Alevi Haber Ajansi

Çilem Küçükkeleş yazdı: Zeynep olunmadan Hüseyin olunur mu?

PİRHA-Peyik haber sitesinde yazan HDP MYK Üyesi Çilem Küçükkeleş, Muharrem orucunun olduğu bu dönemde Kerbela’ya ve Fatma ana ile ilgisine değindi. Küçükkeleş, “Aleviler tıpkı Hüseyin gibi devletsiz, ahlaklı ve politik toplum olarak Kerbela’yı hayatlarına taşıdılar. Ağlayarak değil manaya kavuşturarak yaşattılar. Yezid’e benzemeden yolu hakkıyla yürüyebilmek, yolun kadınlarını doğru anlamaktan geçer” ifadelerini kullandı. 

HDP MYK Üyesi Çilem Küçükkeleş Muharrem orucunda Kerbala’ya ilişkin Peyik’te bir yazı kaleme aldı. Küçükkeleş, son yıllarda Aleviliği ve bu inancı anlatıp tarif etmeye çalıştıklarını belirterek, “Bize sorulan Alevilik nedir sorusunu cevaplamakta da epey zorlandık. Zorlanmamızın nedeni çok açık ki inancımızın derinliğiydi. Öyle birkaç cümle ile insanlığın derin tecrübesini ifade etmek, onun gibi bir gerçeği cümlelere sığdırmak zordu, neticede sığdıramadıkta” dedi.

“KERBELA’DA MESELE SADECE YAS TUTMAK DEĞİL”

Aleviliğe ilişkin kurulacak en önemli kelimenin ‘Gerçek’ olduğunu söyleyen Küçükkeleş, Kerbela olayının da bir gerçek olduğunu belirtti.

Küçükkeleş sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kerbela’yı doğru anlamak ve doğru yaşamak dünya üzerinde bir tek Alevi toplumu tarafından başarılabilmiştir. Takiyeden uzak, rant gerekçesi yapmadan, bireysel payını değil insanlığın payına düşeni alıp koruyabilmenin mücadelesini yürütmüştür Aleviler. Mesele sadece yas tutmak, lanet etmek değil Kerbela’nın manasını yaşama aktarmaktır.

Kerbela hayatımızın her aşamasındadır, yaşam biçimimizdir, ayakta tutan bel kemiğimizdir. O nedenle mana derken sistem gibi her kelimeye tek bir anlam yüklemeyiz. Beline sahip olmak da bizim için sadece ahlaki bir sahiplik değildir. Beline sahip olmak binlerce anlamı gibi aynı zamanda Kerbela’nın manasına da sahip olmaktır.

Hüseyin’in Küfe’ye doğru yola çıkışı bile toplumlara dayatılana karşı, üçüncü bir yolu çizebilmeyi anlatır. Dünya iki çizgi arasında sıkışırken üçüncü çizgiyi, yani kendi yolunu çizebilmektir Küfe’ye hareket. İktidara ve nimetlerine göz ucuyla bile bakmadan hakka yürümektir. Ve bu yürüyüş aslında Ortadoğu’nun o günden bugüne en büyük çıkış kapısıdır.

Bugün Ortadoğu, kendi yolunu çizememenin, başkalarının çizdiği yolda yürümenin çok ağır bedellerini ödüyor. İki yola tenezzül etmeyen Hüseyin’in yolundan yürüyenler ise tarihe her gün önemli notlar düşüyor. İşte biz Aleviler iktidarların yolunda yürümeyerek yaşattık Hüseyin’i, doğru anladığımız için Kerbela’yı, temiz kaldık.”

“KADINLARIN TAŞIDIĞI ERKEKLERİN ANLAYAMADIĞI ZEYNEP ANA”

Kerbela’nın tanığı Zeynep Ana’ya da yazısında yer veren Küçükkeleş, Yezid’e benzemeden yolu hakkıyla yürüyebilmenin yolun kadınlarını doğru anlamaktan geçtiğini ifade etti.

Küçükkeleş’in Zeynep Ana’ya ilişkin anlatımı ise şöyle:

“Kerbela’dan bugüne kadınların taşıdığı ama erkeklerin anlayamadığı bir de Zeynep ana vardır. Zeynep ana Kerbela’nın tanığıdır ve bugüne gerçeği taşıyan çok değerli bir duruşun sahibidir. Vazgeçseydi, canının peşine düşseydi, başına bir örtü geçirip minnet etseydi, biz bugün ne yaşıyorduk bilemeyiz ama biliyoruz ki bugün manaya eriyorsak, Zeynep ana doğru durduğu içindir. Ve biz Alevi kadınları açısından ne kadar büyük bir zulümden geçsen de yaşamı yeniden inşa etmekten vazgeçmemektir, pes etmemektir, umut etmektir Zeynep ana.

HER KATLİAM SONRASI YAŞAMI YENİDEN KURAN KADINLAR

Tesadüf değildir Alevilerin yaşadığı her kırım ve katliam sonrası yaşamı yeniden kadınlarının elinden inşa etmesi. Ve gene tesadüf değildir Zeynep ana gibi ahlakı iki bacak arasında değil vicdanda araması. Aleviler tıpkı Hüseyin gibi devletsiz, ahlaklı ve politik toplum olarak Kerbela’yı hayatlarına taşıdılar. Ağlayarak değil manaya kavuşturarak yaşattılar İmam Hüseyin’i. Yezid’e benzemeden yolu hakkıyla yürüyebilmek, yolun kadınlarını doğru anlamaktan geçer. Her biri Zeynep ana olmaktan vazgeçmeyen kadınlarla yan yana durabilmek, yerine mücadele etmeye kalkışmak değil Zeyneplerin gücüne inanmaktan geçer. Eğer bunu başaramazsak belimiz bükülür ve en büyük düsturumuz yerle bir olur. Bizi bugüne taşıyan ve tüm diğer inançlardan farklı kılan cinsiyetler üstü yaklaşımımızdır.

Toplumlar cins tartışmalarını son yüzyılda yaşarken biz binlerce yıldır cinsler üstü kurduğumuz felsefemizi bugüne de taşıyabilmeliyiz. Yoksa biz de çarkı pervazdan çıkıp sistemin çarkında yerle yeksan oluruz. Kerbela’nın yıldönümüne tekabül eden bugünlerde tüm Alevi erkeklerine soralım; Zeynep olunmadan Hüseyin olunur mu? Ana Fatma’yı görmeyenler aynaya baktıklarında “Ali göründü gözüme” diyebilirler mi?”

Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak