PİRHA – 649. haftada Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelen Cumartesi Anneleri, “Bu bayramda da hakikat ve adalet talebiyle Galatasaray’dayız!” dediler.
1 Eylül Dünya Barış Günü ertesinde ve Kurban Bayramı’nın 2. gününde bir araya gelen kayıp yakınları adına konuşan Serpil Taşkaya, “Her sevincin eksik ve buruk yaşandığı mezarsız ölüler coğrafyasında bizi mezarsızlığa değil, bayramsızlığa mahkum ettiler” dedi.
Cumartesi Anneleri’nin 649. hafta oturumuna kayıp yakınlarının yanı sıra CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve yazar Aslı Erdoğan da katıldı. Kayıpların avukatı ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, meydandaki kayıp yakınlarının bayram kutlayamadıklarını söyledi. Tanrıkulu, “Her gün bir yerlerden ölüm ve kayıp haberleri alıyoruz. Anayasanın olmadığı OHAL’in sürekli olduğu, yargının değil bağımsız, hiç olmadığı bir dönemdeyiz. Kayıplarımızın akıbetini öğrenene kadar bu meydanda adalet arayışımızı sürdüreceğiz” dedi.
“UN ÇUVALLARINA SARIP GÖMMÜŞLER”
1996’da katledilen ve cenazesi kaybedilen Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya Erbek 20 senedir aradığı babasının kemiklerini 25 Ağustos Cuma günü Şırnak Güçlükonak’a bağlı Taşkonak köyündeki toplu mezarda bulmuştu. Akrabalarının da yardımıyla kendi imkanlarıyla kazdıkları mezarda 10 akrabasının un çuvallarına ve battaniyelere sarılmış cesetlerini çıkarıp 3 tabut içerisinde Yatağankaya’ya gömdüklerini söyleyen Erbek, “Hangi kapıya gitsem kimse yardımcı olmadı. Kendi imkanlarımla babamın kemiklerine sahip çıktım. Kendi çabamla babamın mezarını yaptım” dedi.
“SOKAKTAKİ KÖPEĞİN BİLE YARGIYA İNANCI KALMADI”
1993’te gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın oğlu Şerif Taşkaya ise babalarının bulunması için yaptıkları bütün başvuruların sonuçsuz kaldığını belirterek, “Dilekçelerimiz çöpe atıldı. Devlet nezdinde yalan da olsa ‘araştırıyoruz’ denmedi. Sanki biz bu devletin vatandaşı değildik. Biz uzaydan mı geldik anlamadık. Yargı adalet o kadar yozlaşmıştı ki hak arayana cezalar veriliyordu. Bu da bir kirlenmeyi ve kutuplaşmayı beraberinde getirdi. Kimsenin, sokaktaki köpeğin bile yargıya inancı kalmadı. Ektiğini biçti bu devlet. Bizi yedi ama kendisini de sokaktaki insanı da yiyecek. Biz burda tatil amaçlı değil kayıplarımızı aramak için duruyoruz. Tek isteğimiz adalet. Sorumlular yargılansın kemikleri verilsin bizden özür dilensin” diye konuştu.
1995’te kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız ise şöyle konuştu: “İki cephe var. Biri muhalefet biri ülkeyi yönetiyor. Ülkeyi yönetenler ‘adalet var’ diyor. Ben de soruyorum adalet varsa 22 yıldır neden buradayız. Dün barış günüydü sadece biz dillendirdik barış talebini. Ülkeyi yönetenlerden barış sözü duymadık. Hep savaş konuşuluyor. Savaş kimseye bir şey kazandırmadı, kazandırmayacak. Sırf koltuk sevdası sizi oraya bağlamış aman koltuk gitmesin kim giderse gitsin. Evlatsız bırakılan bir anne olarak evlatlarını kaybeden annelerin acılarını paylaşıyorum.”
BU BAYRAMA DA ÇİÇEK BIRAKACAĞIMIZ BİR MEZAR DÜŞÜMÜZÜ GERÇEKLEŞTİREMEDEN GİRDİK”
649. haftanın basın açıklamasını Kayıp Hüseyin Taşkaya’nın kızı Serpil Taşkaya okudu. “Bu bayramda da hakikat ve adalet talebiyle Galatasaray’dayız!” denilen açıklamada “Bugün bayram ve bu bayrama da ‘çiçek bırakacağımız bir mezar’ düşümüzü gerçekleştiremeden girdik. Bu bayramda da hakikat ve adalet talebiyle Galatasaray’dayız” denildi.
Bu bayramda da hakikat ve adalet talebiyle Galatasaray’dayız! başlığı altında yapılan açıklamada “Birleşmiş Milletler 21 Aralık 2010 gün ve 65/209 sayılı kararıyla 2011’den sonra 30 Ağustos’u Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü ilan etti. 649. haftamızda bir kez daha hükümete sesleniyoruz:
İnsanlığa karşı işlenen bu suçu ortadan kaldırmak için Birleşmiş Milletler’e imzalanacağı taahhüdü verilmesine rağmen bu güne kadar adım atılmayan “Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Sözleşme” derhal imzalansın!” denildi.
“BARIŞ, MEZARSIZ BIRAKILANLARIMIZ İÇİN BİR ARMAĞAN OLACAKTIR”
Açıklamada 1 Eylül Dünya Barış Gününe de vurgu yapılarak “Zorla kaybedilme pratiği tek bir bölge ile sınırlı olmayan bir insan hakkı ihlalidir. Savaşların, silahlı çatışmaların ve ihtilafların giderek arttığı bir dünyada yaşıyoruz. İşte bu yüzden 1 Eylül Dünya Barış Günü ertesinde tekrar ediyoruz: barış insan onuruna yaraşır bir yaşamın temel unsurudur. Barış hakkı, bireyler açısından da bir insan hakkıdır. Barış, bu meydanda fotoğraflarını taşıdığımız mezarsız bırakılanlarımız için bir armağan olacaktır” ifadeleri kullanıldı.
“BAYRAMLAR HUZUR VE SEVİNÇ GÜNLERİ OLMAKTAN ÇIKARILDI”
Bugün bayram ve bu bayrama da “çiçek bırakacağımız bir mezar” düşümüzü gerçekleştiremeden girdik. Bu bayramda da hakikat ve adalet talebiyle Galatasaray’dayız, vurgusuyla devam eden açıklama “Çünkü her sevincin eksik ve buruk yaşandığı mezarsız ölüler coğrafyasında bizi mezarsız lığa değil; bayramsızlığa mahkûm ettiler. Bayramları, huzur ve sevinç günleri olmaktan çıkartıp; bize yaşatılan haksızlığa, hukuksuzluğa ve bize yaşatılan derin acılara isyan günlerine çevirdiler.
Bayram vesilesiyle bir kez daha hatırlatıyoruz: Bizi mezarsız bırakan, evlatlarımızı kaybedenleri cezasızlıkla koruyan politikalar yalnız bizi etkilemekle kalmıyor; Türkiye’nin demokratikleşmesini de engelliyor” denildi.
“YALANA KARŞI HAKİKATİ KORUMAK İÇİN BURADAYIZ”
Bayram vesilesiyle devleti yönetenlere bir kez daha seslenen Cumartesi annelerinin açıklamasında “Adaletin gerçekleştirilmesi; her insana istisnasız ve eşit olarak insan haklarının sağlanması ile mümkündür. Herkes için huzur ve barış, herkes için bayram sevinci yaşanabilmesi için Türkiye’nin önce insan haklarına ve adalete ihtiyacı var. Yurttaşların hak ve özgürlüklerini esas alan adil bir yönetime ihtiyacı var. Bunu gerçekleştirmeden, bunun için çaba harcamadan bayramdan, huzur ve barıştan söz etmek hakikati öldürmektir. Ülkeyi hakikatten koparmaktır. Toplumu yalanlarla yaşatmaktır.
Biz topluma dayatılan yalana karşı hakikati savunmak için, toplumsal hafızayı bu yalanlara karşı korumak için Galatasaray’dayız. Bu bayramda da dileğimiz toplumsal barışın sağlanması, bu topraklarda yaşayan herkesin hak ve özgürlükleriyle onurlu bir hayat sürmesidir. Bu dileğimizin gerçekleşmesinin tek koşulu insanlık onurumuza saygı gösteren bir yönetim anlayışının egemen olmasıdır. Hak ve özgürlükleri saldırı altında olan bir toplumun bayramı olmaz” denilerek bir kez daha hakikate dikkat çekildi.
“ÇABAMIZ GERÇEK BAYRAMLARA ULAŞMA ÇABASIDIR”
Açıklama “Yönetenlerin toplumun taleplerine karşılık vermediği koşullarda huzur ve güvenden söz edilemez.
Gerçek sevinçlere ve gerçek bayramlara ulaşabilmemiz için toplumu hak ve özgürlüklerini sahip çıkmaya çağırıyoruz. Devleti yönetenleri baskı ve şiddet uygulamalarına son vererek demokrasinin ve hukukun sınırlarına çekilmeye çağırıyoruz.
Kayıplarımızı istiyoruz! Faillerin cezalandırılmasını istiyoruz! Barış istiyoruz!” ifadeleriyle son buldu.
HABER MERKEZİ
Yoruma kapalı.