Alevi Haber Ajansi

Yaşam Hakkı Savunucuları açlık grevinde: Bu yasa meşru değildir!-VİDEO

PİRHA – Yaşam Hakkı Savunucuları, hayvanların katliamını öngören yasaya karşı 3 günlük açlık grevine başladı. Yapılan basın toplantısında “Katliam Yasası’ derhal geri çekilmeli, hayvanların yaşam ve özgürlük haklarını güvenceye alan yeni bir yasa oluşturulmalı. Hayvan hakları anayasal güvence altına alınmalı” denildi.

7527 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 16 maddesinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle AYM’de açılan dava olumsuz sonuçlandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan başvuru ile sokak hayvanlarının katledilmesinin önünü açan ve kamuoyunda “katliam yasası” olarak adlandırılan yasanın iptali istenmişti. AYM Genel Kurulu, başvuruyu esastan görüşerek karara bağladı ve kanunun iptal istemini reddetti.

Kanun, sahipsiz hayvanların kedi ve köpek ayrımı olmaksızın toplatılmasını, sahipsiz veya güçten düşmüş köpeklerin sahiplendirilinceye kadar bakımevinde tutulmasını, yerel yönetimlerin, sokakta yaşayan hayvanları ancak bakımevine aldıktan sonra rehabilite edeceklerini, belli şartlar durumunda hayvanların öldürülmesi ve ötanazisi hakkındaki usul ve esasları barındırıyor.

HAYVAN HAKKI SAVUNUCULARI, İTİRAZLARINI SÜRDÜRÜYOR!

Yaşam Hakkı Savunucuları, AYM kararı ardından İstanbul, İzmir ve Eskişehir’de açlık grevine başladı. 2 Ağustos 2024’te AKP-MHP ortaklığıyla meclisten geçirilen “katliam yasası”na karşı İstanbul’un Kadıköy ilçesinde basın açıklaması yapıldı.

Açıklamanın yapıldığı salona “Katliam yasasına karşı topyekün mücadeleye! Bu suça ortak olmayacağız!” yazılı pankart asıldı.
Basın açıklamasını Merve Tufan ile Arzum Kalfa okudu.

“Ölüm Yasasına karşı yaşamı savunuyoruz!” diyerek açıklamaya başlayan Arzum Kalfa, şunları söyledi:

“İktidarın katliam yasasını uygulamayacağının sözünü veren CHP, yasa geçtikten sonra hızla toplamalara başlayıp hayvanları ölüm kamplarına hapsederek AKP’nin yaşam hakkını hedef alan rejimini kalıcı hale getirdi. Bu rejim, 7 Mayıs 2025’te Anayasa Mahkemesi tarafından da onaylandı. Hukuku ve vicdanı değil, iktidarın nefret siyasetini esas alan AYM, ölümcül bir yasa karşısında yaşamdan yana değil, ölümden yana karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, devletin “hukuk devleti” niteliklerini hiçe saymıştır. Belirlilik, suçta ve cezada kanunilik, cezaların şahsiliği gibi temel ilkeler rafa kaldırılmış; bağımsız olması gereken yargı, iktidarın politikalarını meşrulaştırmakla yetinmiştir. Bizler, İzmir, İstanbul ve Eskişehir’de yaşayan yaşam savunucuları olarak, hayvanların yaşam hakkı için açlık grevine başlıyoruz. Bu grev, yalnızca bir protesto biçimi değil; barınak denen ölüm kamplarında açlıkla, susuzlukla, hastalıkla boğuşan, diri diri gömülen, aç bırakılan can dostlarımızla kurduğumuz bir dayanışma köprüsüdür. Açlığımız onların açlığıdır. Direnişimiz onların sesi, onların nefesidir. Bu yasa, bilime, vicdana, kamu yararına ve anayasal ilkelere aykırıdır. Yerel yönetimler ve kamu kurumları yıllardır sorumluluklarını yerine getirmezken, kısırlaştırma, aşılama ve rehabilitasyon çalışmaları için ayrılması gereken kaynaklar nereye harcandığı belirsiz bütçelerde buharlaşırken, çözüm diye sunulan şey yalnızca tecrit ve ölümdür. Yerel yönetimler ve kamu kurumları üzerine düşeni yapmazken, hayvanlar ‘çözüm’ adı altında ölüm kamplarına hapsedilmekte, öldürülmekte veya ölümden beter yaşam koşullarına maruz bırakılmaktadır.

“ALGI OPERASYONLARIYLA KÖPEKLER DÜŞMANLAŞTIRILDI”

Bugün köpekler, algı operasyonlarıyla toplumun düşmanı ilan edilmiş, çocukların güvenliği bahanesiyle nefretin hedefi haline getirilmiştir. Oysa biz biliyoruz ki, çocukların güvenliğini bahane edenler bu ülkede çocuk istismarını aklayan, çocuk işçiliğini görmezden gelenlerdir. Kamusal huzuru tehdit eden, sokak köpekleri değil; hayatı değersizleştiren bu yıkım politikalarıdır. Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, toplama ve katletme olaylarında ciddi bir artış yaşanmıştır. Niğde’de ölüm çukurlarına atılan köpekler, Erzincan’da anestezi verilerek diri diri gömülenler, Osmaniye’de canlı gömüldüğü halde yaşamak için çırpınan hayvanlar, Altındağ’da ölüm çukuruna atılan hamile köpek, Mamak’ta açlıktan birbirini yemek zorunda bırakılanlar, Ümraniye’de zindanlara hapsedilen, Gebze’de canlı canlı poşetlenip çöpe atılanlar, Türkiye’nin dört bir yanında silahla, dirgenle, zehirle, dövülerek ya da açlığa mahkûm edilerek katledilen binlerce hayvan… Bunların hiçbiri ‘istisna’ değil, yasanın doğrudan sonucudur.”

“YEREL YÖNETİMLER BU SUÇA ORTAK!”

Arzum Kalfam, katliam sürecinin sadece merkezi iktidarla sınırlı kalmadığını, yerel yönetimlerin de suça ortak olduğunu belirterek şöyle devam etti:

“CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ‘yasaya uymayacağız’ yönündeki açıklamalarına rağmen CHPli belediyelerin, ölüm politikalarını fiilen uyguladığına şahit oluyoruz. Belediye çalışanlarının hayvanları öldürmek ve hapsetmek için adeta sıraya girdiğine tanıklık ediyoruz. Bu kişiler, yıllardır mevcut yasaları uygulamayan, tedavi edilmesi gereken hayvanları ‘ötanazi’ adı altında öldüren, hayvanlara karşı sevgi ve sorumluluk taşımayan kişilerdir. Hayvanların geleceği ve politik olarak son derece hayati bir mesele, yalnızca maaş kaygısıyla ya da işini kaybetme korkusuyla hareket eden kişilere bırakılamaz. Bu konuda etik, vicdani ve bilimsel temellere dayanan, şeffaf ve denetlenebilir yapılar kurulmalı; süreçler hak savunucularıyla işbirliği içinde yürütülmelidir. Osmangazi Belediyesi’nde toplatılıp kayıtsız şekilde öldürülen hayvanlar, Mamak Belediyesi barınağında açlıktan birbirini yemek zorunda bırakılan köpekler… Bu katliamlar bir politik tercihin sonucudur. Bu nedenle bugün, muhalefete açık çağrımızdır: Katliamın neresinde durduğunuzu açıkça gösterin. Sessizlikle, oyalamayla değil; somut adımlarla bu yasanın karşısında durun. Aksi halde biz durmayacağız ve bu iki yüzlülüğü her seferinde ifşa etmeye devam edeceğiz. Ayrıca Türkiye’nin dört bir yanında İl Hayvan Koruma Kurulları eliyle, Valiliklerin baskısıyla hukuksuz kararlar alınmaktadır.

• Sahiplenilen hayvan sayısına keyfi sınırlar getirilmektedir.

• Yasaklı ırk ya da hasta olduğu iddia edilen hayvanların öldürülmesi için veteriner hekimlere meslek etiğine aykırı baskılar yapılmaktadır.

