Alevi Haber Ajansi

CHP Genel Başkanı Özel: Zaman, iktidar zamanıdır!

PİRHA- CHP Lideri Özgür Özel, partisinin program taslağı tanıtımında yaptığı konuşmada, “Biz bugünün iktidarını değil, geleceğin sorumluluğunu üstleniyoruz. Kötülüğe karşı mücadelemizi cesaretle ve kararlılıkla sürdüreceğiz. Türkiye’ye adaleti de demokrasiyi de barışı da getirmeye kararlıyız. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu şey, sorunları görmezden gelen değil; onlarla yüzleşen, çözen, siyaset üreten bir anlayıştır” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, ‘Güçlü Yurttaş Güvenli Gelecek Kanan Türkiye’ adlı programda konuştu.

CHP Genel Başkanı Özel, burada yaptığı konuşmasından satırbaşları şöyle:

Cumhuriyet Halk Partisi, yeniliğin ve değişimin partisidir. Biz de yeni parti programı çalışmalarımıza başlarken, Türkiye’yi gelecek 10 yıllara hazırlayacak Cumhuriyet devrimleri ve altı okumuzun üzerine inşa edilmiş bir vizyon metni oluşturmak hedefiyle yola çıkmıştık. Çalışmalarımızı katılımcı, kapsayıcı, dinamik süreçlerle yürüttük. Bir yandan dünyaya baktık. Çeşitli komisyonlarımız, dünyadaki başarılı kalkınma programlarını, parti programlarını, değişim ve dönüşüm programlarını izlediler. 4-9 Eylül arasındaki kuruluş haftamızda da burada 600 örgüt temsilcimiz, 250 genç arkadaşımız ve yine 600 çok değerli akademisyenimizle birlikte bir büyük haftayı hep birlikte çalışarak, üreterek ve parti program taslağımızın son şeklini vererek gerçekleştirmiştik.

Bugün Türkiye’nin kurumları ve kuralları örselenmiştir. Demokratik, sosyal, hukuk devleti kimliğimiz maalesef zedelenmiştir. Eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk ülkemizin dört bir tarafını sarmıştır. Bugün bir zümrenin çıkarlarıyla, milletin çıkarları çatışma halindedir. Bu zümre şahsi çıkarları için milletin huzurunu ve refahını feda etmekten çekinmemekte, geri durmamaktadır. Bugün Cumhuriyetimizin kendini hatırlamasına, kuruluş ruhuyla çağın kuşatmasından kurtarılmasına ihtiyaç duymaktadır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu inançla, bu güzel ülkeyi çöküşün eşiğinden döndürmek için mücadele vermekten tereddüt etmedik, etmiyoruz, etmeyeceğiz.

Bu programın sahibi millettir. Türkiye Cumhuriyeti’ne yurttaşlık bağı ile bağlı olan tüm halkımızdır. Bu program milletimizin ‘güçlü yurttaş, güvenli gelecek, kazanan Türkiye’ manifestosudur. Kadınları, çocukları, yenidoğan bebekleri şiddetten koruyamayan; şehirlerimizi afetlere karşı, işçileri iş cinayetlerine karşı, milyonları enflasyona, yoksulluğa karşı güvende tutamayan; sokakları uyuşturucudan, suç örgütlerinden temizleyemeyen; siyaset ayarlı davalarla demokratik rekabeti, kayyım atamalarıyla millet iradesini yok sayan bir yönetimle milletimiz karşı karşıyadır. Milletimiz zenginleri daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan, kara bir düzen kuran, vergi yükünü kazananlara değil yoksulların üzerine yıkan, kaliteli eğitim ve kaliteli sağlık hizmetine ulaşımı sınıfsal bir ayrım haline getiren bu düzene ve bu kötü yönetime muhataptır. İşte bu program, bu çökmüş devlet mekanizmasına karşı bir itirazdır.

Programımızın ana sütunlarından bir tanesi, demokrasidir. Bu program yeniden milli egemenliğe dayalı, hukuk devleti inşa etme kararlılığımızın nişanesidir. Devlet yurttaşların kontrolünde olacak ve her an denetlenecek. Her bir yurttaşın özgürlüğü ve kazanımları garanti altına alınacak. Her bir yurttaşın hukuk önünde eşit olduğu bir düzen kurulacak. Güçlü yurttaşların güçlü Meclis’ine dayalı kuvvetler ayrılığı ilkesini esas alan parlamenter sistem mutlaka kurulacaktır. Yurttaş güçlü oldukça sistem de güçlü olacak.

