Alevi Haber Ajansi

‘Munzur Üniversitesi, Cemevi Başkanlığı ve Dedeler Meclisi; Dersim’in inancını, kimliğini yok etmek istiyor!’

PİRHA- Demokratik Alevi Dernekleri, Munzur Üniversitesi’nde düzenlenecek  ‘Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli Sempozyumu’na tepki gösterdi. DAD, “Dersim’de mevcut Cemevi, üniversite, Alevi Bektaşi Cemevi Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, “Dedeler Meclisi” ve resmi ideolojinin tüm temsilcileri el ele vererek; Dersimlinin dilini, kültürünü, kimliğini, inancını yok etmek için tarihi sorumluluklar aldıkları gerçeği önümüzde durmaktadır” dedi. 

Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Genel Merkezi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tunceli Valiliği, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ve Munzur Üniversitesi tarafından 16-17 Ekim’de yapılacak sempozyuma ilişkin açıklama yaptı.

Munzur Üniversitesi’nin kurulduğu günden bu yana asimilasyon politikalarını hayata geçirme bağlamında devletin Dersim’deki en güçlü ideolojik aygıtı olarak işletildiği ve kültürel soykırıma hizmet ettiği belirtilen açıklamada, “Alevi Diyaneti” olarak kurgulanan Cemevi Başkanlığı ile paralel hareket ettiği ve biçilen misyonu birlikte oynadıklarının altı çizildi.

“Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli” yazısının, ana başlığı olarak belirlenen sempozyuma katılanların, “Akademik Hınzır paşa” olarak adlandırıldığı açıklamanın devamında, resmi ideolojinin tarihsel tekerlemesi olan “Horasan” çarpıtmasının, yeni süreçte Dersim’e yönelik asimilasyon politikalarında tekrar öne çıkarıldığı ifade edildi.

Dersim halkının tavrını ve eleştirilerini yönelttiği mevcut cemevi başkanına karşı aday olan ‘Pirler Meclisi’nden bazı isimlerin Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı’nın gerçekleştireceği sempozyumda yer alıp destek vermeleri de eleştirilerek, bu konuda fazla sorgulayıcı olmanın faydalı olacağı vurgulandı.

“DERSİM’E HER GÜN, HER SAAT VE HER DAKİKA SEFER!”

Demokratik Alevi Dernekleri’nin açıklaması şöyle:

“Dersim tarihsel toplumsal niteliği ile durduğu bağlam açısından sürekli olarak Nehak sistemin hedefi haline gelmiş bir bölgedir. Tekçi kimlik politikaları dahilinde kurgulanan devletçi oluşumların, Dersim’in Kürt Alevi gerçekliğini hedefleyerek yok etmek istedikleri tarih ve güncel aralığında değişmeyen yönelimler olarak kendini görünür kılmaktadır.

Egemen kılınan dinsel ve ulusal kimliklerin Dersim’e adeta birer deli gömleği gibi giydirilmek istenmesi, her daim Dersim’in kültürel direnişçi yanıyla cevap bulmuştur.

Sefer yapılsa dahi zafer elde edilmeyen “108” katliam saldırısı bu açıdan yönelimlerin sürekliliğini göstermektedir. Dersim direnen kadim Aryenik damarın en güçlü mekânlarındandır. Bu kutsal mekanda kültürel direniş damarı devamlı devriye halinde olmuştur.

Ancak son kırk-elli yıl başta olmak üzere, özelde de son on yıllık süreç kapsamında Dersim’e adeta her gün, her saat ve her dakika “sefer” yapılmaktadır.

“TERTELE, KÜLTÜREL SOYKIRIM POLİTİKALARI İLE SÜRÜYOR”

İnceltilmiş ‘zorunlu iskan’ politikası dahilinde ekonomisiz bırakıp göçerterek mültecileştirme, doğa katliamları, tutuklamalar, kadın katliamları, yozlaştırma, inanç ve dil asimilasyonu gibi birçok yönelim, Dersim’de adeta 1937-38 Tertelesi’nin kültürel soykırım politikaları eşliğinde sürmekte olduğunu göstermektedir.

Demokratik Alevi kamuoyunun, “Alevisiz Alevilik” yaratma misyonuyla kurulduğunu vurguladığı Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı’nın ve Diyanet’in bu açıdan önemli görevler üstlendiğini ve asimilasyon politikalarına koordineli bir şekilde hız verdiklerini görmekteyiz.

Diyanet İşleri Başkanı Ağustos ayında camii açmak adına bir kışlada askerler eşliğinde temel atma törenine katıldı. “Şehirlerin medenileşmesinde en büyük pay camilerdir” diyerek, tıpkı 37-38 Tertelesi’ne giden yolları döşeyen devlet raporlarında dile getirildiği gibi, yönelim ve asimilasyon politikalarına “medeniyet” yaftası yapıştırdı.

“ÜNİVERSİTE, ASİMİLASYONUN EN GÜÇLÜ İDEOLOJİK AYGITI”

Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde kurulan Cemevi Başkanlığı ise Munzur üniversitesinden aldığı karşıt-bilim desteği ile 16-17 Ekim’de gerçekleştirmek üzere bir sempozyuma hazırlık yaptıklarını yayınladığı bir program ile duyurdu. Munzur Üniversitesi kurulduğu günden bu yana asimilasyon politikalarını hayata geçirme bağlamında devletin Dersim’deki en güçlü ideolojik aygıtı olarak işletilmektedir. Dersim’de karşıt bilim ve tarih üreterek kültürel soykırımın devamına hizmet eden bir konumda olduğu şüphe götürmeyen bir gerçektir. Sempozyum aracılığıyla bu kez de “Alevi Diyaneti” olarak kurgulanan Cemevi Başkanlığı’yla paralel hareket ettiği ve biçilen misyonu oynamayı sürdürdüğünü görmekteyiz.

” ‘AKADEMİK HINZIR PAŞA’ GRUBU”

Pertek ilçe girişinde dağlara yazılan “Anadolu’nun Horasan’ı Tunceli” yazısının, sempozyumunda ana başlığı olarak belirlendiğini açıklanan program aracılığıyla öğrendik. Programın içeriğini konuşmacı olarak; Rêya Heq/Raa Haq itikadına bağlı, Kürt Alevi kimliklerinin sosyolojik bütünlüğü ile simge haline gelen Dersim’le temelden doku uyuşmazlığı olan Türk-İslam sentezini, Dersim’in toplumsal hakikatiymişcesine anlatmaya hazır bol ünvanlı, toplama bir “Akademik Hınzır paşa” grubu oluşturmakta.

Resmi ideolojinin tarihsel tekerlemesi olan “Horasan” çarpıtmasının, yeni süreçte Dersim’e yönelik asimilasyon politikalarında tekrardan öne çıkarıldığını görmekteyiz. Baha Sait’lerden, Hasan Reşit Tankutlardan bu yana resmi ideolojinin kalemşörleri Horasan’ı bir Türk yurdu olarak ikamet gösterip, başta Dersimliler olmak üzere tüm Kürt Alevilerin oradan geldiğini ve öz Türk olduklarını işlemektedir. Tarihsel ve toplumsal hiçbir karşılığı olmayan bu söylemler çeşitli tarihçi ve yazarlar tarafından yapılan saha araştırmaları ile boşa çıkarıldı.

“DERSİM’E KİMLİK ATFETMEKTEN VAZGEÇİLMELİ”

Horasan hattında güçlü bir batıni ekolün tarihsel olarak işlevsel olduğu gerçeği Rêya Heq/Raa Haq Aleviler için önemli bir motive kaynağı olmuştur. Horasan’ın tarihsel önemi bizler için bu misyonundan kaynaklanmaktadır. Ayrıca yapılan saha araştırmaları göstermektedir ki Horasan’da hala Dersim’le aşiret bağları olan birçok Kürt topluluğu yaşamaktadır ve bu aşiretlerin Dersim’den Horasan’a gidiş-dönüş-kalış hikayeleri vardır.

Dolayısıyla resmi ideolojinin tekerlemelerini tekrar gündemleştirmek beyhudedir. Dersim kendisini tanıyan bir bölgedir ve Dersim’e kimlik atfetmekten vazgeçilmelidir.

PİRLER MECLİSİ’NE SERT ELEŞTİRİ!

Öte yandan yapılması planlanan sempozyum ile olan bağı itibariyle Dersim toplumunun yıllardır kanayan yarası olan “Tunceli Cemevi’nin” güncel durumuyla ilgili birkaç söz söylemek de kaçınılmaz olmaktadır.

Yola, edep erkâna, itikada, ikrara ve toplumsal tarihe uymayan bir şekilde yönetildiği için yıllardır Dersim halkının haklı olarak karşı tutum sergilediği cemevi yakın zamanda bir seçim süreci yaşamıştı. Dersim halkının tavrını ve eleştirilerini yönelttiği mevcut cemevi başkanına karşı aday olan muhalif çevreler, toplumun taleplerini dillendirerek belli ölçüde teveccüh kazanmışlardı.

Lakin gerek geçmişte her ne yaptılarsa mevcut cemevi başkanı ile birlikte yaptıkları gerçeği, gerekse de güncel olarak Aleviliğe atanmak istenen bir kayyum olarak gördüğümüz Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı’nın gerçekleştireceği sempozyumda yer alıp destek vermeleri, bu şahsiyetlerin “Tunceli Cemevi” başkanına gösterdikleri muhaliflikle, Dersim halkının gösterdiği tavrın aynı düzlemde olmadığını çok net olarak ortaya koymaktadır. Bu konuda daha fazla sorgulayıcı olmakta fayda olduğunu vurguluyoruz.

“DANIŞIKLI YEDEKLEME POLİTİKASI!”

Çünkü aynı muhalif görünen çevre Dersim ocakları adına ilan ettikleri bir “meclis” adıyla konuşma cüreti gösterebiliyor ve Rêya Heq/Raa Haq Alevi inancının kavramlarını, ritüellerini sıradanlaştırıp, anlam yitimine uğratarak birbirlerini “düşkün” ilan edebiliyorlar. Dersim halkının cemevi yönetimine karşı biriken eleştirilerini bu şekilde danışıklı bir strateji ile kendi hizalarına yedekleme politikası yürütebiliyorlar.

Adına “meclis” denilen oluşumun ana gövdesini oluşturan şahısların Elazığ’da Devlet Bahçeli’yi karşılayıp Zülfikar hediye ettiklerini, Dersim halkının iradesi olan belediyeye atanan kayyumu “Xızır” olarak nitelendirdiklerini henüz unutmuş değiliz.

“DİRENEN DAMAR DÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE MEVCUT”

Dersim’de mevcut Cemevi, üniversite, Alevi Bektaşi Cemevi Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, “Dedeler Meclisi” ve resmi ideolojinin tüm temsilcileri el ele vererek; Dersimlinin dilini, kültürünü, kimliğini, inancını yok etmek için tarihi sorumluluklar aldıkları gerçeği önümüzde durmaktadır.

Her şeye rağmen Dersim’de direnen bir damar dün olduğu gibi bugün de mevcuttur. Bu direniş damarı kesilmek ve Dersim teslim alınmak istenmektedir. Jiyar û Diyarlar ve Hardê Dewreş, toplum ve doğayla ikrarlı bir ilişki kuran tüm canlara bağrını açar. Yalan ve hileler önünde diz çökmemeyi Pir Seyit Rıza’lardan bu yana karakteristik bir özellik olarak nesillere aktarır. Dolayısıyla Dersim halkının Cemevi Başkanlığı’na ve yerelde ki girişimlerine prim vermeyeceğinden şüphemiz yoktur.

“ALEVİ BEKTAŞİ KÜLTÜR VE CEMEVİ BAŞKANLIĞI ALEVİLER AÇISINDAN MEŞRU DEĞİLDİR”

Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın varlığı biz Aleviler açısından meşru değildir. Yaptığı ve yapacağı hiçbir eylem ve etkinliğin bizlerde bir karşılığı olmayacaktır. Dersim’den, Hace Bektaş’tan ve bir bütünen Alevilikten, Alevilerden elinizi çekin! Zaman Sahipsiz, Mekan Rızasız, Mazlum Çaresiz Değildir!”

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak