PİRHA-Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınmasına yönelik açılan davaya Ankara’da devam edildi. Avukatlar davanın reddini, dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, “TTB konseyinin tümünün görevlerine son verilmesine, yerlerine 1 ay içinde yeni seçimleri tamamlamak üzere büyük kongre ile 5 kişilik heyetin görevlendirilmesine” karar verdi.
TTB Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınmasına yönelik açılan davanın 7. duruşması 31. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü.
Ankara Dışkapı Adliyesi’ndeki duruşmaya çok sayıda meslek örgütü temsilcisi de katıldı.
“İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ENGELLENİYOR”
Duruşmada ilk olarak Avukat Hülya Yıldırım söz aldı. Yıldırım, davanın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesini talep ederek şu savunmayı yaptı:
“Geçtiğimiz celse hem TTB hem YSK hem de 24. Ağır Ceza Mahkemesi’ne bir yazı yazılmıştı. 24. Asliye Ceza Mahkemesi’ne yazılan yazı için söz alıyorum. Bu dosyada delil olması gereken unsurlar değildir.
24. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararının bekletilmesi gerekiyor, bu nedenle bekletici mesele yapılmasını talep ediyoruz. Yargılamaya devam edilecekse Anayasa’ya aykırı hususlara ilişkin beyanda bulunmak için yeni bir duruşma günü belirlenmesini talep ediyoruz. Yargılama durdurularak Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmeli.
Bir örgütün amaçlarının ne olduğunu örgütün kendisi belirler. O nedenle ‘amaç dışı faaliyet’ suçlama örgütlenme özgürlüğüne aykırıdır. Geçmişten bugüne TTB’ye yönelik gizli bir siyasi yasak söz konusu. Herhengi bir beyan, yasakla karşılaşıyor. O nedenle ‘amaç dışı faaliyet’ yasağının belirsizliği söz konusu. Bu davada olumsuz bir sonuç çıkması durumunda siz mahkeme heyetini de kaotik bir süreç bekliyor. Aslında bu suç maddesinde bir belirsizlik söz konusu. Bu maddede çok ciddi boşluklar var.
Dosya kapsamında daha Şebnem hanımın (Şebnem Korur Fincancı) ifadesi alınmadan iddianame hazırlandı. Bu bakımdan meşru bir durum yok. Örgütlenme özgürlüğünün engellenmesine yönelik de bir durum var. Ayrıca ifade özgürlüğü de ihlal ediliyor. Hekim özerkliği meselesi de var. Tüm organlar seçimle geliyor ancak yargı buna müdahale ediyor. Konsey üyesi 11 kişinin görevden alınması da seçme ve seçilme hakkının zedelenmesine yol açacaktır. Bu nedenlerle hekim özerkliği de zedeleniyor. Böyle bir dava açılmasıyla birlikte hekimlerin özgürce bir ortamda söz söyleme durumları da olmaz. Uzun süredir ‘makbul insan, makbul kurum’ baskısı söz konusu. Tüm bu nedenlerle dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne göndermenizi talep ediyoruz.”
Av. Ferda Ersoy ise savunmasında, kimyasal silah kullanımı konusunda TTB’nin açıklamalarının meslek gereğince olduğunu belirterek şöyle devam etti:
“Savcı, bu davanameyi açarken son derece ilişkisiz, ortaya karışık bir dosya sundu. Usule aykırıklar bir yana… Davanın özüne geldiğimizde; bu tarihi bir duruşmadır. Çünkü seçme seçilme hakkının tartışıldığı bir dava bu. Dosyada MEDYA TV, ANF’nin nasıl kurumlar olduğu anlatılıyor. ‘Ben teşekkür ederim. Geçmiş olsun’ sözleri ‘örgüt yanlısı dil’ olarak yorumlanıyor. Yayında sunucu, rahatsız olduğunu belirtiyor çünkü. İddianamede TTB Merkez Konseyi’nin neden görevden alınması gerektiği de somut olarak açıklanmıyor.
TTB’nin kuruluş aşamaları içerisinde ‘mesleki deontolojinin korunması’ vardır. Bu nedenle bütün dünyanın gözü bu duruşmada ve gözlemci olarak da buradalar.
Kimyasal maddelerin silah olarak kullanılmaması yönünde çağrı yapmak, TTB’nin amaç dışı faaliyeti olarak görülmesi mümkün değildir. 2017 yılında çatışmalarda hekim tutumunun ne olduğu konusunda da bir sözleşme güncellemesi var. Bu nedenlerle davanın reddini talep etmekteyiz.”
FİNCANCI: KONSEY ÜYELERİYLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ DOĞRU DEĞİL
Duruşmada söz alan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise “Bizim her duruşma burada olmamızın koşulları olmuyor. TTB’nin yapması gereken işleri var, depremde ayrı sellerde ayrı çalışmalar yürütüyoruz. Bütün bu çalışmaları yürütürken, bunları dikkate almanızı talep ediyoruz” diye konuştu.
Duruşmaya yarım saat ara verilmesinin ardından Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ifadesine devam etti.
Fincancı, “Halk sağlığı alanındaki çalışmalarımız örgütümüzün omurgasını oluşturur. Bu nedenle yıllardır TTB üyeleri, halk sağlığı konusunda ödün vermediği için yargılanmıştır. Neden rahatsız oluyorlar? Örneğin son günlerde salgın konusunda ciddi vakalar var. Oysa biz Sağlık Bakanı’nın 100 bin olarak açıkladığı pandemi rakamlarını 300 bin olarak duyurduk. Bundan dolayı iktidar tabiki memnuniyet duymayacak” dedi.
Fincancı savunmasında şu ifadelere yer verdi:
“Deprem bölgesinde TTB yaptığı araştırmada, devletin açıkladığının aksine 3 kat partikül madde tespit etti. İşte bizi susturma nedenleri budur.
Şebnem Korur Fincancı’yı her türlü örgütle ilişkilendirdiler. Benim üzerimden bu suçlamalar meslektaşlarıma da yayılıyor. Kimyasal silah, tüm canlıların sağlığına zarar verir. Ancak burada ben bunu mesleki olarak ifade ediyorum. Bu konuda 4 kitabın yazarlığını yapmışım. ‘İddiayı nasıl değerlendiriyorsunuz?’ diye sormasınlar mı? Hakikat arayışında biz her türlü aracı kullanırız. Örneğin ‘İsrail, Gazze’de fosfor bombası kullanıyor mu?’ diye bana soruyorlar. Kimyasal silah kullanımı halk sağlığını etkiler. Çıkan duman, yaralanmalar, giysilerin yıpranması gibi belirtiler var ama bu detaylı incelenmeli. Bu ifadeler bilimsel bir görüştür. Bu incelemeyi bağımsız organlar yapar.
Davanameye konu olan olaydaki görüntüde biri sapasağlam, biri ortamın havasına aykırı çok neşeli, birinin ise ağzından kan geliyordu. Böyle bir aşamada hava ve zamanla değişiklik gösteren kimyasal madde izlenimim söz konusudır. Bu verileri Adli Tıp Uzmanı olarak şöyle değerlendiririm; o madde bir yasak silahlar kapsamında mıdır, bu başka tarafların yapabileceği araştırmadır. Tamda alanımdaki uzmanlıkla ilgili bir soru yöneltilmiştir. Bunun konsey üyeleri ile ilişkilendirilmesi hiç doğru değil.
Bize kızsalar da hakikati söyleyeceğiz. Beni görevden alacaksanız bile ben o örgüte girmeyecek miyim? Ben bu örgüte 45 yıl önce girdim. Dolayısıyla kararınız ne olursa olsun biz emek vermeye devam edeceğiz. Başkanlığın önemi yok, yer de silerim, deprem bölgesine de gider görev yaparım. Davanın reddine karar verilmesini talep ediyorum.”
EYÜPOĞLU: BU DAVA POLİTİK BİR DAVADIR
Prof. Dr. Fincancı ardından Av. Meriç Eyüpoğlu söz aldı.
Eyüpoğlu, “İlk buraya geldiğimizde de politik bir dava olduğunu söylemiştik. O dönem hocamız cezaevindeydi. Bir saldırı söz konusuydu. 19 Ekim’de Medya TV’ye bağlanılıyor ve 20 Ekim’de şahsına yönelik çokça açıklamalar yapıldı. İsmindeki TTB’nin içinde olan ‘Türk’ kelimesinin çıkarılması, Fincancı’nın vatandaşlıktan çıkarılması dahi istendi. Siyasi yetkililerin bu açıklamalarının ardından tutuklanmaması zaten mümkün olmazdı. Sonrasında ev baskını ile gözaltına alındı. Evde sadece polisler olmasına rağmen canlı yayın yapıldı ve ‘Adli tıpçının evi cephanelik’ denilerek haber yapıldı. Lütfen şunu bilin, bu dava politik bir davadır. Müthiş bir saldırı var. Bu dava, bu toplumun bir parçasıdır.
2018 yılında da TTB Merkez Konseyi üyeleri gözaltına alındı. Yargılandı ve ceza aldılar. Sebep, ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ dedikleri için. O yüzden dönüp bu davaya baktığımızda tuhaf bir durumla karşı karşıyayız. Bu dava usul açısından yanlış açılmıştır, davanın bir değeri de kalmamıştır. Artık TTB üzerinde ‘Görevden alma kılıcı’ sallanmasın istiyoruz.
Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, “TTB konseyinin tümünün görevlerine son verilmesine, yerlerine 1 ay içinde yeni seçimleri tamamlamak üzere büyük kongre ile 5 kişilik heyetin görevlendirilmesine” karar verdi.
TTB kongre üyeleri Bahadır Öztürk, Mustafa Sezai Demirel, Muhammed Çağatay Engin, Ömer Faysal Çadır, Kazım Nejdet’in bir ay içerisinde genel kurul yapmaları için görevlendirilmesine karar verildi.
PİRHA/ANKARA
İLGİLİ HABERLER
> TTB Merkez Konseyi duruşması öncesi açıklama: TTB susmadı, susmayacak!-VİDEO
Yoruma kapalı.