Alevi Haber Ajansi

Yoldaki Işık: Cemevlerinin kapılarını kadınlar aralıyor- VİDEO

PİRHA- Yönetmen Medet Dilek, Yoldaki Işık belgeseli ve Nerede Hayat kısa filmiyle kadınların dünyasını mercek altına alıyor. Kadınlar üzerinden kurguladığı filmler, toplumsal travmalara, kaybolan hayatlara ve görünmeyen hikâyelere ışık tutuyor.

Yönetmen Medet Dilek, Yoldaki Işık adlı belgeseli ve ‘Nerede Hayat’ isimli kısa filminin hikayesini PİRHA’ya anlattı.

“Yoldaki Işık belgeseli ile cemevlerinde yürütülen hizmetleri ve ritüelleri tanıtmak istedim” diyen Dilek, en  son yaptığı belgesel film çalışmalarından bir tanesinin Yoldaki Işık olduğunu söylüyor

“Yoldaki Işık’ta semahçı olan bir kadın üzerinden Aleviliği ve cemevlerinde yaşanılan hizmetlerin nasıl yapıldığını ortaya koymak istedim. Bir yandan da cemevinde yapılan ritüellerin nasıl gerçekleştiği bir kadın üzerinden gerçekleştirmek için kameramı oraya yönlendirmek istedim.”

Alevi dünyası deyince ilk akla gelenin cemevleri olduğunu belirten Dilek,

“Cemevlerini biraz tanıtmak, bilmeyenlere anlatmak o alanla ilgilenenlere bir nevi yol olabilmesi açısından cemevlerine kameramı yönlendirdim. Çalışmanın ismi de Yoldaki Işık oldu.”

Yoldaki Işık belgeselini çekmek için Ankara Mamak Tuzluçayır’da olan bir cemevini tercih ederek süreci anlattığını belirten Dilek,

“Semahçı bir kadın üzerinden ayrıca yönetimde kendisi. Bir nevi de olsa  cemevlerinde yaşanan hizmetlerin neler olduğunu izleyicilere göstermek istedim. Yoldaki ışık bu şekilde çıktı ortaya.”

KADIN KARAKTERLER ÜZERİNDEN ANLATIM

Neden kadınlar üzerinden anlatılmak istediğine ilişkin konuşan Dilek şöyle devam ediyor,

“Belgeselde bir kadın karakteri seçmemin sebebi görünürlük açısından kadının bu alanı bu ritüelleri izah etmesinin daha başarılı olduğu. Bir de kişinin kendisinin semahçı olduğunu bildiğimden dolayı bu alanı daha iyi anlatabileceğini daha iyi izah edebileceğini cemevinin ne olduğunu ya da cemevinde yaşanan hizmetlerin ne olduğunu çok iyi bir şekilde anlatacağından dolayı bir kadını tercih ettim.  Bir kadın karakteri böyle doğdu.

Dilek, birçok belgeselinde kadın ve erkek karakterlerin dengede olmasına özen gösterdiğini ifade ederek,

“Ben birçok yaptığım belgesellerde kadın karakteriyle erkek karakterini aynı dengede tutmaya çok özen gösteriyorum. Yani baş karakterlerim bazen erkek bazen kadın  olur. O dengeyi korumaya çalışırım. Bu belgeselde de kadının bu alanı izah etmesi, Aleviliğin  ritüellerinin ne olduğuna dair bir kadının anlatmasını daha estetiksel buluyorum.”

Olayları kadınların izah etmesini  daha başarılı bulduğunu vurgulayan Dilek,

“Anlatımları bir kadının izah etmesi daha algılanır oluyor diye düşündüğümden dolayı tercih ediyorum. Ama belgesellerimdeki o dengeyi de zaten koruyorum. Bir erkek olarak kadın öykülerine yönelmem benim için özel bir tercih. Çünkü onların dünyalarını ben daha derinlikli ve katmanlı buluyorum. Mercek tutmamın, kameramı tutmamın sebepleri bunlardı.”

NEREDE HAYAT: KAYBOLAN KADINLARA SAYGI

Kısa film çalışması olan Nerede Hayatta bir otelde çalışan bir kadın karakterini seçtiğini belirten yönetmen Medet Dilek,

“Nerede Hayat kısa filmim asıl şu şekilde doğdu. Her şeyden önce kaybolmuş kadınlara, ışık olmuş kadınlara bir saygı mahiyetinde.”

Filmin ana başlığının kadınlara bir saygı doğuşuyla ortaya çıktığını belirten Dilek,

“Filmde kızı kaybolan bir kadın karakteri var. Kayboluşunu bilemiyoruz film nasıl olduğunu anlatıyor. Nasıl kaybolduğunu filmin sonunda anlaşılabiliyor. Bir kaybolma durumu var. Dünyada olsun, Türkiye’ de olsun kaybolma durumları çok yaşanılan bir durumdur. Oraya bir gönderme yapmak istedim.”

Kaybolma durumunun kendinde bir çekicilik durumu yarattığını çocukların ve kadınların kaybolması mevzusunun  ilgilendiği bir alan olduğunu belirten Dilek,

“Kameramı o yüzden buraya yönelttim ve Nerede Hayat diye bir kısa film çıktı ortaya. Filmde biraz kadın cinayetlerine de gönderme yaptığım bölüm var. Ama kaybolma durumu çok yaşanılıyor.”

Genç kadınların akıbeti gibi olayların kendisini çok ilgilendirdiğini belirten Dilek,

“Beni çok ilgilendiriyor. Niçin ilgilendiriyor? Çünkü o yaşanan olayların çok da derinlikte incelendiğini, bitmesi açısından adımların atıldığına çok inanan birisi değilim. Bir sinemacı olarak bütün bu olup bitenler nedir? O yüzden ilgileniyorum.”

Yaşanan kayıplara yanıt olabilmek ve dikkat çekmek için böyle bir çalışmayı yaptığını belirten Dilek,

“Yapmış olduğum belgeseller özellikle bir de kısa film  dahil oldu buna, toplumsal travmaları işlediğim için sinemam bir nevi biraz bu alanda kaldı.”

TOPLUMSAL TRAVMALARA SİNEMA MERCEĞİ

Bu tür yaşanmışlıklar üzerinden yapmış olduğu filmlere yönelik zaman zaman eleştiriler aldığını belirten Dilek,

“Bu dünyanın hiç tatlı hiç iyi tarafı yok mu? deniliyor. Mutlaka ve kesinlikle vardır. Ama o alanın kendisini dünyada dolaşıma koyma çok fazla. Nedir örneğin? Bir ticari sinema bir eğlence sineması yapabilirdim. Ama zaten bu yeterince oldukça aşırı bir şekilde var ve dünyaya kendisini kabul ettirmiş ve dolaşıma da sokmuş birçok alanda rahat dolaşabiliyor.”

Bir derdi olan veya travmaları işleyen sinemanın dünyada dolaşıma seyri veya payının çok daha ağır olduğunu vurgulayan Dilek,

“Sesini duyurma kendisini duyurma olanakları çok aşağıda. O yüzden biraz bu alanı bırakmamayı tercih eden birisiyim. Yani toplumsal travmaları işlediğim belgeseller ve kısa filmim ‘Nerede Hayat’ tabii ki halen istenilen ilgi ve seyir seviyesine ulaşmadı.”

Toplumsal travmalara ilgi duyan izleyici grubunun dünyada var olduğunu belirten Dilek,

“Bu yapmış olduğum çalışmaların ilgili kanallara rahatlıkla ulaşıp ulaşmadığı sahip çıkılması noktasında ise ilginin istenilen seviyede olmadığını çok da rahatlıkla söyleyen birisiyim. Toplumsal travmaları anlatan çalışmalarıma böyle bir ilgi noktasının azlığını söyleyebilirim.”

TAŞ DÜĞMELER: 1921 KATLİAMININ İLK BELGESELİ

Yapmış olduğu çalışmalardan bir tanesinin de Taş Düğmeler belgeseli olduğunu belirten Dilek,

“Taş düğmelerin İstanbul’da, Ankara’da İzmir’de, İngiltere’de Almanya’da gösterimleri yapıldı. Şöyle bir durum var. 1921 katliamına ilişkin yapılan ilk belgesel çalışması. 1921’de ne olduğunu derinlikle araştıran bir belgesel ‘Taş Düğmeler’. Böyle bir özelliği var.”

Böylesi bir özelliğe sahip belgeselin karşılık bulup bulmadığı sorusuna Dilek,

“Bu alana ilgi duyan bu alan üzerinde çalışma yaptığını söyleyen kurumlar, Alevi kurumları 1921’e gereken ilgi gösterdi mi derseniz asıl bunun çok yetersiz olduğunu gördüm, bunun bire bir tanıklığını yaşadım.”

Dilek, bunun sebepleri olarak bazı kurumların hantallığını, duyarsızlığını ve 1921’i ideolojik algılama noktası olarak görmelerini belirtti:

“1921 deyince mesafe koyan kurumlar var. Alevi kurumları var vesaire. Ama bir yandan da en büyük gerçeklik şudur: Dinamikliğini yitiren Alevi kurumları var. Dinamikliğini yeni bir şey söyleme yeterliliğini yitirmiş olan kurumlar var. Bunun yansıması oldu. ‘Taş Düğmeler’ belgeseli birçok yerde daha fazla gösterimler yapılırken İngiltere’de, Almanya’da yetersiz kaldı. Az gösterimli oldu. Evet, İngiltere’de, Almanya’da Ankara’da oldu, İstanbul’da İzmir’de oldu ama çok yeterli bulduğumu düşünmüyorum yani. Çünkü bu olayda 1921 ilk kez anlatılıyor. Bunun sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.”

Sinemanın gerek ticari veya politik, gerekse de toplumsal duyarlı sinema olsun, bu alanın filmlerinin bir derdi olduğunu belirten Dilek,

“Benim de sinemayla uğraşmamın sebebi budur. Yani bir derdim var, bir şeyleri anlatmak istiyorum.”

Dilek, son çalışmalarında Yoldaki Işık, Nerede Hayat ve Yüzümdeki Rüzgar ile ilgilendiği alanların sonuçlarını ortaya koyduğunu ifade etti:

“Son çalışmalarım ‘Yoldaki Işık’ ya da ‘Nerede Hayat’ kısa filmimde  mevcut olan ve ilgilendiğim alanların sonuçlarını döktüm ortaya. Bu iki filmimle bir belgesel, bir kısa film ve bir de ‘Yüzümdeki Rüzgar’ filmi ise şu anda festivallerde yeni bir çalışma. Festivallere gönderdiğim bir belgesel filmle durmayan sinema yolculuğum devam ediyor.”

Cebrail ARSLAN/ANKARA

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.