PİRHA-Tedavi hakkı engellendiği için Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’ne yazdığı dört mektup hakkında el koyma kararı verildiğini dile getiren tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen, “Benim için meseleyi tedavi hakkından çıkarıp ifade özgürlüğüne dönüştürdüler. Uğradığım muamele, tedavinin engellenmesi, rahatsızlığımın kötü huylu bir hastalıktan kaynaklanma ihtimali, teşhisin ve tedavinin gecikmesi. Bunların hiçbirinin önemi yok. Yaşananlar dışarı “sızmasın” yeter” dedi.
11 Ağustos 2020 tarihinde ‘terör örgütü üyeliği’ iddiasıyla tutuklanan ve 10 yıl hapis cezası verilen KHK ile ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen, tedavi hakkının engellenmesine ilişkin Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’ne (CİSST) yazdığı mektuplarına el koyulmasına ilişkin 4 yıldır tutuklu bulunduğu Silivri Hapishanesi’nden yazdı.
“MEKTUP ENGELLEMELERİ BİRDEN BİRE ÇOK FAZLA ARTTI”
Yazdıkları mektuplar hakkında verilen çizme ve el koyma kararlarının kendileri için çok can yakıcı bir hal aldığını belirterek sözlerine başlayan Nuriye Gülmen, “Tahmin edersiniz, burada pek çok hak gaspıyla karşılaşıyoruz. Gücümüz yettiğine hepsine cevap üretmeye, haklarımızı korumaya çalışıyoruz. Hukuki başvurular yapıyor, dilekçeler yazıyor, idareyle tartışmalar yürütüyor, fiilli eylemler yapıyoruz. En net sonucu eylemlerimizle alıyoruz. Hukuki başvurularla sonuç almak mucize mertebesine yükseldi. Ülkenin hukuki vasatını düşünün, burada durum o vasatın da altında. Hapishane müdürleri kendi cumhuriyetlerini ilan etmişler, her biri Cumhurbaşkanının karikatürü. İnfaz Hakimlikleri hapishaneye bağlı idari birimler gibi iş görüyorlar. Hiçbir başvurumuzdan olumlu sonuç alamıyoruz. Hakkımızda açılan soruşturmalar hızla cezaya dönüşüyor. Mektuplarımızla ilgili alınan kararlar da böyle. Mektup engellemeleri birdenbire çok fazla arttı. Başına yazdığımız hemen her mektup engelleniyor. Hapishanedeki uygulamaları anlattığımız her satırımız çiziliyor” dedi.
“4 AY İÇERİSİNDE 9 TANE MEKTUBUM ENGELLENDİ”
Bu yıl içerisinde Haziran-Ekim ayları arasında dokuz tane mektubunun engellendiğini ifade eden Nuriye Gülmen, “Arkadaşlarım açısından da durum aşağı yukarı aynı. Engellemeler, “Yeni açılan hapishanelerle” ilgili yazdığımız mektupların hepsine çizerek gönderme kararı verilmeye başlamasıyla birdenbire arttı. Biz bu mektupları yaklaşık iki yıldır yazıyoruz. Fakat birden düğmeye basılmış gibi engelleme kararları gelmeye başladı. “Kurumda muhafaza” mektuba el koyulduğunun başka bir ifadesi. Çizerek gönderme kararında ise güya “sakıncalı” kısımlar çiziliyor. AYM çizerek gönderme uygulamasını haberleşme hürriyetini bütünüyle engellemeden sakıncayı bertaraf etmenin bir yolu olarak öneriyor fakat çizme kararları amacını aşarak mektup içeriğini anlamlı bir bütün olmaktan çıkarıyor. Çizilen mektuplarımın hepsinde içeriğin yarıdan fazlası, hatta dörtte üçü çıkarılmış oluyor” diye belirtti.
“TEDAVİ HAKKIM ENGELLENDİĞİ İÇİN YAZDIĞIM 4 TANE MEKTUBUMA EL KOYULDU”
Tedavi hakkı engellendiği için Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’ne yazdığı dört mektup hakkında el koyma kararı verildiğini söyleyen Gülmen, “Bu yılın ağustos ayında, yaklaşık altı aydır devam eden rahatsızlığımla ilgili Çam ve Sakura Hastanesi’ne gittim. İlk muayenede sorun yaşamadım. Asker dışarıda bekledi, kadın doğum polikliniğinde muayene oldum. Biyopsi yapılmasına karar verildi. Fakat sonra dört kez aynı işlem için gitmeme rağmen işlemi yaptıramadım. (Bu hastanede daha önce rahimden ameliyat olmuş ve defalarca kontrole, muayeneye gitmiştim. Askerin içeri girmesi sorununu hiç yaşamadım.) 2, 16, 23 ve 27 Ağustos tarihlerinde sevkten sorumlu askerlerin hepsi söz birliği etmişçesine aynı şeyi söylediler. “Doktor çık derse de çıkmayacağım”. Tartışmalar… Tartışmalar. Nasıl bir irade ve sinir savaşı verdiğimi anlatmam zor. İşin bu kısmı için sayfalarca yazmak gerekir. Sonuç olarak biyopsi yaptıramadım. İkinci gidişimden sonra yaşadıklarımı ilgili kurumlara yazmayı, suç duyuruları yapmaya, bir çözüm bulmak için yollar aramaya başladım. Yazdığım kurumlardan biri de bu dernekti. Daha önce benzer sorunlar yaşayan bir arkadaşım bu derneğin yazışmalar yaptıklarını, hastaneyle iletişime geçtiklerini, bilgilendirici broşürler gönderdiklerini filan anlatmıştı. Ben de hastanede yaşadığım sorunu ayrıntılarıyla anlattım. Hangi doktorun odasına saat kaçta muayene olmak için girdim, nasıl tartışmalar yaşandı, askerin tavrı nasıldı, doktor ne dedi vs. Hepsini yazdım. Bu mektubum kişileri hedef gösterdiğim, kişi ve kuruluşları paniğe sevk etme ve gündem yaratma amacı güttüğüm gerekçesiyle engellendi” diye ifade etti.
“MESELEYİ TEDAVİ HAKKINDAN ÇIKARIP İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE DÖNÜŞTÜRDÜLER”
Daha önce de mektuplarının engellendiğini ama hiçbirinde Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’ne yazdığı mektupla ilgili kararı aldığında hissettiği gibi hissetmediğini vurgulayan Gülmen, yazısının devamında şunları dile getirdi:
“Herhangi bir duyguyla, kelimeyle tarif edemiyorum. Karar geldikten sonra aynı derneğe kendilerine yazdığım mektubun engellendiğini haber veren bir mektup daha yazdım. Bu mektubum da engellendi. Bu kez, hiçbir şey yazmadan disiplin kurulunun kararını ve benim karara ilişkin İnfaz Hakimliği’ne yaptığım itirazı gönderdim, bu da engellendi. İşin “trajikomik” yani kendi kararlarının gönderilmesinin kişi ve kurumlarda panik yaratma potansiyeline sahip olduğunu kabul etmeleri. Kararı göndermemi de bu gerekçeyle engellediler. Benim için meseleyi tedavi hakkından çıkarıp ifade özgürlüğüne dönüştürdüler. Uğradığım muamele, tedavinin engellenmesi, rahatsızlığımın kötü huylu bir hastalıktan kaynaklanma ihtimali, teşhisin ve tedavinin gecikmesi. Bunların hiçbirinin önemi yok. Yaşananlar dışarı “sızmasın” yeter. Ben de bu yaptıklarının teşhir olması için elimden geleni yapıyorum. Somut mektuba ilişkin tek içeriğe, bilgiye, ifadeye yer verilmiyor. Neden sakıncalı bulunduğu açıklanmıyor, hangi ifadenin sakıncalı olduğu belirtilmiyor. Tam bir “ben yaptım oldu” anlayışı. İnfaz Hakimlikleri onayıp geçiyor. Şimdiye kadar hiçbir itirazımdan sonuç alamadım.”
Cihan BERK/PİRHA
Yoruma kapalı.