PİRHA-Suriye’de Alevilere yönelik saldırılara tepki gösteren Demokratik Alevi Derneği Eş Genel Başkanı Zeynel Kete, “Aleviler hiçbir şekilde HTŞ yönetimi kontrolü altında güvende değildir. Birey, toplum ve doğa HTŞ yönetiminde güvende değildir. Bunun esnetilecek ve yumuşatılacak hiçbir yanı yoktur” dedi.
Suriye’de Esad rejiminin yıkılmasıyla beraber yönetime geçen Hey’etu Tahrîri’ş-Şâm (HTŞ) şeriatçı örgüt, kısa bir süre içerisinde Alevilerin yaşadığı bölgelere saldırılar gerçekleştirdi. Alevi inancına sahip yurttaşlara işkence edilirken bazıları da vahşi bir şekilde öldürüldü.
Demokratik Alevi Derneği (DAD) Eş Genel Başkanı Zeynel Kete, Suriye’de Alevilere yönelik yapılan saldırıları değerlendirdi.
Aleviliğin tarihten bu yana kadar iktidarcı devlet anlayışını kabul eden bir anlayış olmadığının altını çizen Kete, “Komünal değerler içerisinde dar-didar olarak bir üst akla ihtiyaç duymadan sorunlarını kendi çözmüş, kendi toplumsal hafızasıyla, komünal değerlerle toplumunu bugüne kadar getirmiş, devletçi yapılara muhtaç etmemiştir” diyerek şeriatçı örgütlerin farklılıkları içselleştirmeyen, kadın özgürlükçü yapıya tahammül etmeyen, toplumsal ekolojik karşıtı, kendisi gibi düşünmeyen tek tipçi bir anlayışa sahiptir” dedi.
Kete, Suriye’de iktidarda olan HTŞ’ye dair de “Aleviler hiçbir şekilde HTŞ yönetimi kontrolü altında güvende değildir. Birey, toplum ve doğa HTŞ yönetiminde güvende değildir. Bunun esnetilecek ve yumuşatılacak hiçbir yanı yoktur” diye konuştu.
“100 YIL BOYUNCA ULUS DEVLETLER BÖLGEDE YAŞAYAN HALKLARA DERMAN OLAMADILAR”
Şeriatçı örgütlerin emperyalist devletler tarafından kurulduğunu ve desteklendiğine dikkat çeken Kete, bu tür örgütlerin ulus-devlet anlayışıyla hareket ettiğini belirterek şunları söyledi:
“Ortadoğu’da yaşananlar birer sonuç. Biz tarihsel perspektife baktığımızda üçe ayırıyoruz; geçmiş, gelecek ve an… An, geçmişin yükünü omuzlarında taşıyor. Bugün yaşamış olduğumuz kötü olayların hepsinin geneli geçmişte yaşanılanların birer sonucudur ve bunun sonucunda da an, kendini geleceğe taşır. 1’inci Dünya Savaşının sonucunda da Ortadoğu’da masa başında çizilen devletler vardır. 100 yıl boyunca Ortadoğu’da ve dünyanın birçok yerinde devletler kendini tekçilik üzerine inşa etmiş. Yani 100 yıl boyunca ulus devletler bu bölgelerde yaşayan halklara derman olamadılar. Aynı zamanda bu hegemonik güçler kendi elleriyle kurmuş oldukları ulus devletleri kendi sermaye birikimlerini, kendi önünde engel olacağını anladıkları anda bu devletlere yöneldiler. Bunlardan bir tanesi de Suriye’dir. Suriye coğrafyası bir çok inanç ve kimlikten oluşmuş bir şehirdir” Hegemonik güçler özellikle İŞİD üzerinden bunu yapmaya başladılar. Şimdi de HTŞ bu görevi yerine getiriyor.”
“SURİYE’DE CİDDİ BİR ALEVİ KATLİAMI SÜRECİ SÖZ KONUSUDUR”
Şeriatçı örgütlerin Alevilere saldırarak onları kendi kontrolleri altına almaya çalıştığını ifade eten Kete, “Alevilere yönelmesinin tarihsel arka planı vardır. Devletler kendileri için tehlike oluşturabilecek yaşam tarzlarını ilk olarak etkisiz hale getiriyorlar. Alevi süreği tarihten bu yana kadar iktidarcı, devlet anlayışını kabul eden bir anlayışta değildir. Komünal değerler içerisinde dar-didar olarak bir üst akla ihtiyaç duymadan sorunlarını kendi çözmüş, kendi toplumsal hafızasıyla, komünal değerlerle toplumunu bugüne kadar getirmiş, devletçi yapılara muhtaç etmemiştir. Bu devlet dışı oluşumların kontrol altına alınması gerekiyordu. Bu inanç devlet dışı kaldığı taktirde kültürel direniş damarı kendini yenileyecektir. Suriye’de Hey’etu Tahrîri’ş-Şâm (HTŞ), Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Lazkiye’de katliamlar yapıyor. Onların zihinsel kodlarına göre, ‘Aleviler dinsizdir, katli vaciptir’ deniliyor. Suriye’de ciddi bir Alevi katliamı süreci söz konusudur” şeklinde konuştu.
“ESAD YÖNETİMİNDE ALEVİ BÜROKRAT YOKTU”
Beşar Esad’ın Alevi devleti başkanı olduğu propagandasının son zamanlarda bilinçli olarak yapıldığını vurgulayan Kete, “Türkiye’de AKP’de ve bu tekçi zihniyeti savunanlar da oradaki yönetimle ilişkilerini geliştirirken Suriye’ye bir Alevi devleti gibi baktılar. Esad yönetimi hiçbir zaman Alevi devleti olmamıştır. Bürokraside Alevi yönetici yoktu, buna rağmen orada bir Alevi katliamını meşrulaştırmak için Suriye’ye bir ‘Alevi devletidir’ diyerek katliama giriştiler. Şimdi Beşar Esad yok, eğer Esad yoksa bu kadar katliamın nedeni niye? Mesele Esad’tan ziyade Alevilere karşı gelişmiş bir katliam fikri bilinçaltında yatıyor. Aleviler hiçbir şekilde HTŞ yönetimi kontrolü altında güvende değildir. Birey, toplum ve doğa HTŞ yönetiminde güvende değildir” şeklinde ifade etti.
“DÜNYA VE TÜRKİYE SURİYE’DEKİ ALEVİ KATLİAMINA KARŞI DERİN BİR SESSİZLİK İÇERİSİNDE”
Arap Alevilerinin kendilerini saldırılara karşı koymada yeterli olmadığını, dünyadan ve Türkiye’den desteklenmesi gerektiğinin altını çizen Kete, şunları dile getirdi:
“Arap Alevilerinde ciddi bir sessizlik vardır. Tarihsel olarak da zorlu travmalarla karşı karşıya kalmışlardır. Nusayriye Dağları eteklerinde yüzlerce yıl baskılardan kaçarak o coğrafyada kendi yaşamlarını devam etmeyle uğraşmışlardır. Tarihsel arka planlarında devletçi yapılarla karşı karşıya gelip bir savunma oluşturma, direniş oluşturma kültürü olsa da bile bu kültür bugün kendini koruyabilecek çerçevede güçlü bir kültüre sahip değil. Dünya’da ve Türkiye’de, Suriye’deki Alevilere yapılan saldırılara karşı derin bir sessizlik hakim. Bu sorun sadece Alevi sorunu değil; Türkiye’de emek ve demokrasi mücadelesi veren sol sosyalist güçler başta olmak üzere üçüncü alanı oluşturan bütün toplumsal kesimlerin çok yoğun olarak bu katliamı etkinlikleriyle, panelleriyle, sınırda nöbet tutarak, perşembe günleri çerağ uyandırarak tepki göstermesi gerekiyor.”
“ALEVİLER İKRAR VE RIZALIĞI ESAS ALAN BİR TOPLUMDUR”
Kete, Alevi toplumunun tekçi anlayışa karşı komünal yaşamı esas aldığını belirterek, “Alevi sürekleri hangi coğrafyada yaşarsa yaşasın hiçbir zaman iktidarcı, tekçi, devletçi zihniyetle uyum sağlamamıştır. Alevi inancı beslenmiş olduğu kaynaklar itibariyle güçlü bir Aryenik direnişe sahiptir. Bu direniş hala devriye halinde mücadele kültürü vardır. Aleviler ikrar ve rızayı esas alan bir toplumdur ve komünal yaşamı ele alıyor. İkrar vermek politik tutumlarını belirliyor” ifadesinde bulundu.
“ROJAVA MODELİ ALEVİ İNANCIYLA ÖRTÜŞEN BİR PERSPEKTİFE SAHİPTİR”
Kuzey Suriye’de ortaya koyulan demokratik modelin Alevi inancıyla örtüştüğüne dikkat çeken Kete, demokratik, komünal yaşamın emperyalist güçlerin işine gelmediğini söyledi. Kete, etnik kimlik ve inançtaki toplumların yaşam reçetesinin bu demokratik modernite ile aşılacağını ifade ederek, şunları söyledi:
“Ortadoğu’da kapitalist güçlerin bir korkusu vardır. Ortadoğu’da bütün bu saydığımız, demokratik moderniteyi oluşturan, üçüncü alanı oluşturan devlet dışı kalan toplumların bir araya gelmesi Rojava tarzı bir model oluşturur. Alevi toplumu tek olan bir zihniyeti kabul etmiyor, bir olmayı kabul ediyor. Kısacası cem erkanı, kırklar meclisi, rıza şehri bugün Rojava’da politik bir perspektifle bir dünya nizamı haline gelmiştir. Bundan dolayıdır ki bölgedeki ve dünyadaki güçlerin hedefi haline gelecektir. Bu güçler aynı zamanda komin gücünü, direniş gücünü en fazla kendi içinde barındıran güçlerdir. Bundan dolayı Rojava modeli Alevi inancıyla örtüşen bir perspektife sahiptir. Bundan dolayıdır ki bütün tekçi zihniyetler, ulus devletçi anlayışında direnen bütün yapılar Rojava’daki direnişe düşmandır.”
Kamber YILDIZ/ADANA
Yoruma kapalı.