PİRHA- “Doğamızın Büyüsü İle İnancımız” konulu panelde yapılan konuşmalarda, Alevi inancının doğayla kurduğu ilişkiye dikkat çekilerek, doğanın korunmasının inançla ilişkisine değinildi. Ayrıca Aleviliğin bir ekolojik inanç olduğu vurgulandı.
21’inci Munzur Kültür ve Doğa Festivali kapsamında Pertek Belediyesi önünde, “Doğamızın Büyüsü İle İnancımız” konulu panel yapıldı. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Şükrü Aslan’ın yaptığı panele Araştırmacı-Yazar Pir Zeynel Kete, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe ve Şair, Araştırmacı-Yazar Nesimi Aday katıldı.
“ALEVİLER DOĞAYA DA İNSANA DA ZARAR VERMEZ”
Açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Şükrü Aslan, doğa-inanç ilişkisine değinerek, “Bu ilişkiyi birçok şeyde görebiliriz” diyerek sözlerine şöyle devam etti:
“Alevilerin katliam yaptığına dair bir bilgi yoktur. Aleviler doğaya da insana da zarar vermezler, katletmezler. Tersine doğayı, insanı ve yaşamı koruyan bir inançtır. Biz kendi içimizde bilerek ya da bilmeyerek bazen pirlerimize, geleneğimize ağır sözler söyleriz. Eleştiri yapılabilir elbette ama bunu yaparken bazı şeyleri de es geçmemeliyiz. Mesela bu geleneğin doğanın korunması konusundaki duruşu unutulmamalıdır. Alevilik ekolojik bir inançtır.”
“SUYU ATEŞE DÖKMÜYORUZ ÇÜNKÜ SUYUN CANI VAR”
Şıx Çoban Ocağı pirlerinden Zeynel Kete, Alevilik’te doğa-inanç ilişkisini kutsallar üzerinden şöyle anlattı:
“Bizde toprak mülk değildir. ‘Hardê Dewreşi’ diyerek bir kutsallık atfederiz. Biz suyu ateşe dökmüyoruz çünkü suyun canı var. Ateşe döktüğümüzde canı yanar. Su kutsaldır çünkü arınma getirir. Ateş kutsaldır, adaletle ilişkilendirilir. Canlı-cansız herşey kutsaldır ve kutsal gördüğünüz bir şeye zarar veremezsiniz. Kainatı var eden bu kutsallıktır. Bir toplumu zihinsel, bedensel, ruhsal olarak ayakta tutan da budur. Çünkü bizim toplumumuz binlerce yıldır iyi ve mutlu günlerinde de olumsuz günlerde de kutsal mekanlara giderek dar didar olmuştur. En olumsuz durumlarda bile ‘Ya Xızır’ diyerek direnmiştir, kötümser olmamıştır. Bu toplumun bir üst akla ihtiyacı yoktur. Kutsalları yeterlidir. Biz toplum olarak insanı merkeze koymuyoruz, cümle canı koyuyoruz.”
Kete, doğa inanç ilişkisini, “Doğanın kutsallığı sadece Alevilere ait bir gelenek değildir. Bu kültür, bu kutsallık bugün hala iktidarlaşmamış, hala erilleşmemiş, sorunlarını üst akılla değil kendi geleneksel aklıyla çözen toplumların hepsinde vardır. Nil ve Ganj nehirleri de hala kutsaldır. Munzur da kutsaldır” sözleriyle değerlendirdi.
“MUNZUR’U CANLI VARLIK STATÜSÜNE ALMAMIZ LAZIM”
Araştırmacı-Yazar Nesimi Aday, insanın doğaya kötü davranması sonucu olarak küresel ısınmayla boyveren iklim sorunlarının yaşandığına dikkat çekerek, “Dünya küresel ısınmayı geçti, kaynıyor. Dünya kuruyor, yeni bir devri daim sürecine giriyor. Bizim de sularımızı korumamız, Munzur’u canlı varlık statüsüne almamız lazım” dedi.
“BU SAVAŞI ENİNDE SONUNDA DOĞA KAZANACAK”
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe ise doğa talanına karşı verilen mücadeledeki eşitsizliklere değinerek, şunları söyledi:
“Dersim dağları yanarken batıdaki çevreci dostlarımızın kıllarını kıpırdatmayışı gözümüzden kaçmadı. Kaz dağları, Antalya yanarken sesi çıkanlar, Cudi yanarken susuyorlar. Peki niçin batıda gösterilen duyarlılığın aynısı burada gösterilmiyor! Niçin bu derelerin, bu ırmakların kurutulmasına bu kadar göz yumuluyor! Biz acılar arasında köprü kurmalıyız. Birini diğerinden daha önemsiz saymadan ölçü kurmalıyız. Bizim inancımız da bunu diyor. Akbelen’de o ağaçlara sarılan, o ağaçlar kesilirken hüngür hüngür ağlayan, Rodos’ta bir orman yanarken üzerine su dökmeye giden herkesin çabasını kutsal buluyoruz. Ama Cudi yanarken oraya bir bardak su taşımayı da kutsal buluyoruz. Kürt anasının acısıyla, Türk anasının açsını birleştirmek zorundayız. Rodos’ta yanan ormanla Cudi’de yanan ormanın acısını birleştirmek zorundayız. Doğa ve inanç arasındaki ilişki konusunda, şunu belirtmek gerekiyor. Bu savaşı eninde sonunda doğa kazanacak.”
Pertek Belediyesi önünde yapılan panelde konuşmaların ardından sorular yanıtlandı.
Panelin sonunda söz alan bir köylü, “Hozat Boydaş köyü ormanları kesiliyor ve yakılıp kömür olarak satılıyor” dedi. Bu konunun hiç gündeme getirilmediğinden ve kimsenin ilgilenmediğinden şikayet etti.
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.