Yüzde 3 seçim barajıyla halkın Meclis’teki temsilinde hakkaniyet sağlanacaktır. Siyasi partilerin Hazine yardımını yüzde 1 oy eşiğine indireceğiz. Siyasi Ahlak Kanunu’nu mutlaka çıkaracağız. Kamu İhale Kanunu’nu yeniden yazıp, suistimale izin vermeyeceğiz. Yolsuzlukla mücadeleyi hayatın merkezine yerleştireceğiz. Siyasetin finansmanını mutlaka şeffaflaştıracağız. Devlette lükse, şatafata değil, hizmete öncelik vereceğiz. Devletin kurumlarından israfı söküp atacağız.

Demokrasi tüm kimliklere, tüm inançlara saygı gerektirir. Eşit yurttaşlık hakkını mutlaka güvence altına alacak, Aleviliğin bir inanç olduğu gerçeğini mutlaka hayata geçirecek, cemevlerine ibadethane statüsünü kazandıracak, geçmişteki Alevilere yönelik tarihin kara lekeleriyle yüzleşecek, Madımak’ı bir utanç müzesi haline getirecek, Aleviler için eşit yurttaşlık ilkesini en önemli kazanım olarak tarihimizden gelen sorumluluğumuzla önümüzdeki kanun metinlerine ve anayasamıza nakşedeceğiz.

Bugün yurttaşlarımızın en yakıcı sorunlarından bir tanesi hiç şüphesiz ki ekonomidir. Özellikle 2018 sonrasında adaletin çöküşü ve demokrasinin rafa kaldırılması ülkemizi içinden çıkılamayan bir ekonomik buhranın pençesine düşürmüştür. Sadece bir avuç insanın zenginleştiği, geri kalan herkesin sefalete yelken açtığı bu kara düzeni milletimizle birlikte ters yüz etme sorumluluğundayız. Planlı, öngörülebilir, üretime dayalı kamucu ekonomiyi inşa edeceğiz.

Vergi adaletini mutlaka sağlayacağız. Çok kazanandan çok, az kazanandan az alacak, hiç kazanmayandan da hiç vergi almayacağız. Gelirde adaleti sağlayacak, eşit işe eşit ücreti mutlaka uygulayacağız. Asgari ücrete, emekli ve memur maaşlarına gerçek enflasyon farkının yanında büyüme ve refah payı ile iyileştirmeler yapacağız. Ekonomide dönüşümün dört ayağına inanıyoruz: Yeşil, mor, dijital ve nitelikli istihdam dönüşümü. Doğayı koruyan, kadını güçlendiren, teknolojiyi halka kazandıran, herkesi nitelikli işlere ulaştıran bir büyüme modelini mutlaka kuracağız. Güçlü sosyal devlet anlayışımızla kimseyi geride, biçare bırakmayacağız.

Her çocuk ücretsiz okul yemeğine, nitelikli eğitime ulaşacak. Kamu kreşleriyle bakım hizmetlerini kadının sırtından alacağız. Kadınlara istihdamda kolay ve çok yer açacağız. Sağlıklı hizmeti parayla değil, yurttaşlık hakkıyla alınabilen bir hizmet haline getireceğiz. Her yurttaş, nitelikli, kamucu, parasız, eşit sağlık hizmetine erişecek. Barınma bir yatırım aracı değil bir insan hakkıdır. Rant yerine kamusal faydayı esas alan konut politikalarıyla başını sokacak bir eve sahip olmayı hayal olmaktan çıkaracağız. Biz yaşlılığı hayattan çekilme değil; aktif, üretken ve onurlu bir yaşam evresi olarak görüyoruz. Yaşlılarımızın bu onurlu hayatını güvence altına alacağız. Sosyal devleti bütün kurumlarıyla, mekanizmalarıyla yeniden hayata geçireceğiz. Çocukların, kadınların, yaşlıların, engellilerin, yaşamına dokunan bir refah devletini kuracağız.

Türkiye Cumhuriyeti pasaportu yeniden saygınlık kazanacak. Dünyanın her yerinde vatandaşlarımız devleti yanında hissedecek. Ülkemiz bölgesel istikrarın da güvencesi olacak. Keyfiyetten uzak, ciddi bir dış politika bölgemize de umut olacak. Orta Doğu’daki özgün yerimizi, bir yıldız gibi parlayan bölgesel barış ve refah ülkesi konumumuzu mutlaka kuracağız. Demokrasi, adalet ve ekonomide atacağımız adımlar, dış politikada elde edeceğimiz saygınlık, bize çoktan hak ettiğimiz Avrupa Birliği’ne tam üyelik kapısını açacak. Türkiye kısa sürede Avrupa Birliği’ne tam üye olacak. Ve gençler başta olmak üzere; milletimiz yasaksız Türkiye’ye ve vizesiz Avrupa’ya kavuşacak.

Programımızın en önemli başlıklarından bir tanesi de hiç şüphe yok ki dirençlilik. Biz bugünün iktidarını değil, geleceğin sorumluluğunu üstleniyoruz. Afetlerde, krizlerde, belirsizliklerde toplumun ayakta kalabileceği kurumsal direnç sistemlerini kuracağız. Afet yönetiminden iklim krizine kadar her alanda hazırlıklı olacağız. Artık depremlerde, sellerde, orman yangınlarında milletimiz sanki devlet yokmuş gibi kendi başının çaresini aramayacak. Güçlü yurttaşla güvenli geleceği kuracağız. Kazanan Türkiye olacak.

‘Sanma ki zalimin ettiği kardır’ diyen Yunus’un geçtiği topraklarda kötülüğün en çok sahibine zarar verdiğini unutmamalıyız. Kötülüğe karşı mücadelemizi cesaretle ve kararlılıkla sürdüreceğiz. Gerekirse sistemi çürümenin başladığı dip noktalara kadar topyekûn değiştirmenin kararında olacağız. Kötülüğü kökünden kazıyacağız. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu şey, sorunları görmezden gelen değil; onlarla yüzleşen, çözen, siyaset üreten bir anlayıştır.

İç barış meselesine de bu pencereden baktık, bakmaya devam ediyoruz. Toplumsal barışımızı sağlamayı olmazsa olmaz görüyoruz. Bu nedenle birileri bırakın Kürt sorununu, Kürtlerin varlığını bile inkar ederken, biz ‘Bu sorun vardır’ dedik, orada durmaya devam ediyoruz. Kayyım uygulamasının sona ermesini, siyasi tutukluların serbest kalmasını, demokratik siyasetin önünün açılmasını savunuyoruz. Bu ülkede son Alevi ‘Sorunum var’ diyene kadar Alevilerin eşitlik sorunu vardır. Bu ülkede son bir Kürt ‘Benim sorunum var, eşitlik sorunum var’ diyene kadar Kürt sorunu vardır. Bunları demokratik zeminde, adaletle, birlik ve beraberlik anlayışı içinde mutlaka hep birlikte çözeceğiz. Tüm bu konuların Meclis’te konuşulması fikrinin de sahibi zaten biziz. Birileri milletin barış umutlarını heba ederse, hiç merak etmesinler biz buradayız. Türkiye’ye adaleti de demokrasiyi de barışı da getirmeye kararlıyız.

Bu devlet, milletin devletidir. Egemenlik sadece millete aittir. Biz bu programımızla herkese kendisini ait hissedeceği, güven duyacağı, sırtını yaslayacağı bir devlet vadediyoruz. Birilerinin eşit, birilerinin daha az eşit olduğu, birilerinin güvende tutulup milyonların güvencesiz bırakıldığı, birilerinin servet sahibi olup milyonların geçim derdi çektiği bu kara düzeni değiştirmeye ant içtik. Bu yolda yürüyeceğiz. Biliriz ki bu millet cesaretiyle her zorluğun üstesinden gelmiş, her kuşatmayı kırmıştır. Bizden önceki kuşaklar korkunun üzerine yürüdü, şimdi artık sıra bizdedir. Çağın kuşatmasını kırmanın parolası, sadece cesarettir. Bir büyük hikaye yazmanın heyecanını ve umudunu taşıyoruz. Herkesi bu onurlu hikayeyi yazdığımız bu sürecin içinde olmaya, omuz vermeye, katkı sağlamaya davet ediyoruz.

Önümüzdeki bir hafta boyunca kurultayımıza hazırlanacağız. Kurultayımızda bu taslak son şeklini alacak. Ondan sonra bir hükümet programı hazırlama, somut vaatler ve bunların Türkiye’de kapı kapı, sokak sokak, ev ev, kahvehane kahvehane, iş yeri iş yeri, işçi servisi işçi servisi gezilip anlatılacağız. Tarlada çalışan ve oradaki sıkıntıyı çeken çiftçinin gidip tarlada bulunacağı, tarlada sorunun çözümünü anlatılacağı. Ev toplantılarında ev kadınlarına bundan sonra onlara nasıl bir Türkiye, nasıl bir yaşam, çocuklarına nasıl bir gelecek, nasıl bir eğitim vadettiğimizin ev toplantılarında anlaşılacağız.

Bundan sonra çok iyi bildiğimiz, vatandaşın da iliğine kemiğine kadar hissettiği sorunları anlatma değil; ona çözümleri söyleme zamanıdır. Bundan sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin yönetebilme kapasitesinin izahı zamanıdır. Bundan sonra genç kadrolarıyla, eşit kadrolarıyla, güçlü kadrolarıyla bu ülkenin bir çıkar grubuna mahkum ve mecbur olmadığının izahı zamanıdır. Bundan sonraki yürüyüş, iktidara yürüyüştür. Zaman, iktidar zamanıdır.”

PİRHA/ANKARA

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.