PİRHA- ‘Halkların eşit ve özgür yaşamı yolunda çözüm barışta’ konferansının ikinci oturumunda konuşan siyasetçi Sebahat Tuncel, “Asıl mesele Kürtlerin hatlarının inkar edilmesi ile alakalı. Öcalan’ın son görüşmelerde dikkat çektiği bir husus var, Kürt-Türk ilişkileri. Bu ilişkileri güncellemek konusunda yeni bir yol arıyor. Kürtler ve Türkler ne zaman ittifak kurmuşlarsa Türkler kazanan, Kürtler ise kaybeden olmuştur” dedi.
Video eklenecek..
Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Florya’da bulunan Elit World Otel’de, “Halkların eşit ve özgür yaşamı yolunda çözüm barışta” konferansını gerçekleşiyor.
Halide Türkoğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı “Kürt Sorununun Demokratik Çözümü ve Barış Perspektifi” konu başlıklı ikinci oturumda “Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Ulus, Demokratik Özerklik: Tarihsel ittifak temelinde halkların barışı ve bir arada yaşama modeli, Abdullah Öcalan’ın çözüm yaklaşımı” başlığında Sebahat Tuncel, “Toplumsal örgütlenme ve siyasi yönetim modeli olarak Rojava deneyimi ve Ortadoğu’daki anlamı: Halkların kendi kendini yönetmesi ve kadın özgürleşmesi temelinde eşit, özgür ve barışçıl ortak yaşam” başlığında Dr. Amy Austin Holmes, “Türkiye – Rojava ilişkileri. Türkiye’nin Suriye politikaları ve Rojava’nın pozisyonun bölgesel ve uluslararası dengelere etkisi” başlığında Dr. Arzu Yılmaz konuştu.
TUNCEL: KÜRT-TÜRK İLİŞKİLERİNİ GÜNCELLEMEK KONUSUNDA YENİ BİR YOL ARIYOR
“Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Ulus, Demokratik Özerklik: Tarihsel ittifak temelinde halkların barışı ve bir arada yaşama modeli, Abdullah Öcalan’ın çözüm yaklaşımı” başlığıyla konuşan Siyasetçi Sebahat Tuncel, tarihsel Kürt ve Türk ittifaklarında kaybedenin Kürtler olduğu hatırlatmasında bulundu. Tuncel, “Asıl mesele, Kürtlerin yurttaşlıktan çıkartırmış olmasıdır. Bu konu, anayasal bir güvenceye kavuşturulmak durumunda. Bu süreçte bizlerin görevleri nedir? Kürt halk lideri Abdullah Öcalan ne yapmakta? Bunları tartışalım istiyoruz. Aslında sayın Öcalan, Kürt sorununun şiddet sarmalarından çıkması için uzun süredir mücadele ediyor. Asıl mesele Kürtlerin hatlarının inkar edilmesi ile alakalı. Son görüşmelerde dikkat çektiği bir husus var Kürt Türk ilişkileri. Bu ilişkileri güncellemek konusunda yeni bir yol arıyor. Kürtler ve Türkler ne zaman ittifak kurmuşlarsa Türkler kazanan, Kürtler ise kaybetmiştir. İlk ittifak 1071. İkinci ittifak Aleviler açısından bir trajedi olarak görülen Çaldıran Savaşı’dır. Kürtler, cumhuriyetin kuruluşunda da başat rol alıyor. Dikkat edin bu 3 ittifakta da Türkler kazanmış. Ama ne yazık ki 1924’le birlikte inkar, imha ve asimilasyon politikası uygulanıyor. Sonuçta Sayın Öcalan diyor ki Ortadoğu’da yeni bir durum yaşanıyor, Kürtler artık seçeneksiz değil ama buna rağmen yeniden bir Kürt Türk ittifakı mümkün. Yani Kürtlerin paradigması değişmiş değil. Sayın Öcalan’ın modelini bütün dünya artık tartışıyor. Kadın özgürlükçü, ekolojik bir paradigmayı hep ifade ediyor” ifadelerini kullandı.
