PİRHA – Kürt sorununun çözümü için başlatılan süreçle birlikte Kürtçenin resmi dil statüsüne alınması talebi günden güne artmakta. Kürt Araştırmaları Derneği Eş Başkanı Heno Ronak, mevcut siyasi atmosfer sebebiyle Kürtçe eğitimlere talebin arttığına işaret ederek, “Kürt sorununun çözümünü konuşacaksak Kürtçe’nin kreşlerden tutun bütün eğitim yuvalarında ana dili olarak okutulması gerekmektedir” dedi. Dilbilimci Sami Tan da, yasal düzenlemeleri beklemeden bazı pratik adımların atılabileceğini belirtti.
Barış ve Demokratik Toplum Süreci’yle birlikte anadil konusunda yasal düzenlemelerin yapılması, öncelikli talepler arasında sıralanmakta. Dilbilimciler de dilin varlığını sürdürüp, gelişebilmesi için en büyük ihtiyacın, dilin kamusal alandaki özgürlüğü ve ana dilde eğitim olduğuna işaret etmekte.
Ülkedeki siyasi atmosferle birlikte Kürtçe üzerindeki engeller konusunda ne adımlar atılacak, merakla bekleniyor. Ancak Kürt dil kurumları, hızlı bir refleks göstererek Kürtçenin statüye kavuşması için bir tür seferberlik çağrısı yaptı. Günümüzde Kürt yurttaşların yaşadığı birçok ilde Kürtçe eğitimler verilmeye başlandı.
Kürt dil kurumları ayrıca 15 Ekim’de Van’da buluşarak “Kürt dil mücadelesi için strateji ve politikalar çalıştayı” yaptı. İki gün süren bu çalıştayda yer alan isimlerden birisi de Kürt Araştırmaları Derneği Eş Başkanı Heno Ronak oldu.
“SORUN ÇÖZÜLECEKSE KÜRTÇE’NİN ÖNÜNDE ENGEL OLMAMALI!”
Dernek bünyesinde Modern Kürt Edebiyatı derslerini veren Ronak, yeni süreçle birlikte Kürtçe eğitimin kamusal alanda serbest kılınması gerektiğini belirtti. Anadilde eğitim yasağının Kürt sorununun en can alıcı başlıklarından biri olduğunu söyleyen Ronak, “Kürt sorunu, zaten çok yönü olan bir sorundur. Çocuklarımız 7 yaşına kadar bu dille büyüyor, okula gittiği zaman yeni bir dille karşı karşıya kalıyor. Bu çocukların 7 yıllık deneyimi, yaşadıkları çöpe atılmış oluyor. Bu durum, Kürt sorununun temel sebep ve nedenlerinden bir tanesidir. Eğer Kürt sorunu çözülecekse Kürtçe’nin önünde herhangi bir engel olmaması gerekiyor. Sağlık kuruluşlarında, belediyelerde, pazarlarda, ticarette, akademide; her alanda Kürtçenin kullanılması gerekiyor” diye konuştu.
“EĞER KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNÜ KONUŞACAKSAK…”
Heno Ronak, Kürtçe eğitimin sadece seçmeli ders olarak haftada 2 saat verilmesini de eleştirdi. Kürt sorununun çözümünün anadilde eğitimden geçtiğini vurgulayan Ronak, şunları söyledi:
“Ana dilde eğitimden kastımız şudur; çocuklarımız, kreşlerden tutun en yüksek basamak olan akademik düzeye, yüksek lisans, doktora bütün alanları kapsayacak şekilde Kürt dilinin eğitimde kullanılmasını istiyoruz. Yani eğer Kürt sorununun çözümünü konuşacaksak Kürtçe’nin kreşlerden tutun bütün eğitim yuvalarında ana dili olarak okutulması gerekmektedir.”
KÜRTÇE EĞİTİM VERECEK KADRO YETERLİ Mİ?
Van’da yapılan çalıştayda da dilin kamusal alanda kullanılması konusuna değinildiğini söyleyen Heno Ronak, “Kürdistan’da en çok konuşulan dil Kürtçedir. O nedenle Kürtçe’nin bütün alanlarda konuşulması gerekiyor” diye belirtti.
Kamu hizmeti veren tüm alanlarda da Kürtçe’ye özgürlük sağlanması gerektiğini söyleyen Ronak, şöyle devam etti:
“Belediyeler, valilikler, hastaneler, sağlık kuruluşları, camiler, cemevleri; yani her alanda bu dilin kullanılması gerekiyor. Çözüm için de ilk önce yasal engellerin aşılması gerek. Yıllardır Kürtçe eğitimin olamaması bir kadro sorununu da yaratıyor. Bu kadroların yetiştirilmesi gerekiyor. Dernek olarak bizler tüm materyalleri hazırlıyoruz ancak yeterli değil. Bunun için enstitülerin kurulması, farklı alanların, kadroların yetiştirilmesi gerekiyor. Dernek olarak dil atölyeleri düzenliyoruz. Online olan derslerimize dünyanın her yerinden ulaşılabiliyor. Ancak yüz yüze olan dersleri sadece İstanbul’daki dernek yerimizde yapabiliyoruz. Talep olursa farklı yerlerde de yapılabilir. Mesela DEM Parti ilçe örgütleri ve birkaç köy derneğinden talep oldu. Bu doğrultuda atölyeler açabiliyoruz. Ancak bizim her tarafa şu anda yetebilecek bir gücümüz yok.”
İBADETHANELERDE KÜRTÇE ÖNERİSİ!
Heno Ronak, Kürtçenin geliştirilmesinin temel alanlarından birinin de inanç merkezleri olduğunu ifade etti. Cemevi ve camilerde hizmet yürütenlerin, anadillerini kullanması gerektiğini vurgulayan Ronak, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kürdistan’daki insanlar kendi dillerinde dua ederler. Ancak camilerde hutbeler Türkçe yayınlanıp okutulur. Hatta Diyanet’in sitesinde İngilizce, Fransızca da yayınlanır ancak Kürtçe yayınlanmaz!
Cemevlerinde de Türkçe konuşulmakta. Buralarda, insanlara gidecek hizmetin kendi dillerinde olması gerektiğine inanıyoruz. Yani melelerin de, pirlerin de, dedelerin de, kendi dillerinde hizmet vermesi gerekir.”
İSTANBUL’DA DİL EĞİTİMİNE İLGİ ARTIYOR!
Yılda üç kere dil atölyeleri düzenlediklerini söyleyen Heno Ronak, Kürtçenin Soranî, Kirmanckî ve Kurmancî lehçelerinin öğretildiğini belirtti. Siyasi atmosfer doğrultusunda kurslara ilginin artacağının altını çizen Ronak, “Yılda üç ayrı atölye düzenleriz. Bazı dönemlerde Kürt sorununun çözümü konusunda bir umudun ortaya çıkmasıyla beraber buraya da ilgi artıyor” dedi.
“TOPLUMDA BELLİ BİR RAHATLAMA OLDU”
Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ndan sonra Kürtçenin durumuna dair görüşlerini aldığımız bir diğer isim ise Dilbilimci Sami Tan oldu. Urfa’da faaliyet gösteren Komeleya Çand û Zimanê Kurdî (Kürt Dili ve Kültürü Derneği) Başkanlığını yapan Sami Tan, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısından sonra “toplumda belli bir rahatlama” olduğunu belirtti.
Baskı mekanizmalarının bir nebze gevşediğini söyleyen Tan, “Bu da Kürt diline ilişkin taleplerin daha görünür olmasını sağladı. Kapatılan dil ve kültür kurumları birer birer yeni isimlerle tekrar açıldı, engellenen kültürel, sanatsal faaliyetler (müzik, sinema ve tiyatro) daha rahat icra edilebilir oldu. Yerel yönetimlerin Kürt dili ile ilgili çalışmaları arttı” dedi.
“YASAL DÜZENLEMELERİ BEKLEMEDEN ADIM ATMAK GEREKİR”
Sami Tan, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Söylem düzeyinde sahiplenme artmış olsa da pratikte hala güçlü bir sahiplenme yok. Bugün Halk Eğitim Merkezleri’nde talep olması halinde ders açılabiliyor, dernekler dil kursları açıyor, üniversiteler online ders açıyor; bu derslere katılım hala çok cüzi bir düzeyde. Yani binlerle ifade edemiyoruz.
