PİRHA- Pir Sultan Abdal Yeşilkent Derneği Kurucu Başkanı Sezgin Kartal, gittikçe islamileşen ülkede Alevilerin yeteri kadar örgütlenemediğini ve tehlikeye karşısında uygun politikalar gelişteremediğine dikkat çekti. Tehlike çanlarının Aleviler için her zamankinden fazla çaldığını belirten Kartal, “Bugün rejim değişirken Aleviler örgütsüzlüğünü ortadan kaldıramazsa düzenin çarkında rahatlıkla öğütülecektir” dedi.
Pir Sultan Abdal Yeşilkent Derneği Kurucu Başkanı Sezgin Kartal “Alevilerin var olma sorunu” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Alevilerin örgütlenme sorunlarını ele aldığı yazısında Kartal, “Alevi toplumu örgütlenme ve talepleri için mücadele etme eğilimini geçtiğimiz yıllardaki eylem ve mitinglere katılımı ile göstermiştir” ifadelerini kullandı.
Kurumların örgütsel yapılarını eleştiren Kartal, “Bundan ötürü AKP-Saray rejiminin Aleviler için varlık sorunu yaratacak politikalarına tepki üretilemiyor. Çeşitli eylem veya mitinglerin ise alacağı sonuçların sınırları belli. Ötesinde adımların atılması için de mevcut yapılanmaların niteliği yetmiyor. O nedenle Alevi toplumu üzerinden kendini var eden yapılanmalar ortadan kaldırılmalıdır” diye belirtti.
“Tehlike çanları Aleviler için her zamankinden daha fazla çalıyor” diyen Kartal, “Bugün rejim değişirken Aleviler örgütsüzlüğünü ortadan kaldıramazsa düzenin çarkında rahatlıkla öğütülecektir” belirlemesinde bulundu.
Sezgin Kartal’ın PİRHA için kaleme aldığı yazının tamamı şöyle:
ALEVİLERİN “VAR OLMA” SORUNU
Alevilerin amentüsü, her şeyi ile var olmaktır. Bunun için değil mi ki sayısız can vermesi?
Bilhassa Osmanlı’da var olmak keskin iki seçeneği dayatıyordu. Ya İslam’ı seçeceklerdi ya da Alevilikte ısrar edeceklerdi. Genele oranla küçükte olsa İslam’ı seçip yolu terk edenler oldu. İkincisinde ısrarcı olan çoğunluğun peşini şiddetli zulüm yüzyıllardır bırakmadı. Osmanlı’nın şiddeti ve inkârı Aleviler için var olmanın yol ve yöntemlerini bulmayı zorunlu kıldı. Köylerini dağların eteklerine kurup buralarda “sır olan” Aleviler felsefesini, kültürünü, inancını beyitlerini büyük bir özveriyle kulaktan kulağa aktararak kendini var etmiş ve bugünlere taşımıştır. Bütün zor şartlara rağmen temel kural ve yaşam biçimlerini taşımalarında yol önderlerinin (pir, dede, ana, aşık vd) can pahasına olsa da büyük rolü vardı. Zira toplumuna önderlik eden Pir Sultan Abdal eğilip bükülmeden, uzlaşmadan Aleviliğin bugünlere değin var olmasını “Kadılar müftüler fetva yazarsa/İşte kemend, işte boynum asarsa/İşte hançer, işte kellem keserse/Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” ikrarına canını vererek cevap olmuştur. Bu direngen ruh var olmanın temel koşuludur. O nedenledir ki “sözümüz özümüzdür” der Aleviler.
“KURUMLAR ALEVİ TOPLUMUNUN İHTİYAÇLARINI KARŞILAMADA ÖNEMLİ ROL OYNADILAR”
Alevileri bugüne taşıyan var olma bilinci günümüzün önemli tartışma konusu. Kitlesel imhalara direnmiş, yaşamın içinde “sır olmayı” başarıp bugünlere taşıyan bir toplum nasıl olur da imkan ve olanakları Cumhuriyet öncesine göre daha fazla iken var olmayı tartışabilir? Aleviliği “tanımlama” tartışmalarına girmeden güncel sorunsallarını tartışmakta fayda var.
