PİRHA-Kürt sorununun çözümü adına, yürütülen süreci değerlendiren DAD eski Eş Genel Başkanı Musa Kulu, Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecinde Alevilerin bir bütün olarak bu sürece katılması gerektiğini vurgulayarak, ” Aleviler, sürece katkı sunarlarsa ileride büyük kazanımlar elde edebilirler” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla PKK’nin kongresini toplayarak silah bırakma ve kendini feshetme kararı alması, Türkiye’de yıllardır süregelen çatışma ortamının sona erebileceğine dair güçlü bir umut yarattı. Kamuoyunda geniş yankı uyandıran bu gelişme, yeni bir barış sürecinin kapılarını aralarken, sürecin nasıl şekilleneceğine dair tartışmalar da hız kazandı.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) eski Eş Genel Başkanı Musa Kulu, Kürt sorununun çözümü adına, yürütülen süreci PİRHA’ya değerlendirdi.
“KÜRT SORUNU, HELALLEŞMEYLE ÇÖZÜLÜR”
Kürt sorununun bin yıllık bir sorun olduğunu belirten Musa Kulu, “Özellikle 1924 Anayasası’ndan sonra Türkiye ve Orta Doğu’da sürekli inkâr, ihmal ve asimilasyonla süren bir süreç oldu. Kürt sorunu demokrasi, barış ve helalleşme ile çözülür. Çünkü bu süreçte o kadar çok insan hayatını yitirdi ki helalleşme ancak birbirini inkâr etmeden, tanıyarak, yasal hukuki kabul ile mümkün. Bunun dışındaki bir çözüm asla çözüm olmayacaktır. Onun için ülkede yaşayan bütün halkların, inançların, vicdani, ahlaki ve politik olarak bu soruna yaklaşmalı. Bu ülkede yaşamını sürdüren en büyük etnik ve inançsal kimliğe sahip olan Kürtlerin ve Alevilerin anayasal haklarının verilerek yaşamını, kültürünü, inancını, tarihsel hafızasını sürdürebilmesi gerekiyor. Bunun dışındaki hiçbir çözüm asla çözüm olmayacaktır. Bu ülkede süren kaosla, sıkıntıyla devam edip gidecektir” dedi.
“DEVLETİN DEMOKRATİK BİR SİSTEMATİĞE KAVUŞMASI GEREKİYOR”
Çözümün devletin bir bütün olarak değişimi ile mümkün olduğunu söyleyen Musa Kulu, “Devlet, bu ülkede yaşayan bütün halkların ve inançların kabulüyle başlayacak bu işe. Şimdiye kadar toplumun özgürlüğünü, inancını, kimliğini asimilasyonla ve yıkmakla yok etmiş bir devlet sisteminin kendisini lağvedip yeniden demokratik bir sistematiğe kavuşması gerekir. Bunun dışındaki bir çözüm olmayacaktır. Ama devlet anayasayı ve zihniyetini değiştirmeden bu işin bir sonuca varması mümkün değil” diye belirtti.
“ALEVİLERİN, SÜRECE DAİR CESARETİ VE GAYRETİ YOK”
Alevilerin bu ülkenin sahibi olduğunu daha fazla hatırlatması gerektiğini ifade eden Kulu, konuşmasının devamında şunları dile getirdi:
“Bu ülkede bizim hakkımız, hukukumuz var. İnancımızla, dilimizle, kültürümüzle ve hakikatimizle var olmak zorundayız. İnancımla bu ülkede özgür ve eşit yaşamak istiyorum. Ülkenin demokratikleşmesi, halkların ve inançlarının kendisini var etme imkân ve olanağın yaratılması için bir kapı aralandı. Bu konuda Aleviler olarak acaba biz hangi tarafta durmalıyız ve nerede söz kurmalıyız? Maalesef böyle bir gayretimiz yok.
Bu anlamıyla bütün Alevi bireylerin de haneden başlayarak bütün kurumlarıyla, ocaklarıyla, piriyle, rehberiyle bir vicdan muhasebesi yaparak ben nerede durmalıyım? Barış benim için ne anlama gelir? Bu ülkede barış ve demokrasi geldiği zaman ben hangi hak ve talebin sahibi olmalıyım konusunda kendisini bir örgütlü bir bütünlüğe kavuşturması lazım. Bunun dışındaki hiçbir duruş bu işin çözümünde olmayacaktır.”
“TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİKLEŞMESİ SÜRECİNDE ALEVİLERE BÜYÜK SORUMLULUKLAR DÜŞÜYOR”
Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecinde Alevilerin bir bütün olarak bu sürece katılması gerektiğini vurgulayan Kulu, “Barışa ve demokrasiye en çok Alevilerin ihtiyacı var. Aleviler bu ülkede hem inançsal hem de etnik kimlik açısından inkâra uğruyor. Bu yüzden Alevilerin ülkenin demokratikleşmesi için iki kat gayret ile bu sürece destek vermesi gerekiyor. Ancak Alevilerin, bu sürece katkı sunabilmesi için öncelikle akıl, fikir ve yol haritasına sahip olması gerekiyor. Bunu üretmediği sürece cılız ve korkakça çıkan hiçbir sözün bu sürece katkısı olmayacağı gibi bu süreçten kazanımı da olmayacak. Aleviler, sürece katkı sunarlarsa ileride büyük kazanımlar elde edebilirler ancak bu sürecin dışında kalırlarsa hala istek ve talepleri yerine gelmemiş mağdur durumunda kalır o nedenle büyük bir sorumluluk bizi bekliyor” değerlendirmesinde bulundu.
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.