Kürt toplumu, anadil konusundaki talep ve çalışmalarından hiçbir zaman vazgeçmedi. Sahada yapılan anket çalışmalarına baktığımızda Kürtçe eğitim talebi %90’lar civarında. Fakat bir şeyi sadece talep etmek, o şeyin gerçekleşmesini sağlamaz. Daha örgütlü ve sürekli bir çalışmaya ihtiyaç var. Buna da ancak siyaset kurumu, sivil toplum kurumları ve toplumun örgütlü kesimi öncülük edebilir. Kürt toplumunun sivil-demokratik temelde bir dil planlamasına ihtiyacı var.
Bugün için yasal düzenlemeler hemen hayata geçmezse de demokratik temelde yürütülecek dil çalışmaları toplum nezdinde uluslararası hukuka göre de meşru görüleceği için engellenemez. Bunun için yasal düzenlemeleri beklemeden bazı pratik adımları atmak gerekir. Örneğin bir dil meclisi, dil akademisi, online okullar açılabilir. Sadece anadilde eğitim için bir televizyon kanalı kurulabilir. Ayrıca var olan imkanlar (üniversitelerdeki lisans, yüksek lisans, doktora düzeyindeki eğitim; orta okul düzeyinde verilen seçmeli dersler, STK’ların verdiği dil kursları daha güçlü sahiplenilebilir.”
ANADİLİ SAHİPLENME KONUSUNDA GENÇ NÜFUS YOK!
Sami Tan, Kürt dili ve kültürü konusunda toplumun belli kesiminde daima bir refleks oluştuğunu anlatarak şöyle devam etti:
“Ancak bu kesim çok sınırlı ve siyasette pek etkili değil, siyaset alanı insanlarda ‘dili araçsallaştırıyor’ duygusu yaratıyor. Dil kurumları, güçlü bir çekim merkezi olamıyor, özellikle genç kesimleri çekmek yetersiz kalıyor, dil çalışması daha çok orta yaş ve üzeri insanları iştigal ettiği bir etkinlik alanı olarak görülüyor. Bunda Kürt ailelerin çocuklarını anadilde yetiştirmemesinin etkisi büyük.”
Anadilde eğitim konusunda her ilde başvurulabilecek bir kurumun mevcut olduğunu söyleyen Tan, “Eğer halk eğitim merkezlerinden talepte bulunurlarsa orada da dil dersi açtırabilirler. Online ders veren birçok kurum mevcut. Bunların içinde üniversiteler de var. Örneğin Mardin Artuklu Üniversitesi bunlardan biri” diye ekledi.
“LEHÇELER ARASI HİYERARŞİK YAKLAŞIMI DA REDDETMEK GEREKİR”
Sami Tan, yok olma tehlikesinde olan Kürtçenin Kirmanckî lehçesinin geldiği evreye de dikkat çekti. Kurumların bu konudaki faaliyetlerini de anlatan Tan, şunları söyledi:
“Maalesef Dimilî (Kirmanckî) lehçesini sahiplenme düzeyi daha düşük. Buna özel bir çaba sarf etmek gerekiyor. Dimilî lehçesini koruyup geliştirmek sadece bu lehçeyi konuşanların değil (elbette en başta onların) bütün Kürtlerin sorumluluğudur. Diller arası hiyerarşik yaklaşımı reddettiğimiz gibi, lehçeler arası hiyerarşik yaklaşımı da reddetmek gerekir. Aslında dil çalışmalarında bulunan arkadaşların neredeyse tamamında bu bilinç var. Bu bilinci pratikleştirmek ve bütün dil çalışmalarını çok-lehçeli yürütmemiz gerekiyor. Herkes çalışmalarda kendi lehçesini kullanırsa kısa bir sürede aramızdaki dil bariyerini ortadan kaldırabiliriz. Bu yaklaşım birçok kurumda olumlu sonuç vermiştir.”
Eren GÜVEN/İSTANBUL
Yoruma kapalı.