PİRHA- Katıldığı bir panelde Meclis içtüzük değişikliğini değerlendiren CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, iktidarın sözkonusu içtüzük değişikliğiyle vekillerin parlamento çatısı altında yapacakları konuşmaya kısıtlama getirdiğini söyledi. “Katliama katliam demeyecek miyiz” diyen Sarıhan, 12 Eylül döneminde de işkence, Kürt demenin yasak olduğunu hatırlatarak, zihniyetin değişmediğini vurguladı. Sarıhan, yapılan içtüzük değişikliğiyle “Demir kafesin içine parlamentoda hapsediliyoruz” dedi.
HABERİN VİDEOSU
Demokratik Alevi Derneği Ankara Mamak Şubesi düzenlediği panelde Meclis içtüzük değişikliğine ilişkin konuşan CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan önemli değerlendirmelerde bulundu.
“KATLİAMA KATLİAM DENİR; NE DEMEK TEMİZ BİR DİL?”
Meclis içtüzük değişikliğiyle vekillerin konuşma sürelerinin kısılmasının yanısıra Dersim, katliam gibi sözcüklerin de yasaklanmasının kabul edilemeyeceğini söyleyen Sarıhan, “Örneğin HDP’li arkadaşlar diyorlar ki Sur’ da katliam oldu, ben diyorum ki Sivas’ta katliam oldu. Temiz dille konuşun diyorlar. Temiz bir dil, temiz ne demek? Daha temizi olabilir mi? Katliamsa katliam, eşya adıyla, Urfa adıyla anılır. Onlar kibar öldürüldüler veya böyle bir olay oldu mu diyeceksiniz” dedi.
“12 EYLÜL DÖNEMİNDE İŞKENCE, KÜRT DEMEK YASAKTI”
12 Eylül döneminde avukatlık yaparken karşılaştığı yasakları hatırlatan Sarıhan, “İşkence demek yasaktı, Kürt demek yasaktı. İktidara ilişkin bir laf etmek yasaktı. Şimdi aldılar sıkıyönetimin kurallarını parlamentoya kondurdular. Sözümüzün sınırı olacak, özenli konuşacaksınız, eşyayı adıyla olayı adıyla anmayacaksınız, böyle yaparsanız ya size kınama veririz, ya geçici çıkarma cezası veririz. Kınama cezası verirsek bir de maaşınızdan keseriz, yolluğunuzdan keseriz, geçici çıkarma cezası verirsek de yolluğunuzdan keseriz diyorlar” diye konuştu.
“BENİ SUSTURAMAZSINIZ, HALKI TEMSİL EDİYORUM”
Meclis içtüzük değişikliği görüşülürken söz alıp, halkın vekili olduğunu, halkı temsil ettiğini ve dolayısıyla da susturamayacaklarını söylediğini şöyle aktardı:
“Bu madde tartışılırken ben söz alıp şunları söyledim. Siz bizi susturmak istiyorsunuz bu anlaşılıyor ama bakınız ben milletvekili olmanın çok onurlu bir görev olduğunun düşünüyorum. Bu onur benden kaynaklanmıyor, bu onur, ben halkı temsil ediyorum, bu halkın onuru. Halk beni seçmiş oraya göndermiş ben onların iradesini temsil ediyorum. Benim için maaşımın bütününü kesseniz hiçbir değeri yok, daha değerli olan benim vekilliğim, benim halkı temsil edişim. Bunu eksik yaparak sırf susarak görevimi yapmayarak halkın taleplerini dile getirmeyerek burada oturacağımızı mı sanıyorsunuz. Bütün arkadaşlarımız için durum budur. Benim gibi düşünen benim partim ve diğer muhalif anlayışı budur.”
“BİR YAŞMAK, BİR İŞARET HANGİ HUZURU BOZABİLİR?”
İktidarın her şeyi rant ve para üzerine kurduğunu ve ilkel bir sistemle para cezalarıyla vekilleri korkutmaya çalıştığını belirten Sarıhan, vekillerin seslerinin kısılmasına ilişkin şu örneği verdi:
“Bu tüzük geçti tabii, bir düzelme olmadı. Mesela benim ilk konuşmam şuydu: Parlamentoya Diyarbakır’dan anneler gelmişlerdi. Oradaki katliamlara yönelik olarak, beyaz yaşmaklarla gelmişlerdi. Ben de onların yaşmaklarını aldım, omzuma koydum, kürsüye çıktım. Dedim ki onlar size sesini duyuramıyor, onların basın açıklamalarını aynen okuyacağım. Ama bundan sonra böyle bir beyaz yaşmakla çıkamayacaksınız. Veya HDP’li vekiller, konuşurken tutuklanmış arkadaşlarının fotoğraflarını koyuyorlar, veya oturdukları yerlere. Bir de şöyle bir cümle eklemişler: Huzur bozucu. Bundan sonra herhangi bir resim her hangi bir işaret, bir biçimde parlamentoda kullanılırsa biz ya geçici bir çıkarma alacağız, ya kınama cezası alacağız. Bir de huzur bozma…Hangi huzuru bozuyor, bir yaşmak, bir işaret hangi huzuru bozuyor. Ama onların huzuru hep bozulacak onlar bizden huzursuz. Çünkü muhalefetten yani halktan kendilerine karşı olan halkan huzursuzlar.”
Hukukta çifte standartın olamayacağını ifade eden Şenal Sarıhan, “TCK diye bir kanun var. Bir hakaret varsa o hakareti TCK içinde dokunulmazlığınız kalktığında, savcı gider sorar siz de cevabını verirsiniz” dedi.
“DEMİR KAFESİN İÇİNE PARLAMENTODA HAPSEDİLİYORUZ”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “Yöneticiler, iktidardakiler en ağır eleştiri ile şaşırtıcı, hayret uyandırıcı, hatta hakaret sayılabilecek sözlerle karşı karşıya kalabilirler, bunun yasaklanması anlatım özgürlüğünün kısıtlanmasıdır” şeklindeki kararını hatırlatarak, şu noktalara dikkat çekti:
“TBMM Başkanı frakla çıkmayacakmış, çok basit gibi gelebilir. Frak meselesiyle vurmak istedikleri hedef Mustafa Kemal Atatürk’ün Fraklı bir şekilde parlamentoda oturmuş olması, ona tahammül edemedikleri için hiçbir iz kalmasın istiyorlar. Yani geçmişi anlatacak, Cumhuriyeti dönemini anlatacak, cumhuriyetin devrimci niteliklerini anlatacak hiçbir şey kalmasın istiyorlar. Ve öyle bir kötü noktaya sıkıştırılıyoruz ki, biz birçok şeyimizin zaten eksik olduğunu, zaten yetersiz olduğunu, daha ileri götürülmesi gerektiğini 1923’te sınırlı kalmamak gerektiğini, çağa uygun gelişmelerin adımını atmamız gerektiğini söylerken, şimdi yeniden 80’li sıkıyönetimli yılların o demir kafesi içine parlamentoda hapsedilmiş oluyoruz.”
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.