyor.

“BAYDEMİR’İN MESAJINI ÖZELEŞTİRİ OLARAK ALGILAMAK GEREKİYOR”

Mat Baydemir’in mesajını ise şöyle algılamak gerektiğini belirtiyor:

“Bir gerçek var. Özellikle Şafi mezhebine mensup olan bazı insanların Alevilerin kestiğini yemediği sofrasına oturmadığı gerçekliği var. Ama Şeyh Said’in Seyid Rıza’nın sofrasına oturup oturmadığı, tam anlamıyla muamma. Böyle bir şey yok.  Alevilerin sofrasına oturmayanlar da var. Fakat bunu sadece Şafi Kürtler değil, Sünni Türkler de söylemiştir. Dün yapılan yanlışlardan yola çıkarak, bunu bir özeleştiri olarak ta görmek lazım. Aynen Ahmet Türk Ermenilere Kürtlerin topraklarını aldığını, katliamlarda rol üstlendiğini söyleyerek öz eleştirisini sundu. Bunun gibi de algılanabilir. Dün yaşanmış düşmanlıklar üzerinden yarınlarımızı inşa etme şansımız yok. “Kızılbaş’ın canı helaldir, malı helaldir” diyen bir zihniyetle biz yıllardır karşı karşıya kaldık. Ben Erzurum’da doğup büyüdüm. Şafi Kürt, Sünni Türk arkadaşlarımız da vardı. Arada bir fark yoktu. Burada bir kesimi hedefe koyarak içinizdeki ön yargılardan yola çıkarak bir kesimi düşman ilan etmek doğru değil, düşman ilan edilmesi gereken halklar değildir. Düşman ilan edilmesi gereken yanlış zihniyetlerdir. Osman Baydemir de hassasiyetle yaklaşsaydı, farklı bir cümle kullanmış olsaydı böyle algılanmayabilirdi belki. Ama yine de Osman Baydemir’in oraya gelmesi, kendi ataları adına oraya karanfil bırakması önemli. Bunu bir öz eleştiri olarak  da görüyorum. Ön yargılar artık ortadan kalksın deniliyor. Birçok arkadaşımız, Şafi, Sünni, Kürt, Türk aynı masaya oturuyoruz, aynı sofrayı paylaşıyoruz.”

“ÖN YARGILAR İLE BİRBİRİNİ DIŞLAMIŞ OLMANIN GETİRDİĞİ EKSİKLİKLER VAR”

İnsanların birbirlerinin hassasiyetlerine, acılarına duyarlı yaklaşması, hassas yaklaşması gerektiğini ifade eden Mat, “O coğrafyada birlikte yaşamak zorundayız. Kardeşçe, eşit, hakça paylaşılacak bir düzende, bir coğrafyada nasıl yaşarız buna odaklanmamız lazım. Geçmişte yapılan yanlışlardan ders çıkararak özeleştiri vermek lazım. Bunu yaparsak, bu tür gereksiz tartışmaların da aşılacağına inanıyorum. Olaya vicdani ve insani yaklaşmak gerekir” diyor.

İnanç önderlerinin böyle bir açıklamasını uygun bulup bulmadığı sorusuna ise Mat şöyle yanıt veriyor: “Bu kendilerini bağlayan bir açıklama. Bugün böyle bir açıklama gerekli miydi. Bazı şeyler kamuoyunda insanların önünde konuşmakla çözülmüyor. Bir araya gelmek lazım. Belki o insanlarla daha güçlü diyaloglar kurulmuş olsaydı, o gün orada böyle bir açıklama yapma gereğini duymayabilirdi. Ya da diyaloglar çok iyi olmuş olsaydı Sivas’taki Çorum’daki hassasiyetlerimiz birbirimize daha iyi anlatmış olsaydık, böyle bir cümle kullanılır mıydı. Bir araya gelmemenin, ön yargılarla birbirini dışlamış olmanın yaratmış olduğu eksiklikler olarak görüyorum.”

“DEVLET KATLİAMLARLA YOK EDEMEYİNCE ÖĞRETİYE YÖNELDİ”

Geçtiğimiz günlerde Hacıbektaş’ta birçok inanç önderi ve aydının imzasının bulunduğu ‘Alevi Yolu ve Erkanı’ başlığıyla hazırlanan geniş kapsamlı bir bildiri okundu. Bildiride, “Alevilik yaşayan bir inançtır, Alevilik semavi dinlerden farklıdır, Alevilik tek bir millete ait değildir, Alevi-Kızılbaş-Bektaşi inancı ekolojik yaşamı önemser ve savunur, barış talebimiz inancımız gereğidir” ifadeleri yer almıştı.