“DEVLETTE UMUT YOK!”
Tuncel, Kürt sorununun çözülmesi ve şiddet ortamından çıkılması konusunda devletten hala bir umut olmadığına söyleyerek şunlara vurgu yaptı:
“Sayın Öcalan, ulus devletin aşılması için ‘Demokratik ulus’ diyor. Son görüşmede ‘Kadınla konuşmasını bilmeyen sosyalist olamaz’ diyor. Bu çok değerlidir. Sayın Öcalan’ın paradigması, kodları bu. Bu şiddet sarmalından toplumun çıkmasını öngörüyor çünkü kadınlar, doğal katlediliyor. Kürt sorununun çözülmesi, şiddet ortamından çıkılması için Sayın Öcalan KCK’yi önerdi. Kürtlere ayrı bir anayasa uygulanıyor bu çok net. Varlığı olmayanın özgürlüğü olmaz. O nedenle en fazla ‘Kürt kökenli’ olunabiliyor.
Şöyle bir çözüm var, Kürtler kendi kendini yönetecek. İkili bir yönetimden bahsediyorum. Bu ayrıştıran bir proje değil, birleştirendir. Aslında yeni bir dönem var. Düğün değil bayram değil Devlet Bahçeli neden DEM Parti’nin masasına geldi? Umut Hakkı söylemi çok önemliydi. Dolayısıyla sayın Öcalan’ın özgür çalışabilme olanağı çok önemli. İşte devletin paradigması bu nedenle değişmeli. Bu defa bu değişimin olanakları görünüyor. Bu defa olacaksa sayın Öcalan’ın özgür çalışabilme imkanları sağlandıktan sonra bir süreç başlayacaktır. Devlete değil sayın Öcalan’a bakın. Çünkü devlette umut yok. O koşullara rağmen halen umut İmralı’dadır.”
“COLANİ ÜZERİNDEN BİR İTTİFAK ÇABASI SONUÇ VERMEZ”
‘Türkiye – Rojava ilişkileri. Türkiye’nin Suriye politikaları ve Rojava’nın pozisyonun bölgesel ve uluslararası dengelere etkisi’ başlığını ise Dr. Arzu Yılmaz değerlendirdi.
“Mevzu barış değil ittifak” diyen Yılmaz, şu konuşmayı yaptı:
“Bizler bir defa bir savaşın ortasındayız. Dolayısıyla savaşın ortasında barış olmaz ama ittifak olur. 20. yüzyıl boyunca Kürtler, bir tehdit olarak yorumlanagelmiş. Kürtleri bir güvenlik tehdidi olarak gören bir paradigmanın yerine 21. yüzyılda çıkarlar temelli bir ittifak üzerinden Kürtler ve Türklerin ortaklığını ifade eden bir paradigmadan bahsedildiğini düşündüm.
Bugün Rojava ile Başur, birbirleriyle ittifak yapmazlarsa eğer hayatta kalmaları başarılı olamaz. Yeni ortadoğu, Arap-İsrail üzerine şekilleniyor.
Türkiye devletinin vücut kimyasını bozan, Devlet Bahçeli’nin de ‘Öcalan gelsin mecliste konuşsun’ demesinin nedeni işte bu Ortadoğu’da olanlar. Eğer Kürtlerle Türkler bu yeni savaş anında bir ittifak yapmayacaklarsa demektir ki 21. yüzyıl boyunca bu savaş devam edecek. Bu da Kürtlerin tercihi olmayacaktır tabii. Ortaya çıkan şu ki Kürtlerle ittifak bir öncelik değildi, bu nedenle de Erdoğan bir adım geride durdu. Bir altarnatif bekliyorlardı ancak Colani alternatifi de işe yaramayacaktır. Colani üzerinden bir ittifak çabası sonuç vermez.”