Son çeyrek yüzyılı aşkındır verilen mücadele öncelikle ülkede Alevi varlığını kabul ettirdi. Buna paralel olarak kentlerdeki yığılmanın ihtiyacı olan inanç ve kültür merkezlerinin kurulmasını da -resmi olarak tanınmasa da- önemli kazanımlar arasına yazabiliriz. Yıllar içinde bu kurumlar (cemevi, dergah, dernek, vakıf vd) Alevi toplumunun ihtiyaçlarının karşılandığı mücadele alanları olarak önemli rol oynadılar. Aleviler Osmanlı döneminde uğradıkları kıyımlardan çıkardığı dersle hedef tahtasına oturdukları anlarda kitlesel tepki üretmesini becerebildiler. Kuşkusuz bu tepki verme ciddi derecede bazı yönelimlerin önünü almıştır. Sorun biraz da burada yatıyor. Devletin şiddetine karşı tepki vermeyi ve saldırılar geliştiğinde bir arada durma eğilimini örgütlenmeye evriltememe ve zamana cevap olamama problemi var. Devletle işbirliği içerisinde asimilasyonda misyon üstlenen kurumları yazımıza konu dahi etmiyorum.
“ALEVİ TOPLUMUNUN ÖNÜNÜ TIKAYAN UNSURLARLA RADİKAL BİR HESAPLAŞMAYA İHTİYAÇ VAR”
Alevi kurumları bugün toplumunun taleplerini dövüştürme ve zamanın ihtiyaçları doğrultusunda örgütlenmesini sağlama sorununu yaşıyor. Osmanlının Alevilere saldırısının asli sebeplerinden biri olan “kendi kendini yönetme” bugün yerini neredeyse düzeniçileşmeye bırakmış durumda. Kurumlar faaliyetlerini neredeyse “hizmet”e indirgerken, Alevileri temsil eden kanaat önderleri ya da yöneticileri -ciddi emek üretip Alevilerin mücadelesini dert edinenleri ayrı tutmak lazım- toplumla doğrudan bağlar kuramamıştır. Alevi toplumu örgütlenme ve talepleri için mücadele etme eğilimini geçtiğimiz yıllardaki eylem ve mitinglere katılımı ile göstermiştir. Sorun kurumların örgütsel yapısında. Bundan ötürü AKP-Saray rejiminin Aleviler için varlık sorunu yaratacak politikalarına tepki üretilemiyor. Çeşitli eylem veya mitinglerin ise alacağı sonuçların sınırları belli. Ötesinde adımların atılması için de mevcut yapılanmaların niteliği yetmiyor. O nedenle Alevi toplumu üzerinden kendini var eden yapılanmalar ortadan kaldırılmalıdır. Kendi içinde uzlaşmacı, Alevi toplumunun önünü tıkayan unsurlarla radikal bir hesaplaşılmaya ihtiyaç var. Yıllardır “cemevinde siyaset yapılmaz” anlayışını güdenlerin bu tıkanmada payı olduğu kadar liberal, uzlaşmacı, popülist kişiliklerin de payı büyük.
“TEHLİKE ÇANLARI ALEVİLER İÇİN HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA ÇALIYOR”
Ülke her şeyiyle İslamileştirilirken Alevi toplumunun mevcut örgütsüzlüğüyle kendini koruması çok zor.
Egemen güçler de tarihten ders çıkarıyor. Fiziki saldırılarla dönüştüremediği Alevileri pasifleştirerek çözme taktiği artıyor. Örgütlenmesini sağlayamayan bir toplum için bu çok tehlikeli bir politikadır. Aleviler, AKP ve Saray’a yanaşma gibi bir durumu olmanın tersine en fazla öfkeli kesimi teşkil etmektedir. Onu tehdit eden AKP-Saray rejiminin politikalarıdır. Bugün rejim değişirken Aleviler örgütsüzlüğünü ortadan kaldıramazsa düzenin çarkında rahatlıkla öğütülecektir.
Tehlike çanları Aleviler için her zamankinden daha fazla çalıyor. Çünkü nasıl var olacağı sorunu orta yerde duruyor!
Hızır yoldaşımız olsun!
Yoruma kapalı.