• Yasa, 2028’e kadar sürece yayılarak uygulanması gerekirken, kapasitesi olmayan barınaklara baskı yoluyla kapasite aşımı dayatılmaktadır.

• Hayvanların yönetmeliğe dahi uygun olmayan alanlara kapatılması için kararlar çıkartılmaya çalışılmaktadır. Özellikle belirtmek istiyoruz. Muhalefet belediyelerin veteriner hekimlikleri, maddi kaygılardan dolayı bu hukuksuz maddelere şerh koymamakta ve katliama ortak olmaktadır. Bu şartlar altında, ‘uygulama’ demek ‘katliam’ demektir.”

TALEPLER

Basın açıklamasının “talepler” bölümünü okuyan Merve Tufan, şunları söyledi:

“‘Katliam Yasası’ derhal geri çekilmeli, hayvanların yaşam ve özgürlük haklarını güvenceye alan yeni bir yasa oluşturulmalı. Yeni yasada 5199 sayılı kanunun 6.maddesindeki ‘kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat’ ilkesi korunmalı. Hayvan hakları anayasal güvence altına alınmalı.

Ölüm kampı barınaklar derhal hayvan hastanesine dönüştürülmeli. Kırdan kente kısırlaştırma seferberliği başlatılması için tüm il ve ilçelerde kısırlaştırma ve ilkyardım üniteleri oluşturulmalı.

Toplamalar derhal durdurulmalı. Hayvanlar için tedavi merkezine dönüşene kadar tüm barınaklarda şeffaf yönetime geçilmeli; gönüllülerle ortak protokoller imzalanmalı. Barınaklar7/24 halkın ziyaretine açık olmalı; hayvanların haklarına yönelik ihlallerin tespit edilebilmesi için her bölümün net şekilde gözlenebildiği kamera sistemine geçilmeli. Çalıştığı kurumda bulunmayan ama çağrıldığında gelen ‘icapçı veteriner hekim’ uygulaması tamamen kalkmalı, her il ve ilçede 7/24 çalışan veteriner hekim ve teknik kadro sağlanmalı. Özellikle ‘muhalefet’ partileri belediyelerinden bu konuda açık beyan ve somut adımlar talep ediyoruz.
‘Pet’ olarak kategorize edilerek bir meta gibi alınıp satılabilen tüm hayvanların üretim ve satışı yasaklanmalı, yasağa aykırı hareket ederek suç işleyenlere caydırıcı ceza uygulanmalı.

Hayvana şiddete caydırıcı cezalar getirilmeli ve hayvana şiddeti kurumsal hale getiren belediyeler de bu kapsama alınmalı.
Toplum huzuru ile barışını bozacak şekilde hayvanları hedef haline getirip, hayvanlara ve hayvan hakkı savunucularına yönelik şiddeti ve öldürmeyi aşılayan, güzelleyen yazılı ve sözlü medya şirketlerine ve sorumlularına caydırıcı idari para cezaları getirilmeli, Güvenli Sokaklar Derneği ve benzer hayvan düşmanı oluşumlar kapatılmalı, yöneticileri yargılanmalı. Bu nedenle herkesi, tüm yaşam hakkı savunucularını, kadın, kuir, çocuk hakkı savunucularını, engelli hakkı savunucularını, çevre hareketi aktivistlerini, sivil toplum kuruluşlarını, dernekleri, devrimcileri, sosyalistleri, komünistleri, anarşistleri, adalet için mücadele eden ve etmek isteyen herkesi bu adaletsizliğe karşı ses çıkarmaya, hukuksuz olan bu katliam yasasına karşı direnme hakkını kullanmaya çağırıyoruz. Sokaklarımızı, yemeğimizi, acımızı, mutluluğumuzu, sevgimizi, evimizi paylaştığımız dostlarımızın ölüme gönderilmesine seyirci kalmayacağız. Biz bu suça ortak olmayacağız!”

Okunan basın metni ardından, hayvan katliamlarını kanıtlayan görseller paylaşıldı.

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.