Oradaki sunumda kendisinin de olduğunu söyleyen Mat, üç yıllık bir çalışmanın, emeğin sunulduğunu, fakat bildirinin ortak bir karar olmadığını, bütün kurumların altına imza attığı bir karar bir sunum olmadığını kaydediyor.

“CEMLERİMİZ GÖSTERİYE DÖNÜŞTÜ”

Alevilerin iki asimilasyon politikası ile karşı karşıya olduğunu vurgulayan Mat, bunların iç asimilasyon ve dış asimilasyon politikaları olduğunu belirtiyor. Mat bu asimilasyon politikalarını ise şöyle açıklıyor:

“ Dış asimilasyon, devletin dayatmış olduğu bir asimilasyon. Nedir: Zorunlu din dersleridir, Alevi köylerine cami yapılmasıdır, imam atanmasıdır. Dergahlarına imam atayarak Kuran kursları açılmasıdır,  Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Devlet kendi elleri ile Alevileri fiziki saldırılar ile katliamlarla yok edemeyince öğretiye yöneldi. Öğretinin de asimile olması için çaba harcıyor. Ama bir de iç asimilasyon var. Yani bilerek ya da bilmeyerek dış asimilasyona hizmet eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Bugün hakka yürüme erkanlarımız cenaze namazı olmuş, Cemlerimiz gösteriye dönüşmüş durumda. Ortada bir Mevlevi semahı dönmeye başlanılıyor. Kadın erkekleri ayırmışız, kadınlara siyah örtü giydirme mecburiyeti getirmişiz. Bu aynı zamanda dış asimilasyona da bir şekilde hizmet eden bir iç asimilasyondur.”

“BİLDİRİDE YÖNTEM VE USÜLDE EKSİKLİKLER VAR”

Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile Aleviler ve Ocaklar arasında bir kopuşun yaşandığını, bunun ise inancın aktarılmasında sorunlara neden olduğunu dile getiren Mat, bütün bu eksiklikleri gidermek için ciddi bir şekilde araştırma yapıp, bir havuz oluşturup birikimleri orada toparlanması önerisini yapıyor.

Aleviliğin farklı yorumlarına saygı duymak gerektiğini kaydeden Mat, şunları belirtiyor:

“Yol bir sürek bin birdir. Bu anlayışla yola çıkarak yapılan her türlü araştırmayı dikkatle takip etmek toplumun tüm kesimleri ile buluşturmak, toplumun tüm kesimleri ile tartışmak en iyi yöntemdir” diyor.

Bildiride yöntem ve usülde bazı eksiklikler olduğunu savunan Mat, “O da zamanla giderilebilir. Ogün orada da ifade ettim: Türkiye Alevi İnanç Kurumu, Avrupa Alevi İnanç Kurumu, bizim bütün örgütlerin yöneticileri, bilim insanları, hepsi bir araya gelip bunu daha da genişletmeli. Yanlışı, doğrusu eksiği tartışılmalı. Bugün o metnin içerisinde yanlışlar olduğu kadar doğruları da var, eksikleri olduğu kadar, fazlaları da var. Bugün tartışılmayan, çözüme kavuşturulması gereken bir çok mesele var. İslam dünyası 1400 yıldır, o kadar devletleri, medreseleri, kütüphaneleri olmasına rağmen, hala  İslam ile ilgili çatışmaları var. 4 mezhebi var. Birbirinin camisine gitmeyen, sofrasına oturmayan on binlerce tarikat var. 3 bin yıllık Hristiyan dünyası kendi içindeki inançsal meseleleri hala çözememiş, tartışıyor. Yahudilik bakarsanız kaç bin yıllık. Hala kendi içerisinde tartışmalar var. Bütün dinlerde, inançlarda bu kadar iç çatışma söz konusu iken, Aleviler içerisinde de bu kadar farklılığın olması, bu kadar farklı görüşün değerlendirmenin olması doğaldır. Burada birbirimizi ötekileştirme yerine oturup yapılan araştırmaları takip etmek lazım.”

Bugüne kadar Alevilik araştırmalarını Alevi olmayanların yaptığına dikkat çeken Mat, “Onlar Alevileri nereye konumlandırmak istiyorlarsa öyle yazdılar. Ciddi bir bilgi kirliliği, terminolojimizde bozulma söz konusu. Bütün bunları değiştirmemiz, doğruları bulmamız için, araştırmamız, konuşmamız gerekiyor. 4 Temmuz’da yapılan sunum gibi daha bir çok sunum olacak. İnsanlar 4 Temmuz’da yapılan sunumun doğru ve yanlışlarını konuşacak. Bizim sabırla bunları tartışmamız lazım” diyor.

Elif SONZAMANCI/KÖLN

 

İlgili Haber

  AABK Başkanı Mat: Adalet Yürüyüşü toplumsal mücadeleye dönüştürülmeli-1.Bölüm

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak