PİRHA – Maraş Elbistan’lı olan Hakikatçi geleneğinin önemli ozanlarında biri Tacım Yıldız’ın oğlu Ali Yıldız’ın ‘Hakikat Şehri’ albümü Kalan Müzik’ten çıktı. Maraş yöresi ozanlarının eserlerinin yer aldığı albüm 16 eserden oluşuyor. Albümün tamamında cura enstrümanını kullanan Yıldız, “Bir hakikatçı ve Alevi olarak çalmak ve söylemek özümüzde var” dedi.
Maraş Elbistan’da yaşayan Ali Yıldız, geçtiğimiz günlerde Kalan Müzik’ten çıkan ‘Hakikat Şehri’ albümünü PİRHA’ya değerlendirdi.
“HAKİKATÇILAR BANA YOL REHBERLİĞİ YAPTILAR”
Saz ve cura çalmayı dedesinden öğrendiğini söyleyen Yıldız, merakla başladığı bu yolda arşiv tutarak ve gezip görerek bugüne geldiğini belirterek şunları dile getirdi:
“Curayı kim icra ediyor ve daha iyi daha güzel kim çalıyor diye merak başladı. Dedem, babam ve ailede cura çalınca insanda direk bir merak oluşuyor. İki telli saz veya cura dediğimiz o müzik aleti seni zaten o arayış içine ister istemez götürüyor. Yaşayan dedeleri, Hakikatçıları ve Alevi Bektaşi geleneğine mensup tüm kesimleri tek tek gezip görmeye çalıştım. Onlar ile oturdum kayıtlar aldım, arşivler yaptım ve bana yol rehberliği ettiler. Nasıl durulacağını, nasıl yapılacağını onlardan öğrendim.”
“KUTSAL TOPRAKLAR”
Elbistan’ı Şehri Hakikat yani Hakikat şehri’ne benzeten Ali Yıldız, “Bu topraklarda Nesimi Çimen, Mazlum Çimen, Halil Öztopraklar, Ali Haki Etnalar, Perişan Güzeller ve Mahsuni Şerif’i barındıran topraklar. Bu topraklar benim için diğer adı ile kutsal topraklardır” dedi.
“BİRİKTİRMEK İSTEDİM ÇÜNKÜ KAYBOLUYORDU, KIYMETİ BİLİNMİYORDU”
Arşiv tuttuğunu ve buna nasıl başladığını ise şöyle anlatıyor Yıldız:
“Biriktirmek istedim çünkü kayboluyordu tüm bunlar kıymeti bilinmiyordu. Bunu kendi atamdan Tacım Babamdan gördüm. Babam dedemin kayıtlarını 1984’te almıştı. Ve bunları görünce kaybolmasını istemedim gün yüzünde kalmasını istedim. Bunların hepsini köylere giderek yaşlı adamlardan, çalanlardan ya da eski kasetlerde kayıtlı halde buldum, biriktirdim ve topladım. Tüm bu kayıtların hepsini tek tek dinleyip temize aldım. Kaset ortamından bilgisayar ortamına kayıt aldım. Ve bunları dinleyerek icra etmeye başladım. Yapılan müzikleri kimler söylemiş, kimler nasıl seslendirmiş, elektrik yok, teknoloji yok, curalar kırık, eksi perdeli sazlar tüm bu zor şartlarda yapılan eserleri kayıt altına aldım.”
“Bir hakikatçı ve Alevi olarak çalmak ve söylemek özümüzde var” diyen Ali Yıldız, Gönül gözüyle görmeye ve çalmaya başladığını söyledi. Yıldız, “Tacım dede ve Perişan dedenin kasetleri ile büyüdüm, onların yaptığı deyiş ve türkülerin tınısı seni çekiyor. Çünkü onların öyle bir felsefesi ve dünyaya bakış açısı var ki… Ancak hissettikçe bunları cura ile dışa vurma gayreti gösteriyorum” dedi.
BİRÇOK BÖLGEYİ YANSITAN HARMANLANMIŞ GELENEKSEL BİR ALBÜM
Küçük yaştan itibaren dedesi Tacım Yıldız’ın yanında büyüyen ve cura ile tanışan Ali Yıldız, ‘Hakikat Şehri’ albümünü çıkarmaya nasıl başladığını ise şöyle anlatıyor:
“Ben iki telli curayı çalıyorum ancak hiç söylemedim. Daha çok sahnelerde ve ortamlarda sanatçılara çaldım. Her zaman gittiğim bir saz ve müzik evi vardı. Bir gün yine oraya gittiğimde orayı işleten Cengiz abimiz ‘hadi kalk gidelim sana albüm yapalım’ dedi. Çünkü böyle bir şey ne benim aklımda vardı ne de hayalimde vardı. Babam Hakikatçı olduğu için bir eserinin ismi Hakikat Şehri’ydi. O eserden yola çıktık. Şehri Hakikat albümüm on altı eserden oluşuyor. Bu albümde altı, yedi babamın eseri, Nesmi Çimen’nin, Virani Baba’nın, Melülü Baba’nın, Pir Sultan Abdal’ın, Şahatay’ın eserleri var. Bütün ulu ozanların hemen hemen eserleri var. Dedemin, elektriklerin olmadığı bir süreçte pil ile kayıt aldığı bir eser de var. Babamın eserini dinleyince albümün adını Hakikat Şehri koymayı düşündük. Dersim, Adıyaman, Sivas, Maraş Pazarcık, Elbistan, Malatya ve birçok bölgeyi yansıtan eserler ile harmanlanmış geleneksel bir albüm oluşturduk. Bu albüm ile aynı zamanda hangi yörelerde icra edildiğini gün yüzüne çıkardık” dedi.
BABASIYLA DÜET
Albümdeki eserlerin çoğunun babasına ait olduğunu ifade eden Yıldız, “Hakikatçı geleneğinde kalan bir babam olduğu için üç eser ona söylettik. Bugüne kadar Türkiye’de parmakla sayacak kadar kişi babası ile düet yapabilmiştir. Bu yüzden kendi adıma bu albümüm benim için onur ve şeref mertebesi taşımaktadır. Benim için onur verici oldu” diye konuştu.
“Albümümdeki parçaların söz ve müziklerinin çoğunun hiçbiri piyasada yok” diyen Yıldız, albümü anlamlı kılan tarafının da bu olduğunu belirtti. Yıldız, “Bu albümdeki amacım eski bilinmeyen eserleri gün yüzüne çıkarmak. Halen birçok Alevi Bektaşi ve Haikikatçı geleneğine ait birçok deyiş ve türkü duyulmamış ve bilinmiyor. Tüm bunları bulup geleceğe taşıyacağız. Çünkü geçmişi olmayanın geleceği de olmaz. İnsanlığa dair bir nebze hizmet ettiysem ne mutlu bana.”
HAYDAR ALKAŞ’IN ANISINA
Üç yıl önce hayatını kaybeden Alevi kültürünün taşıyıcısı ve cura ustası olan Kürecikli Haydar Alkaş’ın 150 yıllık curasını ‘Hakikat Şehri’ albümünde çalan Ali Yıldız, Haydar Alkaş’ı şöyle anlattı:
“Haydar Alkaş ile muhabbetim ve tanışmışlığım oldu. Birlikte cura çalıp söyledik. Eskilerden bugüne nasıl geldiğini sordum. Yüz elli gram bir ağırlığı olmayan bir curası vardı. Her tarafı delik deşikti ama halen o sesi aynı şekilde çıkarıyordu. O cura bana kaldı. Ve o curayı Haydar Alkaş’ın anısına ben halen Ruzba yani eski dilde cura olarak seslendirdim albümümde. Ve onun resmini de koydum albüme. Ne kadar yaşayacağımı bilmiyorum ama Haydar Alkaş’ın curası hep benimle olacak” dedi.
DEVAMI GELECEK
Son olarak albümle ilgili olumlu tepkiler aldığını söyleyen Yıldız, “Belki de babamın yapmak istediğini ben yaptım. Benim için gayet olumlu bir albüm oldu. İlerleyen zamanlarda ne olur ne olmaz bilinmez ama tabi ki devamı gelecektir” dedi.
Sevim KAHRAMAN – Semra ACAR / Maraş-Elbistan
Yoruma kapalı.