“İMRALI KAPALI BİR KUTUDUR”
Panelin birinci gününün son oturumunda Asrın Hukuk Bürosu üyesi Cengiz Yürekli konuştu.
“Tecrit ve Barış Açmazı: Evrensel hukuk bağlamında tecrit sorunu ve Abdullah Öcalan’ın barış ve demokratik çözüm arayışlarındaki tarihsel rolü” hakkında konuşan Yürekli, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye’de politik muhaliflere yönelik uygulanan yasalar, düşman hukukuna maruz kalınma halidir denebilir. İmralı ise kapalı bir kutudur. Ve bu olanlar Avrupa hukuk sahası içerisinde olmakta. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Kürtlere ilişkin dünya kadar ihlal kararı söz konusu. Peki aynı AİHM Sayın Öcalan’ın dosyalarına karşı ne yaptı? İmralı’daki mahkumların sözlerinin dışarıya aktarılması tehdit gibi görüldü. Mevcut bir süreç iddiası var. Henüz kimsenin bilmediği bir süreç denilebilir.”
“TECRİT HALA DEVAM ETMEKTE”
‘Devlet – Öcalan muhataplığında müzakere süreçleri ve çözüm zemini: Oslo ve İmralı deneyimleri; Arka planı, gelişimi, imkanlar ve engeller’ başlığını ele alan Milletvekili Cengiz Çiçek ise Oslo deneyimleriyle birlikte şunları söyledi:
“Ne devletin kendisi anlaşılıyor ne de tecrite maruz kalan Sayın Öcalan’ın kendisi anlaşılıyor. Devletin politikalarındaki en temel amacı, Öcalan’ın çözüm amacının anlaşılır olmaktan uzak olmasıdır. Bugün en Kürt karşıtı anlayışın dahi Kürt varlığını kabul ettiğini söyleyebiliriz. Elbette ki heybemizde bu süreçlerin olumsuz deneyimleri birikti.
Her savaş, beraberinde bir birikim de getiriyor. Her ne kadar devlet ile PKK, Oslo’da görüşse de o süreç sayın Öcalan’ın Kandil’e mesajlarıyla yürüdü. Şimdi PKK, MİT ile görüşüyor algısı, dili o dönem de kullanıldı. Bir çözümden, diyalogdan bahsedeceksek eğer herkesin üzerinde ortaklaşması gereken temel şey şu; bu işe sivil toplumun, muhalefetin, herkesin katılması lazım. Kandille yapılan görüşmeler sonrası PKK’nin merkezi yöneticilerine dönük askeri imha saldırıları oldu. Kişilerin koordinatlarının öğrenilmesi üzerine böylesi girişimler de oldu. Oslo sürecine dahilolmamız ardından Erdoğan, Asrın Hukuk Bürosu’nu da hedef göstermişti.
Süreç sona ermeden önce Erdoğan, Öcalan’a bir mesaj gönderiyor. Erdoğan ‘ben Kürt meselesi konusunda adım atacağım ama Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin, Kuzey Irak’taki gibi bir statü elde etmesine izin vermeyeceğim. Bu benim kırmızı çizgimdir’ diyor. Öcalan’da cevap olarak şunu söylüyor ‘iyi bilsin ki ben de Suriye’deki Kürtlerin, Türkiye’deki Kürtler gibi asimile edilmesine izin vermeyeceğim. Bu da benim kırmızı çizgimdir’ diyor. Dolayısıyla mevcuttan geriyi biraz böyle okumak, bu düzlemde ifade etmek lazım.
Hala tecrit devam etmektedir, hala muhataplarına kıyasla Öcalan, eşitsiz koşullarda durmaktadır. Sayın Öcalan, sürekli toplumun mücadele alanını açmaya çalışır. Devletin o katı halini yumuşatıp en reel olanı ifade etmektedir.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.